HomeMAINTürklerin Müziği

Türklerin Müziği

Evrenin, âlemlerin dili olan müzik Türklerin gönüllerinde bir duygular pınarı olarak dile gelmiş ve bozkırların sessizliği bir anda âlemlerin çoksesliliğine dönüşebilmiştir.

Müziğin evrensel felsefesi ve ruhu, Türk Halk (Bozkır) ve Klasik Türk Sanat müziği olarak zengin müzik akımları şeklinde tezahür etmiştir.

Dünyadaki iki  büyük müzik geleneği Asya’nın derinliğini ve coğrafyalarının çeşitliliğini ses, nefes olarak ve çalgıları ile dillendiren Hint ve Türk müzik geleneklerinde mevcut bulunmaktadır.

İpek Yolu Kitaro müzikleri 20.yüzyılın son çeyreğinden başlayarak İpek Yolu’nun gizemli sessizliğini seslendiren büyük bir eser olarak Japon müzisyenler tarafından sanatlaştırılmıştır.

Türkçe’nin gücü matematik yapısından geliyor iken, Türk müziğinin gücü ise dünyada sadece kendi dilinde olan gönül kelimesinin derinliği ve enginliğini evrensel bir sanat formu olan müziğe dönüştürmektedir.

Gönül telimizi titretenlerin, dile getirenlerin ortaya çıkardıkları makamların her geçen yüzyılda sayıları gittikçe artmış, Türk mûsikîsi 600’e yaklaşan makam sayısı ile çok zengin bir mûsikî halini almıştır.

Türk müziğinde 16 adet basit makam vardır. Bunlar: Çargah Makamı, Buselik Makamı, Kürdî Makamı, Rast Makamı, Uşşak Makamı, Hicaz Makamı, Uzzal Makamı, Hümayun Makamı, Zirgüleli Hicaz Makamı, Neva Makamı, Tahir Makamı, Bayati Makamı, Muhayyer Makamı, Hüseyni Makamı, Karcığar Makamı ve Basit Suzinak Makamı’dır.

Burada sormamız gereken soru Türklerin nasıl olup da böyle yüksek bir sayıda makam zenginliğini müziklerinde geliştirmiş olmalarıdır. Türklerin  müzik ile yakaladıkları evrensellik nedir acaba, neleri içermektedir.

Bozkırların sessizliği, içinde barındırdığı göklerin ve âlemlerin çok sesliliğini gizlerken bu zenginliği ses ve nefesleri ve geliştirdikleri çalgılar yolu ile sanata dönüştürmeleri neticede makamlar olarak ve türkü olarak bilinen yani Türk tarzı olarak bilinen ve ayrıca alaturka olarak da dile getirilen formlar gelişmiştir.

Ve neticede müzik yolu ile Türkler özellikle türküler yolu ile düşünce dünyalarının tüm felsefi zenginliği ve derinliğini ortaya çıkarmışlardır.

Makamlar şeklinde süzülen Türk müziği aslında evrensel bir dil şeklinde gelişmiş olmaktadır. Türkler gezindikleri coğrafyalar arasında yer alan Anadolu, Rumeli-Balkanlar, Kafkasya, Mezopotamya, Horasan, Türkistan, Azerbaycan (Kuzey-Güney), İdil Havzası (Rusya), Doğu Türkistan (Çin) diyarlarından damıttıkları incelikleri müziğe dönüştürerek sanat eseri olarak sonsuzluğa ulaştırmışlardır.

Türkler, bozkırlar, dağlar, kıvrım kıvrım nehirler, çöller, pınarlar, dereler, tepeler, kıtalar, diyarlar ve denizleri müzikleri makamları ile gönül hazinelerimize dönüştürmeyi başarmışlar, tek bir dünya bütünlüğünü ortaya koymuşlar, farklı coğrafyaları ve halkları birleştirmişlerdir.

Türk düşünürü Ziya Gökalp tarafından bir deha kaynağı olarak ifade edilen halkın duyguları ve düşünceleri biçimindeki en zengin kaynakları, Türkler makam formları ile çeşitlendirerek insanlık medeniyetinin en müstesna hazineleri arasında yerini almıştır.

Türklerin müziğinde çalgılar neden çok çeşitlidir?

Türk müziğindeki çalgı çeşitliliği, zengin bir kültürel ve coğrafi geçmişin sonucudur. Bu durum, Türklerin farklı coğrafyalarda yaşamış olmaları, çeşitli kültürlerle etkileşimde bulunmaları ve bu etkileşimlerden yeni çalgılar ve müzikal üsluplar geliştirmiş olmalarıyla açıklanabilir.

Türkler tarih boyunca geniş coğrafyalarda yaşamışlardır. Bu durum, farklı iklim koşulları, malzeme kaynakları ve kültürel etkileşimler sonucu farklı çalgıların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Türkler, tarih boyunca birçok farklı kültürle etkileşimde bulunmuşlardır. Bu etkileşimler sonucu, Türk müziğine yeni çalgılar ve müzikal unsurlar katılmıştır. Örneğin, Orta Asya’dan gelen göçebe kültürünün etkisiyle yaygınlaşan telli çalgılar, Ortadoğu kültüründen gelen vurmalı çalgılar ve Balkanlardan gelen nefesli çalgılar Türk müziğinin zenginliğini artırmıştır.

Türk toplumunda müzik, sadece eğlence değil, aynı zamanda dini ritüeller, sosyal etkinlikler ve kutlamalar için de önemli bir araç olmuştur. Bu nedenle, farklı sosyal grupların farklı müzikal ihtiyaçları, çalgı çeşitliliğinin artmasına neden olmuştur.

Türkler, doğayla iç içe yaşayan bir halktır. Doğanın sesleri, kuşların ötüşü, suyun akışı gibi doğal sesler, Türk müziğindeki çalgıların ses özelliklerini etkilemiştir.

Türk müziğinde çalgı yapımı ve çalımı, uzun yıllar süren bir eğitim süreci gerektirir. Usta-çırak ilişkisi sayesinde, çalgılar kuşaktan kuşağa aktarılmış ve geliştirilmiştir.

Türk Müziğinde Bulunan Bazı Çalgı Türleri:

  • Telli Çalgılar: Bağlama, saz, keman, kanun, tanbur gibi
  • Nefesli Çalgılar: Ney, kaval, zurna, davul gibi
  • Vurmalı Çalgılar: Def, darbuka, bendir, ritim aletleri gibi

Sonuç olarak, Türk müziğindeki çalgı çeşitliliği, Türklerin zengin bir kültürel mirasa sahip olmasının bir kanıtıdır. Bu çeşitlilik, Türk müziğini dünya müzikleri arasında eşsiz bir konuma getirmiştir.

Türk Müziği türküleri ve şarkıları ile insanları gönüllerinden sanat ile birleştiriyor. Türkler müzik yolu ile Mançurya bozkırlarından Macaristan ovalarına insanları ve gönülleri aynı kalpte buluşturmuşlardır.

Turan coğrafyasının bölgeleri ile birleşmeye şarkılar, türkülerle tek ses, tek kalp, tek gönül ile Türk Müziğinden çalgılarından, ezgilerinden, seslerinden, nefesinden  başlasak iyi olmaz mı?

Türkler için en yüce bir değer olan bilgeliğin aktarılma, yayılma yollarından en etkili olanı ise müzik faaliyetleri ile olmaktadır. Kolça kopuz çalanlar, ayrıca ozanlar ile sanatçılar da bilgelik vasıflarını haiz olan ve özellikle de bilgiyi toplumda yaymaları, sanat yoluyla yaymaları itibarıyla önem kazanmaktadırlar.

Halk şiirleri kapsamı oldukça geniş bir terimdir içine sadece saz şairleri,  aşık edebiyatı ürünleri değil, tekke şiirleri de girmektedir. Hatta mani, türkü gibi anonim ürünler de bu başlık altında ele almak mümkündür.

“Saz çalıp söyleyenlere Türkler neden aşık demekteler?”

Saz çalıp türkü söyleyenlere Türklerin verdikleri ad aşıktır. “Saz çalıp söyleyenlere Türkler neden aşık demekteler?” sorusunun yanıtı, aşıklık geleneğinin köklü bir geçmişe sahip olması, aşkın evrensel bir dil olması ve aşıkların toplumdaki rolüyle yakından ilişkilidir. Aşıklık, sadece bir müzik türü değil, aynı zamanda Türk kültürünün önemli bir parçasıdır.

Aşıklar, sözleriyle, müzikleriyle insanların kalbine dokunur, onları etkiler ve onlara ilham verirler. Bu nedenle aşk, aşıkların en önemli özelliklerinden biri olarak görülür. Aşıklık, toplumda saygı gören bir meslekti. Aşıklar, bilge kişiler, şairler ve ozanlar olarak kabul edilirlerdi. “Aşık” kelimesi, halkın dilinde bu anlamda yerleşmiş ve zamanla geleneğin bir parçası haline gelmiştir.

Halk; ilham kaynağımızdır. düşünce hayatımızın türküler boyutu memur değil halk temelinde. Türki tarzında saz çalanlara verilen bu ad zamanla türkü kelimesine evrilmiştir.

Türklerin müziklerinde doğadaki hangi sesler öne çıkmaktadır?

Türk müziğinde doğanın seslerinin yansımaları oldukça zengin ve çeşitlidir. Bu yansımalar, coğrafi konum, kültürel etkileşimler ve tarihsel süreçler boyunca şekillenmiştir. İşte Türk müziğinde sıkça duyduğumuz doğa sesleri ve bunların önemi:
  • Su Sesleri: Türk müziğinde su, hayatın kaynağı ve bereketin sembolüdür. Derelerin şırıltısı, denizlerin dalgaları, yağmurun sesi gibi suyla ilgili sesler, birçok türkü ve bestede yer alır. Özellikle Anadolu’nun coğrafi yapısı, su seslerinin müzikte bu kadar önemli olmasında büyük rol oynamıştır.
  • Kuş Sesleri: Bülbül, horoz, guguk kuşu gibi kuşların ötüşleri, Türk müziğinde sıklıkla kullanılan bir motiftir. Kuş sesleri, baharın gelişi, aşk ve hasret gibi duyguları ifade etmek için kullanılır.
  • Rüzgar Sesleri: Rüzgarın fısıltıları, ağaçların yapraklarının hışırtısı gibi sesler, Türk müziğinde melankoli ve hüzün duygularını ifade etmek için kullanılır. Özellikle aşıkların feryatlarında ve yalnızlık temalarında sıkça karşımıza çıkar.
  • Hayvan Sesleri: At kişnemesi, koyun melemesi gibi hayvan sesleri, kırsal yaşamın ve doğayla iç içe olmanın sembolüdür. Özellikle yöresel türkülerde bu seslere sıkça rastlanır.
  • Doğal Enstrümanlar: Bambu flüt, ney, davul gibi doğal malzemelerden yapılan enstrümanlar, doğanın seslerini taklit etmek ve müzikte daha doğal bir atmosfer yaratmak için kullanılır.

Türk müziğinde doğa seslerinin önemi:

  • Kültürel Kimlik: Doğa sesleri, Türk kültürünün bir parçası haline gelmiş ve müzik aracılığıyla nesilden nesile aktarılmıştır.
  • Duygusal İfade: Doğal sesler, müziğe derinlik ve anlam katarak dinleyicinin duygularına hitap eder.
  • Estetik Kaygı: Doğal sesler, müziğe farklı bir güzellik katarak estetik bir deneyim sunar.
  • Ritmik Yapı: Doğal seslerin ritmik yapısı, müziğin ritmine ve temposuna çeşitlilik katar.

Örnekler:

  • Su Sesleri: Karacaoğlan’ın “Benim babam balıkçı” türküsü, deniz ve balıkçılık temasıyla su seslerini ön plana çıkarır.
  • Kuş Sesleri: Mevlevi semazenlerin ney üzerindeki icraları, kuşların ötüşünü anımsatan bir melodi içerir.
  • Rüzgar Sesleri: Aşık Veysel’in “Kara toprağım” şiirinde, rüzgarın fısıltılarıyla birlikte toprağın ve doğanın özlemi dile getirilir.

Türk müziğinde doğa seslerinin bu kadar önemli olmasının nedeni, Türklerin doğayla iç içe yaşayan bir toplum olması ve doğayı kutsal saymasıdır. Doğa, Türk müziğinde sadece bir arka plan değil, aynı zamanda bir ilham kaynağı ve bir anlatı aracıdır.

Neşet Ertaş 

tipik bir Asya tefekkürüdür,
düşüncesidir.

Horasan geleneğidir;
abdallık..

Asyalı köklere
uzanmak lazım.

Bozkırın sesi derken
İç Anadolu’yu
kastediyorlar.

Ama aslolan

Uçsuz bucaksız
Asya’nın bozkırlarıdır.

Büyük Asya’nın

Küçük Asya’da

dile gelişidir.

Neşet Ertaş.

25 Eylül 2016

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular