yayınladığı Türkiye’deki 40 küsur etnik grup kitabından başlayarak gündeme getirilmiş bir konudur ve konu üzerinden bir yarık, bir yapı yaratılmıştır. Kanayan bir yara olarak bu devam etmektedir.
Fakat bizler konuya başka bir açıdan yaklaşarak etnik yapımızı paradoksal olarak etkin bir yapı olarak yorumladığımıza ilişkin görüşlerimizi sizinle paylaşacağız. Yurtdışı iş seyahatinde Tunus’ta burada yerleşik olan Tunuslu tüccarla sohbet ediyoruz. Yemek esnasında kendisinin aslen Arnavut olduğunu söyledi.
Şimdi bakalım Osmanlı Arnavut’u alıyor, Arnavutluk’tan Tunus’a gönderiyor. Şimdi biz de içerideki Arnavutlar’ı sayıyoruz. Türkiye’de şu kadar Arnavut var diye veya başka etnik unsurları sayıyoruz. Lazlar, Kürtler Çerkezler, Abazalar saymakla bitmez.
Şimdi burada bakış açımızı tamamen ülkemiz dışına yöneltip etnik yapı karakteristiğini kendimiz için etkin yapıya dönüştürmeliyiz. Etnik Yapının bizler için çok önemli bir güç olduğunu, bunun bilincinde olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu saydığımız etnik unsurlar Türkiye’nin etkin gücüdür. Biz sürekli olarak bakışlarımızı içeriye yöneltip sıkıntılı düşünceler taşıyoruz.
Yine bu sefer Mısır’dayım otoyoldayız, çevre yolunda gidiyoruz önümden tırlar geçiyor sürekli. Arkalarında şu yazıyor hep Abaza. Bu çok büyük bir taşımacılık şirketi ve sahipleri Abaza, Çerkez. Şimdi yine bakın bu sefer Mısır’da Çerkez’le karşılaştık değil mi?
Şimdi bizim bakışlarımızda etnikliği dışarıya yöneltip, bizi içeride bu unsurlarla bölmek isteyenlere karşı yeni bir bakış açısını geliştirmeliyiz. Etnik yapımız paradoksal olarak son derece büyük bir gücümüzdür. Yurtdışından bu güce baktığımız zaman yurtdışında içerimizdeki etnik unsurların ayrıca Türk dilinde de muhabbetleri olmaktadır. Devletimizin milletimizin en güçlü unsurlarıdırlar etnik unsurlarımız.
Selam ve dostlukla. Tekrar iyi pazarlar