HomeMAINTÜRK DENİZCİLİĞİNDE STRATEJİK BİR ÜRÜN: T Ü R K   K E N...

TÜRK DENİZCİLİĞİNDE STRATEJİK BİR ÜRÜN: T Ü R K   K E N E V İ R İ

Ana Kavramlar: Kenevir. Deniz. Osmanlı. Türkistan. Nehi.r Yol. Göl. Bozkır. Halat
KENEVİRİN KÖKEN COĞRAFYALARI: TÜRKİSTAN SU KUŞAĞI ve KENEVİRİN TÜRK DENİZCİLİĞİ AÇISINDAN ÖNEMİ

Kenevirin kökeni Orta Asya Türkistan’ı olup bu coğrafyadan kıtalara yayılmıştır. Bir kuzey bitkisi olan kenevir güneye (Hindistan), doğuya (Çin)  ve batıya (Akdeniz, Avrupa) Türkistan’dan yayılmıştır.  Her durumda, Orta Asya’nın Kenevirin birincil kökeni ve erken evrimi için açık ara en makul yeri sunduğuna inanıyoruz. De Candolle (1967), Kenevirin yalnızca Hazar Denizi’nin güneyinde, Sibirya’da İrtiş Nehri yakınlarında ve Baykal Gölü’nün ötesindeki Kırgız Çölü’nde “vahşi” olarak bulunduğunu belirtti; ayrıca ilk olarak Güney Sibirya’da yetiştirildiğini öne sürdü.

Kenevir “Hazar Denizi yakınlarındaki ılıman Asya bölgelerine, Güney Sibirya‘ya, Kırgız Çölü’ne ve İran’a özgüdür.” Kenevir’in doğal kökeni Orta Asya’da, muhtemelen Tanrı Dağları veya Altay Dağları’nın yüksek vadilerinde gerçekleşmiştir ve Kenevir’in ilk olmasa da çok erken kültürel uygulamaları erken Buzul Çağı sırasında aynı genel alanda gerçekleşmiştir. Kenevir, Orta Asya’da ortaya çıktıysa, Buzul Çağı buzulları ilerledikçe güneydoğuya doğru Doğu Asya’ya ve güneybatıya doğru Avrupa’ya yayılmak için ideal bir konumda bulunmakta idi..

Kenevirin evrimsel kökeni Avrasya’da bir yerlerde, büyük olasılıkla da Orta Asya’nın tayga veya bozkır ormanlarının güney sınırlarındaydı. Yerli kenevir popülasyonlarının bu bölgede, özellikle de tatlı suya yakın olan yerlerde bulunması, insanlarla ilk etkileşiminde etkin bir rol oynamıştır. Bu akuatik ortam; akarsular, nehirler, göller ile Orta Asya’da ‘tugia’ olarak bilinen, “nehir vadilerinde yetişkin ağaçlar, çalılıklar ve otlaklar içeren ekolojik topluluklardan” oluşuyordu. Bunlar “nehir vadilerinde olgun ormanlık alan, çalılık ve çayırlardan oluşan” sulak alanlarla ilişkili ekolojik topluluklardır (Dolukhanov 1986). Kenevirin, güneş seven ve azot bakımından zengin ortamlarda gelişen, insan kaynaklı çöp yığınları da buna dahil, bir bitki olduğunu biliyoruz. İnsanlar ve kenevir arasındaki bu yakın ilişki, erken dönemde yetiştirilmeye başlanması ve zamanla nihayetinde kültürleştirilmesine önayak olmuştur.[1]

Diğer yandan Su Yolları boyutu ise özellikle Yenisey, İrtiş, Selenga, Orhun, Seyhun, Ceyhun nehirleri ile Aral gölü, Baykal gölü ve Balkaş gölü üzerindeki su kaynaklarına dayalı olarak yapılan faaliyetlerdi. İşte burada karşımıza kenevir bitkisi çıkmaktadır. Kenevir, sulak alanlarda yetişen bir bitkidir ve kökeni Türkistan‘daki sulak alanlardır.

Türkler keneviri, hem giyim kuşam üretimlerinde kullanmışlar hem de halat, yelken bezi gibi denizcilerin ana malzemeleri için kenevire başvurmuşlar ve akabinde Akdeniz kıyılarına geldiklerinde bu malzeme sayesinde Akdeniz’in bir numaralı deniz gücü haline gelmişlerdir.

Çünkü, kenevir, yelken bezi ve son derece dayanıklı halat yapımında kullanılmaktadır ki halat da denizcilikte çok temel bir unsurdur. Böylelikle bozkır ve su kültürünün sentezi olarak, bozkıra dayalı yönler Türklerin bozkırlar meralar boyunca sürekli olarak aktif olmalarını, yola koyulmalarını, Sarı Nehir boylarından Tuna Nehri boylarına kadar her yüzyılda bir yaptıkları seferlerle, aile göçleri ile İran, Avrupa, Afrika ve Anadolu içlerine ulaşmalarını sağlamış, jeopolitik boyut bu şekilde değişim göstermiştir.

Harita: Sarı Nehir’den Mavi Tuna’ya Kenevir Yolu [2]

İpek Yolu, Çin tasarımıdır. Özellikle Macaristan’da ve Kazakistan’da çok sayıda yer adı mevcuttur. Türkiye’nin, kenevir yolu kavramını gündemine alarak bu konuda İpek Yolu’na alternatif şekilde, kendi kültür ve medeniyetine ait olan bir yol güzergâhını gündeme getirmesi önem taşımaktadır. Kendir-Kenevir Yolu ise Türkistan ataların yoludur. Kenevirin, adını Asya ile Avrupa arasındaki transit yola veren ipek materyalinden çok daha fazla ve fonksiyonel bir kullanımı mevcuttur. Bundan ötürü, Kazakistan’dan başlayıp Macaristan’a kadar olan 25 ülkede kenevir ile bağlantılı yer adlarına rastlanmaktadır ve bu ülkeler Asya, Avrupa, Afrika kıtalarını dağılmışlardır.

OSMANLI DÖNEMİNDE GEMİ SANAYİİNDE KENEVİRİN GELİŞİMİ&ÜRETİM MERKEZLERİ

MÖ 3000’li yıllarda dokumacılıkta kullanılan ana lif kaynakları (Kenevir, Keten, Pamuk, İpek, Yün) haritasında Çin’in Sarı Nehir coğrafyasından başlamak üzere Türkistan ve Karadeniz kuzeyi, kenevir bölgeleri olarak gözükmektedir.

Harita: Dokumacılıkta kullanılan ana lif kaynakları MÖ 3000

Kaynak: Elizabeth Barher, Prehistoric Textiles

Büyük Asya’da Hunlar’dan başlayarak giyim kuşam için ekilip biçilen kenevir, Osmanlılar ile birlikte Küçük Asya’da özellikle Karadeniz bölgesinde olmak üzere bilhassa stratejik bir ürün vasfı kazanmış, savaş ekonomisinin olmazsa olmazı haline gelmiştir. 19.yüzyılda Batı ile savaşın gereği üretimi zirvelere çıkan kenevir, 20.yüzyıl ortalarına doğru Batı’nın baskıları neticesinde Türkiye Cumhuriyeti’nde üretimi yasak bir ürün haline gelmiştir. 

Kenevir (kendir) aynı zamanda kendimizdir, kendimiz olma mücadelesidir aslında. Her iki mücadele de birbiri ile iç içedir. 19.yüzyıl Merkantilizm çağında Balta Limanı Serbest Ticaret Anlaşması ile çökertilen Osmanlı Sanayii İngiliz Kumaşının, 2.Dünya Savaşı sonrası ABD ile olan anlaşmalar ise Amerikan Bezinin önünü açmış ve Trabzon Bezi, Rize bezi ile birlikte yok olma sürecine girmiştir.

Osmanlı topraklarında çıkan petrol ve yetiştirilen pamuk ele geçirilerek üretilen ve yerli acenteler ile ülkemize girişi yapılan ithal ürünler manivela olarak kullanılarak günümüze gelindiğinde ise kendimiz ile hesaplaşma sürecine girilmiştir.

21.yüzyıl başlarında hızlanmaya başlayan bu süreçte ortaya çıkmaya başlayan geçmişte kalan arşiv belgeleri de incelenerek kenevirin şaşmaz tanıklığı ortaya konulabilecektir.

Hun, Uygur ve Osmanlı atalarından miras kenevir, kendimiz olma sürecinin mihenk taşıdır da. Mirasın gereği ise, binlerce yılın baş tacı kültürümüzün yeniden değerlendirilerek daha da güçlendirilerek yaşatılmasını sağlamaktır.

Savaş zamanının ansızın doğan stratejik mal ihtiyaçları (Osmanlı İmparatorluğu): Yelken Bezi, Barut, Demir, Bakır, Kereste, Zift, Kenevir. Osmanlı gemi üretiminin önemli hammaddelerinden birisi kenevir ürünleriydi. 1899 yılı istatistiklerine göre İmparatorlukta en çok kenevir ekimi yapılan araziler Kastamonu vilayeti, Hüdavendigar, Suriye vilayeti, Edirne vilayeti, Manastır vilayeti, Çatalca sancağı, Adana vilayeti, Biga sancağında bulunmakta idi. [3]

Çarşamba’dan Fatsa’ya kadar olan bölgede yetişen ve ticaretin konusu olan diğer bir üretim tarzı kenevir yetiştiriciliğidir. Kenevir üretimi, Osmanlıların bölgeye gelişlerinden az sonra başlayan ve 19. asra kadar ehemmiyetini aralıksız devam ettiren ve hatta İmparatorluğun sonuna kadar ekim ve dikimi yapılan bir öneme sahipti. Yaygın kanaatte Osmanlı klasik dönemi olarak bilinen 15.-17. asırlar arasında gelişmiş Osmanlı gemi üretiminin önemli hammaddelerinden birisi kenevir ürünleriydi. Evliya Çelebi’nin de ifade ettiği gibi Canik sancağındaki kenevir üretimi dünyaya yetecek kadar fazlaydı. Bu nedenle kenevir üretimi, askeri ve stratejik bir öneme sahipti. Çünkü bu dönemde Osmanlı devleti dünya çapında bir deniz gücüne sahipti ve ülkenin değişik sahillerinde çok sayıda tersanelerde gemi üretimi yapılıyordu.

Karadeniz’in Anadolu sahillerinde bile Sinop’tan başlayarak Samsun, Çarşamba, Ünye ve Fatsa’nın da içinde olduğu Canik sancağı ve Trabzon’a doğru değişik limanlarda küçük, orta ve büyük tonajlarda askeri ve ticari gemiler üretiliyordu. Canik sancağında üretilen kenevirler, hasadın yapılacağı zamanlarda İstanbul’dan görevli olarak gelen “kenevir mubayaacıları” tarafından “miri fiyatla” satın alınıyor ve en yakın limanlara sevki yapılarak, buradan gemilerle İstanbul tersanelerine veya hangi tersane ihtiyacı için alınıyorsa oraya naklediliyordu. [4]

Bir sınai-kültür bitkisi olan kenevir, özellikle tekstil sanayii, ilaç ve yemeklik yağ üretimi için kullanılmaktadır. Osmanlı Devleti döneminde XVI. yüzyılda genellikle gemi sanayinde sarf edilmekte, toprak ve ikliminin uygun olması dolayısıyla da daha çok Karadeniz bölgesinde ekilmekteydi. Bez, halat, sicim urgan vs. yapımında halkın kendi ihtiyaçları için kullandığı bu bitkinin Osmanlı arşiv kayıtlarında kenevir-keten/kettân şeklinde geçtiği de görülmektedir.

Samsun’a bağlı Çarşamba, Terme ve Fatsa ekim alanları “ocaklık” olarak doğrudan Tersâne-i Âmire’ye bağlı olup her yıl ortaya çıkan ihtiyaç açığının ise Kenevir Emini vasıtasıyla Kastamonu’dan Rize’ye kadar olan ekim bölgelerinden karşılandığı anlaşılmaktadır. Alımlarda kalite esasına dikkat edilmekte olup, çalışanlarında aranan özellikler ve yaptıkları işle ilgili hukuki statüleri açık hükümlere bağlanmıştır. Ayrıca kayıtlarda her bölgenin ortalama yıllık üretim miktarı ile birim fiyatları düzenli olarak tutulmuştur. [5]

  1. yy’ da batıdaki sanayi devrimi Osmanlı Türkiye’sinden ileri olsa bile kendi ülkesinin ihtiyaçlarını karşılamak ve dışa bağımlı olmamak için Kenevir-Kenevir-Halat-İp ve Sicim gibi denizcilikte ve tarımda temel ihtiyaç aletlerinden olan ürünlerin üretimi ve tüketimi önemli yer tutmaktadır. [6] Osmanlı coğrafyasının her tarafında kenevirüretilmiştir ve özellikle savaş zamanlarında da üretimi üst düzeyde gerçekleştirilmiştir. Karadeniz bu konuda stratejik bir bölgedir. Hayati fonksiyonlar gören bir malzeme olmasından ötürü ticareti de önem taşımaktadır.
SAMSUN

1645 Yılında Samsun’u ziyaret eden Evliya Çelebi Samsun hakkında şunları yazmıştır.  “Canik toprağında voyvodalıktır. Emanettir 150 Akçalı kazandır. Yeni çeri serdarı, kethüdası, kale dizdarı ve neferleri vardır. Halkı tümüyle gemici ve kenevirci olup, avam takımı yoktur. Gemi palamarları için kenevir ipleri ise dünyaya yetecek kadar çoktur.”  [7] Kâtip Çelebi’nin verdiği bilgiye göre Samsun’dan 7000 kantar kenevir muayyen olduğu belirtilmektedir. (Çelebi, 1329, s. 155) Evliya Çelebi de Samsun’u anlatırken: “Gemi palamarları için kenevir ipleri bütün dünyaya buradan gidecek kadar çoktur” (Evliya, 1314, s. 78) der. [8]

GELİBOLU

Yelken İhracı:  Marmara Bölgesi’nde Gelibolu’ da kenevirden üretilen kumaş yelkenler tüm Avrupa’ya ihraç ediliyordu. Osmanlı Karasularından geçen tüm yelkenli gemiler Gelibolu Yelkeni almadan gitmiyorlardı. Osmanlı Dönemi’nde üretilen yelken, Karadeniz Bölgesinde Kenevir, Kenevir, Halat, İp, Sicim, İplik Üretimi bezleri tüm dünyaya ihraç ediliyordu. Osmanlı devletinde Denizcilik ve Tarım çok gelişmişti. [9]

 S O N U Ç

  1. Atatürk, 1935 yılında “Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesini” bizzat kendi isimlendirmesi ile kurdurarak Türkiye Cumhuriyeti için üçboyutlu zihin, zaman, zemin düzeneğinde çok önemli bir hedef tespitinde bulunmuştur. Devletin ve geleceğimizin temellerini bu üç kavramda bulmaktayız: Dil, tarih, coğrafya. Türk kavramının kökü, kökeni Türkistan’da yatmaktadır. Türkistan‘a düşmanlarımız tarafından yapılan adlandırma ile Orta Asya olarak yaklaşmakla ne denli hata ettiğimiz ortadadır.
  2. Türkler, Türkistan coğrafyalarındaki yaşantıları boyunca iki farklı coğrafya unsurlarını kendilerine kanat edinmişler ve batıya doğru akınlarını hep bu kanatlar üzerinden gerçekleştirmişlerdir; Bozkır ve Su Yolları. Bozkır boyutu, otlak alanlar, küçükbaş hayvancılığı ve buna dayalı deri, tekstil gibi giyim kuşam ve süt, peynir gibi beslenme tarzı ürünleri ile anlam buluyordu.
  3. Geldiğimiz 2025 yılı itibari ile ise geçmişte kalan hatıraların geleceğe yönelik yorumlanması neticesinde, bozkır kültürünün sonucu olarak, tabanda halk kitleleri nezdinde sahip olduğumuz dinamizmi stratejik doğru yönlendirmeler neticesinde, devlet düzeyinde uygun kanallara aktararak yeniden büyük bir güç haline, özellikle de deniz gücü haline gelmemiz konusu, son derece önem taşımaktadır.
  4. Tersanelerimizin Osmanlı zamanında ana girdisi olan bu ürün, aslında denizciliğimizin ve  gemiciliğimizin nehirler ve göller boyutunda Türkistan’da ne denli ileri bir aşamaya geldiğinin de kanıtıdır. Daha sonra bu boyut Hazar ve  Karadeniz üzerinden Akdeniz’e taşınmış ve zamanın en büyük deniz güçlerinden biri haline gelmişiz.  Bu durumda, edindiğimiz yeni bilgiler kapsamında zihnimize ezberletilen yanlış dogmaları yıkıp, denizciliğimizdeki Türkistan boyutunu göz önüne alarak,  21. yüzyıl imkânlarıyla okyanuslara açılan bir denizciliği yeniden inşa etmeliyiz.
  5. ABD başkanı Trump‘ın göreve gelmeden önce Kanada, Gröndland’tan bahsetmesi gündeminin bir numaralı maddesinin Kuzey Buz Denizi olduğunun göstergesidir.
  6. 1081 yılında Türkiye coğrafyasında denizciliğimizi başlatan sığ anlayışın, önyargı ve kalıpların terkedilerek Türkistan Su Kuşağı (Karadeniz, Hazar Denizi, İdil, Seyhun, Ceyhun, Yenisey, İrtiş, Selenga, Orhun nehirleri ile Aral gölü, Baykal gölü ve Balkaş gölü kıyıları) denizciliğimizin, A’dan Z’ye bilimler kapsamında incelenmesi, 21. Yüzyılın ilk çeyreği biterken daha da hızlanacağı netleşen çok kutuplu dengede, Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyetine gösterilen “Dil, Tarih ve Coğrafya” hedefinin,  günümüz okyanuslar jeopolitiğine uygun bir gereğidir. Türkistan coğrafyasında kenevirin kendir halatı ve yelken bezi olarak üretilmesi konusundaki arkeolojik incelemeler konusu araştırılmalıdır. Türkistan bir kültür Akdeniz’idir. Kandahar, Fergana, Horasan, Uygur vaha kentleri. Türkistan ülkelerinde (Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Afganistan) kendir kültürümüz ile ilgili araştırma ve incelemeler yapılmalıdır.
  7. Türkler, coğrafyalarının sunduğu su boyutu ve kenevir bitkisinin işlenerek halat ve yelken bezine dönüştürülmesi sayesinde, nehir ve göllerde başlattıkları denizciliği başlangıç olarak nehirler ve göllerde, ardından da Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz, Kızıldeniz ve Basra Körfezi boyutlarına çıkartarak, yüzyıllar boyunca devasa bir deniz gücü haline gelmişlerdi.
  8. Kara güzergahı üzerinden Türkistan bozkır kuşağını aşarak Çin’den Avrupa’nın içlerine Sarı Nehir-Mavi Tuna terminalleri arası Kenevir Yolu şeklinde bir gelişim kıtaların birleştirilmesinde yeni bir güzergah olarak önem kazanmaktadır. Denizciliğimizi de doğuda Türkistan’a doğru genişletebilir isek, kök coğrafyamızdaki “Su Kuşağı” üzerinden, kuzey istikametinde Buz Denizine, güney istikametinde Hint Okyanusuna ve daha da doğuda Pasifik Okyanusuna erişimimiz kolaylaşacaktır. Çift çekirdekli (Türkiye ve Türkistan) jeopolitiğimizi eşzamanlı “Türk Pusulası” olarak işlevsel kılmayı ümid ederek.
  9. KENEVİRİN DENİZCİLİKTE İLK OLARAK KULLANIMINI TÜRKİSTAN SU KUŞAĞINDA BAŞLATAN VE NETİCE OLARAK 11.YÜZYILDAN İTİBAREN ÜÇ KITANIN KAVŞAĞINDA BEŞ DENİZ BÖLGESİNE YERLEŞEN TÜRKLER, ZAMANLAR VE ZEMİNLERİN SENTEZLEDİĞİ BU MUAZZAM BİRİKİM NETİCESİNDE, 21.YÜZYIL İLE BİRLİKTE DE OKYANUSLARA YÖNELEREK KÜRESEL BİR DENİZ GÜCÜ HALİNE GELECEKLERDİR.
  10. ANADOLU’DA GÖBEKLİTEPE NEOLİTİĞİ İLE BAŞLAYAN 12,000 YILLIK TARİHİMİZİN ZAMAN BOYUTUNU, KARALARDA 1071 ÖNCESİNE VE DENİZLERDE 1081’DEN ÖTEYE GÖTÜREMEYEN SORUNLU VE KISITLI BAKIŞ AÇIMIZA KARŞIN, ANAVATANI TÜRKİSTAN OLAN VE 14,000 YIL ÖNCE EVCİLLEŞTİRİLEN KENEVİR ÜRÜNÜ HAKKINDAKİ YENİ BİLGİ VE BULGULAR BİZLERİ DENİZCİLİK HEDEFLERİMİZDE YEPYENİ STRATEJİLERE YÖNLENDİRECEKTİR.

Harita: Kenevir: Bir bitkinin dünyaya nasıl yayıldığı.

https://www.reddit.com/r/MapPorn/comments/7j6zpi/marijuana_cannabis_how_one_plant_spread_through/

Dipnotlar

[1] Cannabis Evolution and Ethnobotany. Aug 2016 Robert C Clarke(Author), Mark D Merlin(Author).  434 pages, 98 colour photos and colour & b/w illustrations, 15 tables)

[2] Barber, Elizabeth Wayland The Mummies of Urumchi Paperback – April 17, 2000, W.W. Norton Company, New York
http://leventagaoglu.blogspot.com/2018/08/tonyukuk-ve-yun-zhong.html

[3] Prof. Tevfik Güran, Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı 1897.  Tarihi İstatistikler Dizisi Cilt 5. Hazırlayan Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü.  Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası – Ankara, Temmuz 1997 . ss. 147.156

[4] Osman Köse, XVIII. Yüzyılda Çarşamba (Canik) Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. Cilt: 4 Sayı: 19. Güz 2011 Fall 2011 http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt4/sayi19_pdf/2_tarih_uluslararasi/kose_osman.pdf)[4]

[5] Mehmet Taştemir,  Karadeniz bölgesinde kenevir-keten üretimi ve kullanım alanları. XV. yüzyıl sonu XVII. yüzyıl ilk yarısı.

[6] Mustafa Bozdemir (2011), Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Endüstriyel Mirasımız. İstanbul Ticaret Odası, 2011. İstanbul

[7] Gezginlerin Gözünden Samsun – Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü    http://www.Samsunkulturturizm.gov.tr/TR-59624/gezginlerin-gozunden-Samsun.html

[8] Nevzat Sağlam Dr. Tersâne Âmire Açısından Terme’nin Önemi. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi Cilt / 7, Sayı: 1, 2018 Sayfa: 454-480 [24-02-2018] – [03-04-2018]  http://www.itobiad.com/download/article-file/452394

[9] Mustafa Bozdemir (2011), Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Endüstriyel Mirasımız. İstanbul Ticaret Odası, 2011. İstanbul

 

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular