Trump, ABD başkanlık koltuğuna oturduğu gün olan 20 Ocak 2025 tarihinde Çin Deep Seek yapay zeka modelini dünyaya sunarak muhteşem bir atakta bulunmuştur. Bunun stratejik kökenleri Sun Tzu’nun Savaş Sanatı başyapıtında Milat’tan önce 500lü yıllarda yazıya geçirilmiştir.
Savaşmadan savaşı kazanmak güç kullanmadan galip gelmek. Çin’in yaptığı işte budur ve çok stratejik ve planlı bir harekettir. Ve anında ABD borsalarında trajik düşüşler yaşanmıştır. Kamuoyu bu aksiyonu hemen satın almış ve yerli yerine oturtmuştur.
Burada dikkat çekici olan bu hareketin neden yani bu tarz bir yazılımın neden Avrupa Birliği ülkelerinden veya Hindistan’dan veya Rusya’dan gelmediği şeklindedir. Hindistan zihinsel kapasitesini tamamen ABD’nin emrine vermiş durumdadır.
Ucuz zihin gücü emeğini ABD hizmetine vermiş ve Hindistan’da ABD’li bilişim firmalarının ihtiyaç duyduğu hizmetleri yerine getirmektedir. Ayrıca, ABD’deki Silikon Vadisi’nde Hintli üst düzey yöneticiler ve patronlar yer almaktadır.
Deepseek bu yazılımı Çin alfabesi tamamen batı alfabesinden farklı bir yapıda olmasına rağmen yerine getirmiştir. Demek ki aslolan matematik ve bilgeliktir. Burada sormamız gereken diğer kritik bir soru ise Türkçenin neden bir yazılım dili, yapay zeka modeli haline getirilmediğidir, çünkü yazılıma en uygun olan dil Türkçedir (Kaynak: Nicholas Negroponte)
Bu aslında Çinli lider Deng Şao Ping’in “önemli olan kedinin siyah veya beyaz olması değil fareyi yakalamasıdır” tarzında açıkladığı prensibinin, çok kısa bir zamanda 50 yılı bile bulmayan bir zaman süreci içerisinde aldığı neticedir ve dikkate değerdir.
Evet Çin kedinin rengine takılmamış ve fareyi yakalamasını bilmiştir. Bu psikolojik hareketin ardından, ABD’nin savaş tamtamları çalarak Çin’i alt etmesi mümkün gözükmemektedir, çünkü Çin DeepSeek hareketi ile psikolojik üstünlüğü eline geçirmiştir.
Böylelikle Çin ilk kez taklitçi imajını yerle yeksan etmiş ve özgün bir model ortaya koyarak batıya adeta meydan okumuştur. Bu durumda Trump’ın gümrük vergilerini arttıracağım, komşu ülkelerin topraklarına el koyacağım yaklaşımı daha da derin bir yara almıştır.
ABD, Çin, Hindistan‘ın bilgiye ve yapay zekaya yaklaşımları aslında bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir. Şu aşamada burada önde gözüken Çin’dir. Hindistan‘ın bu konuda herhangi bir atak yapmaması kayda değerdir. Psikolojik üstünlüğü ele geçirme konusu da son derece önemlidir. Özlü sözler ansiklopedisini okuduğumuzda en dikkat çekici olan bilge sözler, Çinli bilgeler tarafından söylenmiş olanlardır.
Demek ki bilginin Çin kültüründeki anlamı, bu bilgiler toplamının yapay zeka ile işlenmesi konusunda Çin’e büyük bir avantaj sağlamaktadır. Bu bir medeniyet avantajıdır aynı zamanda. ABD’ye baktığımız zaman sadece 250 yıllık bir devlettir, fakat Çin binlerce yıldır mevcut olan bir medeniyettir ve akıl, zeka, bilgi, bilgelik konularını ince ince düşünen bir medeniyettir.
Bu konudaki ilk atak 1997 yılında bizzat Hong Kong‘ta konferansını dinleyerek tanık olduğum Ali Baba’nın sahibi Jack Ma’dan gelmişti, kendisi veciz sözler ifade ederek denizin dibindeki küçücük karideslerin, köpek balıklarından çok daha büyük bir gücü ortaya koyduğunu ifade etmiş ve oradaki toplantıda olan o zamanın devleri olan Ericsson ve Nokia gibi şirketler artık yokturlar. Demek ki yok olacak şirketler listesine yazılacak başka şirketler de söz konusudur.
Nokia Finlandiya ve Ericcson İsveç menşeli firmalardır ve bu ülkeler NATO’ya giriş yaparak aslında kendilerini yanlış bir yerde konumlandırmışlardır. Ayrıca başlayacak Arktik Çağında bu antipatik bir harekettir.
Karşılaştırmalı bir bakış açısından konu değerlendirildiğinde tüm insanların ortak mirası olan bilgi en veciz bir şekilde Türkler tarafından ilk yazılı eserleri olan Kutadgu Bilig ile incelenmiş ve insanlığın hizmetine sunulmuştur. Ayrıca Türkler, Hint felsefesi ile kavramsallaştırılan sıfırı ilk kez matematik işlemlere Harezmi ile birlikte uygulamışlar ve insanlığın hizmetine sunmuşlardır.
Fakat günümüzde Hindistan geçmişte de olduğu gibi belli kastları toplum dışında gören bir anlayışa sahiptir. Çinliler ise Çin Seddini inşa ederek bilgiyi sadece kendilerine hasretmek niyetinde olmuşlardır. Çin Seddi düşmanlara karşı değil ve fakat Çin’in içindeki bilginin dışarıya çıkmasına karşı inşa edilmiştir.
Çin’in dışına çıkamayan ipek kozası neticede İran’da Bizanslı papazlar tarafından ele geçirilmiştir. Batının yaklaşımına baktığımızda ise bilgi insanlığın ortak malı değildir, batının mirasıdır ve para ile ifade edilmektedir. “Size çip vermem, gümrük duvarlarını kaldırırım” anlayışı da Türklerce veciz bir şekilde ifade edilen Kutadgu Bilig’in aksine Maddiyat-ül Bilig yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Deepseek‘in bu ani yükselişi ve başarısı şu soruyu gündeme getirmiştir: Teknoloji ne derecede insanlık mirasını temsil etmektedir? Bu önemli bir sorudur. İnsanların otomatik robotlara dönüştürülmesinin hedeflendiği bir çağda, gündemden çıkarılmak istenilen özgür düşünce ve düşünce yöntemi olarak felsefenin neden gözden düşürüldüğü apaçık ortadadır artık.
Ülkelere, dünyaya ve hatta evrene hükmedecekleri hayalini kurmakta olan teknokrat oligarşik sınıfların bilgi üzerinde kurmak istedikleri hakimiyet, Deepseek sayesinde insanlığın gözüne batmıştır. İnsanlarla birebir ilişki kurmaktan aciz bu teknokrat oligarşi demek ki ABD’nin Trump ile başlayan sönümlenme sürecinde de aynı şekilde kaybolup gideceklerdir.
İşin kritik noktası burada bahsettiğimiz kısıtlara sahip olan ABD, Hindistan, Rusya örneklerinin aksine bencilliği ve bencil ülke çıkarlarını değil ve fakat insanlığı temsil edecek manada bir yapay zekanın nerelerde neşet edeceği sorusudur.
Unutulmamalıdır ki insanın bilişsel yeteneği ki bunun en önemli özelliği konuşma yeteneği dir 100.000 yıl önce Afrika’da ortaya çıkmış bir gerçekliktir. Ve fakat Afrikalıların ne şekilde Avrupa ve Amerika kıtasındakiler tarafından insanlık dışı muamelelere tabi tutuldukları ortadadır.
Netice olarak insan aklının bir ürünü olan yapay zeka, söz konusu aklının gereği olarak tüm insanlığa yararlı olabilecek bir uygulama için 21. yüzyılın ilk çeyreğinin son yılında güneşin doğduğu Asya kıtasından bizlere bir umut ışığı yakmıştır.
Burada Türkiye’den beklenen adım ise ilk yazılı eseri Kutadgu Bilig ile gündeme getirdiği ve kişiyi kutlu yapan olgunun bilgi olduğu gerçeğine vurgu yapan bu yaklaşımdan yola çıkan bir yapay zeka modelinin gündeme getirilmesi olacaktır.