HomeMAINGök - Yer - Kutsal Su

Gök – Yer – Kutsal Su

Türklerin en karakteristik özellikleri üç kıtanın coğrafyalarında, zeminlerinde binlerce yıl boyunca mayalayıp geliştirdikleri özgün kültürleridir. Ve bu kültür Gök, Yer-Kutsal Su ve Kişi unsurlarından oluşmuştur ki en veciz ifadelerin Moğolistan, Altay bölgesi ve  Yenisey, Orhun, Selenge nehirler bölgesindeki 102 adet Türk Yazıtları’nda görebilmekteyiz.

Türk kültürünün ana unsuru su’dur, Türkler teolojilerinde bu gerçeği yakalamışlardır. Çünkü geliştirdikleri kültür, dinleme ve konuşma bazlıdır. Okuma ve yazma eylemlerine ise daha sonra geçmişlerdir. Dinleyip konuşarak geliştirdikleri matematiksel ve felsefi dilleri ile gökteki alemleri ve yerdeki izlerini okuyup anlamışlar, bilgelik teolojilerini geliştirmişlerdir.

Önemli olan konuşarak sesler ile iletişime geçmektir ve Türkçe dünya dilleri arasında iletişim gücü en yüksek olan dördüncü dildir. Bunun sebebi bozkır ve su coğrafyasında at üzerinde birbirleriyle uzak mesafe iletişimlerini sağlarken, temelde fiillere dayalı etkin ve hızlı bir iletişim ihtiyacıdır. Biz su öğesini Türklerin bütün klasik eserlerinde destanlarında, yazıtlarında, yazma eserlerinde ve ardından yazılı kitaplarında izlemekteyiz. Su kültürünün ilk gözümüze çarptığı klasik eser Oğuz Kağan destanıdır, ardından Tonyukuk yazıtında, Divan Lügati’t Türk ve Kutadgu Bilig’te suyun izlerini apaçık görmekteyiz.

Gök, Yer- Kutsal Su, Kişi teolojisi Türklerin zihinlerinin ana sütunlarıdır. Gökler, suyun kaynağıdır ve yağmurlar ile yeri, gökler sulamaktadır ve su iduktur; yani kutsaldır. Yer ise sulardan müteşekkildir, dünya yüzeyinin %80’i sudur. Ve ardından nihai olarak da, gök ve yer arasında yaratılmış olan kişi ise sudan müteşekkildir.

Lütfen aşağıdaki başlığı tıklayın.

OCR uygulanmış Arama yapılabilir PDF dosyasıdır.

Yer-Gök-Su (Eski Türk Yazıtları Sözlüğü)

 

Yer. Gök. Su: Şiir Üçlemesi (Seslendirilmiş)

Şiir: Levent AĞAOĞLU Seslendirme: Murat KOCACIK
Zamanın ruhuna vurgu yapan yazılar çoğunluktadır ve fakat yerin ruhuna aynı derecede bir vurgu maalesef söz konusu değildir. Halbuki zaman gelip geçicidir,  geçmiş pek de…
*******************************
Gözler, Gökler Yinçü Ögüz aşıldı Şantung balıka Talay ögüzke tegdi Aşılanlar, ulaşılanlar İlkler yaşandı Yaşananlar Taşa yazıldı Yaşadı Yazdı Çağları dağları aştı Bugüne taştı Gözler yaşardı Gökler boşandı Bozkırlar yeşerdi Ekinler göverdi Sevdalar yaşandı Batı Doğu Kuzey Güney Yönler şaştı Taşın döndü başı Yazılınca…
*******************************

YER’in RUHU

[ Orhun Yazıtları, 735]

yér sub idisiz kalmazun tiyip

[yer su sahipsiz kalmasın deyip]

[ Orhun Yazıtları, 735]

 

Yer adları

  • Kağanlık merkezleri.
  • Irmaklar.
  • Göller.
  • Dağlar, tepeler.
  • Kentler.
  • Ülkeler.
  • Çöller.
  • Kaleler.
  • Ovalar.
  • Geçitler.
  • Ormanlar.
  • Diğer yer adları.

COĞRAFYA

  • Kara kütleleri.
  • Su kütleleri.
  • Coğrafi yönler.
  • Yer-yön adları.

Gökova

Boosonturkey: Yer.

Booksonturkey: Gök

“yer iyesi” – Google’da Ara

Yer İyesi – Vikipedi

*******************************

SU

Türkler Sibirya’nın bataklıklarında ve nehirlerinde yani Baykal gölü, Yenisey Nehri’nin aşağı kısımları ve Orhun, Selenge ırmakları vadilerinde yaşantılarını su yolları üzerinden idame ettirmişlerdi. Burada yaşayan Kıpçaklar, aynı zamanda Kimek olarak adlandırılmışlardır ve kimek, gemi anlamındadır. Kişi tabiri ise su samuruna Türklerin verdiği kiş isminden esinlenilerek geliştirilmiştir. Demek ki, Türkler açısından bir devirdaim unsuru olan su, hayatın ana kaynağıdır.

Türkistan coğrafyasında denizlere kıyıdaşlık söz konusu değildir, sular ve göllerden oluşan bu coğrafyada denize ilk çıkış ise Hazar denizi (Gökçe Deniz) üzerinden olmuştur ki burası da bir iç denizdir, fakat Hazar civarında yer alan İdil (Volga) nehri ve Karadeniz’in kuzeyindeki Don, Dinyeper, Dinyester nehirleri üzerinden Türkler Kazan kentini de içine alan steplere, kuzeye doğru ulaşmışlardır ve İdil üzerinde sürekli gemilerle insan ve mal taşımacılığı yapmışlardır. Nihayetinde, Karadeniz ve ardından Akdeniz’e, Kızıldeniz’e ve Basra  Körfezi’ne de ulaşılmıştır.

Türkler, sadece su kaynakları ve denizlere sırtlarını dönmemişler fakat kendi tarihlerine, kendilerine sırt çevirmişlerdir. Türkistan diyarlarında yazılan klasik eserlerimiz bilinmemekte, terennüm edilmemektedir. Türklerin, sırtlarını döndükleri zeminlere, coğrafyalara artık yüzlerini dönerek, kavrayıp gezmeleri, dolaşmaları ve gördüklerini yazmaları çok önem kazanmaktadır.

Maalesef yüzeysellik ve özellikle de sosyal medya iletişimi döneminde kopyacılık üzerinden bilinenleri  tekrarlamanın, kişinin bilgi ve kültürüne ekleyebileceği bir özellik söz konusu değildir.

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular