HomeREADERSLEADERSHIP"En büyük hakikat Türkiye Büyük Millet Meclisidir" Mustafa Kemal Atatürk

“En büyük hakikat Türkiye Büyük Millet Meclisidir” Mustafa Kemal Atatürk

Ülkemizde çok partili hayat 1946 yılında başladıktan sonra ilk serbest genel seçimde iktidara gelen Demokrat Parti’den başlamak üzere siyasi iktidarlar sürekli başkanlık sistemi talebinde ısrarcı olmuşlar, bu durum Demirel, Özal ve nihayetinde Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Tansu Çiller tarafından sıklıkla dile getirilmiştir.
Türklerin en büyük yeteneği olan teşkilatçılıkları sayesinde binlerce yıldan bu yana oluşan devlet gelenekleri göz ardı edilerek (ki bunlar imparatorluk devlet gelenekleriydi) 2018 yılında başkanlık sisteminde karar kılınmıştır.
Devletimizin kurucusu Atatürk ise en büyük hakikatin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu dile getirmişti. Dikkat edelim ki burada dile getirilen Millet Meclisi değil Büyük Millet Meclisi’dir. Çünkü, en büyük hakikat odur ve Türkler tarihten gelen tecrübeleri sayesinde kararları devamlı olarak danışarak almışlardı.
100.yılda 2023 itibari ile gelinen noktada ise artık politika önerme mekanizmaları bizzat politikacılar eliyle yok edilmiştir. Bu konudaki ilk hareketler Süleyman Demirel tarafından “plan yok pilav var” esprisi ile Devlet Planlama Teşkilatının neticede ortadan kaldırılması sonucunu getirmiştir ve bu süreç daha da uzayarak  politika oluşturma mekanizmaları olan müsteşarlıklar ve başbakanlık makamı da kaldırılmıştır.
Hadi bakalım sil baştan ortadan kaldırılan sistem nasıl tekrar geri getirilecektir..
Politikacılık bir tek kişinin arzu ve ihtiraslarını ben milletten yetki aldım şeklinde denetimsiz ve sınırsız bir biçimde uygulaması ve yürütmesi değildir. Önerilen politikalar arasında en uygununu seçmek konusudur. Türkiye saplandığı bu NEPOTİZM bataklığından kurtulacaktır elbette.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ten

“Şimdiye kadar milletimizin başına gelen bütün felaketler kendi talih ve geleceklerini başka birisinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır. bu kadar acı tecrübeler geçiren milletin bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün olmayacaktır. (1923)

“Millet ve memleket adına ve hesabına tek başvurulacak yer burasıdır; yani Yüksek Meclisinizdir. Bu yasal hakkı, bu milli hakkı, bu doğal hakkı hiçbir sebep ve bahane ile ve hiçbir düşünce ile, hiçbir kimseye ve hiçbir kurula terk edemeyiz.” (1921)

“Demokrasinin tam anlamıyla ideali, milletin tümünün aynı zamanda idare eden durumda bulunabilmesini, hiç olmazsa devletin son iradesini yalnız milletin ifade etmesini ve göstermesini ister. Bundan dolayı demokrasi prensibinin en modern ve mantıki uygulanmasını sağlayan hükümet şekli Cumhuriyettir. Cumhuriyette son söz millet tarafından seçilmiş meclistedir. Millet adına her türlü kanunları o yapar. Hükümete güven oyu verir veya düşürür. Millet vekillerinden memnun olmazsa belirli zamanlar sonunda başkalarını seçerler.” (1929)

“Memleketin alın yazısında biricik yetki ve kudret sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu memleketin düzeni için, iç ve dış güvenliği ve dokunulmazlığı için en büyük kefildir. Büyük milli dertler şimdiye kadar ancak Büyük Millet Meclisi’nde şifa buldu. Gelecekte de yalnız orada kesin önlemlerini bulabilecektir. Türk milletinin sevgi ve bağlılığı daima Büyük Millet Meclisi’ne yöneldi ve daima oraya yönelmiş olacaktır.” (1930)

“Bu vesile ile şahsıma karşı bir çok iltifatta bulunmak nezaketini gösterdiler. Bu iltifatlar samimi ve kalpten olduğu için şüphesiz çok memnunum, duyguluyum ve teşekkür borçluyum. Yalnız sizden olan bir şahsa sizden fazla önem vermek, her şeyi milletin bir ferdinin kişiliğinde toplamak, geçmişe, bugüne ve geleceğe, bütün bu zamanlara ait bir toplumsal açıklanmasını ve ortaya çıkarılmasını böyle yüksek bir toplumun mütevazi bir şahsiyetinden beklemek elbette ki layık değildir, elbette ki lazım değildir. Memleket ve milletin hayat ve geleceğine olan sevgi ve hürmetimden dolayı huzurlarınızda bir gerçeği açıklamaya mecburum. Vatandaşlar, vatandaşınız olan herhangi bir şahsı istediğiniz gibi sevebilirsiniz. Fakat bu sevgi sizi milli varlığınızı bütün sevgilerinize rağmen herhangi bir şahsa, herhangi bir sevdiğinize vermeye sebep olmamalıdır.” (1924)

“Medeniyetin geri olduğu cehalet devirlerinde, fikir ve vicdan özgürlüğü zorbalık ve baskı altındaydı. İnsanlık bundan çok zarar görmüştür. Özellikle din koruyuculuğu kılığına bürünenlerin, gerçeği düşünebilenler ile söyleyebilenler hakkında uygun gördükleri zulüm ve işkenceler insanlık tarihinde daima kirli facialar olarak kalacaktır. (1930)

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular