HomeMAINAtatürk'ün Halkçılık hakkındaki sözleri

Atatürk’ün Halkçılık hakkındaki sözleri

Amasya panayırındaki perişan halk manzarası karşısında Atatürk arkadaşına: Bak birader, böyle milletten nasıl ayrılırsın? Bu palasârelerin içinde perişan gördüğün insanlar yok mu? Onlarda öyle yürek, öyle cevher vardır ki, olmaz şey! Çanakkale’yi kurtaran bunlardır. Kafkasya’da, Galiçya’da şurada burada arslanlar gibi çarpışan, mahrumiyete aldırmayan bunlardır. (Ekim 1919, S. D. El)

Afyonkarahisar Türkocağı azasıyla bugün müşerref oldum. Ocak’ta geçen dakikalar birbirimizi anlamak ve dinlemek için güzel vesileler bahşetti. Çok memnunum. Bilhassa Karahisar halkının, gençliğinin, aydınlarının kıymetli duygularını hâkimiyeti milliyenin muhafazasındaki kararlılıklarını kendi heyecanlı lisanlarından işitmek benim için pek çok güven ve inanma nedeni olmuştur. ( 24 Mart 1923 günü Afyonkarahisar Türkocağı’nı ziyaretinde hatıra defterine yazdıkları)
Arkadaşlarımız ve milletin bütün bireyleri gibi, mîllî davamızda benim de emeğim geçmiş ise, bu çalışmada iş yapma kuvveti ve başarı varsa, bunu bana mal etmeyiniz. Ancak ve ancak bütün milletin manevî kişiliğine mal ediniz. Ben milletin bu yüksek manevî kişiliği içinde bir önemsiz birey olmakla mutluyum. Efendiler, millet bütünüyle manevî bir kişilik halinde ve bir birleşmiş kitle şeklinde belirdi ve bu yüce birliği koruyarak ona düşman olanları ortadan kaldırdı. 1923 (Atatürk’ün S.D.11, s. 115)
Ben zannediyorum ki, efradı umumiyei milletin hiç birinden fazla yüksekliğe malik değilim. Bende fazla teşebbüs görüldüyse bu benden değil, milletin muhasîasından çıkan bir teşebbüstür. Sizler olmasaydınız, sizlerin vicdanî temayülâtınız bana noktai istinat teşkil etmemiş olsaydı; bendeki teşebbüsâtın hiçbiri olamazdı, millete ait meziyetleri yalnız eşhasa atfeden zihniyet, eski arelerin sistem ve usul meselesinden neşet ediyordu. (Mart 1923, S. D. II)
Ben zannediyorum ki, millet fertlerinden hiçbirinden fazla yüksekliğe sahip değilim. Bende fazla bir girişim görüldüyse bu benden değil, milletin bileşkesinden çıkan bir girişimdir. Sizler olmasaydınız, sizlerin vicdani eğilimleriniz bana dayanak noktası olmasaydı; bendeki girişimlerin hiçbiri olmazdı. 
Ben milletin vicdanında ve istikbâlinde ihtisas ettiğim büyük tekâmül istidadını, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak peyderpey, bütün heyeti içtimaiyemize tatbik ettirmek mecburiyetinde idim. (1927, N.)
Benim için en büyük noktai sıyanet ve membaı şefaat milletimin sinesidir. (Ağustos 1919, N.)
Bir ülkenin en değerli varlığı yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme, çalışkanlık duygu ve yeteneğinin olgunluğudur. Ulus varlığını ve yurdun bağımsızlığını korumak için tüm vatandaşların canını ve her şeyini hemen ortaya koymaya karar vermiş olmaları o ulusun en yenilmez silahı ve savunma aracıdır.
O nedenle Türk ulusunun yönetiminde ve savunmasında ulusal birlik, ulusal duygu, ulusal kültür, en yüksek düzeydeki idealimizdir. Yüksek ve devrimci bir kültür düzeyine erişebilmek için önümüzdeki yıllarda daha çok çaba harcayacağız. 04.02.1935, ASD
Efendiler, bizim hükümetimiz demokratik bir hükümet değildir, sosyalist bir hükümet de değildir. Ve gerçekten, bilimsel niteliği bakımından var olan hükümetlerin hiçbirine benzemeyen bir hükümettir.
Ama ulusal egemenliği, ulusal iradeyi gerçekleştiren tek hükümettir, böyle bir hükümettir. Sosyal bilimler açısından bizim hükümetimizi adlandırmak gerekirse halk hükümeti deriz. TBMM, 01.12.1921, ASD
Efendiler, tevessül ettiğimiz büyük icraatta, milletimizin yüksek kabiliyeti ve yüksek aklıselimi başlıca mürşidimiz ve membaı muvaffakiyetimiz olmuştur. (Kasım 1922, S. D. II)
60
Hayatımda en büyük dayanağım ve güç kaynağım vatandaşlarımdan gördüğüm güven ve yardımdır. Tüm görevlerimde vicdanımda duyduğum en büyük kaygı emanetinizin saygınlığına ve kutsallığına dikkat etmektir. 29.08.1927, ASD
Her vakit tekrar mecburiyetinde kalıyor ve tekrarı da faydalı görüyorum ki, eğer ben milletime herhangi bir hizmette bulunmuşsam; eğer ben herhangi bir teşebbüste ön ayak olmuşsam; bu hizmet ve teşebbüsün membaı aslîsi, hizmetler ve muhabbetlerle merbut olduğum, bundan sonra ı hürmet ve muhabbetle merbut olacağım ve gelecekte de hizmet ve muhabbetle saadet ve ikbaline hasrı vücut, vakfı ıyat edeceğim aziz milletime, sizlere râcidir.
Efendiler, bir millette güzel şeyler düşünen insanlar, fevkalade işler yapmaya kabiliyetli kahramanlar bulunabilir; lâkin öyle kimseler yalnız başına hiçbir şey olamazlar; meğer ki bir hissi umuminin âmili, mümessili olsunlar.
Ben milletimin efkâr ve hissiyatına yakından vâkıf olmaktan, aziz milletimde gördüğüm kabiliyet ve ihtiyacı ifadeden başka bir şey yapmadım.
Onun bu kabiliyet ve hissiyatına olan vukufumla müftehirim. Milletimdeki bugünkü muzafferiyaü tevlit edebilmek, hassayı görmüş olmak, bütün bahtiyarlığım
işte bundan ibarettir. (Mart 1923, S. D. II)
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Atatürk. Vatandaş için Medeni Bilgiler. 1930.
Yapılanların hepsi milletin eseridir. 1930 (Muzaffer Göker, TTK. Belleten, Cilt: 3, Sayı: 10, 1939, s.388)
Hatırlamak Ölüm, insanın değişmez kaderidir; marifet unutulmamaktır. (Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar; Nakleden: Eski Bir Atatürkçü (Münir Hayri Egeli). s:13)
Hoşgörü Medeniyet demek, afiv ve hoşgörü demektir. İlkel budunlardır ki kan davası güderler. Afiv ve hoşgörüye dayanmayan uygarlık, zorbalığa dayanan uygarlıktır ki çöker. O, uygarlık değildir.
Niteliğimiz iyi, güzel ve doğrudur. İyi ve güzelsiz doğru olmaz. Daima, her zaman, her yerde; iyi, güzel ve doğru beraber her yerde ve her zaman afiv. Afiv ve hoşgörü. Ancak ve ancak milli davalarda, milli kalkınmada, sonucu topluma etkili olan işlerimizde hoşgörünün yeri yoktur.
Kişisel kinleri, kişisel düşmanlıkları körükleyen ve güdenler ancak ve ancak ilkel budunlardır. Atatürk ve Çevresindekiler, Kemal Arıburnu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1994
Muhtelif inanışlı kimseler, birbirlerine kin, nefret besliyorlarsa, birbirlerini hor görüyorlar ve
hatta sadece birbirlerine acıyorlarsa, bu gibi kimselerde hoşgörü yoktur; bunlar bağnazdırlar. Hoşgörü o kimsede vardır ki, vatandaşının veya herhangi bir insanın vicdanî inanışlarına karşı, hiçbir kin duymaz; bilâkis hürmet eder.
Hiç olmazsa, başkalarının, kendininkine uymayan inanışlarını bilmemezlikten, duymamazlıktan gelir. Hoşgörü budur. 1930 (Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk’ün El Yazıları s. 509-512)
Türk halkı hürriyetine öyle bir ihtirasla bağlıdır ki, onu himaye etmek üzere her türlü fedakarlığı yapmaya hazırlıklıdır. Türk halkının en iyi vasıfları, verdiği sözlere sadakati, arkadaşlarına olan vefası ve memleketinin bağımsızlığına olan sarsılmaz düşkünlüğüdür. Mustafa Kemal Atatürk – 23 Ocak 1923
Türkiye’nin gelecekteki hükümet şekli kelimenin tam manasıyla demokratik olacaktır. Hakimiyet hakkı halka tanınacak ve halk tarafından seçilen üyelerden meydana gelen Milli Meclis tarafından tatbik edilecektir. Milli Meclis kendi iradesini, üyeleri arasından seçtiği heyeti vekile vasıtasıyla nöbetleşe icra edecektir. Mustafa Kemal Atatürk – 23 Ocak 1923
