Bilgeyi anlamak ise daha kolaydır: o bilgi insanının yanından “insanoğlu çiğ süt emmiştir” der geçer. Ya da der ki “sen de haklısın, sen de haklısın; son tahlilde hepiniz haksızsınız” buna benzer pek çok yalın şey söyler. Ama, bazen bir tiyatro eseri yazar, veya roman; resim yapar bazen, ya da şiir söyler. İşte o zaman anlarsın bilgedeki derinliği. Oysa pek basittir o gündelik hayatta. Sanatında dile gelir bilgeliği ve -dünya ile sınırlı olsa da- ölümsüzlüğü.
Oysa bilgi (veya bilim) insanı, ona hayâl gördüren benlik, grup veya toplum tükenince, yani paradigma sönünce, masadaki mum gibi erir gider evrenden.