30/12/2024 Pazartesi
LEVENT AĞAOĞLU
- Atatürk’ün Kıbrıs’la ilgili görüşleri nelerdir?
- TMT teşkilatının Atatürk ile olan bağlantısı nedir?
- Kıbrıs’ta Atatürk döneminde hangi kültürel faaliyetler gerçekleştirilmiştir?
Ulvi Hocam’ın doktora tezi 9 Eylül Üniversitesi’nde ve TMT Teşkilatı üzerine. Şimdi orada öğrenmek istediğim özellikle şu, Kıbrıs’la ilgili Atatürk’ün 30’lu yıllarda, yani Atatürk’le ilgili bir tek şey yazılır bilinen, işte “Kıbrıs’a dikkat ediniz” gibi.
Ama orada bir detaya gittiğimizde, İngiliz İdaresi’nden mevsimlik işçi istiyor. İşte, “Antalya’da mevsimlik tarım işçisine bizim ihtiyacımız var” diyerek talepte bulunuyor. Olumlu cevap geliyor. Gelen mevsimlik işçiler alınıyor, özel kuvvet eğitimine tabi tutuluyorlar.
Sorum şu;
- Atatürk’ün Kıbrıs’la ilgisi hangi düzeylerde?
- Hatay’ın dibine kadar Atatürk var. Fakat Kıbrıs’ta ne kadar var?
- Bir de TMT’yi teşkilatlandıran Atatürk müdür?.
- TMT ne şekilde bir inisiyatifdir?
- Nasıl teşkilatlandırılmıştır?
Hocam çok teşekkür ederim.
PROF.DR.ULVİ SEZER
Ben teşekkür ederim. Yalnız bunu saatlerce konuşmamız gerekiyor. Bu çok farklı bir konu. TMT ile Atatürk’ü birbirinden ayrılmak lazım. Çünkü tarih anlamında da birbirinden farklı dönemler.
Ama şunu söyleyeyim, fiili olarak Kıbrıs’ın içine dahil bir Mustafa Kemal Atatürk’ü biz 1938‘e kadar görüyoruz. Doğrudan. Yani 1924‘ten Lozan Kıbrıs’ı bizden almış gibi görünse de, unutulabilir olmadığını gösteren çok somut örnekler var.
Çok basit örnek vereyim. Mesela Bedia Muhavvit gibi, Muhsin Ertuğrul gibi, Vasfi Rıza Zobu gibi Türk tiyatrosunun kurucuları pozisyonunda olan dünya çapında tiyatrocularımız, sanatçılarımız Kıbrıs’lı. Bizzat Atatürk’ün emriyle, psikolojik harp yürütmek üzere Kıbrıs’ta görevdeler. Net. Yani 1948‘e kadar. Dönem içerisinde Darül Eytam’dır, Hilali Ahmer’dir, Kızılay’dır, Darülfünun’dur, Şehir Tiyatroları’dır. Bunlar hep piyeslerdir, temsillerdir Kızılay’a yardımlardır, hep böyle faaliyetleri var.
Örneğin Doktor Fuat Umay, Kızılay’ın önemli bir figürüdür, biliyorsunuz. 1938‘e kadar Kıbrıs’tan ayağını çekmez. Çok farklı zamanlarda gider gelir Kıbrıs’a. Dolayısıyla fiili anlamda Türkiye bir defa 10 Kasım 1938‘e kadar Atatürk dönemi anlamında son tarih olarak değerlendirilirse de, yani Atatürk daha ölmeden Hamidiye gemisini göndermesi, Hatay’ın limanı bulunan kıyı kasabaları da dahil, sonradan Deniz Harp Okulu’na eğitim gemisi olan Hamidiye gemisini Hatay’a göndermesi, sonra da oradan Kıbrıs’a geçmesi tesadüfi değildir.
Stratejik plandır, hem Fransa’ya mesajdır, hem İngiltere’ye mesajdır. Doğrudan. “Hatay önünde sonunda Türk vatanının içine girecektir” mesajı Fransızlara. “Kıbrıs’ı 1924‘te elimizden çıkmış gibi görüyorsunuz ama öyle değildir. Gözümüz kulağımız Kıbrıs’tadır” mesajı da İngilizlere mesela doğrudan Mustafa Kemal Atatürk tarafından Hamidiye gemisinin Kıbrıs’a ziyareti.
Tabii sonraya da yansıdı. Bir çok kişi bu konuyu bilmez. Yani sonraya da yansıdı. 1948‘de Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş uçaklarının Kıbrıs’ı ziyareti. 1949‘da Savarona yatının Kıbrıs’ı ziyareti. Veya işte bu psikolojik harp faaliyetinin 1950‘ye kadar geçen dönemde devam etmesi gibi. 1950-1958 arası biraz kritik ve sarsıntılıdır. Ama ciddi bir anlamda baktığımızda o dönemin içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Kıbrıs’a yönelik icraatleri çok farklı şekillerde devam ediyor.
Kültür insanları, sanatçılar, tiyatrocular, gazeteciler, Söz ve Doğruyol gazeteleri doğrudan Mustafa Kemal’in destekleridir. Latin harflerine geçtiğimiz süreçte matbaacıların kullandığı o harflerden ilk Basın Yayın Genel Müdürlüğü vasıtasıyla İstanbul’a, Ankara’ya, İrade-i Milliye’den önce, Hakimiyet-i Milliyê’den önce, Ulus’tan, Cumhuriyet’ten önce “bunlar Kıbrıs’ta kullanılmalıdır” diye adaya gönderen olur.
Üniversite hocalarını 30’lu yıllarda Kıbrıs’a gönderttiren Mustafa Kemal’dir. Çok farklı sebeplerle, çok ayrıntılı ilişkilerle göndertiyor, psikolojik harp anlamında.
1938‘e kadar Mustafa Kemal’in eli hep Kıbrıs’ın içerisindedir, fiili anlamda, inanılmaz faaliyetler yürütüyor.
TMT tabii çok daha farklı bir pozisyon, 50’li yıllarda ortaya çıkar. Dolayısıyla, Mustafa Kemal Atatürk ile TMT’nin kurulması tesis edilmesi anlamında bir araya getirmek çok mümkün değil.
1938‘den sonra değişim var mı sevgili hocam? İnönü döneminde bir değişim var mı? Aynı hızla devam ediyor mu?
50li yıllara kadar, yani Demokrat Parti dönemine kadar geçen süreçin aynı hızda devam ettiği söylenebilir. Sanatçılar var, gazeteciler var, kültür insanları var, diplomatlar var, eski büyükelçiler var farklı isimler, mahlaslar var, Kıbrıs’a gelenler var, vesaire. 50’ye kadar bu devam eder. 1950 sonrasında Silahlı Kuvvetlerin gönderdiği personel de var. Orada bir takım çalışmaları yapsın diye. Ama 1950-57 arası genel anlamda biraz daha durağan bir dönemdir. Hatta 1955‘ten itibaren sıfırlanmıştır. Ama 1957‘nin sonunda o ana kadar güvercin politikası izleyen Adnan Menderes bir şahine dönüşür.
Atatürk’ün Kıbrıs ile ilgili görüşleri, dönemin siyasi ve kültürel bağlamında önemli bir yer tutmaktadır. 1938 yılına kadar Atatürk’ün Kıbrıs’a dair çeşitli stratejik ve kültürel yaklaşımları olduğu belirtilmektedir. Kıbrıs’ın Türkiye ile olan ilişkileri, Atatürk döneminde sürekli gündemde kalmış ve bu konuda çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Fiili olarak TMT bir organizasyon olarak ortaya çıktığında orada Fatin Rüştü Zorlu‘nun izini görmek mümkün.
Atatürk, Kıbrıs’ın Türk kimliği ve kültürü açısından önemine vurgu yapmış, bu bağlamda Kıbrıs’ta Türk sanatçıların ve kültürel figürlerin desteklenmesi gerektiğini savunmuştur. Örneğin, Türk tiyatrosunun kurucularından bazı sanatçılar, Kıbrıs’ta etkinlikler düzenleyerek Türk kültürünü tanıtma çabası içinde olmuşlardır. Ayrıca, Kıbrıs’ın stratejik konumu nedeniyle, Atatürk’ün bu bölgeye yönelik askeri ve siyasi planları da olmuştur.
Sonuç olarak, Atatürk’ün Kıbrıs ile ilgili görüşleri, hem kültürel hem de stratejik açıdan Türkiye’nin bu adaya olan ilgisini ve bağlılığını göstermektedir.