Milli yurdumuzun her köşesi azizdir. Fakat hatıraların çok olduğu yerde kalp her yerden fazla hassas olur. Bursa’ya girerken içimde çok mesut heyecanlar duydum. Bursa halkı bana bütün ömrümde unutamayacağım samimi ve coşkun bir kabul gösterdi. O gün kuvvetle dokunulmuş bir tel gibi baştan başa titreme halinde olan millettaşlarımın hakkımda gösterdiği şükrana daha tamamıyla hak kazanamadığıma eminim. Mustafa Kemal Atatürk – 16 Ekim 1922
Bugün Rize’den ayrıldığım sırada Rize ve Atina müftülerinin temsil ettiği bir hoca heyeti, bütün memleket ve civar halkı önünde kapattırılan medreselerin açılmasını dilekçeyle talep ettiler. Dilekçeyi okuduktan sonra çok kızdım. Yüksek ve şiddetli bir sesle kendilerini azarladım ve memleketin, milletin şimdiye kadar felaketi sebeplerinin kendileri olduğuna işaret ettim. Bütün halk ve mektep talebesi “bravo!” sesleri ve heyecanlı alkışlarla karşıladılar. Buna karşılık, Rize’deki liseyi canlandırmak elzemdir.
Mektep binası ve eğitim aletleri yoktur. Hocaları çok olan bu muhitte ilim ve irfan teşkilatımızın süratle faaliyete başlaması pek lüzumludur. Burada Osman Ağa’nın oğlu İsmail Bey, yirmi bin liralık bir mektep binası yapmak üzere imiş. Bunu taltif ederek, işin hızlandırılması ve hemen eğitim aletleri göndermek ve fazla alaka göstermek suretiyle, halkın taassuba karşı gösterdiği fiili tezahüre karşılık vermek icap eder. Mustafa Kemal Atatürk – 18 Eylül 1924
Cumhuriyet Halk Partisi cumhuriyetçi, laik, halkçı ve milliyetçidir ve milletin iktisadi menfaatlerini temin etmeyi birinci derecede önemli sayar. İşbu esaslar partimiz için bütün siyasetinde ve bütün kanunların konulmasında ve tatbikinde hakimdir. Mustafa Kemal Atatürk – 22 Ekim 1927
Rumeli ve Anadolu halkı, Azeri kardaşlarının kalbinin kendi kalbi gibi çarptığını bilirler. Mustafa Kemal Atatürk – 14 Ekim 1921
Memleketin kaynaklarının genişliği, halkın emek ve kabiliyeti ve ordularının süngüleri barış vaktinde de her türlü neticeleri elde edecektir. Üç buçuk sene süren bu mücadeleden sonra ilim bakımından, maarif bakımından, iktisadiyat bakımından mücadelelerimize devam edeceğiz ve eminim ki, bunda da muvaffak olacağız. Fabrikacı olacağız. Sanatkar olacağız. Bundan sonra zihniyetimizi hep buna hasredelim. Mustafa Kemal Atatürk – 17 Ekim 1922
Birleşik Devletler’in ideali, bizim idealimizdir. Meclisi Mebusan’ın 1920 Ocak’ında ilan ettiği Misakı Milli’miz, sizin Bağımsızlık Beyannamenize çok benzer. Talep ettiği, sadece, Türk ülkesinin istiladan kurtulması ve kendi kaderimize hakim olmamızdır. Bağımsızlık… Hepsi bu. O, halkımızın misakı, anayasasıdır ve ne pahasına olursa olsun bu misakı korumaya kararlıyız. Mustafa Kemal Atatürk – 13 Temmuz 1923
Rize’de gördüklerimden çok memnunum. Halk çok vatanperver ve Cumhuriyetperverdir. Mustafa Kemal Atatürk – 18 Eylül 1924
Tekmil Anadolu ahalisi milli bağımsızlığı kurtarmak için baştan aşağı yek vücut bir hale getirilmiş ve istisnasız tekmil kumanda heyetleri ve arkadaşlarımız yüksek bir fedakarlık ile müştereken karar almıştır. Vali ve mutasarrıfların hemen tamamı da bu halka etrafına alınmıştır. Bu yüce hedef için Müdafaai Hukuku Milliye ve Reddi ilhak Cemiyeti’nin kapsamlı unvanı kabul edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk – 18 Haziran 1919
Kuran’ı şimdi ilk defa Türkçe bastırıyorum, ayrıca Muhammed’in hayatını da tercüme ettiriyorum.
Siz milliyetçi zümre, halkla konuştuğunuz vakit yüksek sesle söylemeyi unutmayınız. Yüksek ses, inancın ifadesi olduğu vakit tesir yapmaktan geri kalmaz. Yolunda çalıştığımız büyük mefkureyi halkın kalbinde bir fikir halinden, bir his haline geçirmelisiniz. Demokrasinin ne olduğunu halka anlatmak ,bilhassa sizin vazifenizdir.

