Yazı sistematiği içerisinde önemli olan kavramlar süreç olarak bu bir süreç tabii ki öncelikle dinlemek işitmek düşünmek ardından konuşmak ve yazmak fiilleri eylemleri ile şekillenmektedir. Birlik ve bitik yazıtlarda erken dönemde yer alan terimlerdir. Düşünme eylemi konusunda dinlemek ve ardından konuşmak kritik önemlidir. Dinleme ile ayrıca okuma ile zihinde biriken düşünceler ardından konuşarak ortaya çıkmaktadır. Filozoflar konuşma konusuna kitaplarında yer varmışlardır. Aristoteles, Farabi ardından Gazali ve yine Cumhuriyet dönemi filozoflarımız bu konuya önem atfetmiştir.
En önemli olgu akışkanlık olgusudur. zihin akışkandır sürekli bağlantılar kurmaktadır, düşünen insan bağlantılar içerisinde bir insandır, burada bağlantısallık son yıllarda da bilimsel deneylerle tespit edilen bir gerçekliktir. Bağlantısallığı, kesintiye uğramaksızın aktarma anlamında dilimizde kilit bir kavram vardır; düşünce. Düşünce Türkçe bir tabir olmasından ötürü, mekaniği çok net bir şekilde açıklamaktadır akışkanlık mekaniğini. Burada söz konusu olan düşmek fiilidir, düşünce kişinin zihnine düşendir, düşünme eylemi neticesinde zihninize düşünceler düşmekte, üşüşmektedir. Bu düşenleri kaçırmamak, elden kaçırmamak adına en etkili yöntem yazmak değil konuşarak kayda geçirmektir. Konuşlanmak da yine bir yere yerleşmek ve birlikte sohbet etmektir, burada bir etkileşim söz konusudur. Sohbet edecek kişi olmadığı durumda yazıya geçme durumunda siz kendi kendinizle sohbete koyuluyorsunuz ve bunları cep telefonunuza kaydederek kayıt altına alıyorsunuz.
Türk zihninde söz yazıdan değerlidir. İlk yazılı belgemiz olan Tonyukuk yazıtında sürekli söz tabiri kullanılmaktadır, yazıda dile getirilen sözlerdir, konuşmaların aktarılmasıdır bu taşa yazılmış ilk yazılı belgemizde. Kağıda yazılı ilk yazılı belgemiz olan Kutadgu Bilig’de ise yine işitmek, dinlemek ve söz tabiri çok yoğun olarak kullanılmaktadır. Bitik yani yazının kullanımı ise daha kısıtlı sayılardadır. Görüldüğü üzere her iki ilk yazılı belgemizde de asıl olan konuşmalardır.
Erken zamanlarda bilginin oluşması anlamında en önemli etkinlik dinlemek, işitmek yani sözdür. Çünkü ortada yazılı bir belge yoktur kitap yoktur. Dinlemenin etkinliği hiçbir zaman öneminden kaybetmemiştir, siz dinlerken zihniniz hareketlenmektedir, bağlantıları kurmakta, bu durumda, düş ve düşünce ortaya çıkmaktadır.
Akıcılığı sağlayan zihin ve dildir, her ikisi de akışkandır. Yazma eyleminin de yine dil ile konuşarak ilişkilendirilmesi o akıcılığın kesintiye uğramaması anlamında etkileyici bir tekniktir.
Çağımızda artık rekabette önde olmamızı sağlayacak olan hızdır. Hızlı olan kazanmaktadır. Yazmak ise çok yavaş bir eylem olarak gözükmektedir. Yeni tekniklerin, hızlandırıcı tekniklerin uygulanması lazımdır. Önemli olan ise konuşma hızında yazabilmektir. Tabii ki okuma hızının ise konuşma hızından da önemli olması daha hızlı olması lazımdır ülkemizde yetişkin kişilerin okuma hızları dakikada 150-200 sözcük arasındadır. Bu, konuşma yazma işlerinde sıkıntılı bir durumdur. Bu hızla, gerek öğrencilik gerekse çalışma hayatlarımızda dev adımlar atabilmemiz olası değildir. Etkili ve hızlı okuma teknikleri uygulanırsa okuma hızı dört katına çıkarılabilir, yani dakikada yaklaşık 800 sözcük okunabilir.
Önemli olan beyin kapasitesinin zihindekilerin, bağlantısallıkların mümkün olabildiğince eksiksiz yazıya geçirilmesidir. Bu konuda klavye bir engeldir ve konuşmanın yerine ikame edilemez. Hem yazma, hem de düşüncenin yazıya eksiksiz ve kesintisiz aktarılması konusunda yeni tekniklerin teknolojinin, yapay zekanın getirdiği imkanların kullanılması gereklidir. Düşünce, dil ile dilin konuşma fonksiyonu ile hayat bulmaktadır. O halde düşünce ve dil bağlantısı arasına bir bariyer konulmaması gerekmektedir. Dil ve düşünce birbirlerini etkileyen, etkileşim içerisinde bulunan fonksiyonlardır. Dil konuşma ile gerçeklik kazanmakta, düşünceleri açığa çıkarmaktadır. Konuşmak en etkili bir düşünme yöntemidir. Yazmaktan çok daha etkilidir Çünkü zihinsel kapasitenin tamamını ve engelsiz kullanımını mümkün hale getirmektedir. Yazma eyleminde ise dil düşünce bağı kopmakta, düşünce parmaklarla yazıya geçirilmektedir. Dil bir tanedir, parmaklar on tanedir. Fakat on parmak bir dil etmemektedir. On parmağı eşzamanlı yazma eyleminde kullanmak için on parmak daktilo yazı eğitiminin alınması gerekmektedir. Yazarlar ise çoğunlukla iki parmakla yazmaktadırlar on parmakla yazan çok nadirdir.
Nöron felsefe disiplini ile birlikte beynimizin nasıl çalıştığı, nasıl düşündüğümüz konuları önem kazanmaktadır.
Felsefe disiplininin merkezinde düşünürler olmasına karşın neden felsefe disiplini merkezine düşünce olgusunu esas almaktadır. Nasıl düşünüyoruz, düşüncelerimiz nasıl açığa çıkmaktadır neden düşünüyoruz tüm bu süreçler mercek altına alınmaktadır felsefe disiplininde. Bu durumda beyni bir iletişim süreçleri olarak gördüğümüzde o iletişimin nöronlar yoluyla dile nasıl aktarıldığı önem kazanmaktadır, dil ile nöronlar ilişkisi anlamlı hale gelmektedir.
İçinde yaşamakta olduğumuz dijital çağ içinde e-kitap gerçeklik kazandı, cep telefonları gerçeklik kazandı, yapay zeka devreye alındı. Bu durumda gerçek zekanın yani insan beyninin kapasitesinin yazıya dökülmesi konusunda dijital teknolojilerin kullanılması gerekmektedir. Hızlı okuma teknikleri önerilmektedir, fakat hızlı yazma teknikleri henüz gündeme gelmemiştir. E-kitap var iken neden E-yazı söz konusu değildir bu dijital imkanlar kullanılarak yazma hızı ve yazı içeriği son derece zengin hale gelecektir.
Türkçe internet gurusu Nicholas Negroponte’nin deyimiyle bilgisayar için hayal bile edilemeyecek düzeyde gelişkin bir dildir. Bu dilin sahipleri olan biz Türkler o zaman yazılım konusunda bilgisayar yazılımları konusunda adım atmamızın gerekliliğinin yanı sıra, bu şaheser dilimiz ile yine bilgisayar teknolojileri kullanılarak hızlı yazılar yazmak, zihnimizin kapasitesini Türkçe dilimizde ortaya koymak ve dünyaya bu konuda örnek olmak, öncülük yapmak bizim misyonumuz olmak gerektir. Türkçe bu konuda bize büyük imkanlar tanımaktadır, çünkü Türkçe konuşulduğu gibi yazılan bir dildir, yeganedir bu konuda. Türkçe dünyanın en zengin ve gezgin bir dilidir ve gezginlik zenginliği de getirmiştir. Gezginlik diğer kültürlerle, diğer insanlarla konuşmayı alışverişte bulunmayı da getirmiştir. Konuşmak, ilminin içerisinde yeralan kol, bir yere oturmak, çökmek anlamındadır.
Düşünürlerimizden Prof. Dr Ali Akar, dilimizi düşünen Türkçe olarak adlandırmış ve bu konuda bir kitap yayınlamıştır. Türkçe dili özellikle hareketleri yakından izleyerek tavşan tabi çıkan, atlamak örneklerinde olduğu gibi nesnenin kendisini değil de hareketi, eylemi esas olarak adlandırma yapmaktadır. Türkçenin kendisi bir felsefedir, hani bize söyledikleri “ya bizde filozof yok” tarzında söylenilenin aksine, dilin kendisi bir felsefedir, o halde bizim özellikle dilimizi korumamız ve sözlü hazine olarak varlığını binlerce yıl boyunca devam ettiren atalar sözleri ile çeşitlenen bu dilimizi işlememiz, felsefi kavramları bu dil çerçevesinde oluşturmamız gerekmektedir. Dilimizde Türkçede düşünce dil bağlantısı son derece güçlüdür. Dilin yapısı itibari ile soyutluklar yani düşünceler dil aracılığı ile hızlı bir şekilde somutlaşmaktadır. Bu durumda zihnimizdeki düşünceleri elimizdeki en güçlü yetkinlik olan düşünen Türkçe ile dilimiz ile konuşarak konuşmayı klavye ile değil de, bir cep telefonu, dijital bir alet ile kayıt altına alarak akan düşünceleri kaybetmemek, zihnimizin dinamizmini yazıya geçirmek önemlidir. Fakat anlaşılmaz bir şekilde Türkler yazı yazmak konusunda sıkıntılıdır, çünkü sözlü kültür esastır, bu durumda sözü yazıya geçirme konusunda, bu yazım tekniğini konuşarak yazım tekniğine ivedilikle noktayı koymamız, edebiyat eserlerinde ve araştırma kitaplarında, düşünce kitaplarında çok daha fazla kültür eserleri ortaya koymamızı sağlayacaktır. Burada bir engel de, eğitimin test kitaplarına dayalı olmasıdır, şıklarla düşünme söz konusu olamaz, zihin şıklarla düşünmemektedir, bir sorunun cevabı dört şıktan ibaret değildir, sonsuz sayıda cevap söz konusu olabilecektir, imkanlar söz konusu olabilecektir, bunları sadece dört şık ile sınırlamak inanılmaz bir stratejik yanlıştır.
İnsanın süsü — sözdür. Kutadgu Bilig
272
Kişi körki söz ol bu söz ök telim, yorı edgü sözlüg kişig ög tilim
İnsanın süsü — sözdür; bu söz de çok çeşitlidir; haydi, ey dilim, iyi sözlü insanı öğ.
273
Mesel keldi türkçe muŋar meŋzetür, anı sözledim men munu yaŋzatur
Buna benzer türkçe bir ata-sözü vardır; işte onu söylüyorum, şöyle der.
274
Ukuş körki til ol bu til körki söz, kişi körki yüz ol bu yüz körki köz
Akıl süsü — dil, dil süsü — sözdür; insanın süsü — yüz, yüzün süsü — gözdür.
275
Tili birle yalŋuk sözi sözlenür, sözi yakşı bolsa yüzi suvlanur
İnsan sözünü dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.
Dijital çağın aslında Türkçenin çağı olması gerekir. Çünkü Türk dilinin sahip olduğu dijital imkanlar başka hiçbir bir dilde söz konusu değildir bu gerçek Nicholas Negroponte tarafından da dile getirilmiştir. O halde dijitalleşmeye en uygun bir dil olan (çünkü konuştuğu gibi yazılmaktadır) Türkçenin imkanlarının kullanılacağı iki tane büyük alan sözkonusudur, bir yazılım, Türkçe ile yazılım dili oluşturmak geliştirmek, çünkü yazılıma en uygun, bilgisayar yazılımına en uygun dil Türkçedir, ikincisi de hızlı yazma tekniklerini Türkçede uygulamaya başlamak.
Söz konusu yazma tekniği ile zamandan çok büyük bir tasarruf, zihnin ise maksimum kullanımı, zihnin yazıya dönüştürülmesinde maksimum kullanım imkanı ortaya çıkmaktadır. Zaman ve zihin önemli varlık boyutlarıdır. Zamandan tasarruf edip, zihni devreye bütünüyle almak bizlere yazı anlamında büyük imkanlar sunacaktır. Zaman zemin zihin boyutu temel bir üçgendir. Buradaki zemin ise konuşmaktaki yerleşilen, oturulan yer anlamında böylelikle üç boyutlu zaman zihin zihin boyutunda bir faaliyet ortaya konmaktadır, yazının dijital bir şekilde konuşarak yazılması ile birlikte.
2688 | Akar suv teg ol bu tilin edgü söz, kayuka bu aksa çeçek öndi tüz | Dilin söylediği iyi söz ise, akar su gibidir; nereye akarsa, orada çiçek açar. |
2695 | Belâğat bile hat teŋeşse kalı, idi edgü til bu bitig söz tili | Hattın güzelliği eğer belagat ile de bırleşırse, yazılı söz mükemmel bir ifâde bulmuş olur. |
2696 | Negü ter eşitgil ıla sır teŋi, idi edgü yaŋ bu bitig söz yaŋı | ila kâtibi ne der, dinle; yazılı söz usûlü mükemmel bir usûldür. |
2697 | Kamuğ edgü sözler bitigde bolur, bitinmiş üçün söz unıtmaz kalur | Her türlü iyi söz kitaplarda bulunur; yazılmış olan söz unutulmaz, kalır. |
2698 | Bitimedi erse bitigli bitig, negü bilgey erdiŋe bu hikmet bilig | Yazanlar kitapları yazmamış olsalar idi, bu hikmet ve bilgileri biz nasıl öğrenebilecektik. |
2699 | Bitip kodmasa erdi bilge bügü, biziŋde ozakığ kim erdi tigü | Alim ve hakimler yazıp bırakmamış olsalardı, bizden evvel gelenlerden kim bahsedebilirdi. |
2700 | Yok erse bitig bu kişiler ara, tilin sözke kim bütgey erdi kör e | İnsanlar arasında yazı olmasa idi, dille söylenen söze kim inanırdı. |