Bilge Kağan Yazıtında Gök-Yer-Kişi
Gök-Yer ve Kişi evrensel düzeninde yaşayan, yaşantılarını idame ettiren Türkler, yaşadıkları coğrafyaların ağırlıklı olarak bozkır nitelikli ve bundan ötürü de tarıma elverişsiz olması nedeniyle ekim faaliyetlerini göklerde yapmışlar ve gök ekinlerini biçmişlerdir.
Asya’daki eski zamanlar komşumuz olan Çin ise verimli topraklara sahip olmasından ötürü ekimlerini yerde yapmışlar ve görünürde müreffeh bir toplum düzenine kavuşmuşlardır. Fakat Çinlilerin gökler ile irtibatları son derece zayıftır. İnanç sistemleri bulunmamaktadır, sadece yer ve kişi bağlamında yaşamaktadırlar. Gök boyutuna önem veren sadece filozof Tao Che idi ve fakat bir tarikat boyutunu geçememiş, Çinlilerin dini haline dönüşememişti.
Yunus Emre
Gök boyutundan yoksunluk Çinlilerin yere 22.000 km uzunluğunda duvar çekerek (Çin Seddi) Çinli olmayan insanlarla olan bağlarını koparmalarına neden olur iken Türkler ise üç kıtada ayak izlerini bırakarak insan soyları ile karışmışlar, ama onların dillerine ve dinlerine karışmamışlar, böylelikle yegane bir insanlık medeniyetini hep birlikte diğer soylarla birlikte inşa etmişlerdi.
Gözler Gökler Şiiri
İnşa edilen ise aslında adını koyacak olursak işte bizim Türk (Törük) olarak adlandırdığımız kişiliktir ve kendilerine verdikleri bu Törük (yaratılan) ismi de göklerle bağlantılıdır. Çünkü Türk, törüktür; yaratılandır.
Göğe ekilenler biçildiğinde, işte bu Gök-Yer-Kişi evrensel düzenindeki kişinin yeryüzündeki diğer insanlarla, yaratılanlarla barış içerisinde birlikte olan saltanatıdır.
Türk Taş Yazıtlarında kullanılan Kişi, Kendi, Küç, Könül, Kök, Kamu, Kuşak kavramları ile Zihin, Zaman, Zemin sonsuz döngüsünde yaşantılarını sürdüren atalarımızın en sıklıkla kullandığı iki kavram kök (gök) ve kişidir. Demek ki Türklerin algısında kişinin ekildiği yer gökler ve kişilik olarak, teknik olarak biçilmekte yani yaratılmaktadır.
Kişi, göklerle ilişkilendirilmediği durumda ise içi boş bir varlıktır. Enerji kaynağı göklerde iken, yer ise kişinin yeryüzünde iken bedenine, hayatta var olma mücadelesine katkıda bulunmaktadır sadece.
Rumi Mevlânâ ve Balasagunlu Sarahsi eserlerini hiçbir zaman kalem ile yazmamışlar ve fakat yanlarında bulunanlar sözlerini kayda geçirmişlerdir. Bu sözlerin kaynağı ise göklerin ilahi enerjisidir.
Biz insanlık ve tüm varlık nefesle Gökyüzünü soluyoruz. Gök Yüzünün çocuklarıyız. (Prof Dr Hilmi Özden)
Prof İsmail Hakkı Aydın: Dakika 9:00 dan itibaren Sarahsi..