HomeMAINFelsefi kavramlar üretme konusunda Türk düşünürler nerede durmaktadır?

Felsefi kavramlar üretme konusunda Türk düşünürler nerede durmaktadır?

Türk Düşünür ve Filozoflar

Sevgili Doğan Göçmen hocam;

1. Yazınızda değindiğiniz filozofların düşünürlerin kavramlar üzerindeki gezintileri inanın insanın başını döndürüyor. Büyük bir zihinsel zenginlik bu
2. ⁠ Felsefi kavramlar geliştirme konusunda özellikle Alman filozoflarlar çok büyük çabalar harcamışlar.
3. ⁠ Türk düşünür ve filozoflara bu açıdan yaklaştığımızda nasıl bir karşılaştırma yapabiliriz.
4. ⁠ Bildiğim kadarıyla felsefe ile ilgili tercüme eserlerde kavramların türkçeye tercümesi konusunda çabalar ve çalışmalar görüyorum.
5. ⁠ Avrupalı filozoflar benzeri yeni felsefi kavramlar ortaya koyma konusunda ne durumdayız.
6. ⁠Türk felsefi kavramlar sözlüğüne baktığımızda (klasik dönemler ve çağdaş dönem) kavramsal bir zenginlik görebilmekte miyiz.
7.⁠ Yazınızda değindiğiniz ve filozofların işlediği Commonwealth kavramı aynı zamanda İngiliz Uluslar Topluluğunun da marka ismi.
8: Bu bana çok ilgi çekici geldi. İngiliz devleti felsefi referanslarla ilerliyor.
9. Biz neden benzer bir gelişme içerisinde değiliz.
10. Örneğin Kutadgu Bilig neden kurumsal bir adlandırma olarak da değerlendirilmemiş.

Hocam çok teşekkür ederim iyi bir hafta sonu dileklerimle

Levent Ağaoğlu

“Commonwealth” ve “Res publica” Kavramlarına Dair Kısa Bir Not

Eskilerin res publica ve civitas kavramlarından tam olarak ne anladığı, bunların modern anlamda devlet kavramıyla (-ki modern anlamda devletten bahsedilince, bununla genellikle ulus-devlet kastedilir) ne kadar örtüşüp örtüşmediği sorusu kendi başına bir araştırma ve çalışma konusudur. Bu kısa notun amacı, acilen gerekli olan böyle kapsamlı bir çalışmadan çok Hobbes’un commonwealth kavramının anlamını ortaya çıkarmak için bazı arkaplan bilgisi oluşturmaktır.

Bu kısa not ile Hobbes ve Leviathan üzerine verdiğim derslerde commonwealth kavramının “ortak varlık” olarak çevrilmesi gerektiğine dair ileri sürdüğüm iddiamı kısa da olsa gerekçelendirmek istiyorum. Böylelikle derslere katılan tartışma arkadaşlarıma verdiğim sözü bu kısa notla da olsa bir bakıma yerine getirmiş oluyorum.

Bilindiği üzere commonwealth, kelimesi kelimesine “ortak zenginlik” veya “ortak refah” olarak çevrilebilir ve günlük dilde bu şekilde çevrilmesinde ve kullanılmasında büyük bir sorun yoktur. Fakat kavram toplum ve siyaset felsefesinde belli bir anlam kazanmıştır. En geç Thomas Hobbes’un ortaya koyduğu toplum ve devlet kuramını “Common-Wealth” başlığı altında sunmasından bu yana aynı zamanda toplum ve siyaset felsefesinin en temel kavramlarından biri olmuştur. Bu nedenle kavramı basit bir şekilde “ortak refah” ve/veya “ortak zenginlik” olarak çevirmek yetmemektedir.

Hobbes, kavramı, genellikle ilk akla gelen res publica kavramıyla değil, bunun yerine civitas kavramıyla eş anlamda kullanıyor ve İngilizceye “devlet” (State) olarak çeviriyor. Belki de özellikle Hobbes’un commonwealth kavramını bu şekilde devlet kavramıyla eş anlamda kullanması ve bunu civitas kavramıyla eş anlamlı kılması nedeniyle kavram, İngilizcede sıkça devlet kavramıyla eşanlamda kullanılmaktadır. Fakat, commonwealth, örneğin Almanca ve Fransızca gibi birçok başka dillere de sıkça “devlet” olarak çevrilir.

Fakat Almancaya çevirirken Hobbes’un bu iki sözcüğü kavramlaştırırken etkili olan eskilerin “toplum”, “devlet” ve “yurttaş” gibi kavramlarla modernlerin bu kavramlara dair sahip olduğu anlam bakımından farkları dikkate alanlar daha dikkatlidir. Örneğin Leviathan’nın Suhrkamp baskısı için çeviren Walter Euchner kavramı Almancaya bazen, özellikle Hobbes’un, örneğin Leviathan’a girişte olduğu gibi, commonwealth ve state kavramlarını aynı cümle içinde kullandığı yerlerde “Gemeinwesen” olarak çevirmeyi tercih etmiştir –ki bu semantik olarak çok daha doğrudur.

Buna karşın Cicero’nun eserinin Artemis yayınevinden çıkan baskısının çevirmeni ve yayımcısı Karl Büchner, res publica kavramını ilkesel olarak Gemeinwesen kavramıyla karşılamıştır –ki eserin bu çevirisi bugün Almanca konuşulan dünyada klasikleşmiştir. Bu bağlamda Gemeinwesen kavramını Türkçeye “ortak varlık” olarak çevirmenin en iyi seçenek olduğu kanısındayım.

Fakat kavram klasik metinlerden Türkçeye aktarılırken genellikle “devlet” kavramıyla karşılanır. Başka dillere de kavram, etimolojisine ve semantiğine çok dikkat edilmeden sıkça “devlet” (the state, der Staat, l’Etat) olarak çevrilir. Kavramın Türkçeye de devlet olarak çevrilmesine en çok sebep olan belki de bu durumdur. Fakat hâlihazırda bu son derece yanlış ve yanıltıcıdır. Eskilerin ne “devlet” kavramı, ne “kamuoyu” kavramı ne de kamusal olan kavramı bizimkiyle örtüşüyor.

Aynı şekilde Rönesans döneminin ‘modernleri’ bu kavramları tam olarak bugün bizim kullandığımızla aynı anlamda kullanmıyor. Onlar bu konuda hem daha çok emin değiller (ki Adam Smith “sovereign” ve “commonwealth” kavramlarını eş anlamda kullanır WN I, 12) hem de kavramsal anlam bakımında eskilere daha yakındırlar. Aşağıda daha ayrıntılı olarak açıklayacağım nedenlerden ötürü, kavramı, Euchner’in önerisini dikkate alarak Türkçede de “ortak varlık” olarak karşılamayı tercih ediyorum.

Hobbes’un commonwealth kavramıyla tam olarak neyi kastettiğini görmek için belki de öncelikli olarak Cicero’nun, Rönesans döneminde neredeyse bir kült kitabı olan De re publica adlı diyaloğuna bakmak yerinde olacaktır. Zira Hobbes commonwealth kavramını Platon veya Aristoteles’ten çok Cicero’dan esinlenerek geliştirir. Öncelikle belirtecek olursak; Cicero, res publica kavramını, politeia kavramını eski Yunancadan Latinceye çevirmek üzere “teknik bir terim” olarak kullanmaktadır.

Bu bakımdan eski Yunanca politeia kavramı ile Latince res publica kavramları arasında semantik olarak bir “akrabalık”, bir anlam benzerliği vardır denebilir. Sonra; cumhuriyet (republic) kavramının da kökeni olan res publica kavramı kelimesi kelimesine “kamusal şeyler” anlamına gelmektedir, fakat bunu “kamusal meseleler” olarak almak en doğrusu olur. Cicero, De re publica’da (I,39) bu anlamda “res populi” (halkın şeyleri, halkı ilgilendiren şeyler) diyor. Zetzel kavramı İngilizceye “the concern of the people” olarak çeviriyor. Bu nedenle her iki kavramı da “halkın meselesi” veya “halkı ilgilendiren” olarak anlamlandırmak da hem res publica hem de commonwealth kavramlarına dair verimli yeni bakışlara yol açabilir. Zira Cicero da “res publica res populi” (kamusal meseleler/şeyler halkın meselesidir) kavramını kullanır.

Hobbes’un kullandığı commonwealth kavramının kökeni ve mümkün genel anlamına dair yaptığım bu açıklamalardan sonra kavramın siyaset felsefesini daha yakından ilgilendiren daha dar anlamına gelelim. Zetzel, Cicero’nun res publica kavramını farklı bağlamlarda deyim olarak rem publicam adire veya rem publicum gerere (kelimesi kelimesine “kamusal şeye yaklaşmak” veya “kamusal şeyi yerine getirmek”) anlamında kullandığına işaret ediyor. Bu bize kavramın daha çok politik anlamına giriş yapma olanağı sunuyor. Bu anlamda res publica kavramı hükümete katılmak ve politik makam sahibi olmak olarak da tanımlanabilir.

Bundan hareketle kavram, hükümetin anayasal biçimi anlamında alınabilir, bazı katılımcı cumhuriyet biçimlerini betimlemek için kullanılabilir. Bu bakımdan da res publica kavramı ahlaki olarak meşru olan anayasaları betimler sadece. Burada kavramın dar anlamına ilişkin söylediklerim belki de şu şekilde özetlenebilir: res publica kavramı bir devletin anayasal boyutlarına işaret eder –ki burada söz konusu olan özellikle devletin içindeki gücün yapılandırılmasıdır.

Burada kullanılan devlet kavramı bizi res publica kavramı ile eş anlamda kullanılan ve Hobbes’un da örneğin Leviathan’da commonwealth kavramı ile eş anlamda kullandığı başka bir kavrama, civitas kavramına götürüyor. Bilindiği üzere civitas kavramı yurttaş anlamına gelen civis kavramından türetilmiştir ve topluluk/toplum olarak bir araya gelmiş bireylerden oluşur. Bu kavram bugün modern dillerde “devlet” olarak karşılanmak istenirse, bu ancak oldukça nötr terim olarak mümkündür. Zira civitas kavramı devletin meşruluğu ve gücün yapılandırması üzerine herhangi bir şey içermez.

Bu bakımdan civitas kavramı tek başına res publica kavramına eş anlamda alınamaz. Zetzel, civitas kavramının herhangi bir sıfat tamlaması olmadan tek başına res publica kavramına eş anlamda alınabilmesinin doğru olmayacağını belirtiyor. Bunun ancak tüzük, durum, yer ve mevki gibi anlamları içeren status kavramıyla beraber, yani status civilis olarak kullanılması durumunda mümkün olabileceğini ileri sürmektedir.

Kant’ın Ahlakın Metafiziği’nde bu kavramlara dair sunmuş olduğu tanım, Zetzel’in konuya dair açıklamalarını desteklemektedir. Kant eserinde Devlet Hukuku’na kavramsal giriş olarak kaleme aldığı 43. paragrafta önce kamusal hukuk kavramını tanımlar. Kamusal hukuk, bir insan çokluğunun, yani bir halkın ya da “karşılıklı etkileşim içinde olan halklar çokluğunun” ilişkilerini kalıcı ve güvenilir bir şekilde düzenlemek için, “onları bir irade altında birleştiren hukuksal duruma, anayasaya (constitutio) ihtiyaç duyanların” kendilerine bir anayasa vermelerinin ardından zamanla oluşan “yasalar sistemidir”.

Oluşan bu sistemin amacı, herkese payına düşeni garanti etmek ve elde etmesini sağlamaktır. Bu duruma Kant, halk içinde bireylerin birbirleriyle ilişkilenmesi sonucu oluşması halinde “sivil durum” (bürgerlich; status civilis), bütünün kendi üyeleriyle (Glieder) ilişkilenmesi durumuna devlet (Staat; civitas) ve devlete, yani düzenlenmiş bir yasal durumda olmak için sisteminin biçim bakımından herkesin ortak çıkarının birliği olması durumuna, “ortak varlık” (gemeine Wesen res publica latius sic dicta) der.
Not: Kaynakçalar bende mevcuttur.

Doğan Göçmen

 

 

 

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular