HomeBEYOND TURKEYTürkiye ve İran

Türkiye ve İran

TESPİT: Türkiye ve İran. Türkistan. Türkler ve İranlılar Asya’nın altın çağını, yitik aydınlanmayı birlikte yaratmışlardı. Sürekli seyahat halinde olan Türk düşünürler ve İranlı düşünürler düşünceleri ile aydınlanma yüzyıllarını ortaya koymuşlardır. Daha sonra bu aydınlanma kaybedilmiş ve bugünlere gelinmiştir. Yitik Aydınlanma

Pers Yunan Savaşları

Türkiye ve İran. Türkistan. MÖ 334 yılında İskender, 35.000 kişilik bir orduyla İran seferine çıktı. Marmara’ya akan Granikos Nehri’nde (bugünkü Kocaçay’da) Makedonya ordusu İran ordusunu yendi. Artık İskender’e Asya’nın bütün yolları açılmış sayılırdı.
Sonrasında İskender Yunancayı Anadolu’da hakim kılmıştı.
Türkiye ve İran 
Urfa Antep çizgisi İran
Roma sınırı 

LA: Sunumunuzda Roma ve Sasani’nin azametini hissettim.

AD: Sürekli savaş halindeler bu bölgede

LA: Benim bildiğim Malatya da Roma’nın sınır garnizonuydu ve sınır boylarındaki insanlar hayat mücadelesinde hep mücadeleci olurlar, yılmazlar.

AD: Gümüşhane, Malatya, Gaziantep Roma’nın asıl doğu sınırı biz tampon bölgedeyiz sürekli savaş halindeki bölge. Zeugma gibi o görkemli zengin kentler varlığını bu bölgeye borçlu

LA: Tampon bölge ise evet binlerce yıl savaş.

LA: Roma, İtalya’da doğdu, Türkiye’de devam etti ve yine Türkiye’de bitti. Bitiş tarihi de 1922’dir aslında. Osmanlı Roma idi.

LA: İstanbul’da Aksaray’daki Murat Paşa Camii, sonradan müslüman olan son Roma imparatorunun varisi olarak adını Murat olarak değiştiren kişi adına yapılmıştır.

LA: Demek Doğu Anadolu  aslında Roma asırları boyunca İran hâkimiyetinde idi, bizler orayı İran’dan alıp Türkleştirdik. İran’ın husumetinin kökeni bu demek ki.

AD: Güneydoğu Sasani’den çok Roma hâkimiyetinde kalmış. Persler döneminden itibaren Anadolu’ya yerleşim başlıyor MÖ 546-334 yıllarında 212 yıl Persler Anadolu’ya hâkim. Partlar ve Sasaniler Perslerin devamı. Part ve Sasaniler de daha çok doğu ve güneydoğu Anadolu’yu elinde tutmaya çalışıyor fakat Roma gibi tam yerleşmiyorlar bölgeye

LA: Antep-Urfa  arası Roma-Sasani sınırı değil mi?

LA: Anadolu’daki en kalıcı medeniyet Roma demek ki o zaman.

AD: Asıl sınır Fırat Nehri’nin batısı fakat Güneydoğu Anadolu’da Roma’nın tampon bölgesi yine Roma’nın elinde

LA: Roma’nın kendi içinde bir tampon bölge yaratması ilginç.

AD: En doğu sınırı Diyarbakır Mardin Suriye hattı.

AD: Diyarbakır ve Mardin Roma’da. En çok savaş halinde olan en güçlü surlara sahip sınır bölgesi Diyarbakır’da Amida, Zerzevan; Mardin’de Dara

LA: Diyarbakır surlarını Roma mı inşa etmiş?

MS 330 yıllarında Doğu Roma yaptırıyor. Sonradan birçok onarım geçiriyor tabi ki

LA: Konstantin İstanbul’u MS 330 da başkent yaptığında demek ki Diyarbakır’da surlar inşa ediliyor; eşzamanlı.

AD: Aynı dönemler hatta Diyarbakır’da o dönemde Konstantiniye olarak adlandırılıyor. Bazı kaynaklar da 348 civarı söylüyor surların inşasını

LA: Çin’in başkenti Pekin ziyaret ettikten kısa bir süre sonra Diyarbakır’ı da  ziyaret etmiştim. İlgimi çeken konu Pekin merkezdeki eski Taşevler ile Diyarbakır surlarının taşları aynı koyu gri renkte, demek ki yöresel olarak bunlar bulunuyor çok ilgimi çekmişti bir yerlere de yazmıştım ama şu anda hatırlayamadım

AD: Bazalt volkanik kayaçtır. Diyarbakır bazalt plato üzerine kurulu. Zerzevan’ın bulunduğu alan ise kalker kireçtaşı bu nedenle orada da kireçtaşı kullanılmış.

LA: İstanbul ve Diyarbakır’ın surlarla çevrilmiş olması Roma’nın Savunma konusuna verdiği çok büyük önemi gösteriyor

Roma İmparatorluğu’nun savunma stratejileri ezeli düşmanı olan Sasaniler’e (İran) karşı Türkiye sınırlarında şekillenmiştir. Özellikle Malatya ve Diyarbakır, Roma’nın sınır garnizonları idi.

Söyleşi: Levent Ağaoğlu, Doç. Dr. Prof Dr. Aytaç Coşkun,  11-12 Eylül 2021

Rum suresi

Türkiye ve İran 

Bugut yazıtı

Türklerin ilk yazılı belgesi Bugut yazıtının bir yüzü soğudça, İran dili, diğer yüzü ise Sanskritçedir. Türk, İran ve Hint kültürlerinin içiçeliği Bugut  Yazıtı ile apaçık kendini göstermektedir. Bugut yazıtı, Asya düşüncesinin, Avrupa tezinin karşısına dimdik dikilmiş halidir. Avrupa kendisine uydurulmuş yeni bir tarih ararken propaganda tezleri ortaya atarak köklü İran ve Hint medeniyetlerini kendisinden sayma çabasındadır. Yunan medeniyetinin yanına çekmek yetmemiş gibi bir de böylesine bir beyhude çabaya kalkışmaktadır. Fakat Bugut yazıtında Avrupa yoktu Türkistan, İran ve Hint kıtası halkları vardı.

Soğdlar Türkistan Çin

Zamanının süper gücü Çin’e karşı Göktürkler ve İranlıların ataları Soğudlar birlikte mücadele etmişlerdir.
Önceleri İran kültür bölgesi kültürel alanı olarak gelişen Semerkant Buhara ve benzeri Maveraünnehir, Horasan bölgeleri daha sonra Türkler tarafından ele geçirilmiş ve Türkistan Toprakları haline gelmiştir. Daha da ötesine geçilmiş kuzeyden gelen Oğuzlar yaranın içerisine girmişler ve bu sekizde İran Toprakları Türk medeniyet sahası haline gelmiştir. Bu sebeple günümüzde İran’ın da nüfusunun %70’i İrani olmayan diller konuşmaktadır. Bölgenin bir faks ülkesi olarak teşkilatlandırılması İngiltere Rusya güçlerinin ortak bir projesidir ve Türkiye ile Türkistan arasına yarın bir set olarak bu iki güç tarafından çekilmiştir.

Göktürkler Bizans İpek 550

Çin ipeğini İranlı tüccarlar yoluyla temin eden Bizans imparatorluğu verilen fahiş fiyatlar neticesinde Göktürk elçisini 550 yılında İstanbul’a çağırmış ve ipek yolu ticaretini Türklere devretmiştir.

Tonyukuk yazıtı soğutlar

“Bilge Tonyukuk kitabesinde Suğdak seferi hakkında şu bilgileri veriyor:

“Biz de orduyu yürüttük. İnci ırmağını (Seyhun) geçerek Tansioğlu denilen EK DAĞINI aştık. Demirkapı’ya ulaştık. Oradan döndük. SUK yahut Asuk’un idaresindeki Suğdak budununun hepsi gelip baş eğdi.  Türk Budununun Tansioğlu denilen dağa ve DEMİRKAPI’ ya kadar daha önce geldiği görülmemişti. O yere ben Bilge Tonyukuk ulaştırdım. Böylece Türk Budunu sarı altın, beyaz gümüş, kız, kadın, eğri deve ve mala zahmet çekmeden sahip oldu…”

Türkiye ve İran 

İranşehr

Türkistan ile Türkiye arasında sıkışan İran bu sıkışıklığı Doğu’daki batı fonksiyonunu üstlenerek bölgede Avrupa’nın jandarması haline gelmiştir. Bugünkü İran rejimi de aslında Fransa tarafından teşkilatlandırılmıştır. İran ülke ismi Selçuklular tarafından verilen İranşehr’den gelmektedir. Selçuklu İmparatorluğu’nun ana vatani İran topraklarında dillere bir bölümün içerisine geçmiş olan Türkler ve İranlılar Türkiye İran Türkistan arasında yaratacakları bir işbirliği ile yitik aydınlanma yüzyılını geri getirebileceklerdir. Türk düşünün düşünce hayatının öncüsü olan düşünürler ben İran da, İran kültür çevresinin hakim olduğu bölgelerde doğmuş olan görev listesi oldukça kabarıktı. Düşünce gücünü birlikte değerlendirecek olan bu iki ülke tekrar o kayıp yüzyılın yitik aydınlanmanın 100 yıllarının geri getirebileceklerdir.
Türkler ve İranlılar İskender’in çok kısa süreli İmparatorluğu’nu sağlam bir birlikteliğe dönüştürmek Bu sefer kalıcı bir yapı haline dönüştürmek potansiyeline sahiptirler. Aydınlanma iddiasındaki Avrupa’nın ise kendi topraklarında doğamayan din temelli tekelci birlik anlayışının aksine mezhepleri bir arada yaşatan birlikteliği Avrupa hegemonyasından başlayarak batının egemen dünyasının sonu demekti.
Türkiye ve İran
Türkiye ve İran
Türkiye ve İran

İran’da doğan düşünürlerimiz

BİLİM VE MATEMATİK 700  

CABİR BİN HAYYAN ilk 721-815 Horasan Tus, İran Kimya “Hakim ol Kimyaya, hakim ol dünyaya”

EBÜ’L-VEFA ELBUZCANÎ 940-998 Horasan Buzhgan, İran Matematik, Astronomi Harezmi’nin matematik ve geometrideki buluşlarını önemli ölçüde geliştirdi. Özellikle de geometri ile cebir arasındaki münasebetler üzerinde durdu

EL BİRUNİ ilk 973-1048 Maveraünnehir Kas, Harezm, İran Gökbilim, Matematik, Doğa Bilimleri, Coğrafya Ve Tarih El Biruni “Evrensel Bir Deha” Bize Yön verenler, Alatlı

EBU’L HASAN HEREKANİ 1000’ler İran Bistam, Mutasavvıf

Ebul Hasan el Amiri ö.992 Horasan Nişabur İRAN

NİZAMÜLMÜLK 1018-1092 Horasan Tus, İran Siyasetname Memleketin nizamlarının kurucusu  Bize Yön verenler, Alatlı

ŞEYH YUSUF HEMEDANİ 1048-1140 Horasan Hemedan, İran İslamiyet “Hocaların Hocası”

ÖMER HAYYAM 1048-1131 Horasan Nişabur, İran Felsefe, Matematik, Astronomi Adalet evrenin ruhudur.

GAZZALİ 1058-1111 Horasan Tus, İran İslamiyet Beden kalbin ülkesidir. Bu ülkede kalbin birçok askeri vardır. Bize Yön verenler, Alatlı

 

ABDULKÂDİR GEYLANİ  1077-1166 İran Gilan Alim,Mutasavvıf, İslam Filozofu Büyük Selçuklu Devleti döneminde, günümüz İran’ının Hazar Denizi kıyısındaki Gilan Eyaleti’nde 1077 (H. 470) yılında doğan âlim ve mutasavvıf olan Kadiriye tarikatının kurucusu ve İslam filozofu. 1166 (H. 561) yılında Bağdat’ta vefat etti ve türbesi buradadır.

FAHREDDİN ER-RÂZÎ ilk 1149-1210 İran Rey, Din Bilgini, Fizikçi ve Düşünür

ŞAHABETTİN SÜHREVERDİ1153-1191 1153-1191 İran Sühreverd, Mutasavvıf şeyhlerin şeyhi Bize Yön verenler, Alatlı. Mustafâ ibn-i İbrâhîm (ö. ?) adlı bir humbaracı kâtibi tarafından kaleme alınan Fenn-i Humbara ve Sanâyi‘-i Âteş-bâzî adlı eser, Osmanlı’da humbara ve havan teknolojisi üzerine kaleme alınmış birkaç mühim eserden biridir. Eserin ilk kısmında müellif barutun icadı ve Humbaracı Ocağı hakkında malumat vererek ateşli silah kullanımının kısa bir tarihçesini çıkarmıştır. Eserde çok sayıda terkibin bulunması ve hemen her bilginin detaylı izahının yapılması, eserin Humbaracı Ocağı talebeleri için hazırlanmış olması ihtimalini akla getirmektedir.

Verdiği kıymetli malumat ile birlikte Fenn-i Humbara; ecza listeleri, hesaplamaları ve muhtelif ateşli silah çizimleriyle okuyucuya 18. asır Osmanlı askeri sanayiinin bir panoramasını görme imkânı sunmaktadır. Prof. Dr. Salim Aydüz ve Şamil Çan tarafından dahilinde çalışılan ve bilinen tek nüshası olan İBB Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet bölümü, K. 439 numaradaki nüsha esas alınarak hazırlanan Fenn-i Humbara ve Sanâyi‘-i Âteş-bâzî, bilgilendirici giriş yazısı ve metninin transkripsiyonu ile bilim tarihi sahasına değerli malumat kazandıracak ve Osmanlı’nın savaş teknolojisindeki gelişmelerin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. (Müellifi : Mustafa b. İbrâhim Yayına Hazırlayan: Salim Aydüz – Şamil Çan Yayın Yılı: 2015 Humbara ve Ateşli Silahlar Mustafa b. İbrâhim Ya Fatih Sultan Mehmed Kitaplığı 27)

Hikmetü’l-İşrâk İ şrâkiyye ekolünün kurucusu Şihâbüddîn es-Sühreverdî’nin (ö. 587/1191) en önemli eseri Hikmetü’l-İşrâk’tır. Kitabın önemi İşrâkiyye ekolünün ilkelerini, yöntemini ve karakteristik özelliklerini açık ve kapsamlı biçimde ortaya koymasından kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı Sühreverdî’nin kurduğu sistem adını bu eserden almıştır.

AHİ EVRAN 1171-1261 İran Hoy, Mutasavvıf Eline, diline, beline sahip ol. Kalbini, kapını, alnını açık tut.

HORASAN ERENLERİ VE TASAVVUF 1200

NASRUDDİN ET TUSİ  1201-1274 Horasan Tus, İran İran Felsefe, Matematik Trigonometri Sahasında İlk Defa Eser Veren Büyük İslam Alimi Bize Yön verenler, Alatlıç. Selçuklu dönemi  Anadolu, İran ve Türkistan ortak kültür havzasındaki bilginlerin, özellikle Semerkand matematik-astronomi okulu mensuplarının katkılarıyla Osmanlı ilim hayatı; lisanî, edebî, dinî ve kelamî ilimler yanında hikemî ve riyazî alanda da seviyesini hızla yükseltmiştir. Bu bilginlerin yanlarında getirdikleri eserler, istinsah faaliyetiyle hızla çoğaltılmış ve tedavüle sokulmuştur.

Bu üretim faaliyetinde en bariz yeri işgal eden Nasîrüddîn Tûsî’nin Tahrîrât’ıdır. Tahrîrât, Eukleides’in Usul’u ve Batlamyus’un Macestî’si ile ikisi arasında bulunan, Mutevassitât denilen Eski Yunan ve İslam dünyasında kaleme alınmış temel riyazî eserleri içerir. Bu eserler riyazî ilimler alanında, Osmanlı ülkesinde ihtiyaç duyulduğunda sürekli istinsah edilen ana çalış- malardır. Tıpkıbasımı yapılan eserin Fatih Sultan Mehmed’in mütalaası için istinsah edilmiş olması ve bunun neticesinde müstensihlerin daha dikkatli davranarak sahih bir metin ortaya çıkarmış olmaları nüshanın önemini, okuma kolaylığını ve görsel zenginliğini daha da artırmaktadır.

HACI BEKTAŞI VELİ 1209-1271 Horasan Nişabur, İran Mutasavvıf “Horasan Erenleri”

DAVUD-U KAYSERÎ1260-1350 Anadolu Kayseri Türkiye  Osmanlı Devletinin Kuruluş Döneminde Yaşamış İranlı Mutasavvıf, Filozof Ve Yazar. Dâvûd-i Kayserî Doğum Dâvûd bin Mahmûd bin Muhammed er-Rûmî el-Kayserî es-Sâvî Dâvûd-i Kayserî  veya Dâvûd bin Mahmûd bin Muhammed er-Rûmî el-Kayserî es-Sâvî 1260 Kayseri Ölüm 1350  Osmanlı’nın ilk müderrisi ve ilk düşünürü kabul edilen Davud-ı Kayseri (ö.1351) dinî ilimlerden ziyade tasavvuf, kelâm ve felsefe alanlarındaki dirayetiyle temayüz etmiştir. Vahdet-i vücut anlayışını Osmanlı’da felsefî bir muhtevayla açıklayan ilk düşünürdür.

Ayrıca tabiat felsefesine ait özgün görüşleri bulunan âlim, ilk defa atomların enerji yüklü olduğunu bildirmiştir. Nihâyetü’lbeyân fi dirâyeti’z-zamân adlı eseri zaman ve hareket kavramlarına dair özgün düşüncelere sahiptir. Aristoteles ve Bağdadî’yi eleştirerek fizikî zamanın deneysel zaman olduğunu belirtmiştir. Metafizik ve fizik açısından suyun önemini ve tabiatın canlılığını vurgulayan Kayserî, Tanrı aşkını el-Kasîdetü’l-mîmiyye şerhinde kaleme almış Füsûsu’l-Hikem şerhiyle de sûfileri etkilemiştir

Kutbüddin Razi 1293-1365 Horasan Rey, Veramin İran

Atatürk ve Türk İran Dostluğu

 “Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri geçmişin anlamsız kör döğüşlerini bilir, onu hiçbir biçimde ve nedenle yinelemek istemez. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri özellikle yeni tarihi belgelerle inandığı İranlıların düzenli, disiplinli, güçlü bir devlet olmasını diler.

Bugün İran devletinin başında bulunan Rıza Şah Hazretlerinin bu gerçeği bilenlerin başında bulunduğuna inanıyorum. Ortak sınırlarda görülen olaylar beni Rıza Han hakkında hiçbir zaman kuşkuya düşürecek nitelikte değildir. Zira, Pehlevi Hazretlerinin bu tür sorunların ortak çabalarımızla ortadan kaldırılacağına, bu amaçla güçlerimizi birleştireceğimize içtenlikle inandığını, bu konudaki fikirlerini dostluk eseri olarak söylediğini anımsıyorum.

Bu durumda Tahran’daki göreviniz Türk ve İran dostluğunun, zaten var olan yüksek ve sağlam temelleri üzerine yüce bir akrabalık binası kuracaktır.

Siz de benim ilk devrim ve zor günlerden arkadaşım olarak bu nazik görevi başarıyla yerine getireceksiniz. Buna güveniyorum. Sizi, İran’ın saygın ve bana dost olduğunu yakından bildiğim Şah Rıza Pehlevi Hazretlerine yazılacak güven mektubunda bu yanınızla anacağım.” asd:c.VI-s.2i3/2-ı.y.i9}o/Hüsrev Ctreıle’niıı büyükelçi olarak İran’a gidişi dolayısıylaJBk. 134.

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
Previous article
Next article
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular