ES
Kültürel gelişim kolay bir şey değil. Başka bir şeye dönersek soyutlamaya. Yıldırım düşmüştü. Ağac yanmıştı. Peki bir şey yandı ve ortada kül kaldı. Nereye gitti bu odun veya ağaç? Ne oldu? Çıkan ne? İnsan oğlu bunu da soyutlamaya çalıştı kafasında. Dolayısıyla bu canlıydı. 5 dakika önce canlıydı. Şimdi cansız. Bakın can cansız. Düşündü. Dedi ki o can diye çizdiği es diye çizdiği şeyin o olduğuna karar verdi çizgi olarak o soyutlamayı yaptı ve buradan kendisine kelimeler türetmeye çalıştı. Ek iledi kök iledi arkasına önüne bir şeyler getirmişti. Mesela o boz gibi. O boz aynı zamanda o Zeus’a da kaynaklık edecek hayata ilgili olarak. Onu bir kenara yazın.
ES
Şimdi es kelimesine bakalım. Bu çizgi şeklindeki damgası olan es kelimesi canlı anlamda ve hala yaşıyor. Hala kullanıyoruz. Örneklerini yazdım. Bugün ne diyoruz? Esen esenlik esrik yani sarhoşluk eser isimsiz bunların bakın kökü hep aynı. Es Latincesi ya giderseniz sense İngilizcede kullanılan Türkçe’den gelmiş olabileceğini tahmin eder miydiniz? Es ve is can ruh hatırlatma düşünce sahiplik ve gibi çok anlama geliyor zamanla yayılıyor. Bugün yaşayan bir kök hiç değişmeden yaşayan.
OZ. OZAN
Bunu gramatik olarak ilişkilendirirken şuradaki oz dedik ya oz kelimesinin aslında Batılılar kendileri çok geç kullandılar. Biz çok erken kullandık. Fakat oz kelimesinin tam karşılığı essedir sensedir yani. Bakın hayatla canla ilgili durduruyor. Dolayısıyla bunları bugün dilcilerimiz inceleyemiyor.
Ozu ozmaz olmak olarak bir yerde bu öldükten sonra canının bu dünyadan öbür dünyaya geçmesi ozmak. Şimdi bu tam yere gelen mesken şu an söyleyelim. Bizim dilimizde ozan kelimesi hala yaşıyor değil mi? Ne demek ozan? Şiiri yazan adam mı demek? Hayır. Şiiri yazmak için esrik kalmanız lazım yani başka bir alemde olmanız lazım. Onu kastediyor. Türkçe böyle güzel bir dil. Ozan kelimesindeki ne en sonundaki ne de kişinin bunu kendi içinde yaptığını gösteren bir ek. Kendi kendine yaptığını gösteriyor. Yani ozan hem esrik bir kişidir hem düşüncesi hayatı yorumlayan bir kişidir. Hayatın öte dünya dediniz ya ozmak dediniz ya. Bir anlamda ozan kişidir. Yani öte dünyaya gidip gelen kişidir. Yani hem de duyabilen kişidir yani kısmen yine.
Ozmak dedik Zeus dedik. Şimdi bunların bir ortaklığı var dünyada Siz hayatı yorumlayan bir kişidir. Hayatın öte dünya dediniz ya, ozmak dediniz ya bir anlamda ozan kişidir. Yani öte dünyaya gidip gelen kişidir. Yani hem de seslenen hem de duyabilen kişidir yani. Ozmak dedik, Zeus dedik. Şimdi bunların bir ortaklığı var. Dünya tarihi bunu böyle yazmasa da bunun bir ortaklığı var. Ozmak dediğimiz bizim Türkçede kullandığımız öte dünyaya geçiş aşamasıdır. Bu ne ile olur, ne ile ilgilidir? Ateşle. Türkler başta da soyutlamada söylediğimiz gibi ateş düşüyor yıldırım düşüyor canı yok ediyor, canı küle çevirdi. Ne yaptı? Duman olarak yukarı çıkardı. Yani ozdurdu onu. Vücudunu yakarak içindeki canın öte ulaşmasını sağlama. Hem yakıyor hem ateşliyor ve içindeki yaşayan şey can diyelim onu alıyor yukarı götürüyor. Zeus ile ilgili olarak Kazım Mirşan Bey çok uzun çalışmaları var.
Türk yazıtlarında geçen oz geçen içinde birçok kelimeyi çevirdi. Biz birkaç tane buraya örnek koyduk ama hepsinde bu öte dünyaya ulaşma ile ilgili bir ifade açık açık da bugün de okusanız anlarsınız. Ozu içiu diyor. İçiu ne demek tahmin edin? Yani senin içinle ilgili yani senin içinle nedir? Tanrı katından geldin sen. Tanrı yarattı. Senin içinde orasıdır. Dolayısıyla bugün tasavvufta yaşayan veya Anadolu felsefesinde yaşayan tanrı ve insan ilişkisi o zamanlarda bu hecelerle bu kelimelerle anlatılmış. Ateş, ozmak bunları bir de yan yana kullanıyor. O tozluyor mesela diktiği Asya’da diktiği taşlara anıtlara o tozluyor taşları diyor. Bu ozmak ve hayat ve tanrı ve öte dünya baştan beri en önemli konu. Bugün Kazakistan’ daki bütün o kayalardaki yazıtların en az üçte biri gökyüzü, ozmak, ateş yanmakla ilgilidir.
İsmet Zeki Eyüboğlu; OZAN, OZMAK
Hatice Şirin, Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı; OZ
Kül Tigin Yazıtı; OZ
Bilge Kağan Yazıtı; OZ
OTOZ
Erol Bey burada isterseniz izleyiciye şunu hatırlatalım. Eskişehir Han ilçesi Yazılıkaya’daki bizim anıtımız aslında otoz ateş aracıyla Hakk’ın cesedinin yakılarak göre ulaşmasını sağlama törenini 17 metre yüksekliğinde muhteşem bir eser. Üzerinde iki tane bozulmamış yazıtımız var ki harflerin büyüklüğü 45 cm bir tanesi 53 öbürkü 46 harften meydana geliyor. Hemen hemen onun bir 500 600 metre ilerisinde küçük Yazılıkaya‘da bu sefer altı satır aynı yazıt var. Yani Ankara‘nın Eskişehir‘in Şimdi burada isterseniz izleyiciye şunu hatırlatalım Eskişehir Han İlçesi Yazılıkaya’daki bizim anıtımız aslında otoz ateş aracıyla cesedini yakarak göğe ulaşmasını sağlama törenini 17 m yüksekliğinde muhteşem bir eser Üzerinde iki tane bozulmamış yazıtımız var ki harflerin büyüklüğü 45 cm 53 öbür ki 46 harften meydana geliyor Hemen hemen onun bir 500-600 m ilerisinde küçük Yazılıkaya’da bu sefer altı satır aynı yazıt var Yani Ankara‘nın Eskişehir‘in Bursa‘nın İstanbul‘un çok rahatlıkla ulaşılacak bir yerinde bir anıtı şu anda durmakta ve bunun üzerindeki yazılar Kazım Mirşan tarafından okundu açıklandı yazıldı Şu ana kadar siz olumlu veya olumsuz herhangi bir tenkit gördünüz mü Yok hayır zaten akademik hayat bunlara gözlerini kapatmış durumda dediğiniz gibi dibindeki yani Ankara‘da o kadar dilci var Kaç tanesi gitmiş görmüş Ama Ankara çok uzak biliyorsunuz trenle biz zamanında buraya gidilebilir mi yani Oraya gidilip de Türk tarihinin bu belgeleri yerinde incelenir mi En azından tenkit etsinler desinler ki Kazım Mirşan‘ın söylediği gibi bunlar Türk yazıtları değil Yunancadır Fenikece’dir İbranice’dir buyurun okuyun Harfler orada duruyor yazı orada duruyor Ve bunu söylediğimiz zaman da lüzumsuz bir alınganlık gösteriyorlar Yani siz Türk akademisyenleri olarak Türk milletinin bu kadar kıymetli eserlerine karşı sırtınızı döneceksiniz Biz hatırlattığımız zaman da kızacaksınız Olacak mı Peki buyurun ben sözünüzü kestim
Otoz kelimesinin kullanılması Batı’da 1500’lerde Zeus kelimesinin kullanılması 1500’lerde Biz birincide yazıya giderseniz Kaşgarlı Mahmud‘a gidersiniz 1070 yılına. O 1070 yılında Kaşgarlı Mahmud bu kelimeyi yazmış O kelime 1070’te yazılmışsa kaç bin yıldır söylüyor kim bilir Dolayısıyla biraz Türk tarihine sahip çıkmak gerekir ki Türk tarihi Mustafa Kemal‘in dediği gibi herkesin tarihi Yani burada bir ayrımcılık yapmak anlamsız Ama bu sözlükçüler tarihçiler boyuna yapıyorlar Neyi amaçlıyorlar ne yazık ki anlamıyoruz.
En eski yazıtlardan yine altın elbiseli adam diye bir tane Almaata‘da bulunmuş bir gümüş tabak yazıtı dediğimiz bir şu siyah daire içindeki yazıt Bu yazıttaki ifadeler beş farklı akademisyen tarafından çalışıldı Bir tanesi de Kazım Mirşan‘ın Gümüş tabak yazıt dediğimiz bir şu siyah daire içinde ki yazıt Bu yazıttaki ifadeler beş farklı akademisyen tarafından çalışıldı Bir tanesi de Kazım Mirşan. Kazım Mirşan okumasında diğerlerinden çok farklı olarak burada obos yani Zeus’ dan bahsediyor Bu Zeus’ tur diyor ama o batının Zeus’ u değil Batının o efsanevi babasıyla mücadele eden yaratıcı ama tanrı Bakın tanrı lider Hani bazen hani soyutlama yaparız ya Peygamber gibi adam deriz Şimdi onun gibi Kazım Mirşan bu çeviriyi yaparken o kişinin tanrı katına geçtiğini ve öbür dünyaya gittiğini ulaştığını ve oraya ulaşmak için gereken saygınlık itibar çalışma özveriyi gösteren onurlu bir kişi olduğunu özellikle çevirisinde bunu söylüyor.
OZMAK
Dolayısıyla Türklerde ozmak bir liderin ozması için bir dünyaya ve halkına iyi şeyler yapacak. İki, doğaya ve kaynaklarına iyi bakacak. Üç, insan canını değerli tutacak. Şimdi bunu yaptığın zaman cennete gidebilirsin, ozabilirsin. Ozmak bir başarı süreci. O süreçten geçmiş bir kişinin, bir atamızın yazısıdır bu yazı. Kazım Mirşan tarafından çözümlemesini bir okursanız hafızalarda kalsın. Çünkü dediğiniz gibi birçok okuma oldu ve aynı zamanda burada kan cesedinin kemik yapısından 16 yaşında olduğu da tespit edildi. İşte ben işte 28 yaşındayım öldürüldüm. Hayır. Saçma sapan okumalar da ortalıklarda dolaşıyor ve bunun hepsi de hangi harfi nasıl okuduklarını hiçbir şekilde açıklamazlar. Kazım Mirşan ise bunları tamamen matematik programla ortaya koyar, her harfi hep aynı şekilde okur. Yübis Kap’taki yazıtı Kazım Mirşan‘ın okumasını bir söylerseniz gençlerimiz hafızası Bu kapta Kazım Mirşan‘ın okumasıyla şu söylüyor: “Asaleti, yani yaşayışı övgüyle anılmakta olan ve aynı zamanda öbür dünyaya göçmüş olan bir ok savaşçısıdır.” Yani ok bizim de milletimiz olan bir ok milleti.
Diyor ki: “O tanrı katına geçmek suretiyle günahlarından arınarak, kurtularak öbür dünyaya alınmış olan saygın bir kişidir.” Ve ok Türkleri dediniz zaten çalışmalarına yazıtlarından çıkmıştır ki o devirde Türkleri Türk demezden önceki dönemde tarihi çağlarında oklar ve onlar olarak kendilerini ifade ediyorlar. Okların da işareti bugün Hristiyanların kullandıkları Haç. O aslında haçla alakası yok. Dört tane okun orta noktayı göstermesi ve alt kuzeyde, güneyde, doğuda, batıda her yerde biz hakimiyiz demektir. E peki Kazım Mirşan‘ın özellikle Balballar Kitabı ki herkese öneririm ve çok güzel bir kitaptır. Orada bunların kelimelerinin geçtiğini görebilirsiniz, yorumlayabilirsiniz.
Şunu söyleyeyim bu Ubos veya Zeus meselesinde olduğu gibi okuduğunuzda bugün bile anlayabileceğiniz bir Türkçesi bu. Konumuza geldiğimiz noktada bizim Türk dil kurumunun kurallarına göre Deus diyor veya ozmak dedikten yola açıp çıkarak Zeus dedik. Zeus, Zeus bunlar aynı kelimeler tanrı, yaratıcı vesaire gibi bütün o ana kökleri her dilde hemen hemen buraya sola yazdık. Bunun aynı zamanda ana köklerini ve köke gelen ekleri Şimdi burada görüyorsunuz hepsinde i, e, a, o var artı demişiz it var, it var at var, ed diye birtakım ekler gelmiş. Bu sahiplik bildiriyor. Oradaki güce, adalete, şeye, neyse
- Hava = Air Es=root of the verb to blow / Esi=the act of blowing >> a blow, ~breeze feeling
- Heva-Esi =air blowing (a feeling of air blowing in the mind or a sensation or breeze of thought in the mind )
- Heves = desire /whim
- Heveslemek / Heves etmek = to like and desire Heveslemek > Eslemek > İstemek = to want / to ask for / ~to desire Hissetmek= to feel/ to sense /~to perceive Ankara Havası = (feeling) the cultural atmosphere of Ankara His /sezi /sezgi=feeling/ sense / intuition Hissi >> Esi =(the sense of) / the feeling of..
- Havası / Hevası / Hevesi >> its aura / its enthusiasm/ its passion >>
- Esi -Esi= feeling of desire / the urge for verbs Heves-u bar > hevesi var > -esi var -Esi Var = have an urge/ feel a desire/ an inclination /have an eagerness / take up a passion -Esi Yok = have no eagerness / not feel a desire / not take up a passion (Git-e-esi var) Ali’nin eve gidesi var= Ali feels the urge to go home / Ali feels like going home (Bugün hiç çalış-a-esi-m yok) Bugün hiç çalışasım yok= I have no desire to work at all today Bunu yapasım var = I want to do this ( ’cause I like doing this)>> I feel like doing this (Su iç-e-esi-n bar ma-u) Su içesin var mı? = Do you feel like drinking water? (Çay iç-e-esi-n bar ma-u er-di) Çay içesin var mıydı? = Would you like to drink tea? to derive verbs from adjectives Kanık-esi-mak = Kanıksamak = feeling like it’s something ordinary and treat this way >> to take for granted Yañılı-esi-mak > Yanılsamak = feeling like it’s wrong Su-esi-mak= Susamak = feeling the urge to drink water = be thirst Durak-esi-mak =Duraksamak = feeling the urge to stop oneself =~ to pause oneself Yük-esi-en-mek > Yüksünmek = feeling like it’s burdened on oneself by a word =~ to be touchy Umur-esi-Ma-mak > Umursamamak= feeling like it’s unimportant= not to give a damn -Esi =(conveys a sense of.. / a feeling of.. / being like / similar in nature) for objects Bebek-Esi > Bebeksi =(just) like a baby >> babyish Bebeksi bir ten =(just) like a baby skin Çocuksu bir yüz =( just) like a child’s face Yanıksı bir koku= just like a feeling of burning smell Yakınsı= It feels like it’s close / tending to be close Birazıcık yalansı= It feels a little bit like a lie for verbs Gör-el-Esi > görülesi = requiring sight / must-see / worth seeing Sev-el-Esi> sevilesi = requiring to love / worthy of love Bil-en-esi > bilinesi = requiring to be known Okunası kitaplar =~(recommended) books worth reading Olası= expected to be happened /~must be / > possible (to happen) Bit-esi = ~expected to reach result Kör olası= ~is asked to be blind Kahrolasıca= ~as if it required to be destroyed /
ÇİN
https://www.agaoglulevent.com/
https://www.amazon.com/Fun-Chi
https://www.agaoglulevent.com/
Söyleşinizden sonra şunu düşündüm, Türkçe, tamga kökleri üzerinden tüm Avrasya kıtasına ve dolayısıyla dünya dillerine kaynaklık etmiş bir dil iken karakter bazlı Çince ise Çin Seddi sınırlarını aşamamış bir dildir o halde de evrensel kültüre olan katkısı minimumdur.
Çinliler dünyadaki icat ve keşiflerin ana unsuru olmakla pek övünürler barut kağıt pusula ve benzeri gibi. Fakat bunlar maddi unsurlardır maddedir neticede. Çinli olmayan insanlarla kültürleri üzerinden bir etkileşimleri ise sıfıra sıfır elde var sıfırdır ki Çinliler Türklerle birlikte binlerce yıl boyunca iç içe olmuşlardı buna rağmen içlerine kapalı olmakta ısrar etmişler, bunu çok önemsiyorum.