HomeMAINYazmak neden okumaktan daha önemlidir?

Yazmak neden okumaktan daha önemlidir?

Aslolan Yazmaktır; Okumak değil.

İnsanların ne zaman konuşmaya başladığı sorusuna kesin bir cevap veremiyoruz. Ancak, mevcut kanıtlar dilin en az 1 milyon yıl önce, belki de daha da önce ortaya çıktığını gösteriyor. Araştırmacılar, dilin evrimi ve insanlığın kökenleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için yeni kanıtlar aramaya devam ediyorlar.

Afrika kıtasında ortaya çıkan konuşma melekesinin ardından 5000 yıl önce Mezopotamya’da Sümerler‘de ilk olarak yazı kullanılmaya başlanmıştır. Konuşma insanı insan yapan en bilişsel bir özelliktir bu sayede söz ortaya çıkmış ve iletişim mümkün hale gelmişti.

Yazının ortaya çıkışı ise görece olarak yeni bir olaydı. Okuma ise ancak yazı ortaya çıktıktan sonra meydana gelen insani bir faaliyettir, bu durumda yazının iki ana kaynağı vardır konuşma ve okuma. Konuşulan yazıya geçemedikçe havada kalmaktadır okunanlar ise insanın hafızasında kendisine ne kadar bir yer edinebilecektir bu önemli bir işarettir.

O halde yazı çok kritik bir işlev üstlenmektedir, birikimlerin kayda alınması ancak yazı sayesinde mümkün olabilmektedir. Türkler bu manada öncü kavimlerdendir, ilk olarak 720 yılında Bilge Tonyukuk tarafından dikilen Yazıt ile birlikte yazılı metinler oluşmaya başlamış ve  1069-1070 yıllarında yani 11. yüzyılda Karahanlı Türkçesi olarak bilinen Hakaniye lehçesiyle ilk Türkçe eser Kaşgar’da yazılmıştır.

Ülkemizdeki mevcut eğitim sisteminde yazı çok geri planda kalmaktadır çünkü sistemin özü test metodudur ve şıklardan bir tanesinin seçimi ile ilgilidir. Ve son 20 yılda uygulanan eğitim öğretim modeli ile birlikte sorgulayıcı ve düşünce geliştirici dersler mantık felsefe integral hesap ve benzeri ortadan kaldırıldığı için düşünme faaliyetleri kasıtlı olarak yok edilmektedir.

Ezbere ve hafızlığa dayalı dini eğitim sistemi içerisinde yazıya maalesef yer yoktur. Yazılı olanın ezberlenmesidir esas olan. İstenilen yazmak değildir çünkü yazmak bir düşünce geliştirme yolu ve yöntemidir. Düşünce ise sorgulamak demektir. Sorgulama ise dini eğitim sisteminde istenmeyen bir durumdur.

Diğer bir yönden bakıldığında ise toplumumuzda en çok üzerinde durulan ve nasihat olarak dile getirilen husus okumak konusudur. Kütüphaneler açılmaktadır okuma salonları açılmaktadır söz konusu olan okumaktır kitap okumak ve benzeri.

Fakat yazı yazmak konusunda kamu politikasından planlı bir eğitim programında bahsedilmemektedir. Yazmak ile kastedilen güzel elyazısı yazmak değil fakat sistematik düşünceleri yazarak kayda geçirmek, düşünce gücünü geliştirmek olmalıdır. 

Bu durumda okuma salonlarının kütüphane ve okuma salonlarının aynı zamanda kütüphane okuma yazma salonu olarak isimlendirilmesi ve bu şekilde Türkiye’deki 32 bini aşkın mahallede bu şekilde bir üçlü kültür etkinliği yapılanmasının korunması önemlidir. Bu şekilde böylece çocukluktan başlayarak insanlar yazmaya yönlendirilecektir.

Çocuklara okuma yazma öğretilmekte fakat bizde Kompozisyon yazımı artık ne derece uygulanmaktadır şahsen bilemiyorum. Buna karşın İngiltere’de eğitim öğretimin %80’i sözeldir. Bu da okuma ve yazma kültürünün son derece gelişmiş olduğunu güçlü edebi metinler varlığını ortaya koymaktadır.

İngilizler ticaret sayesinde dillerini dünyaya yaymışlardır ve okuyup yazarak dünyaya hakim olmaktadırlar ve bu çok planlı disiplinli sessiz sakin bir faaliyet şeklinde soğukkanlı bir okuma yazma sohbet karşılıklı diyalog disiplini şeklinde gerçekleştirilmektedir.

O açıdan İngiliz parlamentosundaki konuşmalar ve tartışmalar çok seviyeli bir biçimde gerçekleşmektedir. Yazar ve yayın sayılarına baktığımızda da bu devasa tablo kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Türklerde ciddi bir kültürel birikim söz konusudur kültür sanat adamları ve yazarlar mesleklerini yerine getirmektedir fakat özellikle yazma kültürü olmadığı için bir birikim ortaya çıkmamakta ve neticede bir talep oluşmamaktadır, oluşmayan talep neticesinde de kültür adamlarının eserlerinin bir değeri mevcut değildir.

Önemli olan kültürü değerlendirmek, değer katmaktır. Değer olduğu zaman bunun alıcısı da olacaktır. Bu değer ancak yazı yazarak geliştirilecektir, çünkü yazma faaliyeti neticesinde beyin okuduklarını öğrendiklerini disipline ederek sistematik bir şekilde metin haline dönüştürmektedir, burada yazı faaliyeti, yazan kişiyi geliştiren önemli bir unsurdur, kişi geliştikçe tabii ki toplum ülke ve devlet de gelişmektedir.

Düşünme, Konuşma, Söz ve Yazma Üzerine, Gazali

Okumak

OKUMA KÜLTÜRÜ 11 Şubat 2020, Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi

Çok çok teşekkürler bu girişiminiz için. Ben kendim bir yazarım. Yazma eylemi konusunda da 5 yıl önce Bilge Tonyukuk’u keşfettim. İlk yazarımız, bu sene de Anıtının 1300.yılı kutlanıyor. Bizim ilk Başbakanımız aynı zamanda. Okuma eylemi konusunda ilk kez yazmayı başlatan yazan insan, onu çok önemsiyorum. Okumaya yönelik olarak da kamu politikalarını çok önemsiyorum.

İngiltere’de eğitimin yüzde 80’i sözel. Kim yaptı bunu Devlet. Ne zamandan beri yaptı 500 yıldır böyle yapıyor? İngilizceyi dünyadaki kim hakim kıldı, devlet. Nasıl yaptı, Türkçeyi nasıl takla attırdı, mağlup etti. Geldi. Mercan Yokuşu’nda Sir James Redhouse kitabevini açtı, Türkçe sözlüğü yayınladı. Dünyada iki tane büyük dil var dedi. Bir tanesi İngilizce, bir tanesi de Türkçe. O zaman 90.000 kelime. Bunun anlamı şuydu: biz Türkçe’yi yok edeceğiz. Edildi. Dilimiz bizim en büyük gücümüz okuma konusunda düşüncem bizim en büyük gücümüz dilimiz. Çünkü iletişimimiz bozkırlardaydı, Asya’nın, Büyük Asya’nın bozkırlarındaydı, ıslıkla iletişiyorduk. Büyük bir iletişim dehası var Türklerde.

Okuma konusunda neden biz gerilerdeyiz, hanımefendi bahsetti Aydın. Beyefendi de bahsetti. Erdoğan Bey genetik. Şimdi Aydın’ın genetiği millete gider. Milattan önce beşyüz’e gider. Thales, Anaxemender. Çinliler bir kitap yazdılar. Dünyanın yüz büyük filozofu diye. İlk 10 içerisinde 5 tanesi Türkiye doğumlu. Miletli bunların 3 tanesi Aydınlı. Şimdi biz bunu bileceğiz. Aydın’da, İzmir’de o eğitim kalitesi neden son derece yüksek, genetik devamlılık var. Yani bu coğrafi genetiğin devamlılığı var. Biz bunu değerlendirmemiz lazım.
Fazla uzatmayayım uzuyor. Ben burada Okuma’nın yüceltilmesi anlamında değil de, okumanın büyütülmesi anlamında devlet politikasını çok önemsiyorum. Yani spor salonları açılıyor. Yani bugün şey yetersizliği var. Okuma salonları, kütüphane de demiyorum, okuma salonlarının açılması lazım. Devlet böyle bir politikayı gütmeye başladığı anda resim değişecektir.

Milli Eğitim Müdürümüz çok güzel bahsetti. Bizde eğitim sayısal. Sayısaldan biz okuma, sözel bir şey çıkarmaya çalışıyoruz. Mümkün değil. Buna bizim takla attırmamız lazım. Dinlediğiniz için de seminerimiz için de çok çok teşekkür ediyorum.

Yazmak bir Bilgeliktir

Bilgili kişi bilgiç de olabilir bilge de. Sadece bilgi tek başına yeterli değildir demek. İlk yazarımızı, dönemin Türk halkı bilge olarak onurlandırmıştır. Yazmak bir bilgeliktir. Bilgelik ise bir güçtür ve Türk aklının özünü oluşturmuştur. Aklımızın kendine özgülüğü ise dilimizin özgünlüğünün geliştirilmesi ile ilgilidir. Fikir ve İş ancak Dil üzerinde temellenmektedir.

En değerli yeraltı kaynağımız, Türkistan coğrafyasının bağrında yatan aziz bilgelerimizdir; bizlere bilgeliğin akıl ve kalp birlikteliğini esas almak olduğunu hayat tarzları ile ortaya koyan diri ve doğurgan köklerimizden, Bilge Tonyukuk’dan başlayarak tekrar mayalanalım.

Düşünceler ve Yazılar, 09.10.2019

Dostlarım merhaba sizinle önemli bir konuyu paylaşmak istiyorum düşünceler ve yazılar. Düşüncelerimizi yazıya geçirmiş geçirdiğimizde yazma faaliyeti on parmak daktilo bilmediğimiz müddetçe çoğumuz için yazma faaliyeti zordur ve yazmaktan çekiniriz yazamayız. Yazma faaliyetlerimiz esnasında da bu zaman alır ve zaman aldığı için de düşünceler çok daha hızlı aktığı için düşüncelere kaçırmış oluruz, kaçan balıklar da büyük olur.

İnsanların gelişimine baktığımızda milyonlarca yıllık bir evrim söz konusu ve bu evrim içerisinde düşünsel faaliyetler konuşma ile birlikte gelişmeye başlamıştır yazı çok daha sonradan gelmektedir.

İnsanlığın yazı yazma eylemi Sümerlerle başlıyor Milat’tan önce 3500. yılda başlıyor. İlk insanlar Afrika’dan yola çıktıklarından beri konuşma faaliyetlerinin neticesinde düşünme yetileri de gelişmeye başlamıştır. Düşünceleri yazarak kayda almak sınırlayıcı bir etkendir. İlk düşünceler yazıyla var olmamış, konuşma ile var olmuştur.

Şimdi buradan bir çözüm gelişmektedir en son cep telefonlarında mevcut olan teknoloji WhatsApp ses kayıtları anında WhatsApp üzerinde klavyedeki sol tarafındaki mikrofon tuşuna bastığınızda telefon çalıyor WhatsApp‘a konuşuyorsunuz ve bu ses kaydınızı anında yazıya dönüşüyor veya Google Drive üzerinde dokümanlar bölümüne girdiğinizde karşınıza mikrofon çıkıyor siz mikrofona konuşuyorsunuz o da yazıyor.

Doküman üzerinde çok fazla olmayacak şekilde düzeltmeler yapıyorsunuz siz bütün zihninizin tüm kapasitesini sınırlandırmaksızın kullanmış oluyorsunuz çünkü konuşurken düşünüyorsunuz ve o düşündüklerinizde kayda geçmiş oluyor ve ondan sonra otomatikman yazıya geçirmiş oluyorsunuz, ama yazarak düşündüklerinizi kayda alma faaliyeti sırasında birçok düşünceyi kaçırmış oluyorsunuz, aklınızdan gitmiş oluyor, bu bir sınırlandırma teşkil ediyor.

Bu önemli bir konudur, yazmayı da kuvvetlendirecek bir özelliktir. Ses kayıtlarını bu şekilde WhatsApp veya laptop üzerinden yazıya dönüştürme önemli bir kazanımdır. Ben bunu kullanmaya başladım ve hakikaten yarım saatlik konuşmayı kaydettim üç sayfa yazı çıktı. Şimdi bu üç sayfalık yazıyı ben yarım saatte yazamazdım. Konuşma esnasında çıkan düşünceleri de ben yazma kaygısı nedeniyle yakalayamayacaktım, kaçıp gidecekti. Tekrar görüşmek üzere, hoşçakalın.

Yazı hayatım

İhracat mesleğim gereği olarak dış pazarlar üzerine makaleler ile 1998 yılında yazı hayatıma başladım. Ağırlıklı olarak bizzat içinde yer aldığım Asya Pasifik pazarları ve Çin konularına yoğunlaştım.

1997-2001 yılları arasındaki beş yıllık Hong Kong deneyiminin ardından 2001 Haziran’ında Türkiye’ye döndüm ve 2002 yılında https://balkanpazar.org BalkanPazar web sitesini oluşturarak ansiklopedik bir içeriğe kavuşturdum, site Balkanlarla ilgili A’dan Z’ye bilgileri içermektedir. Bu esnada ihracat dışındaki ilk makalelerimi de yazmaya başladım.

Ardından 2014 yılında http://leventagaoglu.blogspot.com blog yazmaya başladım. Daha sonra https://www.agaoglulevent.com/https://www.booksonturkey.com/ ve https://turkasya.com/ sitelerini oluşturdum.

2018 yılından başlamak üzere de kitaplar yayınlamaya başladım.

1997 yılından başlamak üzere yazdığım şiirlerimi de ilk olarak 2022 yılında kitaplaştırdım.

E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular