HomeMAINTürkler, Ticarette neden gerilediler?

Türkler, Ticarette neden gerilediler?

Copyright by Levent Ağaoğlu, 1975

“Ticaret, hem bir savunma, hem de bir hücum silahıdır. Almanlar, İkinci Dünya Savaşı sonunda silah zoru ile parçalanmışlardı.  Günümüzde, birleşmeyi silah zoru ile değil, ticaretlerinin gücü ile gerçekleştirmek yolundadırlar. [Kaldı ki, Almanlar 19ci yüzyılda, bugünkü Alman toprakları üzerinde 300 den artık Alman devletini gene ticaret yolu ile birleştirerek güçlü bir imparatorluk kurmuşlardı].
Japonlar İkinci Dünya Savaşında ağır bir yenilgiye uğradılar. Buna karşılık, ticaret yolu ile kendilerini toparlamakla kalmadılar, dünya önderleri arasına geçtiler. İngilizler, İkinci Dünya Savaşını galipler arasında bitirdiler. Ancak, savaşı kazanmak için sermayelerini harcamak zorunda kaldılar. Sonucunda ticaretleri büyük ölçüde aksadı, ve eski güçlerini kaybettiler.
1960 ile 1980 yılları arasında, İngiliz Dışişleri Bakanlığının dünyadaki bütün İngiliz büyükelçiliklerine verdiği bir numaralı emir: “İngiliz ticaretini geliştirin” oldu. Bugün, İngiliz dünya ticareti “kar etmektedir,” uluslararası satışları, alışlarından yüksek orandadır. Her üç örnekte de görüldüğü gibi, devlet ve milletin yaşamasında ticaret büyük katkıda bulunur.
Ticaret olmaksızın ne askeri güç ne de siyasi bağımsızlık sağlanabilir. Dolayısı ile: ticaret, ordu ve bağımsız devlet birbirinden ayrılmaz üçüz kardeştir. ” http://vlib.iue.it/carrie/texts/carrie_books/paksoy-3/turk04.html
“Bazı şeyleri öfkeyle söylemiyorum. Her kesimden halkla temasım var. Bunca yıllık sahada derleme etnografya tecrübem var. Türk milletinin çoğunluğu rejime ve anayasal düzene karşıdır. Bunu satır aralarında yakalıyorum. Çaktırmıyor ama Candarmadan korkuyor. Korkmasa o gece dut gibi silkeler devletini. Garip bir ihanet türü. Türk tarihinde hep var. O yüzden kurumsallaşamıyoruz hep başa dönüyoruz. CHP’nin Atatürk ve İnönü adına Dersim özrü dilemesi AKP’nin anayasa değişikliği halk tarafından tasvip görüyor. Az bir kesimin tepkisi yankı yaratıyor. Bunları bilin gençler.
İnönü Mudanya’da dağda Kuvayı Milliye örgütleyen subaylara sakın köye inmeyin halk sizi şikayet eder elimizde bir ekmek bıçağı var ondan da oluruz der. 1987 yılında 90 yaşında olan Karacabey Ethem Beyin Kuvayı Milliye sorumlusu amcadan dinledim ben bunları. Eşrafı nasıl şamarlayıp milli mücadeleye kattıklarını anlattı. Acayip işler.” Prof. Dr. Kemal Üçüncü @ProfKUcuncu https://twitter.com/ProfKUcuncu/status/1777443147653464455

 

Türklerin Ticari Yapıları. 1160 Yapı. 

Türklerin Ticari Yapıları Haritası
Türkler tarih boyunca üç kıtada devletler kurmuşlar ve bu devletlerin bel kemiğini de güvenli ticaret yolları oluşturmuştur. İpek Yolu ve Kürk Yolu bunların en bilinen örnekleridir. Anadolu’ya geldiklerinde de İpek Yolu’nun geçtiği şehirleri kervansaraylarla donatmışlar, konaklamanın ilk üç günü boyunca konaklama bedeli de almayarak ticaretin ülkelerinden geçişini teşvik etmişlerdir.

 

İpek Yolu Yapıları

İpek Yolu Yapıları Haritası. 85 yapı

Ticareti bu denli kolaylaştıran Türkler bir çelişki gibi gelse de kendileri ticarete pek sıcak bakmamışlar ve devlet görevlerini askerlik memuriyet gibi görevlere tercih etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu dönemine gelindiğinde de ticaret konularını Rum, Ermeni Yahudi ve benzeri gayrimüslim azınlıklara bırakmışlar, meslek olarak ticareti tercih etmemişlerdir.

Türklerin sürekli olarak kendi aralarında didişmelerini bir yönüyle ticaretten mahrum bırakılmaları ile ilgilidir. Çünkü, ticaret insanları birbirine yaklaştırıyor iletişim güçleniyor. Biz de daha ortaklık kültürü de bu sebepten ötürü gelişmedi. Osmanlılar tarafından Türklerin ticaret engelli olarak reaya konumuna mahkum edilmelerinin neticelerini bugün Anadolu halkı ödemektedir.
Halbuki Göktürklerdeki devlet geleneğinde Halk, kudretin, egemenliğin kaynağıdır. Savaştaki ganimetler Kağan tarafından ortaya yığılır ve hadi paylaşın bakalım denir.

Fakat bu çelişkinin bedelini bin bir meşakkatle kurdukları Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü olarak çok ağır bir şekilde ödemişlerdi. Avrupa ülkelerinin özellikle İngiltere’nin verimli toprakları sayesinde tarımda gerçekleştirdiği üretim artışı neticede nüfus artışına neden olmuş ve ardından sanayi evresine geçilmiştir. Osmanlı imparatorluğunda ise bir türlü nüfus artışı gerçekleştirilemiyordu.

Artan nüfusun ihtiyaçlarını temin etmek açısından Avrupa devletleri Osmanlı imparatorluğundan özellikle kaçakçılık yoluyla ve bünyelerindeki gayrimüslim Rum, Ermeni, Yahudi tüccarların üzerinden Osmanlı ürünlerine daha fazla ücret ödemek suretiyle kendi ülkelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için çekmeye başlamışlardır. Bunun neticesinde Osmanlı İmparatorluğunda üretim yetersizliğinden ötürü enflasyon yükselmeye başlamış ve neticede bu iktisadi sıkıntılar toprak kayıplarına neden olmuş ve en sonunda da İmparatorluğun çöküşünü getirmiştir.

Diğer yandan artan ihtiyaçlarının temini için ticareti tercih eden İngiltere ise dünya denizlerine açılmış, toprak ağalarını Lord seviyesine yükselterek kendilerine yurt dışı ülkelerde görevler vermiş, denizcilik filosunu güçlendirmiş, ticari faaliyetler neticesinde de dilini dünya dili haline getirmiştir. Çünkü ticaret sayesinde tüccarlar yanlarında dillerini ve kültürlerini de beraberlerinde taşımakta ve dünyaya yaymakta idiler.

Osmanlı İmparatorluğu devlet yönetimini kısıtlayıcı bir yorum çerçevesinde algılamış ve bir türlü Türklerin ticari faaliyetlerini kısıtlamaktan vazgeçmemişti.

Türklerin ticari işlevleri üstlenmeleri 1908’den itibaren İttihat ve Terakki Partisi ile başlamış ve Türkler üzerinden bir ticaret sınıfı yaratma yoluna geçilmiştir. 100. yılını henüz tamamlamış son derece gecikmiş bir süreçtir sözkonusu olan.

600 yıllık Osmanlı Türk imparatorluğu çöküşünden sadece on yıl önce ticaret sınıfının önemini anlamış ve 1908 yılında İttihat ve Terakki iktidarı ile birlikte İkinci Meşrutiyet ile birlikte tüccar sınıfını yetiştirmeye başlamıştı. Bu olgu, sonunda gerçeği anladığını ama çok geç anladığını göstermektedir.

Osmanlılar ilk sinyaller 16. yüzyıldan itibaren İpek Yolu’nun önemini kaybetmeye başlamasıyla birlikte almaya başlamışlar, fakat çare olarak bir tüccar sınıfını yetiştirmek yoluna gitmediler, sadece İngiliz devletini gemileri ile birlikte Akdeniz’e çağırarak bana rakip İspanyollar ve İtalyanlara karşı siz burada yer alın dediler ve bunun neticesinde de 20.yüzyılın başlarında İngilizler Osmanlı İmparatorluğu‘nu bitirdiler.

Petrolün özellikle Osmanlı topraklarında bulunduğu anlaşılınca İngilizler Osmanlı’yı tamamen bitirdiler. Bu aşamada Şeyhülislamları iktidara ortak eden Sultanlar, bir din devletine dönüşmenin neticelerini öngörememişti. Ayrıca Türk tüccarları yetiştirmeye başlar ise kontrolü kaybedeceğini düşünmekteydi ve bundan ötürü yüzyıllar boyunca bu yola sapmadı, şeyhülislamlar devleti tamamen kendi içine kapattılar ve gelişmenin yolunu tıkadılar.

Eğer ticarete açılsalardı Türk tüccarları yetiştirmeye başlasalardı dünya ile temaslarını sıklaştıracaklar ve yenilikleri ülkeye almaya başlayacaklardı. Almaya başladıkları ilk yenilik de  mağlup oldukları askerlik düzeni üzerinden olmuş modern yöntemlerle subaylar yetiştirmeye başlamışlar, fakat burada da yine egemenliği iktidarı kaybetme korkusu ile birlikte alaylı, eğitimsiz askerleri subay yaparak Balkan Savaşı’nın da kaybedilmesine neden olmuşlardı.

Demek ki önemli olan bakış açısıdır ve ticareti önceleyen bir bakış açısı olmadıkça dünya pazarlarında mağlup olunacaktır. Dış ticarete açılma konusu ise ancak 1980 yılında Turgut Özal ile birlikte önemsenmeye başlamıştır, bu da son derece geç bir tarihtir. Devamında ise ihracatın seçim galibiyeti getirmediği yanılgısı üzerine Özal dahi ihracatı ikinci plana atabilmişti.

2012 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefini 2023 yılı için iddia eden iktidar 2023 yılı geldiğinde bunun ancak yarısını gerçekleştirebilmek durumunda kalmıştı. Bundan daha açık ve net bir gösterge olabilir mi?. Türklerin ticaretinde ise ihracata kapalılık esastır.
Günümüzde ülkemizdeki 34 ilde, ihracatçı birliği veya irtibat bürosu da yer almamaktadır. Bu illerdeki ihracatçılar tasdik için başka illerdeki ihracatçı birliklerine gitmek zorunda kalmaktadırlar

550’li yıllarda Göktürk İmparatorluğu İpek Yolu güzergahlarını kontrol etmekteydi ve Bizans, Göktürk elçisini İstanbul’a davet ederek İpek yolundaki ticaret konusunda İranlılara karşı birlikte iş birliği yapılması önerisini getirmişti. Ve birlikte anlaşmışlardı. Selçuklu İmparatorluğu döneminde de Türkistan, İran ve Türkiye coğrafyalardaki ticaret yolları Selçukluların kontrolündeydi ve açtıkları kervansaraylarla ticareti kolaylaştırıcı ve teşvik edici bir rol oynuyorlardı. Osmanlı İmparatorluğu da üç kıtaya ve beş denize hakim bir konumda idi burada ticaretin Osmanlı toprakları üzerinden gerçekleşmesini kolaylaştırıyor ve devlete vergi gelirleri sağlıyordu.

Burada sormamız gereken soru şudur bütün bu jeopolitik coğrafi avantajlara karşın Türkler ticarette neden geri kalmışlardı.? İngilizler kuzey Avrupa’daki uzakta yer alan konumlarına karşın nasıl olmuş ta Çin limanlarında depolar kiralamışlar, Hindistan‘da kurdukları şirketler üzerinden Hint ekonomisini kontrol altına almışlar neden bunları Osmanlılar yapamamaktaydılar?

Anlaşılan bu bir zihniyet meselesidir ve Osmanlı sadece ticaretin kendi topraklarında gerçekleşmesi ve bunun neticesinde vergi geliri edinmesini yeterli görmüş fakat ticaret adamları yetiştirerek, ticareti teşvik ederek değer ve gelir yaratmayı hiçbir şekilde düşünmemiş ve önemsememişti. Ticaret tamamen Türklere kapatılmış ve gayrimüslim unsurlara terk edilmişti. Anlaşılan o ki, Osmanlı devleti ticaretle zenginleşen grupların kendisine rakip olmasını sürekli olarak engellemiştir.

Türklerin ticaret konusundaki etkinliklerine üç boyutlu olarak baktığımızda zaman boyutu ile özellikle Hunlar ve ardından Göktürkler ile başlayan dönemlerde Türklerin İpekyolu güzergahını ele geçirdiklerini görmekteyiz. Zemin boyutu açısından yaklaştığımız da Türklerin ayrıca beş deniz bölgesi coğrafyalarında da egemenlik kurduklarını görmekteyiz.

Zihin boyutu açısından yaklaştığımızda ise Türklerin pratik zihniyetli, pratik zekalı insanlar olmalarına karşı devlet organizasyonlarının zaman içerisinde merkeziyetçiliğe yöneldiği ve bu merkeziyetçilik nedeniyle de ticaretle zenginleşecek unsurların ortaya çıkışlarının özellikle engellendiği görülmektedir, bu açıdan da bu fonksiyonlar Türk olmayanlara verilmiştir.

Burada bir zihin kontrolü ve zihni blokaj söz konusudur. Yirminci yüzyıl başlarında 1908 yılında İttihat ve Terakki ile Türk tüccarlarının yetiştirilmesine başlanmıştır. 1950 li yıllarda başlayan çok partili hayatla serbest teşebbüs ve ticari faaliyetler canlanmıştır.

20. yüzyılın sonlarına doğru yaşanılan Turgut Özal döneminde dış ticaret canlanmıştır. 21. yüzyıl ile birlikte ise devlet memuriyetinin tercih edildiği ve cazip hale getirildiği, ticaretin ise sadece vergi üreten faaliyet olarak değerlendirildiği bir döneme doğru yol alınmıştır.

Özellikle coğrafi olarak iki boğaz, beş deniz ve üç kıtanın kesiştiği bir noktada yer alan jeopolitik konumu ile Türkiye’nin bir ticaret merkezi olması beklenmelidir. Ticaret aynı zamanda dil ve kültür yayılması açısından da stratejik açıdan önemlidir ve güçlü bir iletişim aracıdır. İhracatı geliştirmede yavaş davranan Türkiye, giderek daha fazla içine kapanacak ve dünyadaki gelişmelerden kopacaktı, bugün olduğu gibi.

Türkçe Yer Adları 1086 adet. Bulgaristan. Yunanistan

Türkçe Yer Adları Haritası. Bulgaristan. Yunanistan 

 

Balkanlar’da yer alan yer adlarını izlediğimizde pazar kelimesi ile ilgili 80’den fazla yer adının Türkler tarafından Balkan coğrafyasına nakşedildiğini görmekteyiz. Bu durumda. ticareti gayrimüslimlere emanet eden Türkler acaba neden Anadolu ve Balkanlar’da pazar yer adlarını tercih etmişlerdi.

Anadolu ve Balkanlarda Pazar Yer Adları Haritası

 

Selçuklu İmparatorluğu Türk Ticaret Devleti olarak gelişmiştir. Hunlar ile başlayan ticaret temelli Türk devlet yapısı, Osmanlı ile kırılmış ve kendine yabancılaşmış, Türk toprağa çakılmış, bir nevi serfleşmiştir. Göçebe ve dinamik Türk içine kapanmış, hurafelerin esiri haline getirilmiş, Bizans köylüsü ile aynılaşmıştır.

Ticaret gibi değer yaratan stratejik bir faaliyetin Türklere kendi imparatorlukları tarafından yasaklanmış olmasının son derece olumsuz neticeleri olmuştur. Değeri sadece tarımsal üretimle ortaya çıkarabilen, onun da önemli bir kısmını vergi olarak devlete veren Türkler ki sanat faaliyetleri de loncalar da örgütlü hale getirilmiştir ve oralara da herkes dahil olamamaktaydı, bu baskıcı karakterin neticesinde ülkeye matbaa gibi teknolojik yenilik yaratacak bir makine dahi getirilememiştir.

Bu yasaklamaların neticesinde toprak fetihlerinin bitip mağlubiyetler ve geri çekilmelerin başladığı dönemde özellikle yabancı tüccarlar Osmanlı’nın kısıtlı olan üretimini de batıya kaçakçılık yoluyla götürmeye başlamışlardı.

Kendi tüccarını ticari faaliyetlerden men eden baskıcı yapı yabancı tüccarlar tarafından hızlı bir şekilde yok edilme sürecine dahil edilmişti.

Anadolu coğrafyasında başlayan Celali isyanları tarzı isyanların nedeni gelirlerin yetersizliğiydi. Osmanlılar bu zihniyetlerin neticesinde ticaret Türklere kısıtlanınca, sanayi de gelişememiş ve ticaretin kazandırdığı bir değer olarak, dünyaya açılma konusu, çok geç tarihlerde Türkiye Cumhuriyeti’nde Turgut Özal ile birlikte ancak 24 Ocak 1980 kararlarından sonra söz konusu olabilmişti.

Osmanlı aydınları da hep siyasi ve ideolojik konularla ilgilenmişler, fakat ticaretin teşvik edilmesi konusunda Prens Sabahattin’in dışında düşünce öne süren bir düşünür söz konusu olmamıştı.

Ardından özellikle Cumhuriyet döneminde iktisadi zihniyet konusu akademisyenler tarafından detaylı olarak incelenmiştir.

Osmanlılar merkezi yapılanmayı tercih ettikleri için Anadolu’daki Türkmen beyliklerini kendilerine rakip olarak görmüşler ve tasfiye etmişlerdir. Bununla da kalmamışlar Türkleri Rumeli’ye zorunlu iskana tabi tutmuşlardır. Yabancılarla evlenerek, saltanat üzerinde Türklerin hak iddialarını evlenmeler üzerinden de yok saymışlardır. Kıbrıs’ın fethi aslında  Celali isyanlarıyla sarsılan orta Anadolu’da nüfusu çoğalan Türklerin Kıbrıs’a iskan ettirilerek nüfusun azaltılması ile ilgili idi. Osmanlı hiç bir zaman büyük bir nüfus peşinde olmamıştır.

Önemli olan saltanat idaresi idi. Bu durumda Türklerin ticarete girmek suretiyle güç elde etmeleri de engellenmiş oldu.

19. yüzyılın yarısından itibaren de borç sarmalına giren ekonomi üretim artışı olmadığı için 60 yıl içerisinde tasfiye oldu ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu borçları ödemek zorunda kaldı.

Türklerin dışındaki diğer uluslar, tüccar uluslar, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında ticaret kolonileri kurarken, Türkler ise Rumeli toprakları dahilinde geçerli olmak üzere dervişler üzerinden kolonizasyon faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Ahmet Yesevi-Hacı Bektaşi Veli çizgisinin devamı olan bu kolonizasyon faaliyetleri aslında özellikle İslam dininin Avrupa içlerinde yayılması ile ilgili bir fikir hareketidir. Ticaret kolonizasyonu olarak düşünüp değerlendirilmemiştir.

İngiltere ticaret İmparatorluğu’nu dünyaya dili ve kendi insanları olan İngilizler üzerinden yaymış neticede Amerika ve Avustralya kıtalarının resmi dilleri İngilizce haline dönüşmüştür. Bu kıtalarda yaşayan insanların büyük çoğunluğu da İngiliz kökenlidir. Kurduğu uluslararası topluluğuna ki 54 üyelidir, İngiliz uluslar topluluğu adını vermiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun derdi ise hanedana ortak olmamaları açısından Türklerin varlığının inkarı yönünde çaba göstermişler, ne Türkçenin ne de Türk insanının gönenmesi yolunda çaba sarf etmemişler, Türkleri sadece asker deposu olarak, ezilen insan topluluğu olarak değerlendirmişlerdir, kendi saltanatları menfaatleri doğrultusunda.

İngiliz ticaret adamlarının, İngiliz devletinin de desteğiyle birlikte dünya çapında gösterdikleri faaliyetler neticesinde İngilizce bir dünya dili haline gelmişti ve ticari ilişkiler için standart bir dil pozisyonunu yakalamışlar, buna karşın Türklerin 17. yüzyıldan itibaren çöküşe doğru ilerleyen imparatorluklarının dünya çapında azalan etkinliği neticesinde Türkçe de bundan payını almış ve etkinliği azalmıştır.

Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun bulunduğu ülkelerde Türkçe sadece resmi dil olarak resmi işlemlerde kullanılmış fakat halka Türkçe öğretilmesi yönünde çabalar söz konusu olmamıştır. Bunun neticesinde son derece büyük potansiyeline karşı Türkçe, İngilizceye liderliğini kaptırmış durumdadır. İngilizce-Türkçe Redhouse sözlüğünün yayınlandığı 19. yüzyıl sonlarında, Türkçe ve İngilizce her biri 90.000 kelime kapasitesi ile dünyanın en büyük iki dili olarak ilgi görüyordu. Fakat kaybeden uluslararası konumundaki güçsüzleşme ile birlikte Türkçe olmuştur.

İngilizler nasıl Hintlilerin parmaklarını keserek tekstil üretimlerini sonlandırmak peşinde iseler, Osmanlılar da benzer şekilde Türkleri ticari faaliyetlerden men ederek, saltanatlarını sonsuza kadar devam ettirme niyetinde idiler. 

*************************************************

SORULAR VE CEVAPLARI

TÜRKLER VE TİCARET

  • Türkler gibi ticaretten özellikle uzak tutulan başka milletler de var mıdır?
  • Türk Devletlerinde Ticaretin Önemi
  • Türkler ne zaman ticaret adamı ve tüccarlar yetiştirmeye başlamışlardı?
  • Ticarete önem verilmemesinin Türkler açısından getirdiği sonuçlar nelerdir
  • Türkler ticaretin önemli ne zaman anladılar ne zaman tüccar yetiştirmeye önem verdiler
  • Lütfi Bergen’in Türklerin ticaret yarışında geri kalması konusundaki fikirleri nelerdir
  • Türklerin iktisadi zihniyetini inceleyen düşünürler kimlerdir?
  • Türk tüccarlar en çok hangi yıllarda hangi dönemlerde dünya ticaretinde güçlüydüler?
  • Türklerin Tarihi Ticaret Teşkilatları

KUTADGU BİLİG

  • Kutadgu Bilig‘de ticarete önem verilmesine rağmen takip eden dönemlerde Türkler neden ticarette geri kaldılar ticaret adamları tüccarlar yetiştirmediler
  • Kutadgu biligde ticarete önem verilmekte miydi

GÖKTÜRKLER

  • Göktürkler devletinde yaşayan en ünlü Türk tüccarları kimlerdir.
  • Türklerin Çinlilerle ticareti Çin Seddinin dibindeki pazarlarda mı oluyordu

SELÇUKLULAR

  • Selçuklu döneminde yaşayan en ünlü Türk tüccarlar hangileri idi
  • Selçuklu İmparatorluğu’nda Ticaret
  • Selçuklular ve Osmanlılar Türklerin ticarette yer alması konusunda neden farklı görüşlere sahipler
  • Selçuklular mı yoksa Osmanlılar mı Türk tüccarlarına daha fazla destek olmuşlardı
  • Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Kervansaray Karşılaştırması
  • Türklerin ticaretine Osmanlıların getirdiği kısıtlamaları Selçuklular da uygulamış mıydı

MISIR, KAVALALI MEHMET ALİ PAŞA

  • Kavalalı Mehmet Ali Paşa Mısır’da ticarete önem vermekte miydi, Mısırlı tüccarları yetiştirdi mi?
  • Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın yaptığı yenilikler nelerdir Mısır’da?
  • Özellikle ticarete verilen önem konusunda Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’ı Osmanlı İmparatorluğu’nun genelinden ileride miydi? Kavalalı Mehmet Ali Paşa Mısır’da ticarete verdiği önemle Osmanlı İmparatorluğu’nun genelinden daha mı ileride gözüküyordu?

BALKANLAR

  • Balkan devletlerinin tüccarları Osmanlı’nın ticaret sisteminden nasıl ayrıştılar

OSMANLILAR

  • İktisat tarihçisi Mehmet Genç’e göre Osmanlılar neden ötürü Türklere ticaret hayatında istemiyordu
  • Tarihçi Halil İnalcık’a Göre Osmanlılar Türkleri Neden Ticaret Hayatında İstemiyordu?
  • İktisat tarihçisi Mustafa Akdağ Osmanlıların dünya ticaretindeki rolleri ile ilgili görüşleri nelerdir
  • İktisat tarihçisi Mustafa Akdağ‘a göre Osmanlılar Türklere neden ticaret hayatında istemiyordu
  • Osmanlıların ticaret sisteminden ayrılan ilk tüccarlar hangi ülkenin tüccarlarıdır
  • En ünlü Osmanlı Türk tüccarları kimlerdir
  • En ünlü Osmanlı gayrimüslim tüccarları kimlerdir
  • Osmanlılar Devletinde yaşayan en ünlü Yahudi tüccarlar kimlerdir
  • Kapitülasyonlar Osmanlı Devleti’nde Türk tüccarlarının gelişimini engellemiş midir ne şekilde engellemiştir
  • Osmanlılar ticareti neden Türklerin inisiyatifine bırakmamıştır.
  • Osmanlı Türkleri neden ötürü ticareti saygın meslek olarak görmüyorlardı
  • Osmanlılar neden ticareti gayrimüslimlere bırakmışlardı
  • Osmanlılar Türkleri neden ticaretten uzaklaştırmışlardı
  • Osmanlı’da Ticaret Adamı Yetiştirilememesi
  • Türkler kendi imparatorlukları tarafından neden olumsuz seçildiler?
  • Ticaret için gayrimüslimler seçildiği halde Türkler neden ihmal edildi ve cesaretleri kırıldı?
  • Türkler neden kendi imparatorlukları tarafından ticaret faaliyetleri için olumsuz bir şekilde seçildi?
  • Türkler neden kendi imparatorlukları tarafından ticaret faaliyetleri için olumsuz bir şekilde seçildi?
  • Osmanlı İmparatorluğu Türkleri ticari faaliyetler yerine askeri hizmetler için mi tercih etti?

AKDENİZ TİCARETİ VE TİCARET KOLONİLERİ

  • Tarih boyunca Akdeniz ticaretinde en etkili olan ülkeler uluslar hangileri olmuştur
  • Türkler neden ticaret kolonileri kuramamışlardır
  • Ticaret Kolonileri Kuran Uluslar

……………………………………………………………………………………………..

Türkler gibi ticaretten özellikle uzak tutulan başka milletler de var mıdır

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular