- Boy beyleri,
- Hanların her biri,
- Alp kolça kopuz çalan ve
- Ozanlık yeteneği ve
- Kamlık özelliklerine sahip
Burada dikkat edilmesi gereken bir ayrım söz konusudur. Hanlar ve beyler, devlet yönetimindeki seçilmiş kişilerdirler.
Kolça kopuz çalanlar, ayrıca ozanlar ile sanatçılar da bilgelik vasıflarını haiz olan ve özellikle de bilgiyi toplumda yaymaları itibarıyla sanat yoluyla yaymaları itibarıyla önem kazanmaktadırlar.
Bir diğer grup ise kamlar da yine Bilici özellikleri nedeniyle bilgelik anlamında çok önemli bir konumdadırlar, mesela Tonyukuk da Baş Kam’dır. Aynı zamanda Türklerde Kamlık konusunun daha da inceleniyor olması bilgelik kavramının detaylandırılması anlamında son derece önemli bir gelişme olacaktır.
Şimdi batı ile arada fark vardır, batıda bilgelik bir unvan değildir tamamen dini anlamlar içermektedir, yönetim kademelerinde olan insanlarda aranan bir özellik değildir. Bu da batı ile aramızdaki farklı boyutu göstermektedir.
Evet bilgelik nosyonu, Türkler tarafından daha sonra Sümerler üzerinden tek tanrılı dinlere de aktarılmış bulunmaktadır, bu şekilde de evrensellik kazanmıştır.
İki nokta çok önemli demek ki. Türk devlet geleneğinin ve davranışının temeli bilgeliktir ve Sümer bağlantısı üzerinden devam ettirilerek İbrahimi dinler ile evrensellik boyutu tüm dünyaya yayılmıştır.
Bu durum ise hem devlet hem de din kavramlarının temeline yerleştirdiğimiz bilgelik nedeniyle biz Türkler insanlık tarihinde yegane bir konumda yer almaktayız.
“BENİM BU KANIYA VARMAMIN TEMEL NEDENİ KAYNAK METİNLERDE O TÜR KİŞİLERDEN BİLİCİ, TAM BİLİCİ GİBİ NE DERSE YAPILIR GİBİ ÖZELLİKLERİ, BİLİNMEZDEN HABER VERMELERİ, KEHANETTE BULUNMA VASIFLARINA VURGU YAPILIYOR OLMASIDIR. Bu anlayışın sümer yolu ile ortadoğu halklarına, ibrahim kavmine intikal ettiğini düşünüyorum. kagan, hakan, haham, kam kan arasında köklü bir ilişki üzerinde durulması sorunu epeyce aydınlığa kavuşturur. “ (Prof Dr Dursun Yıldırım)
“Bilge unvanı Tanrı katına çıktığından dolayı Bilge Kağan’da kalınca, aklı ve enginliği ifade eden “köl” unvanı kardeşine kalmış olduğu kanısındayım.
Bilgeliğin bir alt derecesi, ifade edicisi “köl” olduğu anlaşılıyor, metinleri yazan Bilge Kağan’ın unvanına uygun bir bilgeliğe sahip olduğu söylenebilir.
Dede Korkut anlatılarında boy beyleri aynı zamanda birer kamdır. Bilgelik, bilicilik ve dediklerinin anında olması kamlık özelliklerinden gelmektedir.
Kam unvanının yanında bilge unvanının da eş anlamda bu kişiler için kullanıldığı kanısındayım. Baş kam işlevi gören kişi Bilge Tonyukuk’tur.
Törende, Tanrı ile irtibat kurmak için kesilecek yağış adlı at kurbanı törenini yönetir ve ardından kağan adayını bu tören ile keçe üzerine oturtup göğe doğru kaldırarak dokuz kez döndürülerek dokuzuncu dönüş ile ”teng eri”nin bulunduğu kata çıkarılır. Orada “teng eri” kendisine bodunu yönetmek için yarlık, bilig, küç, ülüş, kut, il tutsık yir yarlığı bağışlar ve bu donanım ile bir olağanüstü dönüşüme, yeniden doğmuş gibi erginleşerek “teng eri” katından yere tören ile iner, bodun üzerine kağan olarak oturur.
Boy beyleri, hanların her biri, alp kolça kopuz çalan ve ozanlık yeteneği ve kamlık özelliklerine sahip bilge kişiler tabakasını oluştururlar. Hanlar hanı Han Bayundur, Dede Korkut anlatılarında “Kam Gan oglı” biçiminde tanımlanır. Bu unvan, Oğuzların anlatılarının, onlarda yer alan olayların geçtiği süreci açıklayıcı güçlü bir kanıttır. Türk kültür ve yaşayış düzenlerini anlama açısından bu konu üzerinde ayrıca durulması icap eder, fırsat olursa bir başka yazıda üzerinde ayrıca durulacaktır. Dede Korkut anlatılarında yer alan bu sorunun çözümlenmesi tarihimizin bu dönemini daha iyi anlamamıza yardım edeceği kanısındayım.
İlteriş Kağan ile eşi İlbilge Katun’un göğe birlikte kaldırıldığı ve bu yüzden her “alp” unvanı Türk kadim tarihinde efsanevi kağanı Alp Er Tonga zamanından itibaren ortaya çıkmış bir tabaka olduğu anlaşılıyor. Bunların Dede Korkut anlatılarında onlar için belirtilmiş özellikleri, kamlık bilgesi de dahil görünüyor.
İkisinin sözlerinin birer “yalavaç” sözü, buyruğu mertebesinde görüldüğü ve bu yüzden bilge sözünün aynı zamanda kam karşılığı kullanılmış olduğunu tahmin ediyorum. Sözlerinin yüceliğini ifade etmek için kendilerine “bilge” unvanı ile hitap ettiklerini ve “bilge” unvanı taşıdıklarını düşünüyorum.
Bu bilgelik, kam, “yalavaç” yetilerine sahip kişi anlamı taşısa gerektir.
Bilge Tonyu Ak Aka (Bilge Tonyukuk), Budizmin Türkler arasında yayılmasına engel olur, karşı çıkar (Liu Mau- Tsai 2019).
Bundan da Tonyu Ak Aka’nın kadim Türk inancını ve kamlığı benimsediği, zorda kaldığında kamlık duyuşunun kendini bastığı, kararlarını vermede bu özelliğinin etkin olduğu anlaşılıyor. Aklındaki sorunu çözünceye kadar bir yerde duramıyor, içözi kendini basıyor, ondan soruna çözüm bulunca rahat ediyor.
Bilge Tonyu Ak Aka[=Bilge Tonyukuk]: “Ben Tabgaç’ta kılındım” dediğinde, “ben Tabgaçta anadan doğdum” dediği anlaşılır. Dilimizde belirtiğimiz gibi yine doğmayı ifade etmek üzere bir de, “törü-“ fiili vardır. Bu da Türk dilinde yaratılmak, doğmak anlamı taşıyan bir halden öbür hale geçerek yeniden doğmak anlamı taşıyan bir fiildir. “törük” biçimi “yaratılmış” anlamı taşır ama bu anadan doğmak gibi anlam taşımaz. Bu bir halden bir hale geçerek yaratılmışlık, olağanüstülüklerle yaratılmışlık kazanma, doğuş halidir.
Türkler, kendi başlarına han/kağan seçecekleri kişiyi göğe Tanrı katına çıkarır, orada olağanüstü yetkilerle donatılarak yeni kişilik kazanması haline “törük” diyorlar. Bu hal, yeniden “törük” olma hali Türklerin göğün dokuzuncu katına Tanrı [ Göğün Beyi, Kâinatın Efendisi] katına kağanı kaldırdıkları zaman, orada kendisine il tutma yarlığı, kut, bilig, küç, ülüş gibi olağanüstü yetkilerle donatıldıktan sonra bu şekilde yeniden yaratılmış, yeniden doğurulmuş toplumun/bodun üstüne kağan olarak indirilir.
Kaynak: TÜRK BENGGÜ TAŞ BİTİGİ 1YAZITLARDA YENİ OKUMA ÖNERİLERİ2 Prof. Dr. Dursun YILDIRIM
Bilge kişiler
Türklerde bilgelik bir unvan olarak verilmiştir ve ilk yazılı eserleri veren ilk iki kişi de bilge ünvanlıdır bilge tonyukuk ve bilge kağan. Bunlar taşa yazılmış yazıtlardır. Ardından yazma olarak yani kağıda yazılı olarak verilen ilk eserin adı da Kutadgu Bilig’dir, burada da bilgeliğin esasları anlatılmaktadır, görüldüğü gibi Türklerin yazdıkları taşa ve kağıda yazdıkları ilk üç eser bilgelik ile ilgilidir. Bu kayda değer bir noktadır.
Yazıtlarda bilge olarak ünvanlandırılmış 21 kişi tespit edilmiştir. Bu kişilerin hepsi de ünvanlarıyla devleti temsil eden insanlardır.
Yazıtlarda geçen 21 Bilge:
- Akınçu Alp Bilge Çigşi
- Bayırku Tarduş Bilge Tarkan Kutlug
- Bilge Kağan
- Bilge Tonyukuk
- İlbilge Hatun
- İlbilge Kunçuy
- İlbilge
- Bilge Işbara Tamgan Tarkan
- Bilge Tarduş Ulug Bilge Yabgu
- Bilge Tölis Ulug Bilge Çad
- Bilge Tutuk
- İnançu Bilge Tirig
- İsig Bilge Çigşi
- Kutluk Bilge Senün
- Kül Bilge Kagan
- Oğuz Bilge Tamgaç
- Tay Bilge Tutuk
- Tenriken Alp Kutlug Bilge Kan
- Tenride bolmış el etmiş bilge kagan
- Tokuz bolmış bilge tay senün
- Tölis Bilge Beg
Bilgelik devletle ilişkilendirilmiştir. Neden sorusu burada önem kazanmaktadır. Türkler toplumsal hayatın organizasyonu yani devlet teşkilatlanmasını hep bilge insanlar eliyle götürmüşlerdir.
Burada anmamız gereken diğer bir bilge kişi de Farabi’dir ve bilge devletin esaslarını bir ilk filozof olarak felsefe ile oluşturmuştur. Buradaki önemli nokta ise bu esasların Bilgelik Yazıtları olarak adlandırabileceğimiz bilge tonyukuk ve bilge kağan tarafından yazılmış Orhun Yazıtlarının devamı niteliğinde olmasıdır. Türklerin toplumsal hayatında sistematik bir devlet yapılanması sözkonusudur, çok sayıda ünvanlar mevcuttur.
Mesela Tonyukuk’u yazıtında “bilgesi de çavuşu da bendim” ibaresi yazılıdır. Çavuştan kastedilen bugünkü başkomutandır, demek ki başkomutan aynı zamanda bir bilge olmalıdır. Askeri kuvvetler de bir bilgelik yapılanmasıdır. Türkler alemdeki kusursuz işleyiş yapısını bir şekilde dünyaya da indirip dünyada uygulamak istemişlerdir. Bunu ancak bilge bir devlet yapılanması ile sürdürebilecektir.
Bilgelik nasıl bir şeydir?, yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla özellikle de Bilge kağan ve Kül Tigin yazıtlarında anlatıldığı kadarıyla öncelikle Kağan, tanrı tarafından bir takım ilahi yetenekler ile donatıldıktan sonra yeryüzüne indirilmektedir. Bilgelik tanrısal bir kavramdır, bilge olan kişi aynı zamanda Bilici özelliklerini taşımaktadır burada Türklerde şaman, kam olarak adlandırılan ve geleceği öngörme yeteneği, sezgi yeteneği önem kazanmaktadır.
Toplumu yönetebilmek için geleceği okumak ve yeteneklerle donatılmış olmak önem kazanmaktadır.
Tanrı tarafından ilahi bilgilerle donatılan bilgelerin bu konumları halk tarafından da izlenmekte, bu unvanlar onları izleyen halk tarafından da bu kişilere verilmektedir.
Bilge Kağan, Kağan soyudur, Bilge Tonyukuk ise yönetici soyludur. Bilgelik unvanı halk tarafından kendilerine verilmekte ve halk tarafından da takdir edilmektedirler. Çünkü yazıtlarda en çok kullanılan kavram halk kavramıdır. Buradan çıkarabileceğimiz netice, ilahi bir kavram olan bilgelik ile halk kavramının birbirleri ile ilişkilendirilmiş olmasıdır. Yaradan ile yaradılan bir bilgelik yolu ile birbirlerine bağlanmış olmaktadırlar.
Farabi ile aynı dönemde dokuzuncu asırda yaşayan Mâturidî ve sekizinci asırda yaşayan Ebu Hanife de her ikisi de Özbek Türküdürler, kavramın İslam dini içerisindeki gelişimini ve yetkinleşmesini temin etmişlerdir. Ayrıca ardından gelen Ahmet Yesevi ise yine Yusuf Has Hacip gibi Türkçe üzerinden giderek bilgeleri görevlendirmiş ve Anadolu’ya, İslam coğrafyasına, Hindistan’a, Hind kıtasına ve Balkanlara bu bilgeleri göndererek ilahi bazlı bilgelik yaşantısının Türklerin arasında yaygınlaşmasını ve derinleşmesini temin etmişlerdir. Yesevî’nin kitabının adı da Divan-ı Hikmet’tir, bilgelik divanıdır.
Bilge unvanı ilerleyen yüzyıllar itibarı ile kullanımdan düşmüştür, bu hazin bir noktadır. Bilge artık hem kadınlarda hem de erkeklerde ortak olarak kullanılan kullanılmakta olan bir kişi adıdır sadece. Türkler bilgelikten, bilgelik özelliklerinden giderek uzaklaşmışlar ve bencillik tarzında kişilik erozyonuna uğramışlardır.