Levent Ağaoğlu
Şair-Düşünür. 40 yıllık ihracat profesyoneli. 1997-2001 yılları arasında Hong Kong’da yaşadı; yaklaşan Büyük Asya Yüzyılı’nın ayak seslerini duydu hep. İsmail Gaspıralı’nın “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” idealinin peşinde koşarak kitap serileri üzerinde çalışıyor; mütefekkir ve müteşebbis gözlem ve birikimlerini yazıya geçiriyor. Fikir ile yatıp, şiir ile kalkmayı şiar edinmiş.
İletişim: [email protected]
Çin Seddi’nden Rumeli’ne
Çin Seddi’nden
Rumeli’ne
Kurban olayım;
Asil ceddimeAkdeniz’den
Pasifik’e!
Bir kıvılcım yeter;
Azîz MilletimeNisan 1997, Hong Kong
************************************************
Kavramsal Yenilenme
Emperyal Strateji Kavramları
“Büyük Orta Doğu” Strateji Kavramı
“Büyük Akdeniz” (Asya Akdeniz) Stratejik Kavramı
Akdeniz Yazıları
Atlantikçilik, Avrasyacılık, Akdenizcilik
Büyük Akdeniz’in Limanları, Nehirleri, Kervan-Ulaşım Güzergahları
İpek Yolu
“Dünya ekonomisinin tarihteki kalbi Türkistan’dı”
“En değerli yeraltı kaynağımız Türkistan diyarlarında yatan aziz bilgelerimizdir”
“Çin sınırına kadar bir Akdeniz uzayıp gidiyor”
Akdeniz Dünyası ve Türk Cumhuriyetleri
Eski Akdeniz – Yeni Akdeniz
Türk Şiiri
Levend’nâme Şiirlerde Büyük Akdeniz
Akdeniz ve Türkler
Türkler Akdeniz’de bir birlik gerçekleştirebilir mi
Neden Akdeniz?
Büyük Akdeniz Birliği
Akdeniz
Büyük Akdeniz Birliği Ülkeleri
Fransa’nın Büyük Akdeniz Birliği girişimi
Büyük Akdeniz ve Mavi Vatan
Sonuç
************************************************
Kavramsal Yenilenme
1 Asya-Pasifik olur da Asya-Akdeniz olmaz mı?
2 Orta Asya olur da Türk- Asya, Asya-Türk olmaz mı?
3 Beş Göz olur da Türk Gözü olmaz mı?
4 Çelebiler Dünyası.. Neden olmasın?
Yeni kavramlar ile silbaştan..
Emperyal Strateji Kavramları
Avrasya tabiri Alman stratejistlerince (1858) kurgulanmış bir kavramdır. Orta Doğu tabiri İngilizlerin (1850), Büyük Orta Doğu tabiri ise Amerikalıların (1943) kurguladığı bir emperyal kavramdır. Söz konusu bölgelerde bir tarihi geçmişleri ve tarihi derinlikleri olmayan bu emperyal güçler, bölge insanlarına, içinde hareket edemeyecekleri cendere misali bir elbise dikmektedirler. Oysa ki Akdeniz kavramı 7.yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Emperyaller 1300 yıllık bir kavramı değersizleştirip, kendilerinin olmayan bir bölgeyi uydurma bir askeri terminoloji ile kirletmişlerdir. Felsefi derinliği ve tarihsel derinliği olmayan bir kavram ve tanımlama objektif değildir, içi boştur. Büyük Orta Doğu kavramı dinsel temelli ve bundan ötürü de bölücü (mezhepler, tarikatlar) bir ideolojik kavram olarak tasarlanmıştır. Halbuki, Akdeniz kavramı Orta Dünya anlamını taşımakta ve birleştirici, etkileşim ve işbirliğini çoğaltan bir kavramdır. Roma İmparatorluğu’nun birleştirici, insanları kaynaştırıcı felsefesini yansıtmaktadır.
“Büyük Orta Doğu” Strateji Kavramı
“Böl parçala yönet” stratejistlerinin özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dikte etmeye çalıştıkları BOP projesi bir manda yönetimidir. Türkler, Türkiye üzerinden kuzeyde Rusya, Türkistan üzerinden güneyde Hindistan, doğuda Çin ile komşudur. Civar komşular yerine Atlantik ötesi müttefikler tercihimiz zorlamadır ve trajiktir.
Merhum Özal ile yakalamaya başladığımız çağ atlama yarışından çıkalı 30 yılı geçti. 1974 Kıbrıs çıkarmasından sonra nasıl iç savaş provaları ile engellendiysek, Özal’ın ölümünün (1993) ardından da aynı provalar sahneye kondu ve Avrupa hedefinden uzaklaştırılıp, en sonunda Ortadoğu’da bir BOP ülkesi haline getirildik. Üç doğu alternatifi (Doğu Avrupa, Doğu Asya, Ortadoğu) arasından seçimimizi Büyük Ortadoğu olarak yaptık.
2001 Haziran ayında 4,5 yıllık Hong Kong ikametimin ardından Türkiye’ye dönerken, aynı günlerde ABD, Oğul Bush ile birlikte Büyük Çin politikasını terk edip Büyük Ortadoğu politikasını yeniden başlatmıştı. Yeniden kanat ülkesiyiz. BOP, Atlantik gücünün projesidir.
1960‘ların ikinci yarısında ABD’li gazeteci (!) C.L.Sulzberger Türkler ile ilgili iki makale yayınlar. İlk olarak, 26 Kasım 1965 tarihli New York Times gazetesinde “Rusya, Çin ve Türkler” makalesi.
“Büyük Akdeniz” (Asya-Akdeniz) Stratejik Kavramı
15 Ağustos 1968 tarihinde de Sulzberger, Cumhuriyet gazetesinde “Büyük Türk” makalesini yayınlayarak “Adriyatik’ten Çin Denizine Türkler”i över. Sulzberger, kurucumuzun Akdeniz olarak gösterdiği istikameti, Çin Denizi olarak gösterir.
“Türk’ün Asyalı kalitelerini bir daha gözden geçirmekte fayda vardır. Moğolistan’dan Avusturya’ya doğru ağır ve emin adımlarla ilerliyen, önüne çıkan kapalı toplumları ezip eğerlerin altında at çatlatan eski Türkler hep gittikleri yöne, hep Batı’ya bakmışlardır. Bütün bunlar bir yana, giden Türkler Çin‘de, Rusya‘da kalan ırkdaşlarına unutulmaz anılar bırakmışlardır. Türkçülüğün tekrar güç kazanacağı, kültürünün yayılacağı günler gelecektir. Pek tabii bu hemen yarın gerçekleşmeyecektir. Tıpkı uzun vadeli plancıları ürküten Çin umacılarının ortaya çıkması konusu gibi. Ama bu plancılar önümüzdeki yüzyıl için Asya üzerine hesaplar yapmağa devam edeceklerse Büyük Türk’ün Asya’daki varlığını unutmamalıdırlar”
Sulzberger’in yayınladığı her iki makale ABD’nin Büyük Orta Doğu politikasında Türklere bakış açısını açıklıkla gösterirken, diğer yandan Rusya ve Çin’deki Türklerden de bahsederek, bunların ABD açısından bir tehdit de olabileceğini de varsayarak, uzak görüşlülüğünü de, 21. yüzyılın ilk çeyreğindeki gelişmeler hesaba katıldığında, ortaya koymuş gözükmektedir. ABD tarafından batıdan Yunanistan ve güneyden, Suriye üzerinden sıkıştırılan Türkiye artık, sözde müttefikin bu hasmane tavırlarına karşı çıkış yolları aramaktadır.
BAP, Büyük Akdeniz Projesi, Pasifik’ten Akdeniz’e kadar varolmuş Türk projesidir. BAP’ın kurumsal ve teknik altyapılarının hazırlanarak projenin işlevsel nitelik kazanması önemlidir. Türkler’in Büyük Akdeniz coğrafyasında, dilinin, nüfus ve nüfuzunun yer almadığı ülke yoktur.
Akdeniz Ülkeleri
Büyük Akdeniz tabiri Türkçe bir kavramdır. Türklerin önerilen bölgede binlerce yıllık bir tarihi, tarihi bir derinliği sözkonusudur. Bu açıdan üç kıtayla çevrelenmiş Akdeniz ve Hindistan, Pakistan, Afganistan, Çin, Rusya, Azerbaycan ve İran ile çevrelenmiş Türkistan bölgesini, İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerinden sinerjik bir güce dönüştürmek elzemdir. Büyük şair Nazım Hikmet’in dizelerinde dile getirdiği
“Uzak Asya’dan dörtnala gelip,
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim”
Dizelerde dile gelen Türkistan özelinde Asya, kısrak başı Türkiye ve Akdeniz bir bütünlük taşımaktadır.
Cumhuriyetin 100.yılını geride bırakan Türkiye, Türk Devletler Teşkilatı’nın kurucu inisiyatifi olarak, Teşkilat ülkelerinin, Akdeniz ülkeleri ile geliştirebilecekleri dinamik bir iş birliği projesini gündeme getirerek, bu kez de BOP’un panzehiri Büyük Akdeniz Birliği (BAB) inisiyatifini başlatmalıdır. 2021 yılında Türk Devletleri Teşkilatı kurulmuş olsa da bu teşkilat sınırlı bir Türkiye ve Türkistan ülkeleri coğrafyaları esas alınmış olsa da, Büyük Akdeniz (Akdeniz ülkeleri, Türkiye, Türkistan ve Horasan) entegrasyon ve çeşitliliği devreye alınmalıdır. Önemli olan Türkiye’nin Büyük Akdeniz vizyonunun kararlaştırılması ve hayata geçirilmesidir. Henüz ortada böyle bir vizyon gözükmemektedir.
Türk Devletler Teşkilatı Ülkeleri
Unutulmamalıdır ki, İpek Yolu güzergahının %70’i Türkistan ülkelerinden geçmektedir. Ayrıca, Akdeniz’e en uzun kıyısı olan ülke de Türkiye’dir. Tarihte Türkistan’dan yola çıkan İpek Yolu kervanlarının varış noktaları hep Akdeniz limanları olmuştur.
Bizlere düşen emperyal güçlerin “böl parçala yönet” tarzı stratejik kavramları olan Middle East, Greater Middle East vb. kavramlarını dilimize tercüme edip kullanmak değil, bu çöp kavramları kullanım dışı bırakarak tarihimizden gelen kavramlarımızı stratejimizin göbeğine yerleştirmektir. Örneğin, Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz, Gökçe Deniz gibi etrafımızı çevreleyen bu denizler hepsi renklerle ifade edilmişlerdir ve derin anlamları vardır.
Akdeniz aynı zamanda jeopolitik, siyasi bir kavram. Büyük Ortadoğu yerine Büyük Akdeniz. “İlk hedefiniz Akdeniz!” in devamı. Tabii bunu dillendirebilecek bir siyasi lider var m’ola? ki bulasınız.
Büyük Akdeniz kavramı ile birlikte, Akdeniz, doğuya doğru Çin Seddine kadar genişlemektedir. Çin Seddi ise Berlin Duvarı gibidir; Yasaklar Dünyası.
Kıyıdaş olmadığımız Atlantikçiliğe ve Amerikan, Rus, Çin Avrasyacılıklarına karşı “Büyük Akdenizcilik”. ABD tarafından Büyük Orta Doğu projesi (BOP) ile özellikle Batı ve Güney’den kuşatılan Türkiye, çıkış yolunu, Büyük Akdeniz Projesi üzerinden bulabilecektir.
Asya-Akdeniz
Asya Pasifik kavramı Asya kıtasının doğu kıyılarındaki Pasifik Okyanusu ve ötesindeki Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avustralya kıtaları ile ilişkilendirmektedir. Asya’nın batı ucunda ise Akdeniz kıyıları yer almaktadır ve yine aynı şekilde bu kıyılar boyunca uzanan Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları ile ilişkili olan bir denizdir Akdeniz. Okyanusun karşılıklı kıyılarında yer alan Çin ve Amerika arasındaki uluslararası ticaret dünya ticaretinin en birinci sırasında yer almaktadır.
Fakat Asya kıtasının Akdeniz ile olan irtibatı hakkında henüz bir kavram üretilmemiştir. Biz burada Asya Akdeniz kavramını önerebiliriz. Asya Akdeniz olarak adlandırdığımız jeopolitik aslında Asya Pasifik’ten çok daha stratejik bir coğrafyadır. Burada yeralan beş deniz, boğazlar, kanal, adalar dünyanın ortası anlamını taşıyan Akdeniz’i yegane kılmaktadır. Büyük Akdeniz jeopolitik kavramı içerisinde yer alan Türkistan ve Türkiye tamamı ile geçiş bölgelerinde alanlardır; Çin’den Avrupa’ya geçiş, Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’ya geçiş.
Asya Pasifik bölgesinde Çin ve ABD arasındaki ticaret dünyanın en büyük ticaretidir. Aynı şekilde Türkiye üzerinden Akdeniz ticareti ve yine Türkiye üzerinden Türkistan ticareti de devasa boyutlara çıkabilme kapasitesi göstermekte, özellikle Türkistan bölgesinin doğal kaynakları ve Akdeniz bölgesinin pazarları, Çin’in Asya Pasifik bölgesi ülkeleri ile olan alışverişlerine benzer bir modeli Akdeniz’de yeniden sahneye koyma fırsatını ortaya koymaktadır.
Akdeniz Yazıları
Atlantikçilik, Avrasyacılık, Akdenizcilik
Atlantikçilik bir Anglosakson stratejisi olarak gözüküyor iken ve özellikle BOP projesi üzerinden Akdenizi ve NATO stratejisi olarak da Karadeniz ve Kuzey Buz Denizini kontrol altına almaya çalışırken Avrasyacılık ise bir Almanya-Rusya ortak yapımı olarak gözükmektedir. Almanların doğuya açılım politikası Rusya ve Türkiye eksenli olarak genişlemeye çalışmaktadır. Rusya ise hem Avrupa hem de Asya kıtalarında topraklara ve dünyanın en geniş yüzölçümüne sahip olduğu için Avrasya stratejisini kuvvetle savunmaktadır.
Buradaki kritik nokta şudur; Atlantikçiler ve Avrasyacıların Akdeniz ve Afrika ile kıyı bağlantıları bulunmamaktadır, her iki akım da tamamen bölge dışı güçlerdir.
Sonuç olarak Akdenizciler stratejisini incelediğimizde burada sadece Fransa’nın netice alamadığı ve akamete uğramış bir girişimi söz konusu olmuştur. Burada yegane avantajlı ülke Türkiye’dir. Akdeniz’in en uzun kıyılarına sahip olan Türkiye geçmiş yüzyıllarda her üç kıtada Asya, Avrupa ve Afrika’da varlık göstermiştir. Özellikle kuzey Afrika’daki ve güneydoğu Avrupa’daki Balkanlar’daki Türk nüfus, Türk dili ve Türk kültürü üzerinden bir bölgesel birlik için gerekli olan şartlara fazlasıyla sahiptir. Türkiye, Büyük Akdeniz Birliği’ne iki kanatlı bir yapı kazandırarak, hem Türkistan hem Akdeniz ülkeleri boyutunda bir model uygulayabilir ve canlı ve dinamik bir bölgeselleşme gelişimini başlatabilir.
Kıyımızın olmadığı Atlantik’deki ülkelerle biz hangi şekilde bir bölgesel birlik girişiminde bulunabiliriz? Fakat Akdeniz’in en uzun kıyılarına sahip olan ülkemiz bu potansiyeli Türk Devletler Teşkilatının hayatiyet kazanması ile birlikte hayata geçirebilir ve denize kıyısı olmayan Türkistan ülkelerini de denize ulaştırabilir ve onlara Türkiye üzerinden Akdeniz’e uzanan muhteşem bir vizyon kazandırabilir.
Atlantikçiler öncelikle Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini sürekli engellemişler ve ardından da ABD, Türkiye’yi Büyük Orta Doğu Projesi‘nde konumlandırmıştır. 21.yüzyılın başından itibaren Türkiye artık bir Büyük Orta Doğu ülkesi ve projenin eş başkanıdır. Hukuki altyapı da bu şekilde değiştirilmiştir. Başkanlık sistemi ile bir BOP uygulamasıdır. Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılması durumunda, birliğin kazanacağı muazzam güç, ABD tarafından bir tehdit olarak algılanmıştır. Çünkü Türkiye hem Avrupa hem de Asya kıtaları üzerinde stratejik olarak etkili olabilecek jeopolitik bir konumda yer almaktadır. Bu durumda Türkiye’nin yapması gereken üç kıtanın de yer aldığı bir Büyük Akdeniz Birliği üzerinden kendi bölgeselleşme projesini hayata geçirmektir. Burada Din üzerinden ABD tarafından empoze edilen böl parçala yönet politikası yerine, Dil üzerinden “Akdeniz’den Çin Seddine” kadar uzanan alanlarda doğudan batıya ve batıdan doğuya etkileşimli bir dinamik ile bölgeselleşme projesinin bir an evvel uygulanmaya başlanmasıdır.
İki parçalı “Büyük Akdeniz” kavram tasarımı
Vatikan’ın öncülüğünde tasarlanan Atina Okulu freskosundaki 26 düşünürün 5 tanesi Türkiye coğrafyasında doğmuştur.
- Homeros
- Diyojen
- Anaksagoras
- Anaksimandros
- Herakleitos
Atina Okulu freskosunda Katolik kilisesinin Akdeniz’i ideolojik olarak parçalayan bütünlüğü, “Büyük Akdeniz” kavram tasarımı ile, Akdeniz’in etki alanına giren Horasan ve Türkistan coğrafyaları da eklendiğinde Çin Seddi sınırlarına kadar uzayan bir “Kayıp Aydınlanma” tekrardan gün yüzüne çıkmaya başlayacaktır.
“Büyük Akdeniz” iki parçalıdır. 1 Klasik, eski Akdeniz. 2 Türkistan ve Horasan coğrafyaları. “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” Türkiye ve vahaların çevrelediği Türkistan ile Horasan coğrafyalarının oluşturduğu Büyük Akdeniz bütünlüğü, düşünürleri ile birlikte bir aydınlanma platformudur. Sözkonusu düşünürler, Akdeniz’den doğan, hareketlenip ivme alan tüm dalgalar gibi Büyük Akdeniz Medeniyetimizin kıyılarında bir gezintiye götürüyor bizleri.
Atlantik Aklı bölgeyi egemenliğine almak için parçalamış ve Ortadoğu vb. askeri terminolojide kullanılan tabirleri parçaladığı bölgeyi genelleştirmek için kullanmıştır. Büyük Orta Doğu Projesi bize ait olmayan bir projedir. Geleceğimiz ise Büyük Akdeniz haritasının temsil ettiği coğrafyadaki aksiyonlarımızla şekillenecektir.
Akdeniz nasıl 3 kıta (Asya, Avrupa, Afrika) tarafından çevrelenmiş ise, Türkiye de Avrupa’da Asya’da, Afrika’da her üç kıtada da büyüktür. Afrika’nın kuzeyinde, Avrupa’nın güney doğusunda, Asya’nın içlerinde, batısında, ortasında olan güç hep Türkiye‘dir. Bu bölgeleri, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya gibi coğrafi isimlerle adlandırmaktansa, siyasi bir nitelendirme olan Türkiye kavramı ile karşılamamız son derece önemlidir.
Ortadoğu olarak ötekileştirilen Akdeniz, objektif ve doğru bir okumaya tabi tutulduğunda Orta Dünya’dır. Mediterrane’nin etimolojik anlamı budur. Orta Dünya’da tüm yönler biraraya gelmektedir. İpek Yolu güzergahı üzerinde yeralan İç Asya (Türkistan) da vahaları ile birlikte, tarihten gelen Akdeniz tarzı bir yapılanmadır.
Jeologlar, muhtemelen insanın ortaya çıkışına bitişik bir dönemde Boğaz mevcut olmadığı için Karadeniz’in suları doğuya doğru, Azak Denizi’nden geçerek Orta Asya’da mevcut Büyük Akdeniz Havzasına dökülmekte idi, hâlâ havzanın en derin noktaları Hazar ve Aral Denizi’nin doldurduğu çöküntüyle işaretlenmiştir.
Sözkonusu iki Akdeniz; Akdeniz Havzası (Mediterrane) ve İpek Yolu (Türkistan) coğrafyaları, 21. yüzyıl ile birlikte, “Büyük Akdeniz” kavramı etrafında birleşmektedirler. Akdeniz ülkeleri (Türkiye dahil), Türkistan ülkeleri ve tarihi Horasan bölgesi ülkeleri birlikte bir Bereketli Hilal manzarası göstermektedirler.
Kendi çıkarları doğrultusunda 19. ve 20. yüzyıllarda Orta Asya, Orta Doğu kavramlarını yaratan Batılı Atlantik güçlerine karşın, eski zamanlardan buyana binlerce yılın kadim gerçekliği Mediterrane (Akdeniz)’dir ve Orta Asya olarak adlandırılan bölge de Türkistan’dır.
Bereketli Hilal (Akdeniz, Türkiye Türkistan, Horasan)
Eski Dünyanın bilim ve yazı kültürlerinin “Bereketli Hilal”i (MÖ 3000-MS 2000) Kaynak: Elmar Holenstein, Felsefe Atlası
Büyük Akdeniz’in Limanları, Nehirleri, Kervan-Ulaşım Güzergahları
Tuna nehri, Adriyatik kıyıları, Akdeniz, Adalar Denizi, İyon Denizi, Karadeniz kıyıları ve Nil nehri kıyıları, Doğu Akdeniz, Levant ve Kuzey Afrika kıyılarındaki şehirler ve limanlar, Suriye ve Irak‘taki Fırat, Dicle nehirleri kıyıları, Hazar denizi kıyıları, Maveraünnehir (Seyhun, Ceyhun) kıyıları, Basra körfezi kıyıları, Doğu Türkistan’daki vaha kentler, Yenisey, Orhun, Selenga, Tola ırmak kenarlarındaki şehirler ve yerleşim yerleri, Büyük Akdeniz olgusunun sözkonusu olduğu alanlardır.
Dünyanın Ortası Büyük Akdeniz’in kıyıları hep fikirler ve emtialar ile dolup taşan limanlar ile çepeçevredir; İstanbul, Troya, Miletos, Bergama, Halikarnassos, Atina, Selanik, İzmir, Efes, Roma, Barcelona, Beyrut, Pire, İskenderiye, Girne, Magosa, Baf, Hayfa, Trablusgarp, Kasablanka, Tunus, Cezayir, Assos, Hayfa, Yafa, Alanya, İskenderiye, Lazkiye, Tartus limanları büyük düşünürlerin yetiştiği şehirlerdir.
Türkiye topraklarında yaşayan Homeros, Diagones Laertius, Thales, Anaximander, Heraclitus, Anaxagoras, Şeyh Edebali, Nasrettin Hoca, Yunus Emre, Aşık Paşa, Yunanistan coğrafyasından Aristoteles, Platon, Sokrates, Parmenides, Protagoras, Pythagoras, Türkistan coğrafyasında yaşayan Laozi, Ebu Hanife, Bilge Tonyukuk, Bilge Kağan, Farabi, Maturidi, Kaşgarlı Mahmud, Yusuf Has Hacip, Ahmed Yesevi ve Horasan coğrafyasında yaşayan Harezmi, Biruni, İbni Sina, NizamülMülk, Gazali, Hacı Bektaşı Veli, Mevlana gibi bilge düşünürler Büyük Akdeniz kavramının, bu dünyada derin izler bırakmış tanıklarıdır, Akdeniz Havzası’ndan neşet etmekte olan Büyük Akdeniz Medeniyeti’nin öncül ışıltılardır, ışık hazineleridir.
Akdeniz Havzası bir Düşünce Atlası, dünyanın en kapsamlı Düşünürler Ansiklopedisi’dir; felsefenin anavatanıdır. Ansiklopedinin ilkler maddesi en kalabalık maddelerinin başında gelmektedir. İlk felsefe Atina ve Miletos’da, İlk kütüphane İskenderiye’de ve Bergama’da, ilk Hristiyanlık Antakya’da, Tarsus’da, İlk sosyoloji Tunus’da, günümüz alfabesinin ilk kökleri Fenikelilerde, Küçük Asya, Eski Mısır, Eski Yunan ve Girit medeniyetlerinin, Endülüs Medeniyetinin ışıltıları hep bu kıyılarda hayat bulmuştur.
Akdeniz’i çevreleyen adalar, yarımadalar, nehirler, dağlar, iç denizler, limanlar, havzalar, boğazlar, körfezler, kanallar dünyanın bu en etkileşimli coğrafya parçasında en etkileyici fikirler ve düşünürlerin ortaya çıkışına neden olmuştur.
İpek Yolu
Avrupa’ya tüm yenilikler ( kağıt, matbaa, barut, pusula) Büyük Asya’dan İpek Yolu ile taşınmış ve 2035’den itibaren faaliyete geçecek olan Demir İpek Yolu, “Büyük Akdeniz”i bütünleştirecektir.1935’lerde Küçük Asya Türkiye’si demirağlar ile örülürken, bir asır sonrası 2035’ler ise Büyük Asya’nın demiryolları ile Okyanusları birbirine bağlayacağı yeni bir çağın, İpek Yolu Çağı’nın başlangıcı olacaktır.
İpek (Bilgelik) Yolu’nun başlangıç noktasında 41.paralel boyunca Yunzhong Çuğay dağlarında Bilge Tonyukuk ile başlayan ve Yusuf Has Hacip (Türkistan), Yesevi Ahmet (Piri Türkistan), Hacı Bektaşı Veli, Yunus Emre (Diyarı Rum) üzerinden Rumeli’de Yahya Kemal Beyatlı ile Akdeniz Medeniyeti olarak tarif edilen düşünsel zenginlikler; Akdeniz Potası’nda yeniden harmanlanacaktır.
İpek Yolu, Türkistan, Maveraünnehir, Horasan, Mezopotamya, Küçük Asya (Anadolu), Kuzey Afrika arkaplanları, “Büyük Akdeniz Birliği”nin işlevsel üniteleridir.
“Dünya ekonomisinin tarihteki kalbi Türkistan’dı”
“Dünya ekonomisinin tarihteki kalbi Türkistan’dı. Bu cümleyi 1970-80’lerde iktisat tarihçileri kurdular. Gerekçeleri de şuydu, dediler ki: “Dünya ekonomisinin tarihi ne zamandır?” Bu meşhur tartışma 500 yıllık mı? Dünya ekonomisinin tarihi 5000 yıllık mı? 50.000 yıllık mı, diye. O tartışmanın ortasında bazı iktisatçılar dediler ki: Arkeolojik veriler bulgular falan bize şunu gösteriyor, en az 5000 yıldır, birbiriyle entegre şekliyle dünya ekonomisi var.
Neresi burası, hangi hat üzerinden, Çin ile Avrupa’yı bağlayan hat, peki bu hattın kalbi neresi, bu hattın kalbi Türkistan’dır. Ne zaman Türkistan’da güçlü devletler varsa bir dünya ekonomisi var, ne zaman Türkistan’da istikrarsızlık, bir çatışma varsa dünya ekonomisi durur.
O yüzden mesela Semerkant gibi şehirler dönemin New York’u yani her milletten insan var. Ticaret yapmak için oraya gelmişler, birbirleriyle alışveriş halinde çok mağrur ve çok zengin.” Prof Dr. Mehmet Akif Okur
Türkistan coğrafi olarak katalizör bir bölge. Bütün yönleri içinde sentezleyen Türkistan‘ın içinde Hint de var Çin de var, bölgeye batıdan gelen İslam da var, Tengricilik de Şamanizm de Zerdüştlük de var. Bütün bu dinler Türkistan’da bir senteze ulaşıyor;
“En değerli yeraltı kaynağımız Türkistan diyarlarında yatan aziz bilgelerimizdir”
- İngiliz-Rus ortak yapımları olan Avrasya ve Orta Asya tabirleri yerine Büyük Asya ve Türkistan; stratejik coğrafya adlandırmalarıdır.
- Büyük Britanya-Rusya elele, Büyük Oyun (Great Game) ile Türkistan tabirini, Orta Asya’ya dönüştürmüşlerdir.
- Yeniden Büyük Asya. Yeniden Türkistan.
“Çin sınırına kadar bir Akdeniz uzayıp gidiyor”
“Tuula Romagnoli en iyi tanıdığım İtalyanlardan biriydi bir Akdeniz’den bahsediyor. Bu Akdeniz’in bir ucu burada, öbür ucu İran ve Asya’dan ta Çin’in sınırlarına kadar gider bunu unutmamamız gerekiyor. Bu dünyanın kültürü ve yapısı buna bağlıdır, burada 3. Dünya tipi bir kolonyalist miras söz konusu değildir, insanlar muhtelif diller ve muhtelif biçimde dünyaya açıklık beyitine sahiptirler. Hiçbir zaman buradaki münevverlerin, tek renkli, tek kutuplu olduğunu söyleyemeyiz muhafazakarlıkları da öyledir dünyaya açık yanları da öyledir. İspanya ve İran arasında nasıl elçiler teati edilmişse 11. ve 12 asırda işte Barcelona etrafındaki vilayetlerden toplanıp giden sefirin Timur’a gitmesi gibi Türk dünyası için de bu söz geçerlidir.” İlber Ortaylı dk.37.57
Akdeniz Dünyası ve Türk Cumhuriyetleri
Bu memlekete bu ülkelerden göçmen gelir bunun önünü alamazsınız. Sırf o geldiği için değil biz istediğimiz için gelirler.Bugün çalışan annelerimiz yavruları için en iyi imkanı gidecekleri pahalı yuvalarda ve ilkokullarda değil doğudaki Cumhuriyetlerimizden gelen bakıcılarda buluyor o bizim alıştığımız tipte bir bakıcı değildir. Her üniversitede bilhassa yeni kurulanlara Azerbaycan‘dan ve Kazakistan‘dan gelen matematikçiyi Orta Asya’dan gelen edebiyatçıları aramak zorundayım. Mahvolan hayvancılığı, atçılığı, dökülmeye başlayan ziraatımız ancak buradan gelen insanlarla yaşayacak.
Türkiye’nin her tip göçmeni alacak bir kapasitesi olmadığı açıktır, hiç şüphesiz ki Türkiye göçmen ülkesi olacaktır buna karşı çıkamayız Çünkü ihtiyacımız var ve bu konularda biz doğudaki Cumhuriyetlerimizle devamlı ilişki içinde olacağız, bu göç sadece çiftçi veya hayvan bakıcısı değil bu göç aynı zamanda entelektüellerin ve mühendislerin göçü olacaktır.
Eğer insanlarımızın batıya kaçmasını önlemek istiyorsak önemli bir kadrolaşma yaratılması şarttır. Bu da ancak oradan gelecek insanlarla olur. Fatih Sultan Mehmet‘ten beri, O nasıl Semerkant rasathanelerinden insanları buraya celb etmişse bizim de aynı şeye devam etmemiz gerekiyor eminim ki yüzyılın sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin kazandığı en önemli meziyet budur ve gene eminim ki bu işler olduktan sonra Türkiye’de siyasi zihniyet de gelişecektir.
Real politik dediğiniz şey hafif kıvırmalar yön değiştirmeler esasa mugayir olamaz, esas her zaman için bu dünyanın birliğidir. Bu da tabii böyle siyasi birlik fetvalarıyla falan değil her şeyden evvel kitlenin birbiriyle yaşamasını iç içe bulunmasını temin etmekle olur.” İlber Ortaylı dk. 42:54
Felsefe geleneklerinin tüm dünyayı kapsayan bağlantıları 16.-20.yüzyıl
Kaynak: Elmar Holenstein, Felsefe Atlası
Eski Akdeniz – Yeni Akdeniz
Ülkemizdeki kamuoyu önderleri hep Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Türk Dünyası ezberlerinden bahsederler. Kuzey Afrika, Güney Avrupa, Akdeniz, Doğu Avrupa, Kuzey (Rusya-Ukrayna), Mezopotamya havzaları ise akıllarına gelmez. Yekunü on adet havzalardır. Havza kavramını kullanmadığımız müddetçe bu kopukluk, bu soyutlanmışlık ilelebet devam edecektir. Kağıt üstünde öyle olsa da, ada devletler bile yalnızlığa mahkum değilken, yarımada ülkeler misalen Türkiye yalnızlık içinde sıkışıp kalmıştır.
Bende bu havzalar düşüncesini pekiştiren Asya Pasifik’de kaldığım beş yıla yakın dönemdir. Asya kıtası Pasifik ile ilişkilendiriyorlar da neden Asya-Akdeniz kavramı yoktur. Havzalar düşüncesi Çin’i bugünlere taşımıştır. Çin özellikle 1978 yılından itibaren ihracatta Kanton (Guangdong) modelini uygulamaya başlamış, dünyanın fabrikalarını Kantona toplamıştır. Buradaki ipucu ise şudur; Kanton bölgesinde üretim yapan fabrikalar hammaddelerini havza ülkelerinden, bölgelerinden yaparken, ihracatlarını da bu ülkelere yoğunlaştırmışlardır. İşte bunun neticesinde Asya-Pasifik’te gelişen bir işbirliği anlayışıdır. Asya Pasifik bölgesinde beş adet havza var. Doğu Asya, Güneydoğu Asya, Kuzey Asya, Büyük Çin, Avustralasya.
Asya Pasifik havzası artık Yeni Akdeniz’dir.
Klasik Akdeniz bölgesinde Kanton modeli tarzı dinamo işlevi görebilecek ülke Türkiye’dir. Fakat işbirliği modellerini geliştiremeyen Türkiye, suni gündemlerle, dayatılan BOP gündemleri ile on yıllarını mirasyedi gibi harcamaya devam etmektedir. Buna karşın Çin, üzerinde uygulanan bütün baskılara karşın, havzalar ve işbirliği modellerini uygulayarak, 1,5 milyarlık nüfusunu aç bırakmadan yoluna devam etmektedir.
Çin Seddi fiziken Çin Halk Cumhuriyeti topraklarında yer almasına karşın, zihnen Türkiye’deki siyaset adamlarının, kamu yöneticilerinin ve kanaat önderlerinin her birinin zihninde bir Çin Seddi vardır ve bu zihniyet işbirliklerini türlü vesilelerle engellemektedir. Komşularla Sıfır aymaz siyaseti Türkiye’yi bu noktalara taşımıştır.
Türk Şiiri
Türkiye dışındaki Türkçe şairlerin haritasına baktığımızda karşımıza çıkan Büyük Akdeniz haritasıdır. Yoğunlaşmanın olduğu yerler Balkanlar ve Kafkasya bölgelerinde. Kafkasya’nın tanımı içerisinde İran da var ve daha doğuda ise Doğu Türkistan vahalarında en doğuda Turfan kenti olmak üzere şairler öbekleri göze çarpmaktadır. Asya’da seyrek bir dağılım görüntüsü söz konusudur.
Akdeniz ve Karadeniz arasında bir yerleşim olarak gözüken Balkan yarımadasında ve Karadeniz’in kuzeyinde Kırım’da, ayrıca da Kafkasya da Hazar’ın batı kıyıları ve hinterlandında, yine doğu Akdeniz kıyılarında Kahire’den başlayıp Türkiye sınırına kadar gelen çizgi içerisinde yoğunlaşmalar söz konusudur.
Deniz kenarları daha çok şairleri barındırmıştır. Türk şiirinin dünyada iz bıraktığımız coğrafyalar özelinde incelenmesi elzemdir. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarındaki 200’ü aşkın şehir ve yerleşimlerde doğan şairler Türkçe şiirler yazmışlardır.
Levend’nâme Şiirlerde Büyük Akdeniz
• Yol’larda…
• Yıl’larda…
• Yazı’larda…
• Yürek’lerde…
• Yır’larda…
biriktirdiklerimizi şiirle buluşturuyor. “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” Türkiye ve vahaların çevrelediği Türkistan’ın oluşturduğu Büyük Akdeniz bütünlüğündeki
Levend’âne şiirselliğin peşi sıra arayışlara giriyor. Sanılanın aksine, Yol’lar ve Yıl’lar, Yok olmamayı da sağlamıştır.
LEVENDNÂME Şiirler, Büyük Akdeniz Medeniyetimizin kıyılarında bir gezintiye götürüyor bizleri.
LEVENDNÂME Şiirler ile yol aldığımız ama yok olmadığımız geniş coğrafyaları izlerken kıtalar, ülkeler ve bölgelere bir göz atalım dedik; epey varlıklı bir liste çıktı
karşımıza.
Doğu Akdenizliliğe atıfta bulunan Levanten kavramına karşın Büyük Akdeniz mefkûresi ile ilintili Levend’âne kavramı dört kıtada elli civarında ülke ve bölgenin birikimlerini içeren bir kapsayıcılıkta gözüktü.
Akdeniz ve Türkler
Akdeniz, Türkler için tarihsel, kültürel ve ekonomik açılardan önemli bir bölge olmuştur. Tarihsel olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesi ve etkisi büyük ölçüde Akdeniz’e uzanmıştır. Bu bölge, Osmanlı’nın deniz ticareti ve stratejik konumu için kritik bir rol oynamıştır.
Kültürel olarak, Akdeniz’in etkileşim içinde olduğu farklı medeniyetler, Türk kültürüne çeşitli katkılarda bulunmuştur. Akdeniz’in kıyılarındaki Türk yerleşimleri, tarih boyunca kültürel alışverişe ve etkileşime tanıklık etmiştir.
Ekonomik olarak, Akdeniz kıyıları, tarım, balıkçılık ve turizm gibi sektörlerde Türkiye’nin ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda deniz ticareti ve ulaşım açısından stratejik bir konumda bulunması, ekonomik önemini artırmaktadır.
Türkler Akdeniz’de bir birlik gerçekleştirebilir mi
Türkiye, Akdeniz bölgesinde bulunan birçok ülkeyle zaten çeşitli düzeylerde diplomatik, ekonomik ve kültürel ilişkilere sahiptir. Ancak, Türkiye’nin Akdeniz’de tam anlamıyla bir birlik gerçekleştirmesi, bölgesel dinamiklere, siyasi ilişkilere ve diğer ülkelerin tutumlarına bağlı olarak karmaşık bir süreç olabilir.
Bu tür bir birlik için öncelikle taraflar arasında ortak çıkarların ve hedeflerin tanımlanması önemlidir. Ayrıca, mevcut siyasi çatışmalar, güvenlik endişeleri ve diğer faktörler de dikkate alınmalıdır. Akdeniz bölgesindeki siyasi gelişmeleri ve ilişkileri izlemek, Türkiye’nin böyle bir girişimde bulunma olasılığını daha iyi değerlendirmeye yardımcı olabilir.
Neden Akdeniz?
Türklerde ak yön olarak batıyı, anlam olarak da bilgeliği temsil etmektedir. Türklerin hareketi daima batı yönünde olmuştur, İslamla buluşma da batı yönündedir. Avrupa ile buluşma da batı yönündedir. Türkler Asya’da bulundukları noktadan batıya, kuzeye, güneye yönelmişler fakat doğuya yönelmemişlerdi, çünkü doğuda ezeli düşman Çin vardır.
Büyük Akdeniz Birliği hedefi bu açıdan son derece anlamlıdır. Türk Devletler Teşkilatı ve Türkiye birlikte batıya doğru Akdeniz yönünde hareketlenmektedir. Fakat burada Akdeniz ülkeleri de doğuya doğru Türkiye ve Türkistan’a doğru hareketlenmiş olacaklardır. Bu anlamlı bir etkileşimdir. Örneğin Büyük Akdeniz fikrini Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy kuzeye doğru, Avrupa’ya doğru, İngiltere yönüne doğru bir hareket olarak planlamış ve bundan ötürü de maalesef başarılı olamamıştır. Çünkü İngiltere’nin Fransa ile birlikte bir hareketi söz konusu olamayacaktır. O açıdan Büyük Akdeniz Birliği fikriyatının batıyla doğunun bir sentezi olarak oluşması çok anlamlıdır. İnsanlık mirasının en büyük kazanımları Akdeniz’e dökülen bir nehir olan Nil Nehri ile Türkistan’ın Amuderya yani Ceyhun Nehri arasındaki havza’da gerçekleşmiştir. Buradaki medeniyet şehirleri saymakla bitmez, burada Roma da vardı Sasani de vardı, Selçuk da vardı, Horasan da vardı, Osmanlı da vardı.
Türkler, tarihsel bağlamda Akdeniz kavramını kullanarak genellikle Akdeniz kıyılarına, bu bölgedeki yerleşimlere ve etkileşimlere atıfta bulunmaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesi ve hükümetin deniz ticaretiyle ilgilenmesi nedeniyle Akdeniz, stratejik ve ekonomik bir öneme sahipti.
Ayrıca, Türkiye’nin güney sahilleri ve kıyı bölgeleri Akdeniz iklimi etkisi altındadır, bu da tarım ve turizm açısından zengin bir potansiyele sahip oldukları anlamına gelir. Bu faktörler, Türklerin Akdeniz kavramını kullanmalarında etkili olmuştur.
Akdeniz, Türkçede “beyaz deniz” veya “iç deniz” anlamına gelir. Bu terim, denizin genellikle sakin ve berrak görüntüsünden kaynaklanmaktadır. Akdeniz, Türkiye’nin güneyindeki kıyıları da içine alan geniş bir bölgedir ve coğrafi, tarihi ve kültürel öneme sahiptir.
Osmanlılar döneminde, Türkler Akdeniz’de özellikle Anadolu, Mısır, Suriye ve Arabistan gibi bölgelerde güçlü bir etki ve hakimiyet kurmuşlardı. Bu topraklardaki stratejik konumları, deniz ticareti ve askeri başarılarıyla Osmanlılar, Akdeniz bölgesinde önemli bir güç haline gelmişlerdi.
Büyük Akdeniz Birliği
Türkistan coğrafi olarak katalizör bir bölge. Bütün yönleri içinde sentezleyen Türkistan‘ın içinde Hint de var Çin de var, bölgeye batıdan gelen İslam da var, Tengricilik de Şamanizm de Zerdüştlük de var.
Bütün bu felsefeler bir senteze ulaşıyor, bunu şöyle bir cümleyle nihayetlendirmiştim “En değerli yeraltı kaynağımız Türkistan diyarlarında yatan aziz bilgelerimizdir”
Büyük Orta Doğu Projesi bize ait olmayan bir projedir. Bu haritaya ise ben Büyük Türkiye gözüyle bakıyorum. Türk dünyası değil, Büyük Türkiye. Geleceğimiz bu haritanın temsil ettiği coğrafyadaki aksiyonlarımızla şekillenecektir.
Türkiye; Avrupa’da Asya’da, Afrika’da her üç kıtada da büyüktür.
Afrika’nın kuzeyinde, Avrupa’nın güney doğusunda, Asya’nın içlerinde, batısında, ortasında olan güç hep Büyük Türkiye‘dir. Bu bölgeleri, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya gibi coğrafi isimlerle adlandırmaktansa, siyasi bir nitelendirme olan Büyük Türkiye kavramı ile karşılamamız son derece önemlidir.
Akdeniz
Kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk, stratejilerini bizlere emanet bırakmıştı. Teorisyen de kendisi idi uygulayan da. En büyük strateji meclise dayalı cumhuriyet fikridir. Meclis yani halk. Fakat süreç içerisinde önce Türk Ordusunun adı 27 Mayıs Darbesi ile Silahlı Kuvvetler olarak değiştirildi. Ardından da 2018 den itibaren Meclis tali konuma düşürüldü. Kurucumuzun bizlere emanet ettiği strateji Akdeniz stratejisidir. Fakat Yalta şeytani dengesinde Atlantik güçleri kampına itildik. Dünyanın ortası anlamına gelen Akdeniz’in anlamını unuttuk, Atlantikçilerin stratejisi olan Orta Doğu batağına saplandık. Büyük Orta Doğu ülkesiyiz artık.
Atlantikçilerin bir büyük stratejileri söz konusu tüm dünyayı kapsama alanına alan. Bizlerin de Büyük Akdeniz merkezli ve yine tüm dünyayı kapsayan bir stratejimiz Atatürk’ün bizlere en büyük bir emanetidir. En büyük strateji olan Cumhuriyet fikri’nin ardından Akdeniz stratejisidir esas olan.
Dünyanın Ortası olan Akdeniz’de, Büyük Akdeniz Birliği siyasetini, birliğini geliştirmektense, Atlantik güçlerinin dünya siyasetlerinin türevi olmaya devam etmek ülkemiz için ağır sonuçlar doğuracaktır.
Büyük Akdeniz Birliği Ülkeleri
AVRUPA
- Balkan 6 STA (Serbest Ticaret Anlaşması)
- Karadeniz 1 STA
- Güney Avrupa 9 GB -AB (Gümrük Birliği- Avrupa Birliği)
- Doğu Avrupa. Tunaboyu. 1. TDT. (Türk Devletler Teşkilatı)
AFRİKA
- Kuzey Afrika 3 STA
ASYA
- Kafkasya 1 STA
- Doğu Akdeniz 2 STA
- Türkistan 7 TDT
Büyük Akdeniz 30
………………………………….
STA
Yürürlükte olan STA’lar listesi
-
- Arnavutluk
- Birleşik Arap Emirlikleri
- Birleşik Krallık
- Bosna Hersek
- EFTA
- Faroe Adaları
- Fas
- Filistin
- Güney Kore
- Gürcistan
- İsrail
- Karadağ
- Kosova
- Makedonya
- Malezya
- Mısır
- Moldova
- Morityus
- Sırbistan
- Singapur
- Şili
- Tunus
- Venezuela
13 ülke Akdeniz. Kafkasya. Karadeniz
- Balkan 6
- Kuzey Afrika 3
- Kafkasya 1
- Doğu Akdeniz 2
- Karadeniz 1
GB -AB: Güney Avrupa (9 ülke)
- İspanya
- Fransa
- İtalya
- Yunanistan
- Bulgaristan
- Hırvatistan
- Slovenya
- Malta
- Romanya
Büyük Akdeniz Birliği Projeksiyonu
- TDT 8
- STA 13
- GB/AB 9
Toplam 30
AB 27 ülke
Fransa’nın Büyük Akdeniz Birliği girişimi
Büyük Akdeniz Birliğini bir ara Fransa başkanı Sarkozy ileri sürmüştü pek tutmadı. Sizinki ümit ederim tutar.
Akdeniz Birliği, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında işbirliğini teşvik etmeyi amaçlayan bir girişimdir. Bu birliği kurma çabaları zaman içinde değişiklik göstermiştir. Ana amaçlar arasında ekonomik işbirliği, kültürel alışveriş, güvenlik konularında dayanışma ve bölgesel kalkınma yer alır.
1995 yılında başlatılan Barcelona Süreci, Akdeniz Birliği’nin temelini atmıştır. Bu süreç, Avrupa Birliği ile 12 Akdeniz ülkesi arasında ortaklık ilişkilerini geliştirmeyi hedeflemiştir. Ancak, birliğin tam anlamıyla işler hale gelmesi ve projelerin uygulanması konusunda zaman içinde çeşitli zorluklar yaşanmıştır. Akdeniz Birliği’nin geleceği konusundaki gelişmeler, üye ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik dinamiklere bağlı olarak değişebilir.
Akdeniz Birliği, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında işbirliğini teşvik etmeyi amaçlayan bir girişimdir. Bu birliği kurma çabaları zaman içinde değişiklik göstermiştir. Ana amaçlar arasında ekonomik işbirliği, kültürel alışveriş, güvenlik konularında dayanışma ve bölgesel kalkınma yer alır.
1995 yılında başlatılan Barcelona Süreci, Akdeniz Birliği’nin temelini atmıştır. Bu süreç, Avrupa Birliği ile 12 Akdeniz ülkesi arasında ortaklık ilişkilerini geliştirmeyi hedeflemiştir. Ancak, birliğin tam anlamıyla işler hale gelmesi ve projelerin uygulanması konusunda zaman içinde çeşitli zorluklar yaşanmıştır. Akdeniz Birliği’nin geleceği konusundaki gelişmeler, üye ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik dinamiklere bağlı olarak değişebilir.
Nicolas Sarkozy‘nin Akdeniz Birliği girişimi, 2008 yılında Fransa’nın Avrupa Birliği dönem başkanlığı sırasında öne çıktı. Ancak bu girişim, bazı eleştirilere ve tartışmalara neden oldu. Sarkozy’nin önerdiği birlik, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında işbirliğini teşvik etmeyi amaçlıyordu. Ancak bazı ülkeler, özellikle bazı Arap ülkeleri, bu girişimi daha çok bir Fransız etkisi olarak gördü ve eleştirdi.
Bu nedenle, Sarkozy’nin girişimi tam anlamıyla başarılı olamadı ve planlanan hedeflere ulaşamadı. Ancak Akdeniz Birliği’nin temelini atan Barcelona Süreci gibi çabalar, bölgesel işbirliği ve diyalog konularında devam etmiştir.
Türkiye yine her zamanki davranışını göstererek kendi Akdeniz Birliği oluşumunun peşinde koşacağına, bunu oluşturmaya uğraşacağına, gidiyor başkalarının birliklerinin peşinden koşuyor. Türkiye, Fransızların Akdeniz için birlik girişimine ( ki 15 yıldır gündemde olmasına rağmen somut bir gelişim söz konusu değildir) oraya temsilci atamasını yapıyor.
Akdeniz için Birlik (AiB) Avrupa ve Akdeniz Havzası’ndan 43 ülkenin yer aldığı hükûmetler arası bir kuruluştur: Avrupa Birliği’nden 28 üye devlet ve Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu Avrupa’dan 15 ortak Akdeniz ülkesini kapsar.
Büyük Akdeniz ve Mavi Vatan
Mavi Vatan doktrininin Büyük Akdeniz bütünlüğündeki Beş Deniz (Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz, Hazar Denizi, Basra Körfezi/Hint Okyanusu) örneğin Hazar Denizi’ne kıyıdaş olan Türk Devletler Topluluğu ülkelerinden Türkmenistan ve Azerbaycan ve uzaklarda Yeni Akdeniz (Pasifik Okyanusu)’deki Japonya, Kore, Tayvan gibi ülkelerle bilgi birikimimizin paylaşılması önem kazanmaktadır.
Büyük Akdeniz ve Mavi Vatan
Mavi Vatan doktrininin Büyük Akdeniz bütünlüğündeki Beş Deniz (Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz, Hazar Denizi, Basra Körfezi) bölgesi ülkeleri örneğin Hazar Denizi’ne kıyıdaş olan Türk Devletler Topluluğu ülkelerinden Türkmenistan ve Azerbaycan ve uzaklarda Yeni Akdeniz (Pasifik Okyanusu)’deki Japonya, Kore, Tayvan gibi ülkelerle bilgi birikimimizin paylaşılması önem kazanmaktadır.
Sonuç:
Fatih, Akdeniz’in fethine Arnavutluk dağlarından başlamıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 26 Ağustos 1922’de düşmana taarruz emrini verdiğinde, zamanları aşan bir ifade kullanmıştı.
“İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri.!”
Ölümünden sonra ve İkinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda bu hedef takipçileri tarafından Atlantik olarak revize edilmiştir.
Şimdi artık yeniden Atatürk’ün bizlere gösterdiği hedefe yönelmek zorundayız.
AB, KEİB, D8, ECO gibi entegrasyon ve bütünleşme gayretleri oyalanma yoluyla kadük edilmiş girişimlerdir. İçinde bulunduğumuz “Yeniden Asya Binyılı”nın mihenk taşı “Büyük Akdeniz”dir. Ülkemiz, Türk Devletler Teşkilatını kurarak bu konuda ilk somut adımı atmıştır. Şimdi sıra Türkiye ve Türkistan ülkeleri arasındaki işbirliği boyutunu Akdeniz ülkelerine doğru genişletmektir.
Türkiye ve Türkistan coğrafyaları yegâne kıymette bir bütünlük göstermekte ve İpek Yolu üzerinden Akdeniz’e çıkan güzergâh ve trafik ile birlikte üçlü bir işbirliği zemini oluşturmaktadır.
“Büyük Akdeniz” vizyonunda ilk adım olarak Libya’yı Türk Devletler Teşkilatı ile ilişkilendirerek bütünleşmeyi başlatabiliriz.
Ataları Akdeniz sularında seferlere çıkan bir nesil olarak yeniden ve çağdaş bir işbirliği, yeniden birleşme ve bütünleşme görevi bizleri beklemektedir.
Hazar denizi kuzey güney ekseninde, Akdeniz ise batı doğu ekseninde olduğu için genleşme katsayısı daha yüksek. Amerikalılar Büyük Çin, Büyük Ortadoğu kavramlarını üretti.
Biz Türkler ise Büyük Akdeniz kavramını üreterek alt havzaları ( Balkanlar, Kuzey Afrika, Levant, Hazar, Türkistan, Hind Alt Kıtası) bütünlüğe kavuşturarak birleştirebiliriz.