HomeMAINİtalya Modeli: Üretici firmaların sektör içi İşbirliği

İtalya Modeli: Üretici firmaların sektör içi İşbirliği

1995 Hong Kong. Vivian Chan. Levent Ağaoğlu. Asım Öncüler
Dericilik, başka sektörlerle karşılaştırılınca özellikle ölçek ekonomisi yönünden ayrılır. Bu nedenle de genel olarak küçük işletmelerde üretim gerçekleştirilir. İtalya örneğinde, bir de üretim birimlerinin kendi içinde de bölünerek ayrı işletmeler olarak yaşadıklarını görürüz. Yani bir işletme ara ürünü başka bir işlemede fason olarak bazı işlemleri yürütüp daha sonraki işlemler için işletmesine geri taşır. Bu durumda şu soru gündeme gelir. İşletmenin üretim dışı işlemleri nasıl yürütülür; pazarlama, finans gibi.

Maliyet Yapısı ve Fason Üretim

Bir yanda işletme büyüklükleri nedeniyle bu türlü yatırımı gerçekleştiremeyecek kuruluşlar veya gerçekleştirseler de tam kapasite ile kullanamayacaklar, öte yanda tüm sektörün verimsizliği. Bu sorunun çözümü ise fason üretimdir. Böyle bir yatırım fason olarak çalışırsa üç vardiya bile çalışabilir. Öte yandan uzmanlaşma gelişme gösterecektir. Hem kalitede gelişme hem de verimlilikte gelişme söz konusu olacaktır. Bu model İtalya’da başarı ile uygulanmaktadır. Ve belki de İtalya’nın gücünün temel nedenidir. Fason üretim kavelatodan gergiye kadar hemen her işlemde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Böyle bir yapının üstünlükleri nelerdir:

a) Yatırım sermayesinin rasyonel kullanımı

b) Ölçek ekonomisinden yararlanma olanağı
c) İleri teknolojinin yaygın kullanımı
d) Maliyetlerin kolay hesaplanması ve fiyatlandırmada etkinlik sağlaması
e) Mekanik işlemlerde uzmanlaşma
f) Yönetim kolaylığı
g) Büyük siparişlerin karşılanmasında kolaylık
h) Bu yapı ancak dericilerin bir arada bulundukları yerde mümkün olduğu için çevre sorunlarının çözümünü de olumlu etkilemektedir.

İtalya, bu yapıda olan ve gelişmiş bir ülke olarak dericilikte lider olma özelliğini sürdüren tek örnektir. Bu nedenle İtalya üzerinde önemle durmamız gerekir. Fason üretimin yaygınlığı ve başarıyla uygulanmasının İtalya‘nın etkinliğindeki payı göz ardı edilemez. Yukarıda dile getirdiklerimizi değerlendirirsek, ham deri maliyetin yaklaşık yarıdan fazlasını oluşturuyor. Kimyasal madde, enerji gibi değişen maliyet unsurlarını ve buna işçiliğin (Bir yönüyle değişmeyen) etkisini de eklersek maliyeti düşürmede veya kârlılığı artırmada başka noktalara bakmamız gerekmektedir. Çünkü bugünden başlayarak ham deri dünya fiyatlarıyla tedarik edilebilecektir. Diğer değişen masraf unsurlarında da tasarruf söz konusu değil. İşçilik ise maliyetler içindeki payının büyüklüğü nedeniyle büyük bir avantaj vermemektedir. Ayrıca gerek ücret düzeyi gerekse işçi verimliliği düşünülürse Asya-Pasifik ülkelerine göre avantajlı da değiliz.

Bu nedenle İtalya örneğini, taklit etmek için değil bazı sonuçlar çıkarmak ve bunları kendi modelimizde kullanmak için incelemeliyiz. Bu bağlamda fason üretim, üzerinde durulması gereken bir konudur. Bugün tam olarak hiç bir işletmemizde uygulanmayan, açkı-sıkma, vakum kurutucu, konveyor kurutucu, şartlandırma düzeni incelense bir yılda ülke olarak hem enerji, hem de deri üretimini de sağlanacak avantajların şaşırtıcı olduğu görülecektir. Böyle bir yatırımı kaç işletmemiz realize edebilir. Öyleyse çözüm fason işletme yapısıdır. Bundan ülke dericiliği ve bağlı olarak hepimiz yararlanacağız.

MAYIS 1996 – Deri/Leather Fashion Dergisi Sayr.41

Ah İstanbul…

Eğer ham deri, kimyasal ve enerji dünya fiyatlarıyla alınıyorsa maliyetleri düşürmek söz konusu değildir. Öyleyse nasıl rekabet edilecektir. Bunun cevabı teknoloji ve fason üretimdir. Önceki yazımızda fason üretim ve maliyet konusuna değinmiştim. Teknoloji ise tek kelimeyle verimlilik konusuna bağlanmaktadır. Çünkü deri üretiminde artık saklı teknoloji varsa bile önemli değildir. Teknolojiyi esas olarak kimyasal madde üreticileri geliştirmektedirler ve bunu müşterilerine sunmaktadırlar. Teknoloji daha kaliteli deri üretimi yanında daha verimli deri üretimini sağlarken, fason üretim de ölçek ekonomisi mantığına bağlı kalarak büyük ölçekte üretim olanağını sağlamaktadır. İstanbul Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde ise bu beklentileri karşılayacak bir gelişmeyi görmüyorum.
EYLÜL 1996 – Deri/Leather Fashion Dergisi Sayr.43

Son İtalya gezisinde görmek olanağını bulduğumuz bir yarma makinesi (ilgilenenlere ayrıntılarını verebilirim) 15 saniyede yaklaşık 40 kg ağırlığında bir deriyi yarmaktaydı. Ve istenilen kalitede. Bu hızda çalışan bir makinenin yüzde 85’lik bir verimle 8 saatte yaracağı deri miktarı 65 tondur. Böyle bir makinenin iki vardiya çalışması da hiç sorunsuz düşünülebilir ki pratikte bunun örneklerini görüyoruz. O zaman karşımıza 120-130 TON/GÜN gibi bir kapasite çıkıyor. Böyle bir yatırımın en akılcı yolu fason çalışma düzenindedir. Yatırım yapacak olanlar proje çalışmalarında özellikle yarma makinesi konusunu da bu mantıkla iyice irdelemelidirler.

OCAK 1997 – Deri/Leather Fashion Dergisi Sayı:45

Deri sektörü ölçek ekonomisi yönünden küçük sayılacak işletmelerden oluşur. İtalya örneğinde olduğu gibi üretim aşamaları parçalanmış (fason üretim) da olabilir. Böyle bir yapı işletme organizasyonu düşüncesiyle ayrı bir örgütlenme modeli içinde olunmalıdır.

MART 2001 – Deri/Leather Fashion Dergisi Sayı:73

Karar Zamanı

Böylesine bir yapının (yani büyük ölçekli işletmelerden oluşan yapı) ihracat olmazsa yaşamını sürdürmesi zordur. İhracatın devamlı olmasını sağlamak veya en azından ihracatta görülecek daralmaların getireceği sorunları daha az sarsıntılarla atlatmak için önümüzde yararlanabileceğimiz bir örnek bulunmaktadır: İTALYA

İtalya ile çeşitli yönlerden ortak olduğumuz uzun bir tarih var. Bu tarihin oluşmasına neden olan bir coğrafya; Akdeniz, oysa belki de ayrı değerler dünyası. Yine de ayakkabı ve deri sanayimiz için özenle değerlendirmemiz ve işbirliği olanakları aramamız gereken önemli, belki de tek örnek.

M.Ö. 6. yüzyılda Etrüsklerin egemenliğine son veren Romalılar M.S. 5. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürüyorlar. Daha sonra bu yüzyıla kadar İtalya‘da gerçek anlamda siyasi bir birlik gerçekleşmedi. Oysa Anadolu kısa sayılabilecek dönemler dışında sürekli bir devlet varlığıyla yaşadı. Roma, Bizans, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti.

Makyavel’in Hükümdar adlı kitabında söyledikleri binlerce yıl yaşanan bu siyasal yapı farkını daha açık gösteriyor (Hükümdar, Remzi Kitabevi, Çev: Vahbi Hatay, sayfa:25)

“Bütün Türk monarşisini bir başbuğ yönetir. Ülkesini birçok sancağa böler, onlara yöneticiler yollar; keyfine göre onları değiştirir, geri çağırır. Fransa Kralı ise bir yığın eski soylu kişilerin ortasında bulunur, bunların onları tanıyan ve onlara bağlı olan teb’aları, üstelik kralın tehlikeyi göze almadan ellerinden alamayacağı hakları vardır.”

Doğu ve Batının siyasi yapısındaki bu fark çok daha önceleri görülüyor (bk. Bizans Siyasal Düşüncesi, G.L. Seidler, Çev: Mete Tuncay, Ankara 1980)

“Daha 5. yüzyılın başında, toprak sahipleri, buyruklarında kendi kamu görevlileri, polis posta hizmetleri, hatta asker maaşı (bucella) alan silahlı kuvvetler (bucellari) bulundurarak devlet erkinin kuyusunu kazıyorlardı. Vergi koymak, toplamak hakkını da elde ettiler.”

Batıda bunlar olurken Doğuda ise Bizans imparatorları bu süreci önlediler. Gerek bir feodal beyin bağımlısı olmak için “özgürlük”ten ayrılanları, gerekse onlara yardım ve koruma sunan toprak sahiplerini cezalandıran yasalar uygulanıyordu. Bunun sonucu “bağımsız, kendi kendilerine yeterli ekonomik organizmalar kurulmamıştı.” Bir tarihçimizin “Doğu’nun Devleti Batı’nın Cumhuriyeti” adında bir kitap yazması herhalde rastlantı değil. (bk. Mehmet Ali Kılıçbay, 1992, Ankara Gece Kitapları)

Tüm bu anlatılanlar İtalya ve Anadolu coğrafyasında yaşayanların değişik yapıda ekonomik örgütlenmeye sahip olduklarını göstermektedir. Ta Bizans döneminde Venedikli, Cenovalı ve Pisalıların bazen savaşarak bazen işbirliği yaparak ticari imtiyazlar edindikleri, İstanbul’da kolonileri olduğu biliniyor. Anadolu’da yaşayanların İtalya’da ticari ilişkiler sonucu oluşturdukları bir koloni söz konusu değil.

Tüm bunlara baktığımızda İtalya’da bugün karşı karşıya olduğumuz ekonomik örgütlenmenin özelliklerini, kökleri tarihe dayanan değerler belirlemektedir. Uygulamadaki sonucu ise, bilinen tarifler içinde bir deri fabrikası kurmak yerine hem üretim fonksiyonu kendi içinde bölünmüş hem de diğer fonksiyonlar. Bir birim yalnız kavelato yaparken, bir birim yalnız açkı ve vakum kurutma yapıyor, bir diğeri de finisaj. Böyle bir yapıda makinaların yüksek bir verimlilikte kullanılması sağlanıyor. Günde bir-iki saat yerine bazen onsekiz saat belki de üç vardiya.

Milyarlarca lira ödenip alınan bir traş makinasını birkaç saat kullanıyorsunuz, bunun maliyetinize ve işletme sermayenize nasıl etki yaptığını hesaplamanın gereği bile yok. Buna hemen hemen tüm makineleri eklerseniz çarpıcı bir sonuç çıkacaktır. Ayrıca teknolojik gelişmelerin kimyasal madde satıcıları tarafından gerçekleştirildiği ve bunu müşterilerine sunduklarını da göz önüne almamız gerekir. Çünkü kaliteli teknisyenlerin de istihdamında yine prodüktif bir çözüm söz konusudur. Kimyasal madde satıcılarının genel olarak ancak bir iki kalem ürünü gerçek anlamda ürettiklerini diğerlerini ise birbirlerinden tedarik ettiklerini, fiyatlar ve diğer konularda ilkel bir rekabet yerine uzun bir dönemi düşünerek davrandıkları görülmektedir. Makine üreticileri için de aynı koşullar söz konusudur.

Tüm bunlardan çıkan sonuç; İtalya‘da işçilik maliyetleri yükselirken ülkenin yine de bu sektörde lider olması başka türlü açıklanamaz. Buna bir unsur daha eklenebilir; Made in İtaly‘nin anlattığı estetik.

Ne yapmalıyız: Hem ayakkabı hem de üretim kapasitesinin artırılması gerekir. Bunun alternatifi yoktur. Çünkü ihracatı düşünmüyoruz demek, bir süre sonra iç pazarı da kaybetmek demektir. Yani ülkemiz bu sektörlerde yatırım yapmak zorundadır. Ancak bugüne dek izlediğimiz yolda ısrar edersek, yakın dönemde doğru karar vermiş gibi görülebiliriz. Oysa bir dönem belki de kısa bir dönem sonra kullanılmayan kapasitelerle karşı karşıya kalırız. İhracat taleplerini daha etkin karşılamak için hızla yeni kapasiteler yaratmak gerekiyor. Daha çok yatırımcının katkısı ancak bu yoldan sağlanabilir. İşletme sermayeleri de zayıflatılmamış olur. Bu tür bir örgütlenmenin yöneticiler tarafından da desteklenmesi gerekmektedir. Şu anda örnek sayılacak bir yatırım Gerede’de çalışır bir durumdadır. Bu örnek incelenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.

MART 1996 – Deri Leather Fashion Dergisi Sayı:40

Türkiye hiçbir yerde görülmeyen özelliklere sahiptir. Roma‘dan beri devlet yönetimi belirli özelliklerle sürüp gelmiştir. Başka bir coğrafyada böyle bir devlet anlayışına rastlamak söz konusu değildir. İşte bu devlet anlayışı özel sektörün gelişmesiyle değişmeye zorlanmaktadır. Sanıyorum hızla değişecektir. Ancak yine de buradaki özgün çizgisini koruyacaktır. Söylemek istediklerimi daha net anlamak istiyorsanız, Milli Mücadele tarihini gözünüzün önüne getirin ve görkemli destanı gerçekleştirenlerin örgütlenme yeteneklerini düşünün. Bu özellikler tarihten gelmektedir. Özel sektör de bu yeteneklerle gelişmektedir. Deri sektörü de bu değişimin içindedir.

Orta vadede, ülkemizin gelir dağılımındaki çarpıklık, küreselleşmenin olumsuzluklarına karşın, bizim başarı potansiyelimiz olarak görülmektedir ve bu devletin yönetim anlayışında göstereceği değişime bağlıdır. Büyük bir olasılıkla ülkemiz önemli bir ayakkabı üretim merkezi olacaktır ve rakibimiz ise Asya-Pasifik ülkelerinden daha çok, İtalya olacaktır.

KASIM 1997 – Deri/Leather Fashion Dergisi Sayr.50

Sipariş büyüklükleri artma yönünde böylesine bir değişikliğe uğrayınca dericiler kapasite seçiminde optimum olanı aramışlar ve karşımıza iki uygulama çıkmıştır. Bunlardan biri, yalın bir mantıkla eğer talep var ise kapasiteyi de o talebe uygun büyüklükte oluştururuz. Bunun sonucunda 60 ton – 80 ton / gün kapasitede deri fabrikaları ortaya çıkmıştır. Böyle bir işletmenin rasyonel olarak yönetilebilmesi de günümüz koşullarında olasıdır. Hayvan yetiştirme konusunda yaşanan gelişmeler, hamderi tedarikinde özellikle gelişmiş ülkelerde
bir standart sağlamıştır. Bu tür hamderiden hareket ederek büyük kapasitelerde deri işletmeleri kurulmuştur.

İkinci uygulama ise İtalya’da görülmektedir. Bu yapıyla da aynı kalitede büyük siparişler gerçekleştirilmektedir. Ancak, karşımızda büyük bir işletme söz konusu değildir. Kireçlik bir işletmede, kavaleto başka birinde traş daha bir başkasında yürütülmektedir. Böyle bir yapıda ilk bakışta maliyetin yüksek olduğu söylenebilir. Ancak, bir başka bakışla, özellikle makinaların verimliliği, günde kaç saat kullanıldığına bakılınca ve de yatırım riskinin böylesine dağılmış olması yabana atılır etkenler değildir. Şu anda her iki yapıda başarıyla varlıklarını sürdürüyorlar. Büyüklerin dönemsel krizlerde önemli sıkıntılar yaşıyor olmaları, yapısal olarak sorunlu oldukları anlamına gelmiyor.

EKONOMİK BAKIŞ İLE DERİ SANAYİMİZ Asım ÖNCÜLER. Kaynak: DETEK toplantısı konuşma metni.

ASIM ÖNCÜLER, https://www.nadirkitap.com/gondermeler-asim-onculer-kitap6493973.html

 

 

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular