HomeMAINDil, Tarih, Coğrafya: Kutadgu Bilig

Dil, Tarih, Coğrafya: Kutadgu Bilig

Sulak Alanlar

Atatürk, 1935 yılında dil, tarih ve coğrafya ( zihin, zaman, zemin) fakültesini bizzat kendi isimlendirmesi ile kurdurarak Türkiye Cumhuriyeti için çok önemli bir hedef tespitinde bulunmuştur. Devletin ve geleceğimizin temellerini bu üç kavramda bulmaktayız: Dil, tarih, coğrafya.

Türk kavramının kökü, kökeni Türkistan’da yatmaktadır. Türkistan‘a, düşmanlarımız tarafından yapılan adlandırma ile, Orta Asya olarak yaklaşmakta ne denli hata ettiğimiz ortadadır.

Türkler, Türkistan coğrafyalarındaki yaşantıları boyunca iki farklı coğrafya unsurlarını kendilerine kanat edinmişler ve batıya doğru akınlarını hep bu kanatlar üzerinden gerçekleştirmişlerdir; Bozkır ve su.

Bozkır boyutu, otlak alanlar, küçükbaş hayvancılığı ve buna dayalı deri, tekstil gibi giyim kuşam ve süt, peynir gibi beslenme tarzı ürünleri ile anlam buluyordu.

Diğer yandan ise Su boyutu ise özellikle Yenisey, İrtiş, Selenga, Orhun, Seyhun, Ceyhun nehirleri ile Aral gölü, Baykal gölü ve Balkaş gölü üzerindeki su kaynaklarına dayalı olarak yapılan faaliyetlerdi.

İşte burada karşımıza kendir, kenevir bitkisi çıkmaktadır. Kendir, sulak alanlarda yetişen bir bitkidir ve kökeni Türkistan‘daki sulak alanlardır. Türkler kendiri, hem giyim kuşam üretimlerinde kullanmışlar, hem de halat, yelken bezi gibi denizcilerin ana malzemeleri için kendire başvurmuşlar ve akabinde Akdeniz kıyılarına geldiklerinde bu malzeme sayesinde Akdeniz’in bir numaralı deniz gücü haline gelmişlerdir. Çünkü kendir, yelken bezi ve son derece dayanıklı halat yapımında kullanılmaktadır ki halat da denizcilikte çok temel bir unsurdur.

Böylelikle bozkır ve su kültürünün sentezi olarak bozkıra dayalı yönler Türklerin bozkırlar, meralar boyunca sürekli olarak aktif olmalarını, yola koyulmalarını, Sarı Nehir boylarından Tuna Nehri boylarına kadar her yüzyılda bir yaptıkları seferlerle, aile göçleri ile İran, Avrupa, Afrika ve Anadolu içlerine ulaşmalarını sağlamış, jeopolitik boyut bu şekilde değişim göstermiştir. 

Su boyutu ise sahip oldukları kendir malzemesi sayesinde nehir ve göllerde başlattıkları denizciliği başlangıç olarak Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz boyutuna, ardından da Kızıldeniz ve Basra Körfezi boyutlarına çıkarmalarına ve yüzyıllar boyunca devasa bir deniz gücü olmalarına neden olmuştu.

Geldiğimiz 2025 yılı itibari ile ise geçmişte kalan hatıraların geleceğe yönelik yorumlanması neticesinde, bozkır kültürünün sonucu olarak, tabanda halk kitleleri nezdinde sahip olduğumuz dinamizmi stratejik doğru yönlendirmeler neticesinde, devlet düzeyinde uygun kanallara aktararak yeniden büyük bir güç haline, özellikle de deniz gücü haline gelmemiz konusu, son derece önem taşımaktadır.

Tarihimizin zaman boyutunu, karalarda 1071 öncesine götüremeyen ve denizlerdeki zaman boyutunu da 1081’den öteye götüremeyen sorunlu ve kısıtlı bakış açımıza karşın, anavatanı Türkistan olan ve 6000 yıldan bu yana işlenen kenevir (kendir)  ürünü hakkındaki yeni bilgi ve  bulgular bizleri yepyeni stratejilere yönlendirmektedir.

Tersanelerimizin Osmanlı zamanında ana girdisi olan bu ürün, aslında denizciliğimizin ve  gemiciliğimizin nehirler ve göller boyutunda Türkistan’da ne denli ileri bir aşamaya geldiğinin de kanıtıdır.

Daha sonra bu boyut Hazar ve  Karadeniz üzerinden Akdeniz’e taşınmış ve zamanın en büyük deniz güçlerinden biri haline gelmişiz. Bu durumda, edindiğimiz yeni bilgiler kapsamında zihnimize ezberletilen yanlış dogmaları yıkıp, denizciliğimizdeki Türkistan boyutunu göz önüne alarak, 21. yüzyıl imkanlarıyla okyanuslara açılan bir denizciliği yeniden inşa etmeliyiz.

ABD başkanı Trump‘ın göreve gelmeden önce Kanada, Gröndland’tan bahsetmesi gündeminin bir numaralı maddesinin Kuzey Buz Denizi olduğunun göstergesidir.

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular