Malta Çarşısı, Fatih, 26 Mart 2020
Yalta şablonu tam bir maymuncuk, ama karşıtı olan Malta şablonunu da Türkiye inisiyatif olarak kendisi oluşturabilecek mi, bu önemli jeopolitik bir sorudur.
Yalta’nın karşıtı İstanbul’un tarihi Yarımadası’nı simgeleyen Fatih’teki Malta semtidir.
Yalta konferansı, ikinci Dünya Savaşı’nın galipleri olan müttefikler ABD, İngiltere ve Rusya arasında düzenlenmiştir. Dikkat çekici olan savaş ve galibiyet buradaki konferansın ana tetikleyicileridir.
O halde Türkiye de küresel dizaynların, 1949’da Doğu Türkistan’da, 8 Aralık 2024’de Suriye’de, bu üçlü tarafından aralarındaki gizli açık görüşmeler neticesinde yapıldığı gerçeğinden hareket ederek, kendi inisiyatifi ile, şahsen ben ona Malta Konferansı diyorum, birlikteliğini bir şekilde oluşturma durumundadır.
Neden denilecek olur ise Türkiye imparatorluklar geçmişi ile birlikte Yalta ülkelerinden çok daha fazla kıtasal yönetim tecrübelerine ve birikimlerine sahip olan bir devlettir. Yalta Konferansında görüşülmüş, konuşulmuş ve Batı kampına katılması konusunda mutabakat sağlanmış bir ülke olarak Türkiye, kendi bağımsız iradesine sahip gözükmemektedir. Çünkü, Yalta konferansı’nın neticeleri arasında masada konuşulan ülkelerin kamp değiştirmemeleri konusu da var idi
“Yalta Konferansı ya da Kırım Konferansı (İngilizce: Yalta Conference, Rusça: Ялтинская конференция / Yaltinskaya konferentsiya), II. Dünya Savaşı sırasında 4 Şubat 1945 – 11 Şubat 1945 tarihleri arasında SSCB’nin önde gelen tatil yeri Yalta’nın 3 kilometre güneyinde bulunan Livadia Sarayı’nda düzenlenen ve Churchill (Birleşik Krallık Başbakanı), Roosevelt(Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanı) ve Stalin(Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri ve SSCBHalk Komiserleri Kurulu Başkanı) olmak üzere “Üç Büyük” (Big Three)’ün katıldığı konferans.
Konferansın başlıca konuları, Polonya topraklarının değişimi, Almanya’nın bölünmesi ve SSCB’nin Japon İmparatorluğu’na savaş ilan etmesiydi.
Birleşmiş Milletler’deki veto yetkisi de bu konferansta kararlaştırıldı. Bunun haricinde gizli oturumlarla özellikle İsrail yanlısı toprak paylaşımlarının yapıldığı yeni bir dünya düzeninin temellerinin atıldığı ifade edilmektedir.
Soğuk Savaş (1945-1991) sırasında ABD ve SSCB, hegomonya alanlarındaki (arka bahçeleri olarak da anlaşılabilir.) ülkelerin kamp değiştirmesini önleyen bir mutabakata varmışlardır.
Bu mutabakat zeminini II. Dünya Savaşı sonrasının küresel güçler ve jeostratejik akslar dengesini belirleyen anlaşmalardan birisi de Yalta’dır. (Diğeri Potsdam Konferansı’dır)” Kaynak: Wikizero – <span class=”mw-page-title-main”>
Birbirlerine hasım olan ABD, İngiltere ve Rusya ikinci Dünya Savaşı’ndaki müttefiklik ilişkileri zaferle sonuçlanması nedeniyle dünya jeopolitik dengelerinin kendi lehlerine doğru yönlendirilmesi amacı ile Yalta ittifakı’nı savaş sonrasında vücuda getirmişlerdir.
Türkiye ise Yalta İttifakı üyelerinde mevcut olmayan binlerce yıllık devlet geleneğine yaslanarak, şu an bölgesel bir güç olarak gözükmesine rağmen, aslında küresel bir güç namzetidir. Demek ki Yalta İttifakı üyeleri, aralarındaki düzenlemeler neticesinde Türkiye’nin böyle bir güç olarak ortaya çıkmasına mani olmaktadırlar.
Fakat diğer yandan ise tek kutuplu olduğu iddia edilen dünya siyasi düzeninde, siyasi coğrafyada tek kutupluluk iddia edilmesine rağmen, fiziki coğrafyada mevcut olan kutuplardan, kuzey kutbundaki buzullar erimekte ve bunun neticesinde, siyasi coğrafyada da çok kutupluluk, Arktik Okyanusu’nun ulaşıma elverişli hale gelmesi neticesinde, önümüzdeki yıllarda, dünya çok kutuplu bir manzara sergileyecektir.
Bu çok kutupluluk karşısında Türkiye açısından, savaş kriterine baktığımızda karşımıza iki kutup çıkmaktadır, biri binlerce yıl boyunca savaştığımız ve dolayısıyla birbirimizi tanıdığımız Çin Halk Cumhuriyeti, diğeri ise Kurtuluş Savaşı esnasında bize yardımlarını gönderen Hind kıtası ülkeleri olan Hindistan ve Pakistan olarak gözükmektedir. Ve söz konusu ülkeler Yalta İttifakı üyesi de değildirler, o halde çok kutupluluğu bünyesinde barındıran, Asya ülkelerinden Türkiye, Çin, Hindistan ve Pakistan’ın birlikte bir Malta Konferansı İttifakı şeklinde bir araya gelmeleri söz konusu olabilecektir.