Düşüncenin gram değeri Düşüncenin gram değeri Düşüncenin gram değeri Düşüncenin gram değeri
Peki düşünce nasıl değerlenmektedir.
Dünyada düşüncenin en değerli olduğu ülke Amerika Birleşik Devletleri‘nde bunun göstergesi de iPhone’un gram değeri de 3.77 $’dır. Düşünce çoksesliliği ve zenginliği ile eşitliği ile ülkedeki düşünce kuruluşlarının katkıları ile üretilen aslında kolektif bir üründür, kolektif bir başarıdır. Türkiye’nin ihracat değeri ise kiloda 1.44 dolardır. Bu karşılaştırma, düşünceye verilen değer ve değersizlik, ilgisizlik boyutlarını çok güzel gözümüzün önüne getirmişler.
Tabii Amerika bunu nasıl sağlıyor, düşünce kuruluşlarına sürekli projeler gönderiyor, bu konudaki düşüncelerinizi hazırlayın diyor, projeler çok sayıda düşünce kuruluşlarına gönderiliyor, bunların paraları ödeniyor, finanse ediliyor. Neyi görmek istiyor, acaba hangi farklı düşünceler üretildi, bunları görmek istiyor, çünkü bu farklılıklardan bir senteze gidecek ve o sayede de kendisini diri ve canlı tutuyor dünyanın çeşitli yerlerinden en donanımlı insanları ülkesine çekiyor.
Zamanların derinliğinde, zeminlerin enginliğinde sürekli hareket halinde olan zihinde biriken düşüncelerin değeri yeganedir.
Prof. Dr. İoanna Kuçuradi: ‘En önemli eksiklerden biri bağlantıları görememek’
“Ezberci eğitim, eğitim hakkının ihlalidir. Ezberci eğitimle yetişenler, bağlantıları göremiyor”
“Eğitim sisteminde ana sorunlardan biri ezberciliğin her düzeyde olması. Ama önce öğretmenlerde bunu aşmamız gerekiyor. Uygun eğitimle bunlar mümkündür, olmayacak şeyler değil ama inat etmek gerek.”
“Ezberci eğitimle yetişenler bağlantı kuramıyor. Eğitimde önemli eksiklerden biridir bağlantıları görememek. Bunun öneminin de farkında değiller. “Modüler Eğitim” diyorlar. Modüller eşya içindir, eğitim modüllerle olmaz, bir bütündür, yan yana konularak olmaz. Ezberci eğitim, eğitim hakkının ihlalidir, binanın, şunun bunun olmamasından daha beterdir.”
Savunma Sanayiinde Rekabet mi, Maraba Kültürü mü?
“70’lerde ABD’de bu konularda iki bölge öne çıkıyordu: Birisi Kaliforniya’daki Silikon Vadisi, diğeri ise Boston Massachusetts’teki Route 128. İkisinde de dünyanın en iyi üniversiteleri vardı. İkisi de kocaman kocaman ofis binalarında büyük şirketlerde mühendislerin çalıştığı yerlerdi. O zaman şimdiki gibi günün yarısında yoga yapıp, diğer yarısında TikTok çeken girişimciler yoktu.
Peki, bugün inovasyon deyince neden tüm dünyanın aklına Silikon Vadisi geliyor? Bu da Kaliforniya ile Massachusetts arasında tek bir farktan kaynaklanıyor: Kaliforniya’da 1872’de tesadüfen çıkarılan bir kanun ile çalışanların iş sözleşmelerine rekabet yasağı koymak yasaklanmış. O yüzden, bir şirkette çalışanlar işten ayrılıp ona rakip şirket kurabiliyor. Hatta rakip firmaya geçip tecrübesini beraberinde götürebiliyor. Hem yeni iş kurmak hem de kalifiye insan kaynağına erişip işini büyütmek daha kolay. Tabii ki kimsenin çalıştığı şirketin ticari sırlarını alıp gitmesine izin verilmiyor (dilerseniz böyle şeyleri ABD’de bir deneyin).
Massachusetts’te ise durum böyle değil. Çalışanlara rekabet yasağı koymak serbest. O yüzden yapabileceğiniz inovasyon ancak çalıştığınız şirketin öncelikleri ve size verdiği hedeflerle sınırlı.
İşte, Silikon Vadisi’ni Silikon Vadisi yapan şey havanın güzel olması filan değil, basit bir kanunmuş. Bugün hâlâ Silikon Vadisi’nde başka başka alanlarda başarılı şirketlerin %90’ının kökeni ilk çip şirketi Fairchild Semiconductors’a dayanıyor.
Biraz da bizim gibi ülkelere bakalım. Gelişmekte olan ülkelerde başarılı girişimleri bir araya getiren Endeavor diye bir dernek var. Endeavor’ın çalışmasına göre İstanbul’daki başarılı teknoloji şirketlerinin %90’a yakını dört şirketin çalışanları üzerinde yükseliyor. Bu şirketler, Yemeksepeti, Markafoni, Mynet, Pozitron. Bulgaristan’da 2002’de kurulan Telerik diye bir şirketten 20 yılda 40 başarılı girişim çıkmış. Dubai’nin Uber’i Careem’in çalışanları 34 yeni şirket kurmuş (bunların yarısı Pakistan, Mısır ve Suudi Arabistan’da).
Demek ki, ekonomik kalkınma için iş gücünün şirketler arasında özgürce yer değiştirebilmesi gerekiyor.
Peki “iki sene sonra ayrılacak adama ben niye yatırım yapayım?” diye soran şirket yöneticilerinin sesini duyar gibiyim.
Yüksek teknoloji inovasyonuna dayanan şirketleri maraba kültürüyle yönetmeye kalkınca insanın aklına böyle sorular gelebilir.
Peki ya ulusal güvenlik? Son zamanlarda, herkes işine gelmeyen rekabete karşı “ulusal güvenliğimizi koruyoruz” argümanları kullanmaya başladı.”