Ahi Çelebi Cami. Babamın Ahi Çelebi Camii’nin bitişiğinde, amcamla birlikte işlettikleri bir köfteci dükkânı vardı. Dayımlar, teyzemler hep babama takılırlardı dükkânın koyu yeşil renginden ötürü. Yeşil türbe diye isim takmışlardı. Sokak Arnavut kaldırımı döşeli, masaların üzeri lacivert muşamba kaplıydı. Aspirin köftesi diye takılırlardı. Rumeli köftesi lezzetliydi. Babam formülünü hiçbir zaman bize vermemiş, “okusunlar adam olsunlar,” demişti. Hep okumamızı arzulamıştı. Emekçiydi rahmetli, müthiş çalışırdı. Amcam dışarı servislere bakardı. Babamın piyazı da meşhurdu. İçme suyu cam şişedeydi. Şambaba tatlısı yapardı. Yazları patlıcan kızartma, biber kızartma yoğurtlu. Çorba falan yoktu, yapmazdı. Maalesef hiçbir fotoğraf kalmadı o dükkândan. Kardeşim ve ben birlikte gider, yazları yardımcı olurduk. Babam yardımcı olmamız için bizi çağırırdı. Babamın dükkânı 12 Eylül darbesinden iki yıl sonra yıkıldı. Babamın dükkânı caminin tam dibinde idi. Zindan Hanı yakınımızda idi.
500 yıllık cami. Ahi Çelebi Camii.
Yazları okul kapalı iken babamın köfteci dükkânına yardıma giderdik. Servis yapar, bulaşık yıkardım. 1974-75’lerde peynirci Rum kardeşler vardı Taki ile Maki, Rum Yorgo ve gıda toptancısı Musevi Eli vardı. Kolsuz bir amca vardı peynircide, Türk Sanat Müziği şarkıcısı Recep Birgit gelip peynir alırdı.
Malatya Pazarı, Coşkun Sucukları, Apikoğlu, gıda toptancısı Talat bey, Alemdar, Kademoğlu, İhsan Taşkın, Paksoy, Şakarcanlar hep babacığımın aspirin lakaplı köftesinin lezzetine müptela idiler. Rum Yorgo nüktedan adamdı, babacığım ile şakalaşırdı. Çorbacı derdi babam gayrimüslimlere.
Çoğunlukla Pötürgeli hamallar sırtlarında kuruyemiş taşıyorlardı. Kuruyemişçiler Çarşısı’ndaki Yağ İskelesi, Yemiş İskelesi ve Limon İskelesindeki bütün binalar tarihi binalar. Ege kıyılarından, Küçükkuyu’dan, Ayvalık’tan zeytinyağı gelirdi mavnalarla. Karşıda Galata Kulesi gözükürdü. Bütün buradaki binalar çok güzel ve eski işyerleriydi. Hepsi Bedrettin Dalan tarafından yıkıldı, dümdüz edildi. Koskoca bir tarih yok oldu gitti. Yıkımdan kalan bir tek Ahi Çelebi Camii, Zindan Hanı ve Akbank’ın bulunduğu taş bina oldu. Daha sonrasında Akbank’ın olduğu tarihi bina Tarih Vakfı’nın kullanımına verildi. Yine babamın dükkânına çok yakın bir yerde Pandeli’nin restoranı vardı. O da yıkıldı gitti, hepsi yok oldu.
Yağ iskelesi, Haliç kenarı, Eminönü
“Eski Galata Köprüsü’nün Eminönü tarafında, İstanbul Ticaret Odası binasının bitişiğinde, Yemiş İskelesi’nin komşusu bir mahalle idi adeta. 300-400 yıllık binaları, daracık sokakları, bu sokaklardan üçünün beşinin açıldığı meydancıklarıyla mini bir müzeydi. Ayvalık ve Edremitli zeytinyağı imalatçı ve tüccarları başta olmak üzere yağ ticareti ile uğraşan herkesin burada dükkânı vardı. Sait Faik de 1933’de burada bir ticarethane açmıştı. Pandeli’nin ilk açılan yeri de burada. Dalan zamanında tamamen yıkılarak yeni Galata Köprüsü’nün şantiye alanı haline getirildi.
Biraz daha anlatayım. Benim çocukluğumun geçtiği, belediyenin de üzerinden geçtiği açık hava müzesiydi burası. Evler tek katlı ahşaptı. Yollar toprak ya da arnavut kaldırımı. Fransız usulü ortası geniş, tepeleri sivri sokak lambaları vardı.
Artık anılarda kalan bu İstanbul semtinin çeşitli yerlerde ismine rastlarsınız:
Ara Güler’in “Yağ iskelesinde iş bekleyen hamallar” adlı fotoğrafı.
İbrahim Safi’nin “Eminönü yağ iskelesi” tablosu.
Sabahattin Ali “İçimizdeki Şeytan” adlı hikâyesinde.”
Kaynak; https://eksisozluk.com/yag-iskelesi–1155582
Hamallar Kürtçe konuşurlardı. Hal binasının önü hep kalabalıktı. Zindan Han’a da köfte götürürdüm. Akbank binası babamın dükkânının karşısında, tarihi taş bir bina idi. Kuruyemiş toptancıları her tarafta idi.
Babamın ızgaracısı Sait’in çocuğu olmuyordu. Annem hanımını hastaneye götürmüş ve ardından çocuğu da olmuştu. Daha sonra Eyüp’te kendi köfteci dükkânını açmıştı. Dayımlar, babama Bayrampaşa civarında dükkân buldular ama babam kabul etmedi. 1982’de 12 Eylül darbesinden sonra dükkân yıkılınca Aksaray’da Nevzat dayım babama bir yer buldu ve orada dükkânı yeniden açtı. Ama babam orayı hiç sevmedi. Eminönü’nün insanlarıyla Aksaray Namık Kemal Caddesi insanları çok farklıydı. Daha sonra da yanında çalışan Kastamonulu çırağına devrediverdi babam rahmetli.
Cavit Orhan Tütengil’in öldürüldüğünü İMÇ’nin oralarda duymuştum. Karanlık günlerde ağlamaklı olmuştum duyunca. Çalışkan, karınca misali bir sosyologdu. Özellikle köy sosyolojisini çok iyi biliyordu.
Eminönü Ahi Çelebi Camii kapısı üzerinde yer alan:
Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm
“Ey celâl ve ikram sahibi olan Allah”
Bize iç huzuru, hayır ve başarılar ihsan eyle.
Âmin yâ Muîn.
Kaynak. https://twitter.com/kursad_mustafa/status/1268441455489671168
- Kaynak; Google
- https://twitter.com/i/status/1238112240810721280
- https://leventagaoglu.blogspot.com/2017/09/yag-iskelesi-halic-kenar-eminonu.html
Seyahatname’nin birinci cildinin daha ilk sayfalarında Hikmet-i Hudâ sebeb-i seyâhat ve geşt ü güzâr-ı vilâyet başlığı altında gördüğü rüyayı şöyle anlatır Evliya Çelebi:
İstanbul’da 1040 Muharrem’inin aşure gecesi (19 Ağustos 1630) evimizin köşesinde değirmi yastık üzerinde murat uykusuna yatmıştık. Bu hakir, kendimi uyku ile uyanıklık arasında Yemiş İskelesi yakınında, helal ve temiz para ile yapılmış, edilen duaların kabul olduğu Ahi Çelebi Camii’nde gördüm. Derhâl cami kapısı açıldı, tepeden tırnağa silahlı askerlerle, nurlu camiin içi nur yüzlü cemaatle doldu. Sabah namazının sünnetini kılıp salavat-ı şerifeye başladılar.
Evliya Çelebi de minber dibinde oturmuş bu nur yüzlü cemaati seyrederek hayran kalmıştır. Yanındaki nur yüzlü kişiye sorar:
-Benim sultanım, mübarek zatınız kimdir, mübarek isminizi bağışlar mısınız?
Nur yüzlü kişi, sağlığında cennetle müjdelenen on kişiden Ebi Vakkasoğlu Sad olduğunu söyleyince Evliya Çelebi hemen bu kişinin elini öper. Camide sağ tarafta ışıklar içinde oturmakta olan kişileri sorduğunda:
-Onların hepsi peygamber ruhlarıdır, gerideki safta bütün evliya ve asfiya ruhlarıdır. Bunlar Sahabe-i kiram, Muhacirin, Ensar, Erbab-ı suffe, Kerbela şehitleri ve sadıklarıdır. Mihrabın sağında Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer, solunda Hz. Osman ve Hz. Ali vardır, cevabını alır.
Camideki cemaatin hepsi din ulularıdır. Hz. Muhammed ise mihrapta oturmaktadır. Evliya Çelebi bu cemaate müezzinlik yapar. Namaz bitince Ebi Vakkas, Evliya Çelebi’ye tevhit sonrasında hemen kalkıp Hz. Muhammed’in mübarek elini öpüp “Şefaat ya Resulallah” demesini öğütler. Çok heyecanlanan
Evliya Çelebi’yi Ebi Vakkas oğlu Sad, elinden tutarak Hz. Muhammed’in yanına götürür ve:
-Sadık âşıkın ve ümmetinden Evliya kulun şefaatini diler, diye söyleyince daha da heyecanlanan Evliya Çelebi, Hz. Muhammed’in elini öperken “Şefaat ya Resulallah” diyeceği yerde “Seyahat ya Resulallah!” der.
Hazreti Peygamber gülümseyerek:
-Allah’ım şefaati, seyahati ve ziyareti sağlık ve esenlikle kolaylaştır, diye dua ettikten sonra el-Fâtih a der, cemaat de Fâtih a suresini okuyarak bu duaya katılır.
Evliya Çelebi daha sonra camideki bütün mübarek kişilerin ellerini öper, hayır dualarını alır. Dönemin tanınmış rüya yorumcularına rüyasını anlatır. Yorumcular, rüyasının dünyayı gezip dolaşan seyyah olacağı, güzel bir sonla görevini bitirip Hz. Muhammed’in şefaatiyle cennete gireceği anlamına geldiğini söylerler.
İşte böylece Evliya Çelebi, dünyanın en ünlü seyyahı olur…
Gördüklerini, yaşadıklarını, duyduklarını yazıya geçirerek de ünlü eseri Seyahatname’yi yalnızca Türk milletine değil bütün insanlığa bir bilgi hazinesi olarak bırakır.
Kaynak: ŞÜKRÜ HALÛK AKALIN-Seyahatname’den Evliya Çelebi’ye (cu.edu.tr)
Yağ İskelesi
Yağ İskelesi, Haliç Kenarı, Eminönü
Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm
“Ey celâl ve ikram sahibi olan Allah”Bize iç huzuru, hayır ve başarılar ihsan eyle.
Âmin yâ Muîn. https://twitter.com/kursad_mustafa/status/1268441455489671168
Ünlü çizgi kahraman Tenten'in İstanbul'da geçen macerası… 1961 Fransa Belçika ortak yapımı "Tenten ve Altın Post" adlı filmden 1960'ların Boğazı, Haliçi, Eminönüsü ve Galata köprüsü… pic.twitter.com/viv5LfCGB4
— Resul TURAN (@ReslTURAN) March 12, 2020