HomeMAINBüyük Güçler ile Büyük Oyun ve Türkiye-Türkistan

Büyük Güçler ile Büyük Oyun ve Türkiye-Türkistan

4-11 Şubat 1945’de gerçekleşen Yalta Konferansı için bir araya gelen üç lider: Churchill (Britanya), Roosevelt (ABD) ve Stalin (Rusya)

19. yüzyılda Büyük Oyun’un aktörleri olan İngiltere, Almanya istihbarat servisleri rakipleri olan Rusya’ya karşı dünya çapında bir düşünsel faaliyeti başlattılar. Bunun adı da Turancılık idi.

Yazdırdıkları Turan kitaplarını istihbarat servisleri yayınladılar ve rakip istihbarat servislerinin yayınladıkları raporları da kendi dillerine tercüme ettiler. Bu faaliyet 1865 yılında başlamıştı. Ardından 1867’de ise Rus Bolşevik orduları Türkistan’da Taşkent kentini ele geçirmişlerdi

15 Mayıs 1919’da İngilizlerin yönlendirdiği Yunan birlikleri Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki İzmir Limanı’na çıktılar. Üç yılı aşkın savaş başlamıştı. 11 Ağustos 1919’da ise Rus generalleri komutasındaki 106 bin kişilik birlikleri ile “Türkistan cephesini” açtılar.

Nasıl ki Hindistan büyük oyunculardan İngiltere’nin işgali altında ise Rusya da Hint Okyanusu’na inmek için Hindistan coğrafyası ile ilgilenmekteydi. Arka bahçeler birbirlerine karışmışlardı artık. Türkiye ise Rusya’nın arka bahçesiydi ve İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu’nu bitirdikten sonra Türkiye’yi de kendi ittifakında yer alan Yunanistan’a teslim etmek üzere işgal hareketini başlatmıştı.

Değinmemiz gereken enteresan bir konu ise büyük oyuncuların Türkistan’daki savaşını Türkler, Ruslara karşı kaybetmiş olmalarına rağmen, yine büyük oyunculardan İngiltere’nin Türkiye’de Yunanlılar eliyle başlattığı savaşı kazanmışlardı.

Burada sormamız gereken bir neden sorusu olacaktır. Geleceğe yönelik olarak bu soruyu ciddiyetle değerlendirmemiz gerekmektedir.

Türkiye coğrafyasında Türkler, Atatürk liderliğinde Rusya’dan destek almışlardı, bu da Rusya’nın Türkiye’ye bir desteği durumundaydı. Türkistan liderliği Türkistan coğrafyasında ise işgale engel olamamıştı. Rusya’nın işgal harekatına maruz kalan Türkistanlılar, Rusya’nın rakipleri olan İngiltere ve Almanya’yı yanlarına çekememiş, ittifak oluşturamamıştı ve burada ikinci neden sorusunu sorabiliriz. Çünkü Ruslar gene yayın faaliyetleri ve istihbarat faaliyetleri ile birlikte Hristiyanlık propagandası yaparak, Haçlı Seferi tarzında kendilerince bir medenileştirme savaşı yaptıklarından, ortak aidiyet hissini büyük oyunculara, bilinç altından ve üstünden iletmekte dediler. Böylelikle rakipleri olan İngiltere ve Almanya’nın Türkistan güçlerinin Türk insanının yanında yer almasına engel oluyorlardı.

2.Dünya Savaşından galip devletler ittifak olarak çıktılar. İngiltere, Amerika ve Rusya görüşmeler neticesinde Türkiye’nin batı kampına transfer edilmesine ve Doğu Türkistan’ın da Rusya’dan alınarak Çin Halk Cumhuriyeti’ne verilmesine karar verdiler. Sebep olarak ise denge siyaseti ile Büyük Güçler kendi aralarında denge mekanizmasını titizlikle korumaya çalışıyorlardı. Çünkü Rusya’nın elindeki bir Doğu Türkistan, Rusya’nın Hindistan’a erişimini son derece kolay bir noktaya getirecektir. Bu durumda ise Büyük Güçler arası hassas denge bir çırpıda bozulacaktı.

Demek ki Türkleri bir kısmı batı kampına diğer bir kısmı da doğudaki Çin kampına  aktarılıyor, kamp değiştirtiliyorlar ve farklı kamplarda yer almaları önemseniyor ve sağlanıyordu.

Türkler, dengenin sadece unsurları idiler, dengeyi oluşturanlar değillerdi. 

Bundan sonrası olarak çıkartabileceğimiz ders ise, demek ki Türkler kendileri denge kurucu pozisyonda olmalıydılar. Bu da Türkiye ile  Türkistan’ın birlikte hareket etmesi ile mümkün olabilecekti, iki parça birbirine karşı değil birbirini destekleyici pozisyon olmalıydı.

Türklerin, beş deniz çevresinde konuşlanmış ve beş okyanusa erişilebilirliği olan jeopolitik konumları muhteşemdi, fakat Türkler bu konumdan bir türlü yararlanamıyorlardı.

O halde Büyük Güçlerin kendi aralarındaki büyük oyunlarına alet olmadan kendi oyunumuzu kurmalıydık. Bu durumda bir İsveçli coğrafyacı tarafından oluşturulmuş Ural-Altay dil tezi bağlamında Atlas okyanusu kıyılarından başlamak üzere Arktik okyanus kıyılarındaki Yakutistan ve Pasifik okyanusu kıyılarındaki Japonya ve Koreler ile beş deniz kıyısındaki Türkiye olmak üzere kültürel ve ekonomik birlikteliğin uygulanması, Türkleri de büyük oyuncular arasına dahil edecektir.

21.yüzyılın daha başlarındayız, ilk çeyreğinin içerisindeyiz ve fakat gündemdeki en önemli başlık üçüncü Dünya Savaşıdır ve ülkeler ordularını ve silahlarını güçlendirmekle meşguller. Savaş koşullarını gayet iyi bilen Türkler ise bunu bir fırsat olarak değerlendirerek Büyük Güçlerin istihbarat servislerince kötüye kullanılan Turan idealini bu kez kendi oluşturacakları ittifak ve işbirlikleri neticesinde ve özellikle de dindaşlık değil ama dildaşlık üzerinden giderek, kültür ve ekonomi işbirliğini Turan coğrafyası genelinde fiili olarak gerçekleştirme misyonu ile karşı karşıyadırlar.


Subscribe For Latest Updates
And get notified every monday at 8:00 am in your mailbox
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular