“Ciddi bir askeri harekât yapmak için her taraftaki durumun açıklığa kavuşturulması gereklidir.”
Genel kabul görmüş strateji uygulamalarından farklı bir tarz izlenmelidir. Ana hedef ve buraya nasıl ulaşılacağının stratejisi belirlenerek, ancak taktikler ve anlık/günlük yapılacaklar günün ve düşmanın şartlarına göre tespit edilmelidir. Adım adım hareket edilerek, her adımdan sonra “Şimdi ne yapmalıyız?” sorusu sorulmalıdır.
Tam bir strateji mühendisi gibi hareket edilerek, hayalcilikten uzak durulmalı, tam tersine her şey en ince ayrıntısına kadar düşünüldükten sonra durum değerlendirilmelidir. Şartlar asla göz ardı edilmemelidir. İşler bölümlere ayırıp en uygun zaman gelince harekete geçilmelidir. Adeta bir yapı ustası gibi tuğlalar sırasıyla gereken yerlere konularak strateji tamamlanmalıdır. İşler, büyük bir sabırla aşama aşama gerçekleştirilmelidir.
Çok ve uzun analiz ederek, çok büyük hedef belirleyerek, bu hedefe ulaşırken beklenmeyeni yaparak şaşırtarak, şartlara göre metotlarımız ve taktiklerimizi sürekli değiştirip, beklenenden ileri gitmeliyiz.
“Sorunları olaylara göre değil, gerçek yönüyle mütalaa etmek lazımdır. Bize lazım olan, vatandır ve bütün vatandan düşmanın def olup gitmesidir. Bu, günü geldiğinde böyle olacaktır.”
En uzağı düşün, beklenmeyen şekilde hareket et (Düşmanıni şaşırt), beklenenden daha uzağa git diye özetleyebileceğimiz özgün strateji, önümüzdeki engelleri geçmek için çok büyük bir silahtır. Bu şekilde hareketimiz, öncelikle de öğrenilmiş çaresizlik içine düşmemizi engel olacaktır. Hedefler beklenenden büyük olunca, önümüzdeki küçük çaresizlikler daha da küçülmekte ve aksiyona geçince de yok olmaktadır. Büyülü formül buradadır. Gerçekten kazanmaya değer hedefler belirlemeliyiz. (Düşmanlarimizi şaşırtalım: Beklenenden Büyük Hedef)
“Ancak koşulların gelişmesi ve tamamlanması lazımdır. Bu nedenle bizim heyecan ve acele ile değil, belki ilerisini görerek sağduyu ile hareket etmemizde yararımız ve hatta zorunluluğumuz vardır.”
Strateji: “Gitmek istediğiniz yere nasıl varacaksınız?” Yönetimde farklılık yaratılmasının yöntemi, uzun vadeli olarak nereye gidildiğini çok iyi bilmek, ancak kısa vadeyi göz ardı etmemektir. Vizyon ve misyon oluşturulurken, toplumsal fayda ön planda tutulmalıdır. “Nereye” sorusundan ziyade “nasıl” sorusu da çok net olarak açıklanmalıdır. Sağlam bir stratejiye sahip olmak demek, düşman stratejilerinden çok önemli noktalarda ayrılan bir stratejiye sahip olunması demektir. En iyi strateji, düşmanın durumuna göre yapılan stratejidir. Geleneksel stratejide analizler yapılır. Olası seçeneklere göre yeni hedef belirlenir ve oraya nasıl varılacağı konusunda taktikler belirlenir.
“Alınan görev ve harcanacak askerî çaba arasında ciddî bir bağlantı vardır. Bu nedenle; görev verenlerin, görev alanların kullanacağı araçları ve askerî çabayı tayinde tereddüde düşmelerine yol açmamaları gerekir.”
Stratejik uygulamalarda ön planda tutacağımız prensip “amaç-araç arasında dengeli bir durum sağlamak”tır.
Taarruz ruhu empati temellerine göre dengelenerek, strateji geliştirilmelidir. Strateji, şartlara göre oluşturulmalıdır.
“Karşımızdaki düşman iki türlü olabilir:
- Bizden büyük ve güçlü
- Bizden küçük ve güçsüz”
“Diğer taraftan düşmana karşı girişmemiz gereken operasyon
- Çok maliyetli veya
- Çok maliyetli değil
şeklinde değerlendirilebilir.”
Bizden büyük ve güçlü düşman demek, daha fazla insan, teknoloji, para, bilgi vb parametreler ile bizden daha iyi durumda olan demektir. Aynı şekilde ‘Çok Maliyetli’ demek bu düşmanı yenmek, saf dışı bırakmak için çok fazla insan, para, teçhizat vb harcamamız demektir. Bu şartlar altında uygulayabileceğimiz dört tür strateji vardır. Bu şartlara göre strateji gerektiği gibi kullanıalrak ve gerektiği yerde değişiklikler yapılarak düşman mağlup edilmelidir.
Cephelerde, duruma en uygun taktik uygulayıcısı olarak, stratejik konulara hazırlanılmalı; bu aşamaya dayanarak savaşlarda strateji kavramına hâkim olunduğu ortaya konmalıdır. Nihayet; sadece askerî alanda değil; bugünkü anlamda, siyasal, sosyal, ekonomik, vb., “ulusal güçleri jeopolitik koşullar çerçevesinde en uyumlu bir biçimde geliştirerek, yüksek strateji alanında da katkılar sağlanmalıdır.
Stratejinin “savaş hedefini elde etmek için muharebeleri kazanmak sanatı” şeklinde göze çarpan tanımı geçmişte kalmıştır. Çağdaş stratejinin anlamı şöyle özetlenebilir: “Ulusal amaçları gerçekleştirmek üzere, silahlı kuvvetlerle ilgili savaş hazırlıklarına ve savaşın güdümüne ilişkin (tüm ulusal kaynakları kapsayan) ana tedbirler düzeni.”
“Strateji’de her zafer giderek politika alanında yeni gelişmelere gebedir.”
Bu kuram, strateji’yi politika’nın genel kapsamı içinde tutar. Genelde politika yöneticidir. O, stratejiye içinde bulunduğu çözüm yollarını gösterir. Strateji ise, politikanın amaçlarına ulaşmasını sağlar. Bu yönde strateji, savaş güdümünü somut verilere bağlar. Politikanın saptadığı hedefleri elde edebilmek, kesin sonuca ulaşabilmek ve hareket serbestliğini sürdürebilmek için taarruz’a dönük harekât zorunludur.
Askerî stratejinin, askerî harekâtın amacı ise harbin amacından farklıdır. Harplerin amacını gerçekleştirmek için, harbin kazanılması için karşı tarafın mücadele gücünü kırmayı hedefleyen askerî strateji kuramı, bu sonuca nasıl ulaşılacağını araştırır.
“Düşman, ordumuzun sol kanadını kuşatmak suretiyle seri ve imhakar bir netice almak istiyordu. Bu strateji düşmanın harekâtını iptal etti.”
Stratejik olarak düşmanı çözdükten sonra, onu kırmak en önemli amacımız olmalıdır.
“Düşmanı taktik dairesinde muharebeye mecbur etmek suretiyle; evvela stratejice mağlup ettik. Muharebeyi cephe muharebesine çevirdik. Onu müteakip merkezimizi yarmak istedi, bunda da muvaffak olamadı. Ondan sonra müdafaa ederek kalmaya karar verdi. Taarruzi harekâtımızla buna da mani olduk ve bu suretle 21 gün gecesiyle beraber devam etmek üzere Sakarya Meydan muharebesi kahraman ordumuz tarafından kazanıldı.”
Düşmanın kırılma sürecinde belirleyici olacak nokta, savunmamızı sağlam tutup doğru analizlerle karşı taarruza geçecek noktanın bulunması ve takip eden zamanda ise, stratejisi bozulan düşmanı kendi stratejimiz içine yerleştirip taarruz ederek kesin mağlup etmektir.
“Yurdumuza ve istiklâlimize saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silâhla karşı koymak ve onlarla çarpışmak gerekiyordu. Bu önemli kararın bütün gerek ve zaruretlerini daha ilk gününde açığa vurup ifade etmek, elbette isabetli olamazdı.”
Asil amaçlarını arkasına alanların başarısına tarih her zaman tanıklık etmiş ve edecektir. Amaçların asaletinin yanında dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, ordunun strateji sanatını doğru ve etkin şekilde tatbik eden genç bir kuvvet olmasıdır. Amaçlarımızın asaletiyle, strateji sanatçısı, genç bir kuvvet olarak çıkacağımız muharebelerde, düşmanlarımızla aramızdaki hacimsel farklar önem teşkil etmeyecektir.
“Uygulamayı birtakım safhalara ayırmak, olaylardan ve olayların akışından yararlanarak milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve basamak basamak ilerleyerek hedefe ulaşmaya çalışmak gerekiyordu. Nitekim öyle olmuştur. Eğer dokuz yıllık faaliyetimiz ve yaptıklarımız bir mantık silsilesi ile gözden geçirilirse, ilk günden bugüne kadar takip ettiğimiz genel doğrultunun, ilk kararın çizdiği yoldan ve yöneldiği hedeften asla sapmamış olduğu kendiliğinden anlaşılır.”
En kötü durum olarak düşmanımız bizden güçlü ve onu yenmek çok maliyetli ise yaklaşımımızı, tarzımızı, gücümüzü yani birçok şeyimizi değiştirerek duruma uyum sağlamamız gereklidir. Düşmanımızı ancak ondan daha zeki olarak yenebiliririz. Daha akıllıca işler yapmamız gereklidir. Bizden güçlü düşmanlar karşısında yapabileceğimiz tek şey daha akıllı olmaktır. Eğer düşmanımız bizden güçlüyse ve onunla mücadele etmek çok maliyetli ise bizler de duruma uyum sağlayarak farklı muharebe yöntemleri geliştirmeliyiz.
“Gelecekte ihtimaller üzerinde fazla konuşmak, giriştiğimiz gerçek ve maddî mücadeleye hayalî bir macera niteliği verdirebilirdi. Dış tehlikenin yakın etkilerini derinden duyanlar arasında, geleneklerine, düşünce kabiliyetlerine ve ruh yapılarına aykırı olan muhtemel değişmelerden ürkeceklerin, ilk anda direnme güçlerini harekete geçirebilirdi.”
Strateji, nihai hedefe ulaşmanın yoludur. Bu yüzden, stratejinin düzenleyicisi, amacını belirlerken son derece bağımsız olmalıdır. Bağımlılık, stratejiyi hemen taktik haline getirir. Çünkü, harbin bütününü değil, muharebenin kazanılmasını amaçlayan bir nitelik alır.
“Başarı için pratik ve güvenilir yol, her safhayı vakti geldikçe uygulamaktı. Milletin gelişmesini ve yükselmesini sağlayacak doğru yol buydu. Ben de bu yolda yürüdüm.”
Bu nedenle ilkin amacın değerlendirilmesini yapmak bir zorunluluktur. Amacın gerekleri, stratejiyi mi, taktiği mi gerektiriyor ayrılmalı. Yoksa, daha baştan akıntıya kürek çekilir ve işin başında, son amacın başkalarınca belirlenmesine izin verilir. Bunun bedeli ödendiğinde de iş işten geçmiştir. Bu nedenle stratejiyi kuran kimse, son amacı da o belirlemelidir. Bunu yapamadığı sürece planlarının geçerliliği olmaz.
“Hayat ve bağımsızlık gayemiz istila ve tecavüz hırsıyla çarpışıyordu. Nihayet ayın on birinci günü sabahı Muharebe meydanı meşru gayenin zaferle doğuşuna bir tecelli sahası oldu.”
Stratejik uygulamalar evrensel düzeyde, askerî strateji düşüncesi ve askerî strateji uygulamaları arasında özel değer taşırlar. Harbi askerî açıdan kilitleyen mevzi harbi ve siper harbi aşılarak hareket harbi tekrar uygulamaya getirilmiş, askerî strateji açısından özel bir değer taşıyan, meydan muharebeleri ile harbi uzatmadan kesin sonuç alınmıştır.
Askerî harekâtın bütün türleri uygulanarak önemsenmelidir. Sonucun taarruzla alınabileceği özellikle kavranmalı, diğer temel askerî harekât olan stratejik savunma gerektiğinde her türü ile uygulanmalıdır. Stratejik taarruz ve stratejik savunmanın oyalama muharebesi, takip, başarıdan faydalanma gibi yan hareketleri, ayrıca çölde, dağda, şiddetli soğukta, derin karda, geçitlerde, ormanlık arazide muharebe gibi çeşitli özel hallerde muharebe de yeri geldikçe başarı ile uygulanmalıdır. Özel hallerde muharebenin özel eğitim ve teçhizat gerektirdiği dikkate alınmalıdır.
“Yeni Türkiye devletinin küçük, fakat milli mefkureli genç ordusu, en dar bir hesapla üç misli düşmanı İnönü Meydan muharebesi’nde mağlup etti. Strateji sanatının en nazik icaplarını isabetle tatbik etti. Dahili hatların kullanımında harp tarihine parlak bir misal yazdı. “
Eylem adamlarının model stratejisi’ni, düşünce ve kararlarında uyguladıkları çeşitli askerî önlemler dizisini, geniş bir eylem çerçevesi içinde aramak zorunludur.
Eylem adamları, hiçbir zaman klasik bir strateji’nin belirli boyutlarını kapsayan bir çerçeve tanımlaması yapmaksızın, ancak düşünceleri ve uğraşlariyle kendine özgü yeni bir modeli oluştururlar. Bu model, stratejik sorunları, genel bir harekât düzeyinden çıkararak geniş boyutlu bir perspektife oturtur ve böylece tüm ulusal güçleri kesin sonuç doğrultusunda eyleme geçirtir.
Strateji «muharebeleri savaşı kazanacak biçimde yönetme sanatı» olarak gören, dar bir «cephe» kavramı anlayışından çıkarılmalıdır. Savaşın kazanılması için, strateji’yi salt bazı kanlı eylemlerin bileşkesi olmaktan kurtararak; stratejik amaçları haklı ve yasal bir düzeye yükselterek ulusal savunmanın bir aracı durumuna getirmelidir.
Doğrudan savaş yöntemleri ve savaşı bir bilgi oyunundan çıkararak, şiddetli bir hareket düzeyine oturtan stratejik anlayışı ile coğrafya düzeyinde muharebe ve iç harekât hatlarının üstünlüğü tezleri artık geçmişte kalmıştır.
“Siyaseti hariciye, teşkilâtı dahiliyeye istinat ettirilmek zaruretindedir. Yani teşkilâtı dahiliyenin tahammül edemeyeceği vüsatta olmamalıdır. Yoksa hayalî harici siyasetler peşinde dolaşanlar noktai istinatlarını kendiliğinden kaybederler.”
Hedef ve güç ilişkisinin kurularak, düşüncede ve uygulamada gerçekçilik ve akılcılık esas alınmalıdır. Güç ile hedefin birbiri ile uyumlu olduğu, mevcut gücün hedefe ulaşmaya yeter düzeyde bulunduğu zamanlarda girişimde bulunularak sorunların çözülebileceği bilinmelidir. Sorunları gücün yeterli olduğu zamanlarda gündeme getirerek gücün etkisinden tam olarak yararlanılmalı ve ayrıca bir sonraki sorunun çözümü için uygun ortam yaratılmalıdır.
“Eldeki bütün kuvvetleri ve bütün vasıtaları en önemli hedef üzerinde toplamak, stratejide temel bir kuraldır. Buna göre, birinci derecede önemli olan hedefi meydana çıkarmak, ciddî ve esaslı bir incelemeye ve düşünmeye değer.”
“Hedef Prensibi”nin, en hassas bir sorun olarak karşımıza çıktığı koşullarda “çağdaş sıklet merkezi ve kuvvet tasarrufu prensipleri” de önem kazanmaktadır. Bağımsızlık Savaşlarında askerî hedef açıkça bellidir ve “istilâcıları yurttan kovmak ve iç güveni sağlamak” tan ibarettir. Bu hedefe, kuşkusuz, kesin sonuçlu bir zafer kazanmakla ulaşılabilir. Böyle bir zaferin gerçekleştirilmesi için ise, özellikle sınırlı ulusal olanaklar ve kuvvet dengesi, daha doğrusu kuvvet dengesizliği, ile, çok çetin zorlukların aşılması zorunludur. Ulus, bu zorluklara katlanarak bütün engelleri aşmak ve zafere ulaşmak kararında birleşmelidir.
“En önemli hedef üzerinde kazanılacak başarı, ikinci ve üçüncü derecedeki hedefler bakımından başlangıçta göze alınacak fedakârlıkları daima haklı çıkarır.”
Hedef hiç unutmadan uygulanmalıdır. Kesin bir hedef olmadan taarruz edilmesi durumlarında da yine bir düşünceye hizmet edilmelidir ki, bu, düşman karşısında hareket serbestliği kazanmaktır. Düşman ordusu hedef olarak seçilerek, bunun üzerinde kuvvet toplanmalı ve buraya tek bir insanı daha katmaya çalışılmalıdır.