 

Birtakım kelimeler var ki, sık sık telaffuz edildiği halde, hatta aydınlarımız arasında onu tamamıyla anlayanlar çok değildir. Halkçılığın ne olduğunu, esasları neden ibaret bulunduğunu, halkçıların halka karşı ne gibi vazifeler üstlenmek mecburiyetinde kalacaklarını madde madde izah etmek lazımdır. Cumhuriyet’i, onun icaplarını yüksek sesle anlatınız. Cumhuriyet prensiplerini sevdiriniz. Bunu kalplere yerleştirmek için hiçbir fırsatı ihmal etmeyiniz. Mustafa Kemal Atatürk – 18 Aralık 1930

 

Bak Bayar, bu güzel memleket ve bu temiz yürekli halk, istilacıların ayakları altında bırakılabilir miydi? Mustafa Kemal Atatürk – 2 Şubat 1938
İşe köyden ve mahalleden ve mahalle halkından yani kişiden başlıyoruz. Kişiler düşünür olmadıkça, hangi haklara sahip olduğunu anlamadıkça, kitleler istenilen yöne, herkes tarafından iyi veya kötü yönlere yöneltilebilirler. Kendini kurtarabilmek için her kişinin geleceği ile bizzat ilgilenmesi lazımdır. Aşağıdan yukarıya, temelden çatıya doğru yükselen böyle bir müessese elbette sağlam olur. Mustafa Kemal Atatürk – 1927
Kuvvetliyiz, ordularımız kuvvetlidir. Ordularımızı yaratan ordularımızı vücuda getiren milletimiz kuvvetlidir. Bu milleti yaşatan bu vatan sonsuz doğal zenginliklere ve verimliliğe sahiptir, kuvvetlidir. Fakat Efendiler, bütün bu kuvvetlerin üstünde başka bir kuvvetimiz vardır ki, o da milli egemenliğimizi idrak etmiş ve onu doğrudan doğruya halkın eline vermiş, halkın elinde tutmuş ve tutabileceğimizi gerçekten ispat etmiş olmaktır. Mustafa Kemal Atatürk – 19 Ocak 1923
Devletimizin ilerlemesi ve hükümet işlerinin sürat ve intizamını temin için Anayasamızın açıklanmasına, tamamlanmasına ve genişletilmesine ihtiyaç barizdir. Yüce Meclisçe bu hususun icabı gibi düşünüleceği ve temin olunacağı tabiidir.
Ancak, kaçınılmaz ve acil gördüğüm aşağıdaki açıklamaların evvelemirde acele olarak müzakere ve kabulünü teklif eylerim. 1. Anayasamızın birinci maddesinin sonuna “Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir” açıklamasının ilavesi ile sözkonusu maddeyi: “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İdare usulü, halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayalıdır. Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir” haline sokmak…Mustafa Kemal Atatürk – 29 Ekim 1923
Bizim neslin gençlik yıllarına Osmanlılık telkin ve etkileri hakimdi. İmparatorluk halkını meydana getiren Türk’ten başka uluslara; bu arada yanlış bir din anlayışıyla Araplara; sarayın, ordu ve devlet ileri gelenleri anısında bulunan ırktaşlarının etkisiyle Arnavutlara özel bir değer veriliyor, onlardan söz edilirken “kavmi necip” deyimiyle sıfatlandırılarak bu duygunun belirtilmesine çalışılıyor, memleketin sahibi ve devletin kurucusu olan Türkler ikinci planda gelen önemsiz halk yığınları sayılıyordu. Mustafa Kemal Atatürk – 1931
Biz asrın icaplarına ve milletin hakiki ihtiyaçlarına göre kanun yapmalıyız. Eldeki kanunlarımızı hakimlerimiz süratle tatbik edemiyorlarsa hemen değiştirmeliyiz. Halka adaleti süratle dağıtmak ve tatbik etmek mecburiyetindeyiz. Yeni idaremizin manası bu olmak lazımdır. Mustafa Kemal Atatürk – 22 Ocak 1923
Uysal bir halk kitlesi, Doğu geleneklerine bağlı kalmışsa, yanlış ve köstekleyici alışkanlıklar sonunda birtakım kuvvetlerin tekelci vesayeti altına sürüklenebiliyorsa, bu kitle adına, milli iradeyi temsil eden aydınlar harekete geçerler. Kitleyi çağdaş bir düzene kavuşturmak için, geri düzenle, batıl itikatlarla, hurafelerle savaşırlar. Devrim yaparlar. Geri düzeni değiştirirler. Bunun için halk iradesine başvurulmaz. Mustafa Kemal Atatürk
Efendiler, biz Türkiye halkı insanlık dünyasından soyutlanarak kendi başımıza yaşayamayız. Bütün dünya ile bütün insanlıkla beraber yaşarız ve yürürüz! Ve hiç olmazsa onlarla bir hizada yürümeye mecburuz. Buna göre her hususta olduğu gibi özellikle yargıda da zamanın gereklerini daima göz önünde tutmak ve yeni yapacağımız bütün şeyleri ona göre yapmak zorundayız. Mustafa Kemal Atatürk – 19 Ocak 1923
Alacağımız kararlarda halk eğilimini elbette gözönünde tutacağız. Mutlaka bu eğilimlere karşı hareket etmeyeceğiz. Fakat eğer prensiplerimiz bahis konusu ise, başımızı veririz, prensiplerimizden fedakarlık etmeyiz. Mustafa Kemal Atatürk – 1922
Merkezi hükümetin takip ettiği gerici gidiş ve son zamanlarda aldığı mutlakiyet konumu mevcut endişe ve heyecanı şiddetlendirmeye sebep olduğu gibi, mebusan seçimlerinin icrasında ihmalkarane hareketi, barışın aleyhimizde olan bütün icaplarını kabul ve millete bir emrivaki tarzında takdim edeceğini göstermekte ve şu halde Sulh Konferansı’na verdiği nota icabınca Toros’un ötesindeki vilayetlerimizin kaybı ve Aydın vilayetinde kabul ettiği sınırın batı sahil kısımları ve memleketin muhtelif işgal edilmiş topraklarının maazallah kaybedilmek tehlikesi bütün çıplaklığıyla hissedilmekte olduğundan Meclisi Mebusan’ın seçilmesiyle, milletin, mukaddes haklarını kullanmasına ve irade ve kudretini göstermeye meydan kalmadan böyle bir tehlikeli vaziyet karşısında tedbirler almak ve hakları müdafaa eylemek ve keza halkı silahlandırmak ve yekdiğeri aleyhinde kıyam ve kıtale teşvik alçakça cinayetine teşebbüs ettiği elde edilmiş olan belgelerle reddedilemez bir şekilde tahakkuk eden merkezi hükümet ile her türlü tedbirlere rağmen mevkiini muhafaza ettiği müddetçe münasebetler kesilmekle, şayet bu müddet ve şu hal devam edecek olursa, memleketin idaresi ve aynı zamanda hasıl olması muhtemel yeni vaziyetlere karşı, milletin mukadderatının kararlaştırılması ve tespiti için bir genel kongrenin fevkalade olarak yapılmasına ihtiyaç hasıl olması muhtemeldir. Mustafa Kemal Atatürk – 13 Eylül 1919
Montesquieu’nün “Bir halkın müzikalitesine önem verilmezse, ıslahat mümkün olamaz” dediğini okumuştum. Bu çok doğru. Onun için bunu uyguluyorum. Mustafa Kemal Atatürk – 30 Kasım 1930
Bolşevik kuramının Rusya’da uygulanmış şekline bakalım: Bütün Rus milleti içinden işçi, deniz ve kara kuvvetlerinden ibaret bir azınlık ekonomik esaslara dayanan, komünist partisi adı altında birleşerek, bir diktatörlük meydana getirmişlerdir. Amaçlarında, millî değildirler. Kişisel özgürlük ve eşitlik tanımazlar. Halk egemenliğine saygıları yoktur.
İçeride çoğunluğu, zorlama ve baskı ile görüş noktalarına uymaya zorlarlar; dışarıda propaganda ve ihtilâl örgütü ile, bütün dünya milletlerine kendi ilkelerini yaymaya çalışırlar. Halbuki, hükümet kurmaktan amaç, evvelâ, bireysel özgürlüğün teminidir. Bolşevik hükümet şeklinde istibdat niteliği görülmektedir. Bir toplumu, bir kısım insanların görüşlerinin, zorla, esiri ve düşkünü yaşatmak şekline, doğal ve uygun bir hükümet sistemi gözüyle bakılamaz. Mustafa Kemal Atatürk – 1930

 

Bu ordu sultanın ordusu idi ve onun iradesini yerine getirir, yalnızca onu tanırdı. Bu ordu günde üç kez, “Padişahım çok yaşa!” diye bağırmak zorundaydı. Yeni orduyu tamamen yeni prensipler ve temeller üzerine kurduk. Bu ordu, eski ordunun halkın davasına, vatan müdafaasına sadık kalmış kısımlarından ve emekçi köylü kitleleri arasından toplanan kişilerden oluşturulmuştur. Biz bu orduyu kurarken, yalnızca bir tek amaç güttük. Bu da, bu ordunun sultan ordusu değil, halk ordusu olması, ayrı ayrı şahısların değil, bütün halkın menfaatlarını savunmasıdır. Mustafa Kemal Atatürk – 4 Ocak 1922

 

Yüzyıllardan beri her şeyi efendilerinden, onların çevresinden ve daha sonra sınırlı bir oligarşiden beklemeye alışmış Türk halkı, 1919 yazından itibaren çalışmış ve kendi kaderini eline almayı başarmıştır. Mustafa Kemal Atatürk – 4 Ocak 1922
Arkadaşlar, beş sene evvel ilk defa Samsun’a ayak bastığım zaman, bana kalp kuvveti veren vatandaşlarımın ilk safında kahraman Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım. Büyük kanlı Sakarya Muharebesi’ne 3. Fırka ile yetişen Trabzon evlatlarının muharebe meydanında gösterdikleri fedakarlıkların kıymetli hatırası daima beynimde nakşolmuş kalacaktır. Bu vatanperver halka, o kahraman evlatlara sahip olan bu kıymetli memleketimizi, bir Ermenistan kapısı veya hayal edilen bir Pontos Krallığı ülkesi yapmak talep ve tehditleri, ne uğursuz idi. Şüphesiz o kabuslar, ilelebet hayal olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk – 15 Eylül 1924
Halk Partisi, memleket ve millet her türlü dayanaktan mahrum bırakılarak felakete atıldığı uğursuz zamanda bütün milleti kadrosu içine alarak kuvvet ve kudret yapan, harici düşmanları kovan, dahili düşmanları imha eden, halka hürriyet ve hakimiyet temin eden mukaddes bir cemiyettir. Halk Partisi, hiçbir safsataya iltifat etmeyerek Türk Cumhuriyeti’ni kuran inkılapçı bir ruhun bütün millette kendisini gösteren örgütlenişidir. Halk Partisi, Türkiye’yi medeni aleme sokan ve orada yükseltmeyi taahhüt eden azimkar bir partidir. Mustafa Kemal Atatürk – 16 Eylül 1924
Taassup cehalete dayanır. Dolayısıyla taassubu olan cahildir. Bilim, mutlaka cehalete yener. O halde halkı aydınlatmak lazımdır. Mustafa Kemal Atatürk – 17 Ocak 1923

 

Beni İstanbul’dan Samsun’a götüren vapur Boğaziçi’ni terk ederek Karadeniz’e girerken İstanbul ufuklarına baktım ve orada her türlü müdafaadan men edilmiş, kalp ve vicdanları kan ağlayan, dimağları yanan İstanbul halkı için ağladım, gözlerim yaşardı. Fakat bu sevgili kardeşlerin mutlaka kurtulacağına o kadar emindim ki, bu emniyet benim için avunma sebebi oldu. Mustafa Kemal Atatürk – 6 Mayıs 1924

 

Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat, kendi ırkından büyük tanıdığı ve başlarında taşıdığı insanlardan vefasızlık, felaket görmesi ondan daha acıdır. Bu, kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır. Mustafa Kemal Atatürk – 11 Eylül 1924
Büyük Amerikan milletine: Siz zulüm ve istibdadı kendi vatanınızdan uzaklaştırdınız. Siz uzun ve kanlı bir mücadeleden sonra kendi hürriyet ve bağımsızlığınızı elde ederek, halk hakimiyetine dayalı demokratik bir devlet ve kuvvetli bir medeniyet tesis ettiniz.
Bugün yerkürenin diğer tarafında bir millet var ki, o da aynı hürriyet, aynı bağımsızlık ve aynı demokrasi uğrunda mücadele ediyor, kan döküyor. Hürriyet ve bağımsızlık uğrunda harp eden ve tıpkı sizler gibi dünyada ilerleme ve adalet etkeni olmak için samimi bir surette mücadelede bulunan Türk halkına kalbinizi açık bulundurunuz. Mustafa Kemal Atatürk – 23 Ocak 1923
Arkadaşlar, bütün hayatımda pek sevimli geçirdiğim bir gece vardır. O gece, ordumuzun İzmir’e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir. O vakit buradan geçerken bu muhterem halkın gördüğü her türlü zulüm ve tecavüze rağmen resmimi koyunlarından çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutmadım. Bugün o hatırayı yaşıyorum, bahtiyarım. Mustafa Kemal Atatürk – 12 Ekim 1925
Üçüncü Ordu Müfettişi Cevad Paşa’yı telgraf başına çağır. Depremde yaralanmış vatandaşlarımızı hemen ordu sağlık kurulları bakım altına alsın. Evi yıkılmış vatandaşlara ordu çadırları verilsin. Ordu gezgin fırınları hemen deprem bölgesine gönderilip halka ekmek pişirmeye başlasın.  Erzurum Valiliği ile sıkı bir işbirliği kurulsun ve gelişmelerden beni haberdar etsin. Mustafa Kemal Atatürk – 1924
Hatay dediğimiz topraklar bütün kapsamlı manasıyla Türk topraklarıdır. Bu hakikati biz 1921’den itibaren tespit ettirmiş bulunuyoruz. Bu Türk topraklarındaki halkın Türk olduğunu ise münakaşa mevzusu dahi kabul etmiş değiliz. Mustafa Kemal Atatürk – 31 Aralık 1936
Hakkımızı savunmak ve insanlık duygularına zerrece aldırış etmeyen kimselerin vahşi saldırıları yüzünden yiğit ve bahtsız halkımızın çekmekte olduğu korkunç acı­ları dünyaya duyurmak uğruna harcadığınız enerji için hepimizin size duyduğumuz minnettarlığı da bu vesileyle hemen belirtmek isterim. Emin olunuz ki, sizin gibi çok hararetli ve içten savunucuların haklı davamıza kazandırdıkları manevi zafere pek değer vermekteyiz. Size anlatmaya bilmem ki gerek var mıdır?
Geçen Temmuz’daki ilerlemesi sırasında düşmanın istila ettiği topraklar, dört ay önce sizin pek cesurca dolaşıp gördü­ğünüz aynı toplu katliamlara, aynı yıkımlara uğradı. Düşmanımızın geçtiği her yerde göze çarpan, ölüm, yangın, yağma ve Yunan afetinden kaçan zavallı köylülerin hüzünlü göçü oldu. Bu korkunç anı ve ona sebep olanların vahşi kinini, Anadolu yıllar boyunca ve hatta belki yüzyıllarca unutmayacaktır. Mustafa Kemal Atatürk – 5 Eylül 1921
Halka şimdiye kadar kaçırılan fırsatların ve memleketin maruz kaldığı elim neticelerin yegane saiki memleket ve millet işlerinin daima sınırlı bazı şahısların elinde oyuncak olmasından ve milli hakimiyetin daima ihmal edilmiş ve atıl bırakılmış bulunmasından ileri geldiğini telkin etmeli ve milli hakimiyete karşı vaki olacak en küçük bir taarruz ve tecavüzü büyük bir kahramanlıkla karşılamak lazım geldiğini yine elbirliğiyle ışık tutup aydınlatmalıyız. Mustafa Kemal Atatürk – 16 Ocak 1923

 

Efendiler! Artık bizim hükümetimiz müstebit bir hükümet değildir. Bir mutlaki veya meşruti hükümet de değildir. Bizim hükümetimiz Fransa veya Amerika cumhuriyetlerine de benzemez. Bizim hükümetimiz bir halk hükümetidir. Tam bir şura hükümetidir. Yeni Türkiye devletinde saltanat millettedir. Mustafa Kemal Atatürk – 19 Ocak 1923

 

Sahil seyahatine devama imkan yoktur. Erzurum halkını, maruz kaldıkları acı felaket içinde ziyareti pek münasip ve lüzumlu görüyorum. Acı bir lisanla da davet ediyorlar. Hemen harekete karar verdimse de, Trabzon-Erzurum yolu bozuk, güvenilir otomobil yoktur. Yarın öğlende buradan hareket ederek yalnız çok hazırlıkla davet edilmiş olduğum Rize ve Giresun’a çıkmak ve oraya Ankara’dan gelecek otomobillerle Sivas-Erzincan üzerinden Erzurum’a gitmeyi ve orada halkla bizzat meşgul olmayı düşündüm. Görüş ve cevabınızı makine başında bekliyorum. Mustafa Kemal Atatürk – 16 Eylül 1924
Efendiler, bu münasebetle şunu da beyan edeyim ki, memleket idaresinde yüksekten atarcasına, muğlak, karışık fikirlerle ne yapılmak arzu ettiğini bilmeyenlere, halkın aklıselimine müracaatı tavsiye etmelidir. Mustafa Kemal Atatürk – 21 Eylül 1924
Bizim kanaatimizce, memlekette inkılabın müdafaası, cumhuriyetçi ve halkçı bir idarenin bütün nimetlerinin gelişmesi ve Cumhuriyet prensiplerinin ve nimetlerinin fena maksatlı adamlar elinde bizzat Cumhuriyet ve cumhuriyetçiler aleyhine kullanılmasının önlenmesi, mükemmel ve muasır bir adliye ile ve onun muktedir hakimleriyle mümkündür. Mustafa Kemal Atatürk – 10 Mayıs 1931
Görülüyor ki, yeni Türkiye devletinin teşekkülünden evvel millet hiçbir vakit kendi tarihine, kendi hayatına, kendi refah ve saadet vasıtalarına sahip olamamıştı. Hatta bu, kendisine düşündürülmemişti bile.
Sanki milletin vazifesi, herhangi bir padişahın hırs ve hevesini, herhangi bir serdarın geniş ve şaşalı hayatı­nı temin için sürüler halinde şuraya buraya gitmekten ibaretti. Fakat bugün böyle değildir. Bugün bütün halk, hepimiz benliğimizin idrakindeyiz. Mukadderatımıza hakim bulunuyoruz. Tekrar Viyana’ya gitmek, Mısır’ı fethetmek, Hindistan’da imparatorluk kurmak gibi hayallere kapılacak kimse kalmamıştır. Bütün dimağımızı, mesaimizi bu memleketin ümranına, refahına hasr ve tahsis edeceğiz. Gayemiz budur ve bu gaye için mevcudiyetimizi bile ortaya atmaya hazırız. Mustafa Kemal Atatürk – 22 Ocak 1923

 

Memleket mutlaka çağdaş, medeni ve yenilikçi olacaktır. Bizim için bu, hayat davasıdır. Bütün fedakarlığımızın verimli olması buna bağlıdır. Türkiye ya yeni fikirlerle donanmış namuslu bir idare olacaktır veyahut olamayacaktır. Halk ile çok temasım vardır. O saf kitle, bilmezsiniz ne kadar yenilik taraftarıdır. Mustafa Kemal Atatürk – 2 Aralık 1923

 

Mücadelemiz çok çetin oldu. Lakin henüz başlangıçtayız. İmparatorluktan miras aldığımız şey harap bir memleketten ibarettir. Şöyle bir benzetme yapayım: Vefat eden bir babadan oğullarına bir ev kaldı farz ediniz. Ev o kadar harap, o kadar harap ki, mutlaka esaslı bir tamire muhtaç. Buna ise para lazım. Varisler bu halden memnun olurlar mı sanırsınız? İşte bulunduğumuz vaziyet.
Vaktiyle Osmanlı sultanları halkın en iyi unsurlarını imparatorluğun uzak kısımlarına, sınırlara harbe gönderirlerdi. Geriye kalan ikinci derecede kabiliyet sahibi olanları ise öldürünceye kadar çalıştırırlar ve bunların emek mahsulünü hemen bütünüyle gasp ederlerdi. Halk bu yüzden daima fakir bir halde kaldı. Mustafa Kemal Atatürk – 9 Kasım 1930

 

Padişahlar halka acımadılar, Anadolu’ya acımadılar, onu sadece soydular. Mustafa Kemal Atatürk – 1922

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular