Bilge Tonyukuk Yazıtı’nın satırları arasında yer alan “devlet de devlet oldu, halk da halk oldu” cümlesi Çin esaretine karşı isyan hareketi ve bağımsızlık mücadelesinin sonucunda yazıtın son bölümlerine doğru yer alan bir tespittir.
Buradan çıkan açık anlam şu ki, demek ki devletin devlet olmadığı zamanlar, halkın da halk olmadığı zamanlar söz konusu olabiliyormuş. Türklerin tarihinde bu tarz dönemler çok sayıda yaşanmıştır ve halen de yaşanmaktadır.
Devlet Arapça bir kelimedir, Türkler ise devleti il olarak tanımlamaktadır. Türklerin anlayışında devlet ancak ilişkiler ve ilgi ile var olabilmektedir, iletişim ile sürdürülebilmektedir.
21. yüzyıla ülkemiz kavramların yerle yeksan edildiği bir ideolojik hareket ile başlamıştır, bu son derece talihsiz bir durumdur. Bu durumdan çıkılması açısından tek kişinin tek başına devleti temsil edemeyeceği, tek bir imza ile devletin yönetilemeyeceği, hükümetin hiçbir zaman devlet yerine geçemeyeceği, devletin kurumlar olmaksızın söz konusu olamayacağı, en büyük gerçeğin, Atatürk tarafından ifade edildiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi yani halk olduğu günlere kavuşmamız açısından çözümler geliştirmemiz önem kazanmaktadır.
1850’li yıllardan itibaren borç batağına saplanmaya başlayan Osmanlı İmparatorluğu anlayışını değiştirmediği için 70 yıl içerisinde yıkılıp gitmişti, son dönemlerinde yedisinde neyse yetmişinde de o şekilde davranmıştı.
Hâlbuki savaş içerisinde parasızlıktan kıvırılan Türkiye, Atatürk’ün halkına müracaat ederek uyguladığı tekalifi milliye politikası neticesinde bir yıl içerisinde parasal yönden kendisini toparlayarak savaşı kazanmasını bilmişti. Daha sonraki dönemlerde de 1923-1939 yılları arası Türkiye Cumhuriyeti’nin cari fazla verdiği yegane yıllara tanıklık etmiştir.
O halde devletin restore edilmesi süreci içerisinde önemli olan yerel halk olarak kendi halkını aşağılamamak ve fakat halka dayanan politika ve stratejiler çerçevesinde özellikle ülkenin ekonomisini son derece güçlü kılmak, borç batağından çıkarmaktır.
Restorasyonun temelinde sağlam bir ekonomik bağımsızlık yatmaktadır. Kurumlar ve kanunlar ancak tam bağımsızlık ve egemenlik anlayışı çerçevesinde yeniden ihya edilebilecektir.
İlk Başbakan Bilge Tonyukuk’un veciz ifadesiyle devletin devlet olabilmesi için devlet adamlarına ihtiyaç vardır. Kendisinin diğer bir ifadesi ile “bizim gücümüz yüzde birdir”.
Evet Tonyukuk’dan 1300 yıl sonra da Türklerin temel göstergeler olan nüfus, yüzölçümü, milli gelir gücü dünyada yüzde birdir. Önemli olan söz konusu %1’in nasıl önüne bir sıfır eklenebileceğidir.
Tonyukuk bunu başarmıştı ve Çin’e karşı bağımsızlık hareketini başarıya ulaştırmıştı Çin’in sahil kesiminde yer alan 23 şehire seferler yapmış, stratejik ve anlayışla devleti ihya etmişti. Sürekli sahada ve savaş alanlarında idi.
Tonyukuk‘un ünvanı olan bilgelik Asya’daki Türk devletlerinin temel vasfı idi. O halde devletimizin de hem içeride hem de dışarıda bilge güç olarak temayüz edebilmesi için kanunların, halkın, ekonominin, iş hayatının, hukukun, dış dünya ile olan ilişkilerin bilge liderlik öncülüğünde bilge güç olarak halkın da katılımı ile birlikte, geniş bir perspektif ile yeniden tasarlanması önemlidir.
KHK’larla devlet yönetme geleneğine son verilmeli, parlamenter sisteme geçilmeli, Başbakanlık ve müsteşarlıklar tekrar ihya edilmelidir. Devlet bir şirket gibi değil fakat devlet gibi yönetilmeli, ülkede tüm hayati sektörlerde siyaset bazlı olarak oluşturulmuş beşer kişilik tekelci yapılanmalar sonlandırılmalıdır.
Portekiz’de 1.65 Avroya lokantada yenilen bir et yemeği Türkiye’de binlerce liradır.
Dövizin hayati öneminden ötürü ihracata özel bir acil servis yaklaşımı geliştirilmeli, ihracat faaliyetleri ve yurt dışı sahalarda bordo bereli zihniyetli kadrolar tarafından yerine getirilmelidir.
Türkiye’nin 175 yıldan buyana dış borç alan bir sistematiğe ilişkin oluşan kalıplar ve yapılar acil ihracat yaklaşım ve vizyonu ile yıkılmalıdır.
Cumhuriyeti içine sindiremeyen saltanat ve hanedan zihniyeti ülkemizde köklü bir ideolojidir ve fakat kendi tabirleri ile “yerel halk” olarak ifade ettikleri halk, bir yerel seçimde kendilerini yerle yeksan etmiştir.
2500 yıllık felsefe geleneğinde filozoflara sahip olan Yunanistan’da bir devlet kavramı söz konusu değildir, sadece şehir devletleri ile sınırlıdır, bundan ötürü de herhangi bir imparatorluk sahibi olamamışlardır.
Devlet kavrayışı Türkleri diğer halklardan ayıran ve öne çıkartan yaşamsal bir karakterdir.
Bizans İmparatorluğu olarak adlandırılan yapı aslında Roma’ya özgü bir yapıdır. Rum dediğimiz de Romalılardır.
Devletin yeniden restorasyonunda özgün bir yaklaşımla devlet kavramını binlerce yıldan buyana içselleştirmiş olmamız, yola çıkacağımız en önemli bir kaynaktır..