HomeMAINNil’den Yamuna’ya Şairler Coğrafyası: Hind Kıtası. İran. Mısır

Nil’den Yamuna’ya Şairler Coğrafyası: Hind Kıtası. İran. Mısır

Nil-Amuderya arası bölge (Kaynak: Felsefe Atlası, Elmar Holenstein)

Levendname şiirlerin 2022 yılında yayınlanan ilk cildinde Türkiye&Türkistan coğrafyaları esas alınmak suretiyle dört yüzü aşkın yer adlarını içeren ve Avrupa, Asya, Afrika kıtalarını kapsayan bir zeminde şiirler dile getirilmişti. Aslında ikinci cilt olarak tasarladığımız ve ayak izlerimin olduğu, havasını soluduğum, Türk’ün gönül gözünden, kelamın kaleminden, Hind kıtası, İran ve Mısır’ı kapsayan şiirler ise 2019 yılında yazılmış fakat yayınlanmamıştı. Sözkonusu bölge, Asya ve Afrika kıtalarını kapsayan, ki biz buna Afrasya diyebiliriz, geçiş kıta bütünlüğünün en eski medeniyetleri kapsayan temel sütunlarının bir üçgen şeklindeki görüntüsüdür..

Bu üç ülkenin her birinde de 2017, 2018, 2019 yıllarında ziyaret etmiştim. Bu mistik coğrafyalarda gördüğüm insan manzaraları ve çeşitliliği ile bende iz bırakan yerleri bu şekilde şiirler ile bir araya getirmiş oluyorum.

Ayrıca, Turfan’dan Peç’e, Kazan‘dan Mekke’ye, pusulanın dört yönündeki coğrafyalarda, Türk şiiri, 1000 yıl boyunca iki yüzü aşkın şairler tarafından binlerce şiirler ile izlerini bırakmıştı. O halde Türkler olarak izlerimizin, damgalarımızın yer aldığı söz konusu medeniyetler coğrafyalarını da dilimizce yeniden dizelere dökelim.

Kıtalar boyunca coğrafyalarımızı şiirleştirmemizin bir başlangıç olmasını ümid ediyorum, Mehmet Akif’in Safahat Şiirleri kitabında değişik coğrafyalar ve bu coğrafyalardaki insanların izlerine rastlamaktayız, fakat Safahat’ın ardından gelen dönemde, ülkemiz dışındaki değişik coğrafyalarda yer alan şairlerin şiirleri dilimize kazandırılmasına karşın, söz konusu coğrafyalar Türk şairlerce şiirleştirilmemiştir.

Sözcüklerin aslı ses ve frekans. Konuşa konuşa kıtaları peşlerinde bırakmış, mesafeleri katetmişler atalar. Torunlar yazarlar diye düşünmüşler.

Ben de yazılarımı dijital ortamda web siteme konuşayazıyorum; pratik ve kolay.

  • Levendname Şiirler: 2. Hind Seyahatnamesi
  • Levendname Şiirler: 3. İran Seyahatnamesi
  • Levendname Şiirler: 4. Mı’Sırlar Seyahatnamesi

Levendname; ataların at koşturduğu Büyük Asya ile denizlerine yelken açtığı Akdeniz havzasının birlikte sentezi olan Büyük Akdeniz’in şifresi. Hind, İran ve Mısır ise giriş kapıları ve gök mertebeleri. Fasiküller tamamlandığında; Gök. Yer. Kişi. Şiir Fasikülleri aslında 2019 da yazıldı ama demek zihnim, zaman ayarlıydı ki, 2025 (9) in daha ilk gününde bana hatırlattı, “yayınla“ diye. Zaman mertebeleri ve zeminler genişliğinde kutlu kişi senfonisi, oratoryosu. Müzisyenlerini beklemeye başlar artık 2025 in; 9’un sonlarına doğru.

Her üç ülke ve medeniyet de Türklerin zihin dünyalarında derin izlerle birlikte yaşamaya devam etmektedir.

Nil-AmuDerya (Ceyhun)

 

Nil-Amuderya (Ceyhun) bölgesi (yeşil renkli alan) 

Harran.  İskenderiye. Kahire. Şam. Kudüs. Bağdad. Babil. Uruk. Basra. İsfahan. Şiraz. Nişapur. Buhara. Kazan. Altay Dağları. Karabalgasun. Karakorum. Kuça. Turfan

Kaynak: Felsefe Atlası

Felsefe Atlası kitabının yazarı felsefe tarihçisi Elmar Holstein‘ın kitabında Nil-Yamuna Merkez medeniyet bölgesi kavramından söz etmektedir. Mısır’daki Nil ve Hindistan‘ın kuzey batısındaki Yamuna nehirleri arasındaki bölgede insanlığın ana medeniyet sütunları yükselmiştir.

Yamuna Nehri (Yeni Delhi, Agra kentleri)   

    H i n d   K ı t a s ı

Hindistan, kuzeyindeki Türkistan’ın sınırdaşı ve komşusudur, Türk  devletlerinin çokça sayılarda kurulduğu bir coğrafyada ve Hind kıtası ülkelerinde konuşulan Urduca dili, Orduca anlamına gelmektedir ve Türkçe ağırlıklı bir dildir. Diğer yandan, Hind kültürü daha yazıtlar devrinden başlamak üzere kelime ve kavramlar ile yazıtlarımızda yer almış ve Osman Fikret Sertkaya hocamız bu kelimeleri, teker teker bir makale kapsamında incelemiştir.

Budizm, Türkler üzerinde geniş etkilere sahip bir Hind kıtası dinidir. Özellikle Gazneli, Timurlu ve Babür imparatorlukları Türk kültürünün Hind kültürü ile birlikte bir senteze ulaştığı devlet yapılarıdır. Urduca, Sanskritçe ve Türkçe hep birlikte şiirsel bir dil yapısına sahip oldukları için değerli eserlere, şiirlere vesile olmuşlardır.

Türkiye, yatay düzlemde yer alan dikdörtgen bir coğrafyaya sahip iken, Hindistan ise dikine düzlemde kuzeyden güneye yer alan üçgen şeklindeki bir coğrafyadır.

Tabii burada göz ardı edilmemesi gereken bir husus da İndus ve Ganj gibi Hind kıtası nehirlerinin bu şiirsel kültürün beslenmesinde, gelişmesinde ne denli bir rol aldıkları ile ilişkilidir. İndus nehri boyunca kuzeyde Lahor’dan başlamak üzere Karaçi’ye kadar inen yerleşmeler ve Hindistan coğrafyasında Yamuna nehri boyunca Yeni Delhi, Agra ve civarındaki kentlerde gelişen ortaklaşa kültür günümüzde de yaşamaya devam etmektedir.

Britanya sömürge döneminde Hint şiiri, Batı edebiyatının etkisi altında yeni bir dönem yaşar. Rabindranath Tagore, bu dönemin en önemli şairlerinden biridir. Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Tagore, Bengalce dilinde yazdığı şiirleriyle dünya edebiyatına önemli katkılar sağlamıştır.

Rabindranath Tagore, Bengali polymath

Tagore with his son, two daughters and daughter-in-law Tagore and Gandhi, 1940 Bülent Ecevit, Turkish Prime Minister and Poet. Bülent ECEVİT (1925-2006)

Hint ve Türk şiirleri arasındaki etkileşim, zengin bir edebiyat mirasının oluşmasına katkıda bulunmuştur. Bu etkileşim, sadece dil ve üslup düzeyinde değil, aynı zamanda düşünce ve dünya görüşü açısından da önemli bir köprü kurmuştur. Her iki edebiyat da, diğerinin etkisiyle daha da zenginleşmiş ve evrensel bir karakter kazanmıştır.

Urduca Şiirler

https://www.instagram.com/reel/DDt8O-HCPhB/?igsh=a21hdnVsZTAxN3hu
https://www.instagram.com/reel/DDJ-WXVC-qz/?igsh=MXJ2bXJvbGU0NTVr
https://www.instagram.com/urdupoetrypoint?igsh=Mmw5Zzhpa3dxM3Q2
https://www.instagram.com/reel/DEFYmeeiuJX/?igsh=OXVtZDI0c2JicHRx
https://www.instagram.com/reel/DDRKnLJC1yM/?igsh=MThxdmFocHdjM3RqaQ%3D%3D
https://www.instagram.com/reel/DCAC3CYMXNZ/?igsh=dDYwMnBuaGl3YzUy

İ r a n

https://www.instagram.com/reel/DCAC3CYMXNZ/?igsh=dDYwMnBuaGl3YzUy

İran dillerinden olan Soğutça ve Farsça ise Türk dili ile çok uzun bir etkileşim geçmişine sahip olup önce Türkistan şehirlerinde ve coğrafyalarında, ardından da Oğuzlar Seyhun Nehri’nden aşağıya, güneye doğru inerek İran coğrafyasına girdiklerinde, etkileşim daha da sıkılaşmıştı.

Özellikle Gazne, Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde, devletlerinde Fars dili sultanların, şairlerin özendikleri bir şiir diliydi. Farsça ayrıca Hind dilleri ile de köken olarak ilişkilidir. Türk şairleri Mevlânâ, Fuzuli, Nizam-ı Gencevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Farsça şiirler yazmışlardır. İranlıların en önemli destansı şiiri olan Şahname, Gazneli hükümdarı Mahmut tarafından Firdevsi‘den talep edilmiş ve şair İran ile Turan‘ın mücadelelerini esas alan bu eserini ortaya koymuştur ve bu destansı şiirler İran halkı tarafından kıraathanelerde terennüm edilmektedir.

İlk Türk yazıtı olan Buğut yazıtının bir yüzü Soğutça diğer yüzü ise Sanskritçe olarak düzenlenmiştir. Türkler bilimde Arapçayı kullanırlar iken, sanatta ve dini terminolojide Fars dilini tercih etmişler, İran kültürü ve dili ile olan kültürel etkileşimlerini özellikle Horasan ve Harezm bölgeleri topraklarında ileri seviyelere çıkarmışlardı. İran coğrafyasının tüm köşe bucakları dahil olmak üzere Türkler ile meskun olduğundan simbiotik varoluş ve etkileşim her iki kültürün derinlerine kadar nüfuz etmişti.

Azeriler, Türkmenler, Kaşkay Türkleri, Avşarlar, Kaçarlar, Karapapaklar, Kazaklar, Halaçlar, İran coğrafyasında Türk kültürünü yaşatan topluluklardır. Türkiye’nin ardından Türklerin en yoğun olarak yer aldığı ülke İran’dır.

Türkiye dışındaki 218 yerleşim yerinde yazılan Türkçe şiirler haritasının İran ve Azerbaycan bölümünde, Azerbaycan 256 şair, Tebriz 49 şair, Şamahı 30 şair, Şirvan (Horasan) 22 şair, Horasan 20 şair, Gence 18 şair, Nahcivan 17 şair, Bakü 16 şair, Karabağ 15 şair, Şuşa 14 şair, İsfahan 11 şair, Gazvin 9 şair, Gazeh 8 şair, Harezm 8 şair, Hemedan 8 şair, Hoy 7 şair, Şemkir 5 şair, Şiraz 5 şair, Erdebil 4 şair, Meraga 3 şair, Ordubad 3 şair, Serab 3 şair, Hamedan 2 şair, Revan 2 şair, Halhal, Horasan Bistam, Eher, İsferayin birer şair ile temsil edilmiştir.

Türklerin yerleşik düzene geçmediği, devlet ve kültür yapısına henüz kavuşmadığı dönüşüm sürecinde, yaşanan göçler Türkler ile İranlıları artık ayrılamaz bir ortaklığın içine itivermiştir.

Türklerin Çinlilerden sonra en eski komşuluğu İranlılarla olmuştur.

Sasanilerden yirminci yüzyılın ikinci çeyreğine kadar İran’ın daima bir Türk devleti tarafından yönetildiği ve bugünkü devletin sınırları içinde yaşayan halkın yarıdan çoğunun Türk olduğunu düşünürsek, bu ilişkinin sadece çok uzun değil, aynı zamanda çok derin bir ilişki olduğunu anlarız.

Hele son bin yılda Türklük dünyasının ortasında kalan İranlılar ile Türkler, bu uzun komşuluk ilişkisi sırasında birbirilerinden pek çok şey öğrenmişlerdir. İran ve Türk medeniyetlerinin etkileşimi dünya üzerinde nadir görülebilecek bir etkileşimdir.

Bilindiği üzere, Anadolu coğrafyasında, batı tesirine girdiğimiz Tanzimat dönemine kadar meydana getirilen edebiyata Divan edebiyatı adı verilmektedir. Türk edebiyatında, Gazneliler döneminde yazılan Firdevsî’nin Şehnâme isimli eserinin de etkisi büyüktür.

Divan edebiyatı kavramı, Arap ve Fars -özellikle Fars- edebiyatlarının geniş anlamıyla estetik kaideleri üzerine kurulmuş edebiyatı içine almaktadır. İslam kültüründen beslenen bu edebiyat, kuruluş aşamasında İran edebiyatını kendisine örnek kabul etmiştir. Bu örneklik Osmanlı’nın kuruluş devri ve daha sonraki dönemlerinde de zaman zaman artan ve azalan şekilde devam etmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’a göre Divan şiirinin mitolojisi doğrudan doğruya Şehnâme’den alınmıştır. Buradan da Divan şiirinin mitolojik arka planının ağırlıklı olarak Fars Mitolojisi olduğunu görürüz. Divan şiirinin mitolojik kaynağı İran esatiridir. Burada yer alan mitolojik ve tarihî kişilikler, Divan şiirinde çokça zikredilmiştir. (Kaynak: İran ve Türk Medeniyetlerinin Tarihi, Kültürel ve Ebedi Etkileşimi Mehmet Mücahit ARVAS)

M ı s ı r

Mısır devletinin 1925’lerdeki kuruluş aşamasında elitlerin üzerinde kafa yorduğu en hayati konu resmi dilin Türkçe mi yoksa Arapça mı olarak tespit edileceği hususu idi.

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk modernleşme hareketleri de 19. yüzyıl başlarında Mısır’da başlatılmıştı. Tahtavi (1801-1873), 1826-1831 yılları arasında bulunduğu Paris’deki gözlemlerini kitaplaştırıp, Batı’daki hayat tarzının Mısır’a nasıl aktarılması gerektiği konusunu işledi.

Mısır’dan Etkilenen Türk Şairlerinden Bazıları

  • Namık Kemal: Vatan şairi olarak bilinen Namık Kemal, sürgünde bulunduğu dönemde Mısır’da yaşamıştır. Nil Nehri’nin güzellikleri ve Mısır halkının mücadelesi, şiirlerine yansımıştır.
  • Mehmet Akif Ersoy: İslam şairi Mehmet Akif Ersoy da Mısır’ı ziyaret etmiş ve bu ülkenin etkisiyle bazı şiirler yazmıştır.
  • Yahya Kemal Beyatlı: Klasik şiirin önemli temsilcilerinden Yahya Kemal Beyatlı, Mısır’ın tarihi ve kültürel zenginliklerinden etkilenerek birçok şiir kaleme almıştır.

Burada özellikle de değinmemiz gereken bir husus ise Türkistan’dan inerek, Hindistan üzerinden Mezopotamya‘ya yerleşen Sümer medeniyetinin şiirde ulaştığı seviyeler ve ilk aşk şiirinin Sümer medeniyetinde yazılıyor olmasıdır.

Biz bu şekilde Türkistan, Hindistan, Sümer ve Mısır bağlantısını kurabilmekteyiz. Çünkü Sümer medeniyeti Mısır medeniyetinin de ana kaynaklarından en önemlisidir. Ayrıca Mısır’daki Kıpti olarak adlandırdığımız Mısır’ın ana yerli halkı da Hristiyan kilisesi bünyesinde halihazırda büyük zenginlikleri barındırmaktadırlar.

Bu yazıda değerlendirdiğimiz Hindistan, Mısır ve İran coğrafyaları içinde, Akdeniz ile en bütünleşik olan ülke Mısır’dır, bu anlamda Akdeniz’in etkileşimleri teşvik eden ortamını göz önüne aldığımızda en önemli bir ülkedir.

Afrika ve Asya’nın kesiştiği bir coğrafyada yer alan konumu ile Mısır bu şekilde her iki kıtanın da kültür-sanat birikimlerini bünyesinde barındırmaktadır. Bu coğrafya tarihin potası olarak adlandırılan doğu Akdeniz bölgesidir, kuzeyinde Türkiye ortasında Kıbrıs ve güneyinde Mısır yer almaktadır. Bu sihirli bir tabakalanmadır. Tavanında Türkiye, ortasında Kıbrıs ve tabanında Mısır’ın yer aldığı bu konum şiirsel bir coğrafyadır; altıncı kıta Akdeniz’in de gözbebeğidir.

Mısır’da doğan 11 şairimizin 6 sı Kahire doğumludur. Kaynak: Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü

Bilindiği üzere her edebî metin, meydana getirildiği dönemin ve çevrenin bir çeşit aynasıdır. Bu manada klasik Türk şiiri metinlerinde de bazen gerçek, bazen hayâlî muhtelif ülkeler, şehirler, dağlar, ırmaklar ve benzeri coğrafî unsurlar geçmektedir. Divanlarda sık sık karşılaşılan ülkelerden biri de Mısır’dır.

Mısır; Tolunoğulları döneminden (868-905) başlayarak 1952’ye kadar, Fatımîler devri hariç, ya Türk asıllı yahut Türk devlet kültürü içinde yetişmiş insanlar tarafından yönetilmiştir.

Tarihteki ilk medeniyetlerden birinin beşiği olan Mısır, Türkler’in çok eski devirlerden beri ilişki kurduğu bir coğrafi bölgedir. Osmanlı yönetimine ise, Yavuz Sultan Selim zamanında (1517’de) geçmiş ve böylece İstanbul’dan idare edilmeye başlanmıştır. Bu tarihten sonra Anadolu ve İstanbul ile Mısır arasındaki ilişkiler daha değişik bir boyut kazanmış; bu ülkeye idarî, dînî, siyasî ve sosyal sebeplerle birçok Osmanlı aydını gidip gelmeye başlamıştır.

Bu bağlamda pek çok Osmanlı şairi de tahsil yapma, valilik, kadılık, kâtiplik, seyahat veya başka sebeplerle Mısır’a gitmiş; hatta kimisi de orada yaşamayı tercih etmiştir. Nitekim Mısır’da Türkler tarafından kurulan Gülşenî ve Mevlevî tekkeleri, burada uzun süreli ve çok önemli birer dînî ve edebî muhit meydana getirmişlerdir.

Sonuç

Ezeli rakibi Osmanlı Türk İmparatorluğunu lime lime eden, parçalayan, içinde Türklerin yer aldığı İran, Hindistan, Mısır gibi ülkeleri de pamuk olsun, petrol olsun, zamanın stratejik hammaddeleri nedeniyle idaresi altına alan İngiliz imparatorluğu, 21. yüzyılın başlarından itibaren kendisi de aynı kaderi paylaşmaya başlamıştır.

Orta Doğu olarak tarif edilen bölge başlangıçta, İngilizler tarafından yönetilen Hindistan idi. Daha sonra bölge Hindistan’ın batısına doğru petrol coğrafyasına yer değiştirdi ve Arap toprakları da Orta Doğu tabirinin içerisine dahil edildi.

Literatürde ilk kez 1943 yılında ikinci Dünya Savaşı sonrasında  kullanılan Büyük Orta Doğu tabiri, bu sefer kuzen ABD tarafından Fas’tan başlayarak Orta Asya içlerine kadar giden geniş bir bölgeyi ifade etmek üzere kullanılacaktı artık.

Medeniyetin doğduğu bu coğrafyalar 19. yüzyıl sonlarından başlamak üzere talan edilmişti ve 21. yüzyılda burada dillendirdiğimiz Türkiye, Türkistan, Hindistan, İran ve, Mısır coğrafyalarında hep birlikte bir yeniden doğuş ümit edilmektedir.
Zengin bir medeniyet birikimine sahip olarak muhteşem şiirlerin yaratıcıları olan şairler devrimlerin hazırlayıcıları olacaklardı.
E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular