Türk dünyasından Türküler, İrfan Gürdal
Türk dünyası bir kıvılcım bekliyor
İrfan Gürdal Sibirya’dan Altaylar’a, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya yaptığı yolculuklarda Türk dünyasından birçok türkü derledi. Geleneksel kıyafetler giyip at binen, ok atan Gürdal, “Arslanbek Sultanbekov sayesinde herkes dombrayı öğrendi. Artık halk müziği albümlerimizde, dizilerde dombrayı duyuyoruz. Küçücük bir kıvılcım atsanız o büyük bir ateşe dönüşüyor. Türkiye’de ne yapılırsa da Türk dünyasında böyle karşılanıyor” diyor.
İlker Nuri Öztürk 30 Aralık 2018, 04:09 Yeni Şafak
İrfan Gürdal
Türk kültür hazinesi olarak bilinen İrfan Gürdal, Türkçe konuşulan bütün bölgelerin müziklerini araştırıyor. Boğaz havalarından halk orkestralarına araştırmalarda bulunan, birçok türkü derleyen sanatçının yolculuğu Sibirya’dan Altaylar’a, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya uzanıyor. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarında etnomüzikoloji alanında yüksek lisansını tamamlayan, televizyonda müzik programları yapan, belgesel müzikleri besteleyen Gürdal’ın “Atın Türküsü”, “Çerağ”, “Türk Dünyasında Köroğlu Türküleri” adlı albümleri bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Dünyası Müziği Topluluğu sanatçısı olan Gürdal ile Türk ellerini, ortak kıymetleri ve müzik serüvenini konuştuk.
Müzik ve Türk dünyası hayatınızla nasıl birleşti?
Müziğin kendisi insanı çekiyor. Anadolu Halk Müziği’yle başladım. Veterinerlik Fakültesi’ne geldiğimde de Ankara Üniversitesi Halk Müziği Korosu’nda yer aldım. Rahmetli Mustafa Özgül başta olmak üzere çok kıymetli hocalardan faydalandım. Üniversite yıllarında Azerbaycan radyolarını keşfettim, onları dinliyordum, Ankara’da Kırım Türkleri Derneği vardı, oraya devam ediyordum, Türkistanlı sanatçılarla tanıştım ve bana bu kapı açılmış oldu. Anadolu dışında da çok zengin bir müzik hazinemiz olduğunu keşfetmeye başladım ve bu alana yöneldim.
Türküler Türk dünyasında nasıl bir bağ sağlıyor?
Arslanbek Sultanbekov’un Dombra türküsü sayesinde Türkiye’deki herkes dombra isimli bir çalgı olduğunu öğrendi. O dünyada yapılan eserlerin burada nasıl bir karşılık bulduğunu gördü. Artık bizim halk müziği albümlerimizde, dizi müziklerimizde dombrayı duyuyoruz. Küçücük bir kıvılcım atsanız o büyük bir ateşe dönüşüyor. Türkiye’de ne yapılırsa Türk dünyasında böyle karşılanıyor. Gönül ister ki orda yapılanları biz de burada onları bizi takip ettiği gibi daha yakından takip edelim.
SİBİRYA’DA BİLE KÖYÜNÜZDE GİBİSİNİZ
Gittiğiniz yerlerde hangi araştırmaları yaptınız?
Bize ait olan ne varsa araştırıyordum. Sadece müzik değil yani. Binlerce yıldır birlikte olduğumuz Anadolu’yla ortak olan Türk kültürüne ait ne varsa araştırdım. Müzik, ezgiler ve çalgılar üzerine yoğunlaştım. Elbette her müziğin milli bir tarafı ve kültürü var. Müziğin dilin üstünde bir hitabet kabiliyeti olduğunu ve her gönle hitap edebilen bir güçte olduğunu düşünüyorum.
Türk dünyasının ortak özelliği neydi?
Türkiye’deki eski kültüre, dedelerinizin lisanına az da olsa hakimseniz, Anadolu köylüsünün hayata bakışına hakimseniz bütün bölgelerde kendi köyünüzdeymiş gibi rahat gezebiliyorsunuz. Herkes kendi çevresindeki kültürlerden etkilenmiş doğal olarak, bu küçük farklar dışında ortak bir dünya algımız var. Sibirya’daki Tuva Türklerine kadar uzanan her yerde bunu gördüm.
Nasıl karşılandınız?
1990’da, bağımsızlıklar sonrasındaki “Yeniden Kucaklaşma Dönemi”nde birçok insan bu alanda çalışmalar yaptı. Biri kıyafette biri dilde araştırmalar yaparken bense müzik üzerine araştırma yaptım. Birbirimizden kopuk olduğumuz o uzun süreç içerisinde neler değişti neler değişmedi konusunu herkes kendi alanında merak ediyordu zaten. Zamanla Türk lehçelerine de hakim olmaya başlamam oralarda hoşa giden bir şeydi.
KOPUZ GERÇEK ANLAMINI YİTİRİYOR
Türk dünyasında öne çıkan isimler ve kavramlar neler?
Köroğlumuz var. Bütün Türk dünyasında bilinen bir kahraman. Tahir ile Zühre, Aşık Şahsenem gibi başka ortak destanlarımız, müziklerimiz var. Kopuz, bütün Türk dünyasında ortak bir sözcük. Herkes kopuz dendiğinde farklı bir çalgı tipi anlıyor. Kopuz bir enstrümanın değil, çalgı anlamına gelen bir kelime. Bugünlerde Anadolu’da bir bağlama türüne kopuz denmeye başlandı, gerçek anlamını yitiriyor.
UNESCO mirası olarak kabul edilen Dede Korkut’un nasıl bir önemi var?
Dede Korkut ortak ve en önemli değerlerimizden birisi. Kazakistan’da Dede Korkut’tan günümüze geldiği rivayet edilen dokuz tane kopuz ezgisi var. Orada müzikal bir miras karşımıza çıkıyor. Azerbaycan ve Türkiye’de ise daha çok sözel mirası var.
Günümüzde Türk müziği için yapılanları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında bu işin tohumu Türkiye’de atıldı. Merhum Oruç Güvenç ve Ayhan Songar’ın çalışmalarıyla başlayan bir süreç bu. Bizden sonra Türk dünyasına yayıldı. Türk dünyasının her bölgesinde, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan’da gerek bilimsel gerek icrada çalışmalar yapan isimler oluşmaya başladı. Kazakistan’da 5-6 yıldır Türk Dünyası Müzik Festivali yapılıyor. Türkiye’de zaten birçok şehirde yapılagelen bir uygulama. Bunlar sevindirici ama daha da önemlisi müzikologların ilmi çalışmaları. Yakında bununla ilgili birçok yayın göreceğiz.