HomeREADERSPHILOSOPHY & WISDOMBilge Kişi ve Bilgelik

Bilge Kişi ve Bilgelik

TESPİT: Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

SORU: Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bu makalede, Kaşgarlı mahmud’un Divanü Lügat’t-Türk adlı eserinde kullanılan atasözleri ve şiirlerde, önce, “niçin ahlaklı olmalıyız?” gibi bazı metaetik sorunların cevapları aranmış, daha sonra, övülen erdemler (ve kınanan erdemsizlikler) tasnif edilip kısaca açıklanmış, son olarak da erdemle bağlantılı olarak yüceltilen bilge kişi ve bilgelik konuları irdelenmiştir.
VIRTUE AND WİSDOM IN KASHGARLI MAHMUD’S DIVANU LUGATI’ T-TURK
In this article, Kashgarli Mahmud’s well-known work, Divanü Lügat’ i-Türk, has been elaborated; and first the answers to some metaethical questions like “why should we become moral?” have been looked for, then the virtues (and the vices) have been cathegorized, described, and briefly explained, and finally the concepts of wise man and wisdom have been dealt with.Keywords: Kashgarli Mahmud, Divanü Lügati’t-Türk, virtue, wisdom

Olgum sanga qodur men
Erdem ögüt xumaru
Bilge erig bulup sen
Yaqqil anıng taparu
(s. 434)

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Kaşgarlı’nın erdem ve bilgelikle ilgili derledikleri ve söyledikleri bin yıl sonra da öneminden ve değerinden bir şey kaybetmemiş değerlerdir. Pek çoğu atasözlerinde formülleştirilmiş ve sözlü kültürle günümüze kadar taşınmış olan bu değerler hala toplum içinde canlılıklarını sürdürmektedir. Bununla birlikte, onların daha yakından tanınması, bilinmesi ve değer erozyonunun yahut toplumsal anominin yaşandığı günümüz insanına daha canlı ve etkili bir biçimde rehberlik etmeyi sürdürmesinde büyük bir yarar vardır.
Bilindiği üzere, erdem ve bilgelik en azından Antik Yunan felsefesinden beri birbiri ile yakından ilişkili görülen iki temel kavramdır. Kimi zaman erdem öne çıkarılır ve bilgelik çeşitli erdemler arasında bir erdem olarak gözükür; örneğin, Platon’un dört temel erdeminden birincisi bilgelik/hikmet erdemidir.2
Kimi zaman da bilgelik öne çıkarılır ve erdem bilgeliği oluşturan iki temel unsurdan, yani bilgililik ve erdemlilikten, birini oluşturur. Bazen de her iki birden bir başka üst kavramın en önemli iki alt bileşeni gibi görülürler; örneğin, gerçek mutluluğun en temel iki bileşeni, erdemli ve bilge biri olmaktır. Gerçek anlamda mutlu olmanın yolu, yüksek düzeyde erdemli olmaktan; yüksek düzeyde erdemli olmanın yolu da, ileri düzeyde bir bilgelik sahibi olmaktan geçer. Dolayısıyla erdem ve bilgelik, öncelikle birbirini tamamlayan, sonra da her ikisi birden en yüksek mutluluğu sağlayan temel değerlerdir.
Divanü Lugati’t-Türk’te de erdem ve bilgelik arasında yakın bir ilişki görülür. Örneğin bir beyitte gençlere, erdemli ve bilge kişiden öğüt alması ve erdemli bir bilge olmanın yollarını öğrenmesi tavsiye edilmektedir. Bunu gerçekleştirebilirse halkın şefi, önderi veya lideri durumuna yükseleceği anlatılmakta, böylece erdem arayışını ve bu yolda karşılaşılabilecek sıkıntılara katlanmayı teşvik edecek güçlü bir motivasyon sunulmaktadır. Kitapta, bu noktada da kalınmamakta ve bu konuma ulaşan kişiye, bu aşamadan sonra yapması gerekenlerle ilgili tavsiyede bulunulmaktadır. İşte bu nokta erdem ve bilgeliği bir araya getirmekte ve halkın önderi olanın dağıtması gereken en önemli iki değer olarak gösterilmektedir:

“algil ögüt mindin ogul erdem tile
Boyda ulug bilge bolup bilging üle
Ey oğul, benden öğüt al ve erdem dile

(Böylece) halkın şefi olursun ve onlara bilgelik ve erdem dağıtırsın. (s.372)

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

Bu yazıda biz, Divanü Lugati’t-Türk’de geçen 300’e yakın atasözünde, bazı beyitlerde ve kelime açıklamalarında geçen temel erdemler, erdemsizlikler ve bilgelikle ilgili sözler ve görüşleri, şimdilik çok fazla değerlendirmeye ve yorumlamaya gitmeksizin, bir araya getirmeye çalışacağız. Aslında atasözleri bağlamında ele alınan erdemleri, bugün Anadolu’da kullanılan atasözleriyle ilişkilendirmek, benzer anlamdaki ayetler, hadisler ve İslam ahlak hikemiyyatı ile desteklemek, antik ve çağdaş ahlak felsefesi kuramlarıyla karşılaştırmak suretiyle ayrıntılı bir şekilde analizini ve yorumunu yapmak çok yararlı olurdu.
Ama bunun bir makale sınırları içine sığmayacağını görünce bundan vazgeçtik ve erdem ve bilgelikle ilgili sözleri tasnif ve tasvir etmekle yetinmek zorunda kaldık. Dolayısıyla aşağıdaki 5 başlık altında ahlakın felsefi ve eğitimsel yönüyle ilgili görüşlere kısaca değindikten sonra, sırasıyla erdemler, erdemsizlikler ve bilgelikle ilgili atasözleri ve düşüncelerin tasvirini yapacağız.
Bilginin öğütlü olanında, sıradan bilgiye göre en az birkaç unsurun daha bulunması gerekir: bilginin içeriği, yararlı olabilecek bir öğüt niteliği taşımalı; bilginin kaynağı, öğüt verebilecek erdem, tecrübe ve bilgelik sahibi biri olmalı; bilginin sonucu da verimli olmalı, meyve vermeli, insanın kendine ve etrafındakilere katkı sağlamalıdır. İşte pek çok konuda olduğu gibi, “nasıl daha iyi ahlaklı oluruz?” konusundaki araştırmamızda da böyle bilgiler arayarak ve onlardan yararlanarak yola çıkabiliriz.
Olgum sanga qodur men
Erdem ögüt xumaru
Bilge erig bulup sen
Yaqqıl anıng taparu
Oğlum sana bırakıyorum
Erdemi ve görgüyü miras olarak
Bilge bir adamla karşılaştığında
Onun yanında kal (ve onun hikmetinden sebeplen) (s. 434)
Divan’da geçen Türk atasözünde ise “erdem başı til: Erdemin başı dil – iyi konuşmayı bilen kişi saygı görür.” (s. 260) denmektedir. Erdemin başının dil olarak gösterilmesi, 20. yüzyıl felsefesi açısından bakıldığında sadece bir atasözü değil aynı zamanda bir aforizma, halk bilgeliğinin damıtılmış, rafine edilmiş, saf özü olarak görülmeye layık olsa gerektir.
Divan’daki dizelerden birinde özellikle bu türlere öğüt verilmektedir:
“estip ata anangnıg sawlarını qadırma
Neng qut bulup küwezlik qılnıp yana quturma
Annenin babanın sözlerini işittiğinde öğütlerini geri çevirme
Zenginliğe ve başarıya ulaştığında küstahlık yapma, kendine hakim ol
ve haddini bil. ” (s. 337)
Buradaki “kendine hakim ol ve haddini bil ” sözü de Sokrates başta olmak
üzere tüm felsefelerde, mistik öğretilerde, perenniyal bilgeliklerde ve dinlerde
var olan “kendini bil ” düsturunun açık seçik bir ifadesidir.

                                          Bilgelik

Divan’da erdem ve bilgelik arasında yakın bir ilişki olduğu görülür. Bilgelerin erdemli olduğu varsayılır ve bilgelerden erdem öğrenilmesi ve öğrenilen erdemin uygulanması sık sık tavsiye edilir:
“bilge erik edgü tutup sözin işit
erdemini ögreniben ışqa sür-e
Bilge kişiyi iyi tut, onun kelamını dinle
Erdemini öğren ve bunu [öğrendiğini] uygula” (s. 188)
“Bilge eren sawların algıl öğüt
Edgü sawıg edlese özke singer
Bilge adamın kelamını öğüt olarak al
(Çünkü) içinde yaşatmayı bilirsen güzel kelam (hikmet olarak) gönlüne
kök salar.” (s. 477)
“üs es körüp yüksek qalıq qodı çoqar
Bilge kişi öğüt berip tawraq uqar
Akbaba avını gördüğü zaman yüksekte olduğu havadan aşağıya iner
Bilge kişinin avı ise öğüttür, onu duyduğu zaman (ezberler ve) anlar.”
(s. 717)
“idimmi ögermen
Biligni bögermen
Köngülni tügermen
Erdem üze türlünür
Tanrıma şükrederim (ihsan ettikleri için)
Yetkinliğimi [hikmeti] çoğaltırım (onun inayetiyle)
Gönlümü (bununla) düğümlerim
(Çünkü) gönlüm erdemle dürülür.” (609)
Bilgelik peşinde koşulmalı, bunun için bilgelerden öğüt alınmalıdır ve bunlar sabırla uygulanmalıdır; ama bilge olmadan da bilgelik taslamaya kalkışılmamalıdır. Gerçek bilgelik, şarlatanlık ve sahtekarlık değil, sınamalardan ve denemelerden başarıyla geçmiş olan bilgeliktir. Bilgi ve bilgelikle ilgili çok güzel öğütlerden biri de aşağıdaki dizede görülür:
“erdem tile örgeni ben bolma küwez
erdemsizin ögünse engmegüde enger
Bilgiyi ve bilgeliği ara ve bunları öğren, asla öğrenme konusunda çok kibirli olma
Öğrenmeden bilgeliğe ve eğitime sahip olduğunu iddia eden (kimse),
sınandığı zaman serseme dönecektir.” (s. 370)
Bununla birlikte bilge olmak demek, her şeyi bilmek ve hiç yanılmamak demek de değildir. İnsanoğlu, bilge de olsa aklının ve bilgisinin sınırı olabilecek ve hatta bazen yanılabilecektir de, bu kadarını normal görmek gerekir. Zira, “yazmas atım bolmas, yangılmas bilge bolmas: Hiç ıskalamayan atıcı olmaz (ve benzer bir şekilde) hiç yanılmayan bilgin yoktur.” (s. 678)
Bilge olmanın yollarından biri gerçek bilgelerden bilgi öğrenmek, öğüt almak ve onları hayatında uygulamaksa, bir diğeri de kendi aklını kullanmaktır.
Düşüncede, davranışta ve sözde yanılmamayı sağlayan en güvenilir kaynakların ve ölçütlerin başında aklımız gelmektedir. Yanılmayı minimuma indirmek isteyen, aklını kullanmayı maksimuma çıkarmalıdır. Nitekim bir başka atasözünde şöyle denmektedir:
“ula bolsa yol azmas bilig bolsa söz yazmas: Bozkırda işaret (irem) varsa yol
şaşırılmaz, kişide akıl varsa sözünde yanılmaz.” (s. 618)
Bilge adam özgürlüğüne de düşkün adamdır. Bunu hem hak etmiştir hem de korumaya özen gösterir. Bilge, sıradan biri değildir, sürüden biri de olmaz:
“öküz adaqı bolgınça buzagu başı bolsa yeg: Öküz ayağı olmaktansa, buzağı başı olmak yeğdir. Bu atasözü, kendi kendini yönetmenin, başka birine itaat etmekten daha iyi olduğunu belirtmek için kullanılır.” (s. 373)
Bilgelik, zenginlikle çelişen bir şey değildir. Bilge adam, saçı-sakalı birbirine girmiş, üstü-başı perişan, tembel tembel dolaşıp bilgelik taslayan biri değildir. Gerçek bilge, imkanlar nispetinde bilgeliğini zenginlikle de destekleyen biridir. Belki de bu sayede bilgeliği daha geniş kitlelere ulaşabilecek, daha çok sayıda insan üzerinde olumlu etkiler bırakabilecektir.
Aşağıdaki dizelerde bu açıkça belirtilir:
“ulugnı tiler men
Tawarın yöler men
Tilekni bular men
Yılqım angar üplenür
Ululuk [bilgelik] aradım
(Ve onu) zenginlikle [zaferle] destekledim
Dileğime ulaştım
(Böylece zenginliğim ve ) hayvanlarım yağmalanır.” (s. 704)
Bilgelik ve erdem zenginlikle çelişmemekle aksine onları destekleyebilmekle birlikte, bu nitelikleri taşımayan salt zenginlikten çok daha değerlidirler. Dolayısıyla bilgelik ve erdem uğruna gerektiğinde harcama yapmaktan ve her türlü fedakârlıktan da kaçınılmamalıdır. Zira, son sözü Kaşgarlı’ya ya da onun bize kadar ulaştırdığı Türk şiirindeki bilgeliğe bırakmak için sonuç olarak da belirtmek gerekirse, erdem ve bilgelik, bir insanın sahip olabileceği, çocuklarına miras bırakabileceği, milletine ve insanlığa armağan edebileceği en değerli hazinelerin başında gelmektedir. Nitekim bilgelik, 11.yüzyıl Türk’ü için sahip olduğu belki en değerli varlık olan “ak yeleli atından” bile değerlidir – ve dileriz hep öyle kalır:
“biligni ederdim
Bügüni üdürdüm
Özümni adırdım
Yagıl atım yazlınur
Bilgi ve bilgeliği (hikmeti) aradım
Bilge kişiyi [olmayı] seçtim
(Bu nedenle) kendimi (halkın arasından) ayırdım
(Uğraşım yolunda) ak yeleli atım azat olur.” (s. 211)
Divan’da, bilgeliğin erdemle yakından ilişkili olduğu ve bilge kişilerin erdemli olduğu varsayılır; halka ve özellikle gençlere de bilgelerden erdem ve bilgelik öğrenilmesi tavsiye edilir. Bilge olmadan bilgelik taslayanlar eleştirilir ve yapılacak sınamaların bu kişilerin foyasını kolayca ortaya çıkaracağı uyarısında bulunulur. Gerçek bilge kişi, aklını iyi kullanmasını bilen, geniş bilgi ve engin tecrübe sahibi olan, davranış ve eylemlerinde erdemlilikten ayrılmayan, bağımsızlık ve özgürlüğüne düşkün olan, imkanlar elverirse bilgeliğini zenginlikle de destekleyen, bilgelik hazinesini gelecek kuşaklara aktarmak için elinden gelen gayreti gösteren ideal bir insan olarak tasvir edilir.

Divan-ı Lugat it Türk’te Bilgi

Kaşgarlı Mahmut yazdığı Türk Sözlüğü kitabı ile Oğuz Kağan destanındaki Irkul Bilge işlevini üstlenmiş gözükmektedir. Sürekli öğütler vermekte, atalar sözlerini kayda geçirmektedir. Burada dikkat çekici işlev, bir sözlük yolu ile bilgiye toplumsal bir işlev kazandırılması, bilginin toplumun hizmetine sunulmasıdır. Tekerlemeler ve dizeler yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılacak bir incelikte yazılmıştır bu sözlük. Kitap, sözlüğün çok ötesinde işlevlere sahiptir. Diyebiliriz ki Türklerin El kitabı olarak hazırlanmıştır, Türklüğü ve Türkçeyi, Arapça ve Farsçanın önüne geçirme ideali kitapta sürekli olarak kendini göstermektedir. Kaşgarlı Mahmut’un bu konuda kitabında yazdığı bilgiler de bu iddiayı teyid etmektedir.

Bir toplumun kendini özellikle ilgilendiren konuları önce kendi içinde -yazılı olarak- tartışmasını gerektirir. Bir kişinin görüş’lerinin, toplum içinde destek bulup bulmaması (görüş’ün ilk ortaya sürüldüğü an’da, ya da daha sonra) en önemli sorun değildir.
11ci yuzyılda yaşamış ve ana dili Arapça olanlara Türkçe öğretmek için Türk Sözü (Divan Lugat at-Turk) kitabını yazmış olan Türk yazarı Kaşgarlı Mahmut, bu konu’ya dokunan şu sözleri örnek vermiştir:

(Alp kişiyi güçsüz düşürecek iş yapma av’ını ardından yaralama).

Önemli olan, bir toplumun içinde düşünce tartışmasının yapıcı nitelikte ve açıkça sürüp gitmesidir. Bu tartışma’nın köksüz ve kaynaksız olmaması gerektiğini Kaşgarlı Mahmut bir dörtlük ile dile getirir:

(Eski günlerde erdemli kişiler dağlar gibi erdemli sözler
söylemişlerdi, öğütler vermişlerdi. Onları anmak yüreği
aklaştırır).

Bu yoldan, bir toplum icin en yararlı düşünceler toplumca seçilecektir:
(Bilgi’yi gurur ile tepme; ara ve öğren. Bilgisiz kişi erdemli olduğunu
öne sürerse, sınandığında özür’ü ortaya çıkar).
Bilgi’nin getirdikleri gerekler toplumca yürürlüğe konacak, uygulamalarına geçilecektir:

(Bilge kişi’yi onurlandır, sözüne kulak ver; özelliklerini
ve tutumunu öğren, öğrendiklerini uygulamaya koy).

Her kişi’nin sözleri, bilge sözleri değildir:

(Toplum içinde bozucular olursa, aklın doğru yoldan şaşar; boş söz
olan yerde, ağız kurumasında öte’ye iş olmaz).

Bu tür kişiler, toplumca da görülür, ayırdedilir:

Toplum’a, kendi işlerini sürekli olarak ele almayıp sonuçlandırmadıkca, durup dinlenmek yaraşmaz:

(Sözümü yinele, bilgelere söyle: kısrak, ancak kendi tay’ı yetişkin atlar
arasına karıştığında dinlenebilir).

Kaşgarlı Mahmut’un öğütleri ve uyarıları yalnız bir kuşak için değil, gelecek bütün kuşaklar için geçerlidir:
(Oğlum, öğüdümü dinle, bilgisizlikten kurtul; as’i olan o’na pekmez
katar; buna benzer, akıllı olan, öğüt dinler ve zenginleştirir).

Bu örneklerde de görüldüğü gibi, Türk tarihinin en önemli kaynaklarından biri olan Türk Sözü (DLT) kitabının okunması gerekli olanlar arasında görmek gerekir. Söylediklerini toplumuna aktarmak için durmadan yinelemek zorunda kalan her düşünür gibi, Kaşgarlı Mahmut’un da belki bir ara sabrı taşmıştır. Bir söz’e örnek verirken, açıklamasını aşağıdaki dörtlük ile yapmıştır:

(Öfkem geldi başıma vurdu, arslan gibi kükredim; Yiğitlerin başını
doğradım, şimdi beni kim tutar?).
Kaynak: Hasan B. Paksoy. Türk tarihi, Toplumların Mayası, Uygarlık. (İzmir: Mazhar Zorlu Holding, 1997)
http://vlib.iue.it/carrie/texts/carrie_books/paksoy-3/turk01.html
24 Cafer Sadık YARAN
KAŞGARLI MAHMUD’UN
DİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE
ERDE M V E BİLGELİK
Prof. Dr. Cafer Sadık YARAN*
ÖZET
Bu makalede, Kaşgarlı mahmud’un Divanü Lügat’t-Türk adlı eserinde
kullanılan atasözleri ve şiirlerde, önce, “niçin ahlaklı olmalıyız?” gibi bazı
metaetik sorunların cevapları aranmış, daha sonra, övülen erdemler (ve kınanan
erdemsizlikler) tasnif edilip kısaca açıklanmış, son olarak da erdemle bağlantılı
olarak yüceltilen bilge kişi ve bilgelik konuları irdelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügati’t-Türk, Erdem, Bilgelik
ABSTRACT
VIRTUE AND WISDOM IN KASHGARLI MAHMUD’S DIVANU
LUGATI’ T-TURK
In this article, Kashgarli Mahmud’s well-known work, Divanü Lügat’ i-Türk,
has been elaborated; and first the answers to some metaethical questions like “why
should we become moral?” have been looked for, then the virtues (and the vices)
have been cathegorized, described, and briefly explained, and finally the concepts
of wise man and wisdom have been dealt with.
Keywords: Kashgarli Mahmud, Divanü Lügati’t-Türk, virtue, wisdom
Olgum sanga qodur men
Erdem ögüt xumaru
Bilge erig bulup sen
Yaqqil anıng taparu
(s. 434)
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Din Felsefesi ABD.
Ahlaki değerler, erdemler ve erdemsizlikler, evrensel ve nesnel midir
yoksa görece, tarihsel, toplumsal, kültürel ve hatta kişisel ve öznel midir?
Etiğin, özellikle de metaetiğin en temel sorularından ve tartışma konularından
biri budur.1
Kaşgarlı Mahmut, 11. yüzyılda, Karahanlılar devrinde yaşamış, Orta
Asya ve Orta Doğunun kültür merkezi şehirlerinin pek çoğunu dolaşmış,
Türkçenin ve Türk kültürünün zenginliğini göstermek için 1072-74 yılları
arasında Divanü Lügat’t-Türk adlı ünlü eserini yazmış bir Türk dilbilimcisi ve
alimidir.
Yukarıdaki temel soruya, günümüzde daha yaygın ve daha popüler olan
tarafı tutar ve ‘ahlaki değerler elbette görecedir, içinde yaşanılan tarihin,
coğrafyanın, kültürün ve yazarın kişisel özelliklerinin ürünüdür’ dersek,
Kaşgarlı ile ilgilenmenin değeri sadece tarihsel ve görece olur. Buna karşın,
eğer, özellikle gelenek-görenekler, örf ve adetler tabii ki görecelik ve
değişkenlik arzeder ve etmesi de doğal ve hatta gelişme anlamında olmak
kaydıyla makbuldür; ama temel ahlaki değerler, ilkeler ve erdemler, her devirde
ve kültürde farklı diller ve ifadelerle dile getirilmiş de olsalar aynı içerikleri
övmüş ve öğütlemiştir’ şeklindeki klasik görüşe yakın duruyorsak, bu kez
Kaşgarlı’da erdemler ve erdemsizlikler üzerinde durmak sadece tarihsel değil,
aynı zamanda ahlaki ve eğitimsel bir değer de taşır.
Biraz sonra göreceğimiz üzere, Kaşgarlı’nın erdem ve bilgelikle ilgili
derledikleri ve söyledikleri bin yıl sonra da öneminden ve değerinden bir şey
kaybetmemiş değerlerdir. Pek çoğu atasözlerinde formülleştirilmiş ve sözlü
kültürle günümüze kadar taşınmış olan bu değerler hala toplum içinde
canlılıklarını sürdürmektedir. Bununla birlikte, onların daha yakından
tanınması, bilinmesi ve değer erozyonunun yahut toplumsal anominin yaşandığı
günümüz insanına daha canlı ve etkili bir biçimde rehberlik etmeyi
sürdürmesinde büyük bir yarar vardır.
Örn. bkz. Jill Oliphant, Religious Ethics for AS and A2, (London and New York: Routledge,
2007), 2. Bölüm (Moral Absolutism and Moral Relativism), ss. 23-37. Harry J. Gensler,
Ethics: A Contemporary Introduction (London and New York: Routledge: 1998), 2. ve 3.
Bölümler (Cultural Relativism, Subjectivism), ss. 10-32.
Istanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDÎVANİ) LÜGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 25 26 Cafer Sadık YARAN
Bilindiği üzere, erdem ve bilgelik en azından Antik Yunan felsefesinden
beri birbiri ile yakından ilişkili görülen iki temel kavramdır. Kimi zaman erdem
öne çıkarılır ve bilgelik çeşitli erdemler arasında bir erdem olarak gözükür;
örneğin, Platon’un dört temel erdeminden birincisi bilgelik/hikmet erdemidir.2
Kimi zaman da bilgelik öne çıkarılır ve erdem bilgeliği oluşturan iki temel
unsurdan, yani bilgililik ve erdemlilikten, birini oluşturur. Bazen de her iki
birden bir başka üst kavramın en önemli iki alt bileşeni gibi görülürler; örneğin,
gerçek mutluluğun en temel iki bileşeni, erdemli ve bilge biri olmaktır. Gerçek
anlamda mutlu olmanın yolu, yüksek düzeyde erdemli olmaktan; yüksek
düzeyde erdemli olmanın yolu da, ileri düzeyde bir bilgelik sahibi olmaktan
geçer. Dolayısıyla erdem ve bilgelik, öncelikle birbirini tamamlayan, sonra da
her ikisi birden en yüksek mutluluğu sağlayan temel değerlerdir.
Divanü Lugati’t-Türk’te3
de erdem ve bilgelik arasında yakın bir ilişki
görülür. Örneğin bir beyitte gençlere, erdemli ve bilge kişiden öğüt alması ve
erdemli bir bilge olmanın yollarını öğrenmesi tavsiye edilmektedir. Bunu
gerçekleştirebilirse halkın şefi, önderi veya lideri durumuna yükseleceği
anlatılmakta, böylece erdem arayışını ve bu yolda karşılaşılabilecek sıkıntılara
katlanmayı teşvik edecek güçlü bir motivasyon sunulmaktadır. Kitapta, bu
noktada da kalınmamakta ve bu konuma ulaşan kişiye, bu aşamadan sonra
yapması gerekenlerle ilgili tavsiyede bulunulmaktadır. İşte bu nokta erdem ve
bilgeliği bir araya getirmekte ve halkın önderi olanın dağıtması gereken en
önemli iki değer olarak gösterilmektedir:
“algil ögüt mindin ogul erdem tile
Boyda ulug bilge bolup bilging üle
Ey oğul, benden öğüt al ve erdem dile
2
Bkz. Platon (Eflatun), Devlet, çev. Sebahattin Eyüboğlu, M. Ali Cimcoz, (İstanbul: Remzi
Kitabevi, 1992) s. 117 vd.
3
Kaşgarlı Mahmud, Divânü Lugâti’t-Türk, Çeviri, uyarlama, düzenleme: Seçkin Erdi, Serap
Tuğba Yurteser, (İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2005). Bu esere, metin içinde çok sık geçtiği
için kısaca Divan denilecek ve dipnot sayfa numaraları metin içinde verilecektir.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008
(Böylece) halkın şefi olursun ve onlara bilgelik ve erdem dağıtırsın. (s.
372)
Bu yazıda biz, Divanü Lugati’t-Türk’de geçen 300’e yakın atasözünde,
bazı beyitlerde ve kelime açıklamalarında geçen temel erdemler, erdemsizlikler
ve bilgelikle ilgili sözler ve görüşleri, şimdilik çok fazla değerlendirmeye ve
yorumlamaya gitmeksizin, bir araya getirmeye çalışacağız. Aslında atasözleri
bağlamında ele alınan erdemleri, bugün Anadolu’da kullanılan atasözleriyle
ilişkilendirmek, benzer anlamdaki ayetler, hadisler ve İslam ahlak hikemiyyatı
ile desteklemek, antik ve çağdaş ahlak felsefesi kuramlarıyla karşılaştırmak
suretiyle ayrıntılı bir şekilde analizini ve yorumunu yapmak çok yararlı olurdu.
Ama bunun bir makale sınırları içine sığmayacağını görünce bundan vazgeçtik
ve erdem ve bilgelikle ilgili sözleri tasnif ve tasvir etmekle yetinmek zorunda
kaldık. Dolayısıyla aşağıdaki 5 başlık altında ahlakın felsefi ve eğitimsel
yönüyle ilgili görüşlere kısaca değindikten sonra, sırasıyla erdemler,
erdemsizlikler ve bilgelikle ilgili atasözleri ve düşüncelerin tasvirini yapacağız.

1. Niçin Ahlaklı Olmalıyız?

Niçin merkezli sorular felsefenin en temel sorgulamalarının özünü
oluştururlar. Ahlak felsefesinin en temel sorularından biri, “niçin ahlaklı
olmalıyız?” sorusudur. Felsefi açıdan ideal insan ya da aklı başında her insan,
neyi niçin yaptığının farkında olan ve bunu böyle yapmanın makullüğünün
gerekçelerini öteki aklı başında insanlara da (kanıtlayamasa bile) gösterebilen
ve açıklayabilen insandır. Ahlaklı, erdemli olmaya davet edilen insanların,
gençlerin ve hatta çocukların hepsi, bunu sorgulamaksızın kabul etmemekte,
niçin böyle davranmasının kendisi açısından iyi olacağının ikna edici
gerekçelerini görmek istemektedir. Bu sorunun cevabında bazen ahlaklılığın
kişinin kendisine, toplumuna, insanlığa, diğer canlılar ve çevreye yararlı olacağı
merkezli cevaplar verilmekte, bazen ahlaklılığın vicdanın, dinin ya da ilahi
buyruğa itaatin bir gereği olduğu öne sürülmekte, bazen de ahlaklık her
birimizin içinde var olduğu öne sürülen ahlak yasasına bağlılığın gerektirdiği
ödevi yerine getirmekle temellendirilmeye çalışılmaktadır.
Divanü Lugati’t-Türk’de “Niçin ahlaklı olmalıyız?” sorusuna cevap
bağlamında dikkat çeken sözlerden biri, erdemsiz insanın aynı zamanda uğursuz
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LÜGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 27 28 Cafer Sadık YARAN
bir insan olacağı, çünkü erdemsizliği yüzünden uğurluluğun ondan
çekileceğidir. Uğursuzluk, başarısızlık ve mutsuzluğa neden olabilirken, uğur da
başarı ve mutluluğunun bilinçli çaba ötesi desteklerinden sayılır. Uğurlu biri
olmak ve uğurlu insanlar ve olaylarla karşılaşmak için de erdemli olmamız
gerekir. Nitekim, o dönemin Türkleri arasında yaygın olan sözlerden birinde
şöyle denir: “erdemsizden qut çertilür: Erdeme ve iyi tavra sahip olmayan
kimseden uğur çekilir.” (s. 229)
Ahlaklılığın bireysel yararlarından biri de, kişiyi iç daralmasından,
bunaltıdan, doyumsuzluktan, çeşitli kaygı ve stres kaynaklarından ve depresyon
nedenlerinden kurtarıp, iyimser, iyiliksever, gözü-gönlü tok, yüce gönüllü ve
manen olgunlaşmış biri haline getirmesidir. Gönlü ahlaki ve manevi
duygulardan yoksun olanın, mal ve mülkle, güç ve kudretle ya da haz ve
hâkimiyetle; hayatından memnun, yaşamdan zevk alan, mutlu, huzurlu, sağlıklı
ve örnek bir insan olamayacağı türü vurgulara Divan’da rastlanır. Gönül
zenginliği, öteki zenginliklerden önce gelmelidir. O yoksa öbürünün fazla bir
değeri olmayacaktır:
köngül kimmig bolsa qalı yoq çıgay
Qılsa küçün bolmas anı toq bay
Kimin gönlü yok, yoksulsa [kalben yoksul olan]
Güçle tok ve zengin yapılmaz [manen zengin olamaz].” (s. 230)
Ahlaklılık ya da ahlaksızlık kişinin sadece kendisiyle sınırlı kalmaz; çoğu
zaman ailesini ve hatta gelecek kuşakları da etkiler. İyi ahlak ve alışkanlıklar,
çocuklara bırakılabilecek en güzel miraslardan biri olduğu gibi kötü bir ahlaki
davranış az veya çok onların da yüzlerini karartacak, alınlarında bir leke olarak
görülebilecektir. Bu yüzden insanlar sadece kendilerini değil ailelerini de
düşünerek, onların da yararı için, ahlaklı olmalı ve erdemsiz davranışlardan
kaçınmalıdır. Çünkü Türk atasözüne göre, “Atası anası açıq almıla yese oglı qızı
tışı qamar: Baba ya da anne ekşi elma yese, oğlanın ya da kızın dişi kamaşır.”
(s. 394)
Divanü Lugati’t-Türk’de rastlanan ahlaklılık gerekçelerinden biri de, halk
içinde itibar kazanmak ve adın/şanın yarınlara kalmasıdır. Halkın, kişilik
bozuklukları, kimlik sorunları, karakter zayıflıkları ve erdemsizlik zafiyetleri
olan kimselere itibar etmeyeceği hatırlatılarak, toplum içinde iyi bir yer
edinmek ve hatta kendi toplumunun sınırlarını aşan, ölümünden sonra da adının
iyilikle anılmasını sağlayan bir güzel ün kazanmak isteniyorsa, güzel huylar ve
i yi karakterler geliştirmenin kaçınılmaz olduğu belirtilmektedir. Aristoteles’den
İslam ahlakçılarına ve oradan da günümüz erdem etikçilerine kadar ısrarla
vurgulanan ve öncelenen iyi huyluluk, Kaşgarlı’daki şu beyit ve benzerlerinde
belirtilen gerekçelerle birlikte teşvik edilmektedir.
Baqmas bodun sewüksüz
Burqı yüzi saranqa
Qazgan olıç tüzünlük
Qalsun çawıng yarınqa
Bakmaz halk sevgisiz
Cimri ve asık suratlı kimseye
Oğlum, iyi huy kazan
Adın yarınlara kalsın (yarın da anılsın)” (s. 420. Krş. 432, 654, 692)

2. Nasıl Daha Ahlaklı Olabiliriz?

“Niçin ahlaklı olmalıyız?” sorusuna ikna edici olumlu cevaplar
bulunabilmişse, bu kez sıradaki en önemli sorulardan biri, nasıl merkezli soru
grubudur; örneğin, nasıl daha ahlaklı olabiliriz, kendimizi kötü eğilimlerden
nasıl arındırabiliriz, karakterimizi ve davranışlarımızı iyi yönde nasıl
geliştirebiliriz? Bu bağlamda Divan’da dikkat çeken yöntemlerden biri, öğüt
almak ve nasihatlere kulak verip uygulamaya geçirmektir. Atasözlerinden biri,
bilgi edinmeyi, ama salt kuru ve kısır bir bilgi de değil, öğütlü ve etkili olan,
bilgiyi verende etkili olmuş olup, alanda da olumlu etki bırakması umulan
bilginin aranmasını ve ondan yararlanılmasını salık vermektedir:
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008 İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LÜGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 29 30 Cafer Sadık YARAN
“kengeşlig bilig üdreşür, kengeşsiz bilig opraşur: Öğütlü bilgi meyve
verir, öğütsüz bilgi yıpranır – Alınan öğütlerle beslendiği sürece işlerin idaresi
günden güne gelişir, öğütten uzak durulursa günden güne işler kötüye gider.” (s.
358)
“Öğütlü bilgi” tabiri oldukça ilginç ve hatta özgün bir tabir gibi
gözükmektedir. Zira epistemolojide incelenen bilgi çeşitleri arasında gündelik
bilgi, bilimsel bilgi, felsefi bilgi, dini bilgi, mistik bilgi, a priori bilgi, vb. birçok
bilgi türünden bahsedilir; ama “öğütlü bilgi”den bahsedilmez. Bu bilgi türü,
etikle epistemolojinin kesiştiği, birbirini tamamladığı, epistemenin etik
değerlerle zenginleştirilip, kıymetinin artırıldığı bir bilgi türü olsa gerektir.
Bilginin öğütlü olanında, sıradan bilgiye göre en az birkaç unsurun daha
bulunması gerekir: bilginin içeriği, yararlı olabilecek bir öğüt niteliği taşımalı;
bilginin kaynağı, öğüt verebilecek erdem, tecrübe ve bilgelik sahibi biri olmalı;
bilginin sonucu da verimli olmalı, meyve vermeli, insanın kendine ve
etrafındakilere katkı sağlamalıdır. İşte pek çok konuda olduğu gibi, “nasıl daha
i yi ahlaklı oluruz?” konusundaki araştırmamızda da böyle bilgiler arayarak ve
onlardan yararlanarak yola çıkabiliriz.
Ahlaklılık konusunda anne-babadan alınma bilgilerimiz zaten vardır.
Ancak bununla yetinmemeli, kendimizi teorik bilgi açısından sürekli
yetiştirmeli, pratik eylemler ve hatta alışkanlıklarla da bunları daima
pekiştirmeliyiz. Nitekim bir başka Türk atasözü şöyle demektedir:
“keng ton opramas, kengeşlig bilig artamas: Bol gelen giysi yıpranmaz,
nasihatla perçinlenen zeka kötüye ulaşmaz. Bu atasözü işler yürütülürken
başkalarına da danışılmasını, tek başına hareket edilmemesini öğütlemek için
kullanılır.” (s. 304)
Demek k i bilgimizi öğütle meyve verir hale getirmemiz, zekâmızı da
nasihatle perçinlememiz ahlaklılık yolunda başarımızın temel öğelerinden
ikisidir. Ahlak alanında hiç kimse kendini öğüt ve nasihatten müstağni
saymamalı; gerektiğinde, uygun ortamda, uygun bir dille öğüt ve nasihat
vermekten de çok fazla uzak durmamalıdır. Çünkü iyiliği övmek ve öğütlemek,
kötülüğü yermek ve azalmasına çalışmak İslam dininin en temel ahlaki
ilkelerinin başında gelmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle
buyurulmaktadır: “Sizden iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenalıktan
meneden bir cemaat olsun. İşte başarıya erişenler yalnız onlardır.” (3: 104)
Divan’da “Nasıl daha ahlaklı olabiliriz?” sorusuna cevap bağlamında
dikkat çeken atasözlerinden biri de, bireyin bir ahlak sistemine bağlı olması ve
ona bağlı kalmasının yararını öğütler mahiyettedir.
“neçe munduz erse eş edgü, neçe egri erse yol edgü: Ne kadar budala da
olsa bir yoldaş iyidir, ne kadar eğri de olsa bir yol iyidir. Yoldaş şaşkın olsa bile
bu durum çölde yalnız olmaktan daha iyidir, yol eğri olsa bile bir yolda gitmek
çölde başıboş gezmekten daha iyidir, bir yol mutlaka bir hedefe ulaşır.” (s. 345)
Bu atasözü, postmodern dünya görüşü ve yaşam biçimini benimseyen ya
da onun etkisi altında kalan pek çok insanın hayat felsefesini özetleyen “her şey
gider” sloganı veya mottosunun bir hayli egemen olduğu günümüzde ne kadar
üzerinde durulsa, yeniden yorumlansa ve canlandırılsa azdır. Yolunu kaybetmek
kötüdür, ama ondan da kötüsü, bunun farkında olmamak, hatta bunun iyi bir şey
olduğuna inandırılmış olmaktır k i bu durum günümüzde oldukça yaygındır.
Aşırı derecede yaygınlaşan bireysellik ve bireyselcilik bizi yoldaşlarımızdan,
dostlarımızdan, komşularımızdan, meslektaşlarımızdan ve akrabalarımızdan
etmektedir. Artık ne zor durumda kaldığımızda elimizden tutacak akraba ve
dostlarımız, ne de yoldan çıktığımızda bizi doğru yola sevk edecek arkadaş ve
yoldaşlarımız vardır. Oysa yukarıdaki atasözü yoldaşın budala ve şaşkın
olanının bile yoldaşsızlıktan iyi olduğunu söylemektedir. Sözün ikinci kısmı,
daha da önemlidir ve bir yol sahibi olmanın hiç yolda olmamaktan ya da yollar
arasında şaşıp kalmışlıktan daha iyi olduğunu, gerekçesiyle birlikte
söylemektedir. Tüm dini ve ahlaki yolların eleştirilip gözden düşürülmeye
çalışıldığı ve insanlara kendine yabancılaşmış bir biçimde çalışmak ve sonra da
bilinçsizce tüketmekten başka bir yaşam biçiminin sunulmadığı günümüzde,
eğri bile olsa bir yola bağlı kalmak tavsiyesi son derece gerekli ve yararlı bir
tavsiyedir. Dolayısıyla, nasıl ahlaklı olabileceğimiz ve öyle kalabileceğimizin
yollarından biri, bir ahlak sistemini, yolunu benimsemek ve bu sistemi iyi bilip
hayatına uygulayan yoldaşlar edinmektir.
Ahlaklı olmak kadar ahlaklı kalmak da zordur ve özel bir çaba ister.
Ahlaklı kalmayı sürdürebilmek için, bağlı olduğumuz ahlak yolunun emin
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008 İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 31 32 Cafer Sadık YARAN
olduğumuz temel ahlak ilkelerini kolay kolay terk etmeme sebatı ve sadakatini
göstermeliyiz. İçinde yaşadığımız kültürel ortamın ve genel ahlak anlayışının
değişmesi ya da temel ahlaki değerlerimizin ahlaklılığı önemsemeyenlerce
şiddetli eleştiriler ve saldırılara maruz bırakılması, evrensel ahlaki
değerlerimizin aşınmasına ve terkine yol açmamalıdır. Yaşam biçimimiz ve
hatta ahlak anlayışımızın görünen yüzü belki değişebilir ama evrensel özü
değişmemelidir. Nitekim töre kelimesini evrensel ahlak olarak anladığımızda bu
anlama gelen bir atasözünde şöyle denmektedir: “el qalır törü qalmas: Ülke
terk edilir, ama töre terk edilmez. Bu atasözü, birine töreye uygun davranmasını
öğütlemek için kullanılır.” (s. 392, 587) Türkler çok göç etmiş bir millettir ama
bu gibi atasözlerinin de etkisiyle temel ahlaki erdemlerini büyük ölçüde her
yerde ve zamanda korumasını bilmiş, terk etmemişlerdir. Bunda anne-babaların
çocuklarına bırakabilecekleri en değerli mirasların başında erdemliliğin kabul
edilmiş olmasının büyük rolü olsa gerektir. Aşağıdaki mısralar bu hususu
olağanüstü ifadelerle özetlemektedir:
Olgum sanga qodur men
Erdem ögüt xumaru
Bilge erig bulup sen
Yaqqıl anıng taparu
Oğlum sana bırakıyorum
Erdemi ve görgüyü miras olarak
Bilge bir adamla karşılaştığında
Onun yanında kal (ve onun hikmetinden sebeplen) (s. 434)
Bugüne kadar böylesine değerli bir miras olarak tevarüs ettiğimiz,
geçerliliği ve yaygınlığını hala koruduğunu gördüğümüz ve bizim de bizden
sonrakilere aktarmak sorumluluğunda olduğumuz, 11. yüzyıl Türklerinin
kullandığı atasözleri ve şiirlerde geçen, temel erdemlerden bazıları şunlardır.

3. Temel Erdemler

1. İç Güzelliği, İyi Huyluluk ve İyimserlik

İnsanlar değerlendirilirken, dış güzelliğine mi bakmak gerekir, içteki
huyu ve karakterine mi? Divan’da bu sorunun cevabı açık ve nettir: “yüzke
körme erdem tile: Yüze (ve onun solgun haline) bakma, (insanın içindeki)
erdeme ve terbiyeye bak.” (s. 325, 718) İnsanın davranışlarına ve sosyal
ilişkilerine yön veren içindeki duygu ve düşüncelerdir. İçimizde sevgi yoksa
dışımızda güler yüz, cömertlik, yardımlaşma ve dayanışma ya hiç olmayacak ya
da riyakarlığın ötesine geçemeyecektir. Erdemli davranışları kalıcı kılan, kişinin
erdemli bir huy sahibi olması, temiz bir karakter, sağlam bir vicdan
geliştirmesidir. Erdemlilik kişinin kalıcı huyu haline gelmemişse, bazı
davranışları erdemli olsa da, kişi bir bütün olarak erdemli sayılmaz; ve onun her
zaman erdemli davranacağına güven olmaz. Erdemliliğin özü içte, huyda ve
karakterde başlar. Bunların doğuştan mı geldiği yoksa sonradan mı kazanıldığı
meselesi ahlak felsefesinin bir başka tartışma konusudur. Doğuştan gelen
özelliklerimiz ve farklılıklarımız elbette olmakla birlikte, bunların bir
yatkınlıktan ibaret olup, iyi (veya kötü) yönde geliştirilmeye açık ve muhtaç
olduğu kesindir. Bu durum Divan’daki dizelerde de görülür ve orada iyi huy
doğuştan getirilen değil sonradan kazanılan bir özellik olarak anlatılır ve gençler
bu yönde gayret sarf etmeye çağrılır:
Baqmas bodun sewüksüz
Burqı yüzi saranqa
Qazgan olıç tüzünlük
Qalsun çawıng yarınqa
Bakmaz halk sevgisiz
Cimri ve asık suratlı kimseye
Oğlum, iyi huy kazan
Adın yarınlara kalsın (yarın da anılsın)” (s. 420)
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008 İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 33 34 Cafer Sadık YARAN
İyi huyluluk iyimserlikle de bağlantılı görülebilir. İyi huylu insan,
etrafındakilere iyilikte bulunur, onların da iyi olduklarına inanır ve gelecekten
beklentileri de iyilik yönündedir. İyi huylu insan, realist bir görüş gücüne sahip
olmakla birlikte, olaylar ve insanların olumsuz yönlerinden ziyade olumlu
yönlerine odaklanır. Bu da onu iyimser kılar. Ancak iyi huylulukla iyimserlik
arasındaki ilişki sadece tek yönlü değil, karşılıklı bir etkileşim tarzında olsa
gerektir. İyi huyluluk insanı daha iyimser yapar, iyimser olmak da insanın daha
i yi huylu olmasına katkı sağlar. Divan’da iyimserlik bağlamında birçok ata
sözüne de rastlanmaktadır. Örneğin birinde şöyle denmektedir: “emgek eginde
qalmas: Zorluklar yoksunların ve eziyet çekenlerin omuzlarına yüklenmiş
kalmaz. Bu atasözü Cenab-ı Hakk’ın ayetine benzer: ‘Evet, her güçlükle beraber
bir kolaylık vardır’ [K. 94:6].” (256) Bir başka atasözünde de, “qaynar ögüz
keçigsiz bolmas,” denir. Yani, “Çoşkun nehir geçitsiz olmaz. Bu atasözü,
şaşkınlık veren bir sorunla karşı karşıyayken, ‘bir çıkış yolu olmalı’ demek için
kullanılır.” (s. 297, 418) Bu tür atasözleri, yaşamın getirdiği sıkıntılar karşısında
insanların kötülük sorunu gibi teolojik/felsefi sorunlar içinde bocalayıp yollarını
şaşırmalarını önlediği gibi, onların aslında kendi ruhsal gelişimlerine de katkıda
bulunan bazı sıkıntıları abartıp, anksiyete içine düşmeleri, kronik depresyonlara
girmelerine de engel olur. Özellikle geçim derdinin gereğinden fazla
abartılmaması, Allah’ın takdirine güvenilmesi ve geleceğe ümitle bakılması
birçok atasözünün ortak noktasıdır. Örneğin bunlardan birinde şöyle denir:
“agılda oglaq tugsa arıqda otı öner: Ağılda oğlak doğsa nehirde otu biter. Bu
atasözü ‘yaşamsal ihtiyaçlar için kaygı duymama’yı öğütlemek için kullanılır.”
(s. 149) Buradaki ‘kaygı duymamak’ elbette gamsız, umursuz bir tembel olmak
değil, kaygıyı ümitsizliğe ve bunalıma vardırmamaktır. İyi huylu insan işlerin
iyi gitmesinin iyi bir yolunu bulabileceğine de her zaman inanan, iyimserliğini
kolay kolay kaybetmeyen bir insandır. Vicdani yargı gücümüz başta olmak
üzere, düşünce, duygu, hayal gücü gibi varlığımızın özünü oluşturan tüm
bilişsel yeti ve süreçlerimiz olabildiğince iyi nitelikli ve iyiye yönelimli
olmalıdır.

2. Tatlı Dillilik, Doğru Sözlülük ve Ahde Vefa

Erdemlerin başı, başlangıcı nedir? Hangi erdem en önce gelir? Farklı
kültürler ve ahlak sistemlerinin bazılarında hikmet, bazılarında adalet ilk erdem
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008
yahut baş erdem sayılır. Divan’da geçen Türk atasözünde ise “erdem başı til:
Erdemin başı dil – iyi konuşmayı bilen kişi saygı görür.” (s. 260) denmektedir.
Erdemin başının dil olarak gösterilmesi, 20. yüzyıl felsefesi açısından
bakıldığında sadece bir atasözü değil aynı zamanda bir aforizma, halk
bilgeliğinin damıtılmış, rafine edilmiş, saf özü olarak görülmeye layık olsa
gerektir. Dilin önemi Kur’an’da da fazlasıyla vurgulanır. Örneğin bir ayette,
“Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir,” (14:
24) denilmektedir.
Dille ilgili erdemlerden biri, dedikodu, gıybet ve iftira gibi
erdemsizliklerden uzak durulduğu gibi bunun aksine dil nimetini olumlu yönde
kullanmak, insanlarla ana iletişim kaynağımız olan dili kullanırken, tatlı dilli,
hoş sohbet biri olmak ise, bir diğeri de doğru sözlü olmak ve verdiğimiz sözde
durmaktır. Bu konudaki atasözlerinden biri şudur: “tılın tügmişni tışın yazmas:
Dille bağlanan dişle çözülmez. Bu atasözü, birine sözünde durmasını öğütlemek
için kullanılır.” (s. 602)

3. Ölçülülük, Haddini Bilme ve Adalet

Ölçülülük yahut orta yolda olmak, nerdeyse tüm dinler ve büyük ahlak
felsefelerin en fazla vurgulanan erdemlerin başında gelmektedir. Kur’an başta
olmak üzere İslam dininin ölçülülüğe, itidale, aşırı gitmemeye vurgusu da
herkesçe malumdur. Divan’daki dizeler ve atasözlerinde de ölçülülüğün Türkler
arasında da çok önemli bir erdem sayıldığı ve sık sık tavsiye edildiği
anlaşılmaktadır:
“bulgaq üküş bolsa, gaçan bilgin yiter
Yangsaq telim sayrap anı tamgaq qatar
İnsanlar arasında karışıklık çok olursa, aklın yanlış yola sapar
Eğer çok fazla boş konuşma yapılırsa ağzının kurumasından damağın
yorulur.
Bu dizeler kişiye konuşmasında ölçülü olmasını öğütlemek için
kullanılır.” (s. 205)
İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDÎVANİ) LÜGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 35 36 Cafer Sadık YARAN
Kaşgarlı bu dizenin ikinci kısmını dikkate alarak konuşmada ölçülülüğü
öne çıkarmıştır. Ondan önceki kısımda da düşünce, fikir ve yorum gibi teorik
konularda da ölçülü olmanın, aklı yanlış yola sapmaktan koruyacağı
belirtilmektedir. Bu dizeler ve atasözlerinde düşünme ve konuşmada ölçülülüğü
öğütleyen sözler olduğu gibi, sevgi ve nefret gibi duygularda da ölçülülüğün
önemi vurgulanmaktadır:
“üküş sewinç bulsa, qatıg oxsinur: Çok sevinen kişi, kendisine şiddetli bir
keder yaşatacak bir şeyi üzerine çeker. Bu atasözü, ölçülülük telkin eder.” (s.
484) Bu atasözü insanın bir kişiye olan sevgisinde veya buğz edişinde ölçülü
olmasını zira bu tavırların zaman içinde değişebileceğini hatta tersine
dönüşebileceğini belirten meşhur bir hadisi hatırlatmaktadır. Bu husus şu
dizelerde daha belirgin gözükmektedir:
“bulmış nengig sewer sen
Aqrun angar sevingil
Barmış nengig saqinma
Azraq angar öküngil
Bulduğun zenginliği seversin
Ona ilişkin hoşnutluğunda tereddütlü ol (belki de seni terk eder)
Kaybettiğin zenginliğin arkasından üzülme
Birazcık kederlen (çünkü keder onu sana geri getirmez).” (s. 349)
Düşüncede, dilde ve duyguda ölçülük gibi, davranışta ve tüm eylemlerde
de ölçülük öğütleyen atasözleri vardır. Örneğin:
“yogurqanda artuq adaq kösülse üşiyür: Ayak yorgandan fazla uzatılsa
üşür. Bu atasözü insana haddini bilmesini öğütlemek için kullanılır.” (s. 326)
Günümüzde hala özellikle ekonomik gelir ve geçim dengesini sağlama
bağlamında sıkça kullanılan ‘Ayağını yorganına göre uzat’ atasözü buradan
geliyor olsa gerektir.
Ölçülü olmak ve haddini bilmek her insan için önemlidir. Ancak haddini
bilmek, ölçüyü/haddi aşma imkanı olabilenler için, olmayanlara nispetle daha da
önemlidir. Zenginlerin ve başarılı insanların ölçüsüzleşme riskleri daha
büyüktür. Divan’daki dizelerden birinde özellikle bu türlere öğüt verilmektedir:
“estip ata anangnıg sawlarını qadırma
Neng qut bulup küwezlik qılnıp yana quturma
Annenin babanın sözlerini işittiğinde öğütlerini geri çevirme
Zenginliğe ve başarıya ulaştığında küstahlık yapma, kendine hakim ol
ve haddini bil. ” (s. 337)
Buradaki “kendine hakim ol ve haddini bil ” sözü de Sokrates başta olmak
üzere tüm felsefelerde, mistik öğretilerde, perenniyal bilgeliklerde ve dinlerde
var olan “kendini bil ” düsturunun açık seçik bir ifadesidir. Zaten bazı yorumlara
göre, kendini bilmekten kasıt, haddini bilmektir. Divan’da gerçekten çok sık
vurgulandığı görülen ölçülülük konusunu kısa bir atasözü ile bitirelim:
“aş tatgı tuz yogrin yemes: Yemeğe lezzeti tuz verir, (ama) tuz çanakta
(tek başına) yenmez. Bu atasözü, insanlara ölçülülük öğütlemek için kullanılır.”
(s. 699)
Ölçülüğün irtibatlı olduğu erdemlerin biri de en temel erdemlerin başında
gelen adalettir. Adalet, bir bakıma, her hak sahibine hakkını hak ettiği ölçüde
vermektir. Kaşgarlı Mahmut da bir atasözünü adalet bağlamında
yorumlamaktadır:
“ortuq erden artuq almas: Ortak, ortağından (kârın bölüşümünde) fazlalık
almaz. Bu atasözü, birine adaletli olmasını öğütlemek için kullanılır.” (s. 362)

4. Çalışkanlık, Yardımseverlik ve Cömertlik

Türk atasözlerinde çalışkanlık sık vurgulanan erdemlerden biridir.
Bunlardan biri şudur: “irig erini yaglig, ermegü başı qanlig: Becerikli adamın
dudağı yağlı, tembelin başı kanlı – Becerikli adam çok çalıştığı için iyi yemeği
ve yağlı eti hak eder, böylece dudakları yağlanır; tembel olan, çalışmaya erinen
ise çok dayak yer, bu nedenle başı kanar. Bu atasözü çok çalışmayı ve
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008 İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 37 38 Cafer Sadık YARAN
tembelliği bırakmayı öğütlemek için kullanılır.” (s. 290) Divan’daki bir dizede
de, eğer kişi dünya nimetlerinden yararlanmak istiyorsa, bunun için mutlaka
emek vermesi, zahmete girmesi, çalışıp çabalaması gerektiği belirtilir:
“emgeksizin turgu yoq munda yamu
Edgülügük körmedip ajun çıqar
Emek çekmeksizin [zahmete girmeden] burada durmak yok
Bir iyilik görmeden dünya biter gider [zaman geçer ve ölüm gelir]. (s.
345)
Bu konudaki bir atasözü de şöyledir:
“tikmeginçe önmes tilemeginçe bulmas: (Ağaç) dikmedikçe büyümez, (erek)
aranmadıkça [peşinden koşulmadıkça] bulunmaz [ulaşılamaz]. Bu atasözü,
birine, çaba harcamasını öğütlemek için kullanılır.” (s. 566)
Çalışkanlık, özellikle de genç yaştakilere, gücü kuvveti yerinde olanlara
tavsiye edilir, ve gençlikteki çalışmanın ihtiyarlık için sigorta olacağı hatırlatılır:
“kiçigde qatıglansa ulgadu sewnür: Gençliğinde çaba sarfeden kimse,
yaşlılığında mutlu olur.” (s. 413)
Gençlikte çalışanın ihtiyarlıkta rahatlayacağı motivasyonuna benzer
şekilde, yazın çok çalışmak da kışın rahatlama olgusuyla motive edilir:
“yazın qatıglansa qışın sewnür: Yazın sıkı çalışan (ve kazanan), kışın sevinir.”
(s. 678)
Çalışıp kazanmada ve başarmada hedefin küçük tutulmamasını, büyük ve
gerçek hedefler peşinde koşulmasını öğütleyen sözler vardır. Bunlardan birine
göre:
“at tögüzlüki ay bolmas: atın alnındaki beyaz leke ayın yerini tutmaz. Bu
atasözü, daha büyük bir şeyin yerine geçmesi için küçük bir şey isteyen kimse
için kullanılır.” (s. 58
Çalışkanlık, çok önemli olmakla birlikte, gerek erdem olarak, gerekse
başarı aracı olarak tek başına yeterli değildir. Çalışkanlığın, gerek aile ve
akrabalar arasında gerek arkadaşlar ve meslektaşlar arasında, gerekse tüm
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008
yurttaşlar ve vatandaşlar arasında yardımlaşma ve dayanışma ile desteklenmesi
ve geliştirilmesi gerekir. Bu konudaki atasözlerinden bazıları şunlardır:
“ingen ıngrasa botu bozler: Dişi deve inleyince yavru deve (yanıt olarak)
homurdanır. Bu atasözü akrabaların birbirlerine ihtiyaç duyduklarını anlatmak
için kullanılır.” S. 290)
“tay atıtsa at tınur, ogul eredse ata tınur: Tay yetişirse at dinlenir, oğul
yetişirse baba dinlenir.” (s. 158)
“arpasız at aşumas, arqasız alp çerig suyumas: Arpasız at koşamaz, arkasız
yiğit dövüşü kazanamaz. Bu atasözü karşılıklı yardımlaşmayı öğütlemek için
kullanılır.” (s. 150)
“orı qopsa oguş aqlışur, yagı kelse irmem teprişür: Yardım isteyen bir çığlık
yükselse ( bu yardımı sağlamak için) boy bir araya gelir, bir düşman sökün etse
(onunla savaşmak için) ülkedeki bütün taifeler toparlanır. Bu atasözü birine
akrabalarıyla birlik olmasını öğütlemek için kullanılır.” (s. 361)

5. İyilikseverlik, Konukseverlik ve Barışseverlik

Divan’dan anlaşıldığına göre, o günün Türkleri arasında iyiliğin en üst
mertebesi denilecek hal, herkesin bildiği bir atasözü durumundaydı. İyilik
yapana, bunun karşılığında iyilik yapmak, iyiliğin en alt derecesi sayılabilir.
Kendisine iyilik de kötülük de yapmayan birine, gelecekte iyilik yapabilir
beklentisi de olmaksızın yapılan iyilik, öncekine göre bir derece daha üstün olan
bir iyilik mertebesidir. İyiliğin en üst mertebesi ise, herhalde, sana kötülük
yapana bile iyilik yapmaktır. İşte bu en üst halin, Türkler arasında, bugünkü
“sana taş atana sen ekmek at(ver)” atasözüne benzer bir atasözü olduğu
anlaşılmaktadır:
“suw içürmeske süt ber: (Sana) su içirmeyene içmesi için süt ver – Sana kötülük
edene, iyilikle karşılık ver.” (s. 285, 511)
Bu olağanüstü değerdeki atasözü, genel anlamda kötülük yapana da iyilik
etmeyi, özel anlamda ise cimrilik edene de cömert davranmayı salık
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 39 40 Cafer Sadık YARAN
vermektedir. Buna benzer bir dizede de intikam peşinde koşmayı bırakmak ve
elden geldiğince iyilik yapmaya çalışmak öğütlenmektedir:
“öç kek qamug kişining yalnguq üze alim bil
Edgülüküg ugança elging bile telim qıl
Şunu bil ki insanların intikam isteği bir adamın üzerine yüklenmiş bir
alacak gibidir.
Sahip olduğun tüm güçle yapabildiğin kadar iyilik yap.” (s. 368)
İyiliği teşvik etmek için, onun asla unutulup gitmeyeceği, er veya geç
karşılığının görülebileceği anlatılır. Divan’da, günümüzde daha sık kullanılan
‘İyilik yap, denize at! Balık bilmezse Hâlık (Allah) bilir’ sözüne benzer bir
atasözü geçmektedir:
“edgülükni suw adaqında kemiş başında tile: (insanlar için yaptığın) iyiliği
suyun dibine at, o yine suyun üzerinde görünür olup yüzer.” (s. 302)
İyilikseverliğin gösterilmesi gereken en yakın alanların başında konu
komşuya iyilik gelir. Her şeyden önce komşuya saygılı olunmalı, kötülük
edilmemeli, zarar verilmemeli, haksızlık edilmemelidir. Bir atasözünde söyle
denir:
“böri qoşnısın yemes: Kurt komşusunu yemez. Bu atasözü birine, komşusuna
saygı göstermesini öğütlemek için kullanılır.” (s. 202)
Komşuya sadece kötülük etmemek yetmez; elbette ona iyilik de
edilmelidir. İyilik etmek, hediyeleşmek, bir armağan aldığında benzeriyle
karşılık vermek gibi erdem, görgü ve nezaket kuralları şu dizelerde ne kadar
özlü ifade edilmektedir:
“qoşnı qonum ogışqa
Qılgıl angar agırlıq
Ertüt alıp anungıl
Edgü tawar ugurluq
Konuya komşuya iyilik et
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008
Onlara saygı duy
Bir armağan aldığında
Onun için iyi bir karşılığı hazırda bulundur.” (s. 248)
Konu komşuya iyilik etmek için varlıklı olmak da gerekmez. Konuğa,
komşuya elde ne varsa onunla ikramda ve cömertlikte bulunulmalıdır. Bu
anlama gelen bir atasözü şöyledir:
“anuq utru tutsa yoqqa sunmas: Hazır olan öne konsa yok sayılmaz – hazırda
olan yemek konuğun önüne konursa yemek verilmemiş sayılmaz. Bu atasözü
bir insana ev sahibi olarak verebileceği her şeyi vermesini öğütlemek için
kullanılır.” (s. 144, krş. 637, 651)
İyilikseverlik ve konukseverliği tamamlayan erdemlerden biri de
barışseverlik olsa gerektir. Zira, insanın olduğu yerde az çok tartışmalar da
olabilecektir. Önemli olan bunları küslüğe, kavgaya, şiddete, savaşa
dönüştürmemek, olabildiğince barıştan yana olmak ve barış halini sürdürmeye
çalışmaktır. Bu bağlamda, anlamları birbirine yakın iki özlü atasözü dikkati
çekmektedir:
“otug odguç birle öçürmes: Ateş alevle söndürülmez. Bu, halk arasındaki
karmaşa, benzer bir karmaşayla çözülmez, ancak barışın inşasıyla durulur
anlamına gelir.” (s. 369)
Qanıg qan birle yumas: Kan, kanla yunmaz [yıkanmaz]. Bu, ‘halk arasında
meydana gelen kargaşa, itaatsizlik ancak barışçı yöntemlerle dindirilir’
demektir.” (s. 396, 706)
Bu olağanüstü değerde sözler, kinin, intikamın ve kan davalarının çözüm
olmadığını gösteren evrensel ilkelerdir. Divan’da tüm ülkeyi veya tüm insanlığı
kaplayacak aydınlanma, refah, barış ve mutluluk ütopyaları harikulade
dörtlüklerle dile getirilmektedir:
“endik kişi tetilsün
El töri etilsün
Toqlu böri yetilsün
Qadgu yeme sawulsun
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLI MAHMUD’UN DİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 41 42 Cafer Sadık YARAN
(Öyle ki) şaşkın kişi ayılsın
Ülkeye refah yayılsın
Kurt kuzuyla birlikte güdülsün
Kaygı bizi terk etsin.” (258)
6. Sabır, Cesaret ve Affedicilik
Divan’da aceleci ve sabırsız olmamakla, aksine sabırlı, sebatlı ve
soğukkanlı olmakla ilgili de pek çok güzel şiir ve atasözü vardır. Bunlardan
bazıları şunlardır:
“kelse qalı qatıglıq erter teyü seringil
Ödleg ışın bilip tur ança angar tirengil
Zorluklar ve sıkıntılarla baş başa kaldığında, sabırlı ol ve bunların
geçeceğini söyle
Zamanın oyunlarını bil ve her felaketin ardından üzüntüye kapılma.” (s.
392)
“erke mung tegir tag sengiringe yel tegir: Adama sıkıntı değer, dağın zirvesine
yel değer. Bu atasözü, tıpkı dağın zirvesine vuran yel gibi insana sıkıntı
gelebileceği, ancak yel gidince dağın zirvesinin yerinde kalacağı anlamına
gelir.” (s. 346)
“buşmasa boz quş tutar, ewmese ürüng quş tutar: Sıkılmayan (avcı) ak doğan
yakalar, acele etmeyen (avcı) ise en iyi doğanı yakalar. Bu atasözü birine,
hedefine ulaşmak için soğukkanlı davranmasını öğütlemek için kullanılır.” (s.
210)
Sabırlılık, tembelliğin ve pısırıklığın göstergesi olmadığı gibi
cesaretsizliğin ve korkaklığın gerekçesi de değildir. Sabırlı insan aynı zamanda
cesurdur ve yeri geldiğinde gözünü budaktan sakınmaz. Cesaret Türklerde doğal
bir hal gibi gözükmektedir:
“tegirmende tugmış sıçgan kök kökreginge qorqmas: Değirmende doğan şıçan,
gök gürlediğinde korkmaz. Bu atasözü pek çok zorlukla boğuşmuş bir kimsenin
küçük bir şeyden korkmayacağını anlatmak için kullanılır.” (s. 320)
Cesaret ve güçlülük de affetmeye, bağışlamaya, hoşgörmeye engel
değildir. Güçlü insanlar, gerektiğinde, affedip unutabilmeli, hoşgörüp
bağışlayabilmeli ve hatta gerektiğinde de kendisi özür dileyebilmelidir. Bu
bağlamdaki birkaç mısra veya atasözü şöyledir:
“ol keçişni suw eletti: Sel o geçidi yok etti. Bu atasözü geçmişte kalan ve artık
ulaşılması olanaksız olan şeyleri anlatmak için kullanılır.” (s. 297)
“ot tütünsüz bolmas, yigit yazuqsuz bolmas: Dumansız ateş olmaz, (benzer bir
şekilde) günahsız genç yoktur.” (s.680, 611)
“ot tese agız köymes: Ateş demekle ağız yanmaz. Bu atasözü söylediği bir
sözden dolayı özür dileyen biri için söylenir.” (s. 363)
“Kelse kişi atma angar örter kül-e
Baqqıl angar edgülükün azgın küle
Bir kişi sana gülerek yaklaşırsa onun yüzüne sıcak küller atma (onu
utandırma)
Onu saygıyla ve güleç bir yüzle karşıla.” (s. 248, krş. 676)
Divan’da Türkler arasındaki erdemlerle ilgili şiirler ve atasözleri elbette
bunlarla sınırlı değildir. Zaten Kaşgarlı Mahmud’un kendi ifadesine bakarsak
Türklerin “güzellik, zariflik, incelik, terbiye, hürmet, büyüklere saygı, sadakat,
tevazu, haysiyet ve cesaret gibi her biri sayısız methi mazur gösterecek
erdemlerini zikretmeye gerek yoktur.” (s. 606) Biz yine de azıcık bir kısmını
zikretmiş olduk; şimdilik bu kadarı yeterli görülebilir.
Divan’daki şiirler ve atasözlerinde yerilen erdemsizlik örnekleri bulmak
da mümkündür. Bunlardan bazıları aşağıda bir araya getirilmiştir.

4. Bazı Erdemsizlikler

1. Tembellik

“ermegüke eşit art bolur: Tembele eşik dağdaki geçit gibi gelir.” (s. 152)
“ermegüke bulıt yük bolur: Miskin kişiye bulut (bulutun gölgesi) bile yük olur.”
(s. 263)
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008 İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 43 44 Cafer Sadık YARAN

2. Korkaklık

“köni barır keyiknig közinde adın başı yoq: Dümdüz giden [hiçbir tehlikeye
girmeyen] geyiğin gözünden başka yarası yoktur – ve elbette gözün gerçek bir
yarar olmadığı bizim için aşikardır. Bu atasözü tehlikeli bir işte başarısız olan
birini paylamak için kullanılır.” (s. 175)

3. Tamahkarlık

“eren qamug artadı nengler udu
Tawar körüp üsleyü eske çoqar
Mala tamah etmek yüzünden adamların ahlakı bozuldu
Bir zenginlik gördüklerinde, leşe üşüşen akbabalar gibi ona
saldırıyorlar.” (s. 240)

4. Acelecilik

“bor bolmadıp sirke bolma: Şarap olmadan sirke olma. Bu atasözü, yaşlı bir
adammış gibi davranan çocuğu anlatmak için kullanılır.” (s. 195) Aceleci
olmamakla ilgili başka atasözleri için bkz. S. 263, 265, 610.
5. İnatçılık
“boşlaglansa boxsuglanur: Meselelerde pervasızca davranan ve öğüt verenlere
karşı koyan adamın eli boynuna bağlanır. Bu atasözü kendi görüşlerini inatla
savunan kişileri anlatmak için kullanılır.” (s. 197)
6. Hoşgörüsüzlük
“yılan kendü ergisin bilmes tewe boynın egre ter: Yılan kendi eğrisini bilmez,
devenin boynuna eğri der. Bu atasözü aynı ayıbın kendisinde de olmasına
bakmayıp başka birini bu ayıp nedeniyle kınayan kimse için söylenir.” (s. 251)
7. İsraf
“tawgaç xannıg torqusı telim tenglemedip bıçmas: Çin Hakanının ipeği çoktur,
ancak (kumaş yapmak için) kesmeden önce (o bile) ölçer. Bu atasözü, birine,
israftan kaçınmasını ve ölçülü olmasını öğütlemek için kullanılır.” (s. 581)
8. Bilgelik
Divan’da erdem ve bilgelik arasında yakın bir ilişki olduğu görülür.
Bilgelerin erdemli olduğu varsayılır ve bilgelerden erdem öğrenilmesi ve
öğrenilen erdemin uygulanması sık sık tavsiye edilir:
“bilge erik edgü tutup sözin işit
erdemini ögreniben ışqa sür-e
Bilge kişiyi iyi tut, onun kelamını dinle
Erdemini öğren ve bunu [öğrendiğini] uygula” (s. 188)
“Bilge eren sawların algıl öğüt
Edgü sawıg edlese özke singer
Bilge adamın kelamını öğüt olarak al
(Çünkü) içinde yaşatmayı bilirsen güzel kelam (hikmet olarak) gönlüne
kök salar.” (s. 477)
“üs es körüp yüksek qalıq qodı çoqar
Bilge kişi öğüt berip tawraq uqar
Akbaba avını gördüğü zaman yüksekte olduğu havadan aşağıya iner
Bilge kişinin avı ise öğüttür, onu duyduğu zaman (ezberler ve) anlar.”
(s. 717)
“idimmi ögermen
Biligni bögermen
Köngülni tügermen
Erdem üze türlünür
Tanrıma şükrederim (ihsan ettikleri için)
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008 İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 45
Yetkinliğimi [hikmeti] çoğaltırım (onun inayetiyle)
Gönlümü (bununla) düğümlerim
(Çünkü) gönlüm erdemle dürülür.” (609)
Bilgelik peşinde koşulmalı, bunun için bilgelerden öğüt alınmalıdır ve
bunlar sabırla uygulanmalıdır; ama bilge olmadan da bilgelik taslamaya
kalkışılmamalıdır. Gerçek bilgelik, şarlatanlık ve sahtekarlık değil,
sınamalardan ve denemelerden başarıyla geçmiş olan bilgeliktir. Bilgi ve
bilgelikle ilgili çok güzel öğütlerden biri de aşağıdaki dizede görülür:
“erdem tile örgeni ben bolma küwez
erdemsizin ögünse engmegüde enger
Bilgiyi ve bilgeliği ara ve bunları öğren, asla öğrenme konusunda çok
kibirli olma
Öğrenmeden bilgeliğe ve eğitime sahip olduğunu iddia eden (kimse),
sınandığı zaman serseme dönecektir.” (s. 370)
Bununla birlikte bilge olmak demek, her şeyi bilmek ve hiç yanılmamak
demek de değildir. İnsanoğlu, bilge de olsa aklının ve bilgisinin sınırı
olabilecek ve hatta bazen yanılabilecektir de, bu kadarını normal
görmek gerekir. Zira,
“yazmas atım bolmas, yangılmas bilge bolmas: Hiç ıskalamayan atıcı
olmaz (ve benzer bir şekilde) hiç yanılmayan bilgin yoktur.” (s. 678)
Bilge olmanın yollarından biri gerçek bilgelerden bilgi öğrenmek, öğüt
almak ve onları hayatında uygulamaksa, bir diğeri de kendi aklını kullanmaktır.
Düşüncede, davranışta ve sözde yanılmamayı sağlayan en güvenilir kaynakların
ve ölçütlerin başında aklımız gelmektedir. Yanılmayı minimuma indirmek
isteyen, aklını kullanmayı maksimuma çıkarmalıdır. Nitekim bir başka
atasözünde şöyle denmektedir:
“ula bolsa yol azmas bilig bolsa söz yazmas: Bozkırda işaret (irem) varsa yol
şaşırılmaz, kişide akıl varsa sözünde yanılmaz.” (s. 618)
46 Cafer Sadık YARAN
Bilge adam özgürlüğüne de düşkün adamdır. Bunu hem hak etmiştir hem
de korumaya özen gösterir. Bilge, sıradan biri değildir, sürüden biri de olmaz:
“öküz adaqı bolgınça buzagu başı bolsa yeg: Öküz ayağı olmaktansa, buzağı
başı olmak yeğdir. Bu atasözü, kendi kendini yönetmenin, başka birine itaat
etmekten daha iyi olduğunu belirtmek için kullanılır.” (s. 373)
Bilgelik, zenginlikle çelişen bir şey değildir. Bilge adam, saçı-sakalı
birbirine girmiş, üstü-başı perişan, tembel tembel dolaşıp bilgelik taslayan biri
değildir. Gerçek bilge, imkanlar nispetinde bilgeliğini zenginlikle de
destekleyen biridir. Belki de bu sayede bilgeliği daha geniş kitlelere
ulaşabilecek, daha çok sayıda insan üzerinde olumlu etkiler bırakabilecektir.
Aşağıdaki dizelerde bu açıkça belirtilir:
“ulugnı tiler men
Tawarın yöler men
Tilekni bular men
Yılqım angar üplenür
Ululuk [bilgelik] aradım
(Ve onu) zenginlikle [zaferle] destekledim
Dileğime ulaştım
(Böylece zenginliğim ve ) hayvanlarım yağmalanır.” (s. 704)
Bilgelik ve erdem zenginlikle çelişmemekle aksine onları
destekleyebilmekle birlikte, bu nitelikleri taşımayan salt zenginlikten çok daha
değerlidirler. Dolayısıyla bilgelik ve erdem uğruna gerektiğinde harcama
yapmaktan ve her türlü fedakârlıktan da kaçınılmamalıdır. Zira, son sözü
Kaşgarlı’ya ya da onun bize kadar ulaştırdığı Türk şiirindeki bilgeliğe bırakmak
için sonuç olarak da belirtmek gerekirse, erdem ve bilgelik, bir insanın sahip
olabileceği, çocuklarına miras bırakabileceği, milletine ve insanlığa armağan
edebileceği en değerli hazinelerin başında gelmektedir. Nitekim bilgelik, 11.
yüzyıl Türk’ü için sahip olduğu belki en değerli varlık olan “ak yeleli atından”
bile değerlidir – ve dileriz hep öyle kalır:
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008 İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008
KAŞGARLIMAHMUD’UNDİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK’ÜNDE 47 48 Cafer Sadık YARAN
“biligni ederdim
Bügüni üdürdüm
Özümni adırdım
Yagıl atım yazlınur
Bilgi ve bilgeliği (hikmeti) aradım
Bilge kişiyi [olmayı] seçtim
(Bu nedenle) kendimi (halkın arasından) ayırdım
(Uğraşım yolunda) ak yeleli atım azat olur.” (s. 211)
Divan’da, bilgeliğin erdemle yakından ilişkili olduğu ve bilge kişilerin
erdemli olduğu varsayılır; halka ve özellikle gençlere de bilgelerden erdem ve
bilgelik öğrenilmesi tavsiye edilir. Bilge olmadan bilgelik taslayanlar eleştirilir
ve yapılacak sınamaların bu kişilerin foyasını kolayca ortaya çıkaracağı
uyarısında bulunulur. Gerçek bilge kişi, aklını iyi kullanmasını bilen, geniş bilgi
ve engin tecrübe sahibi olan, davranış ve eylemlerinde erdemlilikten
ayrılmayan, bağımsızlık ve özgürlüğüne düşkün olan, imkanlar elverirse
bilgeliğini zenginlikle de destekleyen, bilgelik hazinesini gelecek kuşaklara
aktarmak için elinden gelen gayreti gösteren ideal bir insan olarak tasvir edilir.
Sonuç
Metaetiğin “Niçin ahlaklı olmalıyız?” konusundaki temel sorusu ile ilgili
Divan’da bulunan cevaplar, erdemli insanın uğurlu, erdemsizin uğursuz olacağı;
erdemliliğin bireyi psikolojik ve manevi bunalımlardan kurtarıp, iyimser,
iyiliksever, yüce gönüllü ve olgun bir kişiye dönüştüreceği; ahlaklılığın kişinin
ailesini, toplumunu ve gelecek kuşakları da olumlu yönde etkileyeceği gibi
gerçekten cevap olarak tatmin edici ve ahlaklı olmaya teşvik edici gerekçelerdir.
“Nasıl ahlaklı olmalı ve öyle kalmalıyız?” şeklindeki ikinci önemli soruya
cevap olarak da, Divan’da, ahlaki öğüt almak, nasihatlara kulak verip
uygulamaya geçirmek, ‘öğütlü bilgi’ peşinde olup ahlaken meyve verir hale
gelmek, belli bir ahlak sistemine baplı kalmak, ahlaklı kişilerden yoldaşlar
edinmek, farklı kültürler içinde yaşamak zorunda kalsak bile ahlakımızın veya
töremizin özüne bağlı kalmayı sürdürmek gibi son derece etkili ve geçerli
yöntemler salık verilmektedir.
Divan’da övülen erdemlerden bazılarını şu başlıklar altında
gruplandırmak ve özetlemek mümkündür: İç güzelliği, iyi huyluluk ve
iyimserlik; tatlı dillilik, doğru sözlülük ve ahde vefa; ölçülülük, haddini bilme
ve adalet; çalışkanlık, yardımseverlik ve cömertlik; iyilikseverlik, konukseverlik
ve barışseverlik; sabır, cesaret ve affedicilik. Bu kitapta yerilen
erdemsizliklerden bazıları da, tembellik, korkaklık, tamahkarlık, acelecilik,
inatçılık, hoşgörüsüzlük, israf, vb.dir.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2008 İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 18, Yıl: 2008

Bilge Kişi ve Bilgelik, Divanı Lugat it Türk, Kaşgarlı Mahmut

 

 

 

 

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular