Kültürü Halk ile Birlikte Çoğaltmak
Mart 2022. Hazırlayan: Levent Ağaoğlu www.booksonturkey.com
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN TEMELİ KÜLTÜRDÜR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 1936
Millet bahçelerinden daha büyük proje bu.
81 ilde Kültür Bahçeleri.
Vizyon projesidir.
Halka dönük olmalı, halk işin içinde olmalı
Sûfîyem halk içinde tesbîh elümden gitmez
Dilüm ma’rifet söyler gönlüm hîç kabûl itmez
Yûnus Emre Dîvânı 117.1
103 yazıtta en çok kullanılan kelime: Budun (Halk).
Deha Halktadır
(Ziya Gökalp)
Bir iklimin manzarası, mimarisi ve halkı arasında halis ve tam bir ahenk varsa, orada, gözlere bir vatan tablosu görünür.
Yahya Kemal Beyatlı
Halk; ilham kaynağımızdır. Halk ve Hak kavramları iç içedir. Hakkın sesidir; Halk. Vicdandır. Yıkılmazdır.
Ziya Gökalp’in keşfettiği deha ve halk ilişkisi, artık bizlere çok uzak. Fakat yine de Ziya Gökalp felsefecilere halk kavramı için bir giriş kapısı aralamış. Bu tarafı sevindirici.
Düşünce hayatımızın türküler boyutu memur değil halk temelinde.
“Budun da Budun boldı” (Halk da halk oldu).
Tonyukuk Yazıtı
Türklerde ilk kez Tonyukuk Yazıtında (MS.720) dile getirilen “Budun da Budun boldı” (Halk da halk oldu) tabiri ise halkın nasıl da olması gereken yere yükseltildiğinin ilk örneğini göstermekte idi. Türkler ıssız ve susuz bozkırların biçimlendirdiği zorlu hayat şartlarında yaşadıklarını, meydana getirdiklerini (kültür, dil, devletler. vb) hep bir insani dayanışma mücadelesi ile ortaya koydular. Türklerin Yaratılış Destanı ve Oğuz Kağan Destanında da aslolan tüm evrensel gerçekliği ile İnsan idi.
Halk tarafından bilge sıfatı ile onurlandırılan Tonyukuk, ilk yazılı eserimizi bir anıt şeklinde sonsuzluğa ulaştırarak, bilgeliğin gereğinin yazı ve dil olduğunu göstermiştir.
Halk tarafından bilge sıfatı ile onurlandırılan Tonyukuk, ilk yazılı eserimizi bir anıt şeklinde sonsuzluğa ulaştırarak, bilgeliğin gereğinin yazı ve dil olduğunu göstermiştir. İlk yazarımız olan Tonyukuk’un aynı zamanda ilk Türk tabirini yazıtında kullanan kişi de olması, kimliğinin en önemli boyutunun dil olduğunu da belgelemektedir.
Bilgili kişi bilgiç de olabilir bilge de. Sadece bilgi tek başına yeterli değildir demek. İlk yazarımızı, dönemin Türk halkı bilge olarak onurlandırmıştır. Yazmak bir bilgeliktir. Bilgelik ise bir güçtür ve Türk aklının özünü oluşturmuştur. Aklımızın kendine özgülüğü ise dilimizin özgünlüğünün geliştirilmesi ile ilgilidir. Fikir ve İş ancak Dil üzerinde temellenmektedir.
Millet Bahçeleri
https://milletbahceleri.gov.tr/bahce/istanbul-fatih-millet-bahcesi
Edebiyat Festivali için Millet Bahçeleri de uygun mekanlar. Açık hava, yeşillik.
Böylece Millet Bahçeleri de işlevsel hale gelir.
https://webdosya.csb.gov.tr/db/mpgm/editordosya/milletbahcesirehber.pdf
Ya da Kültür-Sanat-Edebiyat Bahçeleri konsepti kapsamında açık hava bahçeleri yapılır.,
Festivaller Takvimi
https://resmitatiller.net/festivaller-takvimi/
Kültür Bahçeleri
Ülkemizde kurucu Atatürk tarafından cumhuriyetin temelinde yer aldığı ifade edilen kültür dar alanları sıkışmış ve halka mal olmamış bir durumdadır. Konuşulan Kültür Merkezleridir. Kültür ise merkez olarak tanımlanabilecek bir gerçeklik değildir. Kültürün, merkez kültürünün, temellere inebilmesi için, kapalı alan merkezlerden, kapalı alanlardan çıkarak açık alanlara taşınması gereklidir. Dört duvarlarla kapalı alanlar iletişimi sınırlamaktadır.
Açık alanların getirdiği enerji ve halkın tüm kesimlerinin genci, yaşlı, işçisi, emeklisi, yazarları, kültür insanları, sanatçıların tümünün katılımıyla gerçekleştirilecek açık havada bahar ve yaz aylarında gerçekleştirilecek Kültür festivali, edebiyat festivali ile yerel halkı bir araya getirerek tüm kesimleri bir araya getirerek birleştirecektir. Nasıl ki kültür kelimesinin temelinde yer alan tarım ve ziraat açık alanlarda yapılmakta ise, aynı şekilde açık alanlarda gerçekleştirilecek kültürel faaliyetlerle, halkın enerjisinin yaratacağı iletişim gücü ve oksijenli ortamların getireceği yoğun düşünme gücü sayesinde ülkemiz büyük bir devrimi gerçekleştirecekler.
lham aldığımız örnek Hindistan‘ın Jaipur kentinde 2006 yılından bu yana 15 yılı aşkın şekilde gerçekleştirilen Jaipur Edebiyat Festivali de bu festivale dünyanın dört bir yanından da turistler, kültür insanları, sanat insanları gelmektedir, çünkü Jaipur aynı zamanda Hindistan‘ın en turistik bölgesidir. Ülkemizde bu manadaki turistik mekânlar ise Hindistan’dan kat kat fazladır. Bu alanların, turistik merkez alanlarının, Kültür Bahçeleri ile şenlendirmesi ve bu şekilde kültürün halk ile birlikte paylaşılması ülkemizde kültürel eserler üretimini ve düşünce gücünü yükseklere çıkartacaktır.
Sağlık alanında, merkezi randevu sistemi ve 112 acil servis uygulamaları ile sağlanan hizmetlerin halka yaygınlaştırılması uygulaması bu kez kültür alanında gerçekleştirilecektir. Nasıl ki sağlık hizmetlerinin merkezinde hastaneler yer almakta ise kültür hizmetlerinin merkezinde yer alacak olan Kültür Bahçeleri ile Millet Bahçeleri örneğinde olduğu gibi, halkımıza yeni doğal mekânlar kazandırılacaktır.
Önemli olan kültür için gerekli etkileşim ortam ve mekânlarının yaratılmasıdır. Söz konusu yoğun etkileşimler de esas olan, ihtiyaç olan enerjidir. Bu enerji de insanların bir araya gelişlerinin her kesimden insanların bir araya gelişlerinin yarattığı bir doğal enerji ve canlılıktır. Kültür faaliyetlerinin sadece belli kesimlerle sınırlandırılması, kültür insanlarını da halkın enerjisinden mahrum bırakmaktadır, bu mahrumiyetin kaldırılması gerekmektedir.
Her yerde yazarım. Sokak Otobüs Minibüs.
Halkın enerjisi müthiştir
Dil halkın malıdır
O halde halkla olmalı, özellikle şiir için öyle olmalı diye düşünüyorum ilham geldiğinde.
İlhamın kaynağı Hak ve Halk
Halkın içinde yazmak güç veriyor
Halka dalkavuk olunmaz. Olunması samimilik değildir. Ama; Halk baştacıdır. Kaynaktır
Halkın kesintisiz gücü DİL’de birikir. Özellikle Türklerde, çünkü söz dilidir.
DİL bilinçten çıkıyor, dili değişik stratejilerle bozmaya çalışmak bozmak halkın bilincini bulandırma, uyuşturma, eski ile bağını koparma çabaları. Sözdili özelliği o çabaları boşa çıkartır
Türk kültürünün en önemli unsuru olan Türk dili sözlü yapıda olduğu için halk tarafından yaratılmıştır. Burada özellikle türküler bu kültürün ana taşıyıcılarıdır. Kültürün içinden halkı çıkartıp kültürü yaratanlar arasından halkı çıkartıp onun yerine sadece aydın ve entelektüelleri kültür yaratıcısı olarak değerlendirmek neticesinde bugünlere gelinmiş ve kültürümüz kısırlaşmıştır. Bu kısırlığı aşmanın en önemli yolu 15 yıldır Hindistan‘da Jaipur bedelsiz edebiyat festivalinde olduğu gibi halkı kültür yaratıcılarının içerisine çekmek ve bu şekilde kültürü yeniden üretmektir.
Türkiye’de halk zaten bu konularda çekingendir kendisine sorulmayınca zaten konuşmamaktadır, kültürün ana yaratıcısı olduğu halde oyun dışıdır. “Balık suda yaşar” misali kültür de halkın sesi, sözü, nefesi olmadan yaratılamayacaktır. Yaratılan ise bir öykünmedir, taklittir.
Türkiye’de üretilen eserlerin %70-80’i tercümedir, telif eserler değildir, çünkü telif eser yaratabilmek için halk kaynağından beslenmek, halk ile etkileşim ve iletişim içinde bulunmak gerekmektedir. Bu geleneğin en kestirme yolu Kültür Bahçelerinde gerçekleştirilecek etkinliklerdir, bu anlamda Yeni Delhi Kültür Müşavirliğimiz kanalıyla Jaipur Edebiyat Festivali konusunda edinilecek bilgiler ve belgeler son derece yararlı olacaktır.
Jaipur Edebiyat Festivali
Jaipur Edebiyat Festivali yıllardır açık alanlarda düzenleniyormuş. İzliyorum. İnsan başka insanlarla var olabiliyor. Bu duyguyu edebiyatla yaşatmaları ne güzel. İmrendim açıkçası. Edebiyat bir festivaldir. İçe yönelen dışa da açılmalı.
Jaipur ayrıca ülkenin her yerinden yazarların ve edebiyat severlerin katıldığı dünyanın en büyük ücretsiz edebiyat festivali olan Jaipur Edebiyat Festivali ile ünlüdür.
Son yolladığım fotoğraf.
Halk kalabalığını görüyor musunuz.
Yaşlı genç öğrenci hepsi iç içe.
Halkın Yaratıcılığı
Halk bir ülkenin, bir devletin dinamosudur ve dünyanın her noktasında halklar kendi becerileri, kendi duyguları, kendi hayal güçleriyle canlı bir kültür geliştirmişlerdir. Halk hikâyeleri, halk masalları, halk türküleri, halkın yaşamı üzerindeki bilgece kısa anektodlardır ve kişiye bir aydınlanma ve bir zihin açıklığını kazandırmaktadır.
Halk bir ülkenin, bir devletin, emniyetidir. Halk aynı zamanda cefa çeken ve üretendir, canını ortaya koyan, kendi can sıkıntılarından çıkabilmek için harika masallar, maniler, oyunlar yaratandır. Halkın bilgece bir duruşu vardır.
Kültür, ekonomi, siyaseti halk kendi içinde kurar, adaleti de halk kendi içinde geliştirir kurar, vicdanı da halk kendi içinde geliştirir, aynı zamanda halk kendi içindeki bütün yaratıcı dinamiklerini ortaya çıkarmıştır, bunlar eski yazıtlara kadar gider ve bunların alt dinamiğinde masallar yatar, tabii ki masallar yol göstericilik işlevini de üstlenirler. Düşünceyi ortaya çıkaran ve geliştiren masallar, maniler ve destanlar, halkın ruhunu ve yaşadıklarını ortaya koyar. Dil ve mitoloji masallarda yaşamaktadır. Halk kendi düşüncelerini, duygularını, nasıl bir gelecek düşlediğini, nasıl bir hayat yaşamak istediğini, bunları masallarda ortaya koyar.
Halk olmadan hiçbir sanat, hiçbir edebiyat, hiçbir müzik geliştirilemez. Arkeoloji ve Antropoloji bilimlerinin katkıları çok önemlidir. Kalıntılar ve insanın kökenini ortaya koyan temel bilgiler bizlere ışık tutacaktır. Halkın kendi inşa ettiği değerlerden mimari de böyledir. Halkın oturup kalktığı mekânlar, oyun ve eğlence alanlarını da çok iyi örneklendirebiliriz. Mesela hamamlar, halkın bir arada yıkanırken ve temizlenirken de orada kendi aralarında muhabbetleri geliştirdiği ve temizlenme içerisinde aynı zamanda oradaki kendi arasındaki ilişki de bir şekilde yeniden temizlendiği tarihi mekânlardır. Türkiye’nin en eski şirketi 1584 tarihli Çemberlitaş Hamamı’dır.
Halk kavramı tarihsel bir kavramdır ve millet kavramından önce gelmektedir. Halk hep var olmuştur, sosyolojik oluşum ve kültürünü, aynı zamanda dilini, masallarla, destanlarla, türküler ve halk oyunları ile ortaya koymuştur. Millet kavramı ise değişkendir ve değişebilir, halk milletin daha öncesinden vardır ve hep var olacaktır. Halk kavramı insanlığın başlangıcından buyana mevcut iken, millet kavramı ise kapitalizmin kendisine yarattığı sınırları belirlenmiş bir pazar gerçekliğidir.
Halk her zaman yerlidir, kök bir gerçektir, oluşumdur. Amerikan kıtasında ilk olarak halk vardır ama Kızılderili halkının üzerine işgalci olarak gelen bir millet kavramı üzerinden, müthiş bir soykırım yapılmış ve halk soykırım ile yok edilmiş, bitirilmiştir. Düşler kuran, üreten ve yöneten halktır. Bütün destanları, şiirlerini kendi bağrından çıkarmış ve üretmiştir. Halk coğrafyanın ruhudur, coğrafyanın kendine has değerleri ile kendisini taşımıştır.
İşgal esnasında Anadolu halkının verdiği cesur mücadeleler sonucunda elde edilen zaferin büyüklüğü dünya halklarına da örnek olmuştur. Halk, hayatın ta kendisidir, her sabah yeniden doğmakta ve yenilenmektedir.
Halk, tarihsel bir kavramdır. Özellikle de Meksika’da halkın tarihsel derinliği ve değeri son derece etkileyici bir içeriğe sahiptir. Kızılderililer, İnkalar, Aztekler Amerika kıtasının en köklü ve en yerli halklarıdır. Doğu toplumlarının masalları, destanları, doğu düşüncesindeki felsefi anlatılar batı düşüncesinin de temelini oluşturmuşlardır, Goethe ve Friedrich Nietzsche bu konuda en bilinen örneklerdir. Özellikle Alman felsefe geleneği Hind felsefesinden beslenmiştir.
Mevlana, Yunus, Köroğlu, Pir Sultan Abdal, Dadaloğöu, Âşık Veysel, Neşet Ertaş halkın içinden çıktılar, halk filozofları oldular. Orta Anadolu türküleri ve müzik geleneğinin kökleri Orta Asya’da halkın geliştirdiği düşünceler ve sanatlarla ilişkilidir. Doğaçlama anlatımı ile sürekli filozofik bilgelikler dile getirilmektedir.
Elitler tabakası halkın üzerinde bir egemenlik inşa etmiş, bir seçkinler kadrosu devlette iş başına gelmişler ve halkı da kişiliksiz bir konuma indirmişlerdir. Tabii ki halk devleti kurandır, can verendir ve devletin kendisinin bütün temel ve ihtiyaçlarını karşılaması, devleti de hareket içerisine çekmiştir, devlet her şeyin üstünde değildir, devlet halkına hesap verme, insanlara imkânlar yaratma durumundadır. Devlet halkına hizmet eden bir yapıdır.
Türkler, yazıtları ile binlerce yıl ötesinden insanları, halkı baştacı ederek çok mühim bir mesaj verdiler. Batıcı aydınlar ise halka eğitim yolu ile ideoloji aktarma yolunda olmuşlardır. Batı aydınlanması bütün elitler tabakasını etkisi altına almıştır. Aydınlar senelerdir bir bozkır tezenesi dinlemezler. Bozlaklar bir destandır halkın kendi yaşadığı acılar ile beslenen. Uzun uzun acıları dile getiren, çok acılı bir aşk hikâyesi, açlığı, sefaleti, anlatan. Yaşar Kemal’in romanları da Çukurova’da çekilen acıları, acımasız sömürüyü, aşağılamayı, halkın çektiği derin acıları anlatmaktadır.